Sevdiklerinize PEMBE KURDELA Takın!
Koştur, koştur, koştur..Bir türlü işler bitmiyor...Zaman yetmiyor. Ne kendimize, ne de aile fertlerine, çocuklarımıza, eşimize, anne-babamıza yeteri kadar zaman ayırabiliyoruz.
Öyle bir gayret hali ki, çoluk çocuk büyüyoruz fakat bir gün acıları takdir edip, bağrımıza basamıyoruz.
Yahut, çocuklar bizi güvenmiyorlar ki bizleri bağırlarına bassınlar.
Karşılıklı takdir eksikliğimiz, şefkat eksikliğine dönüyor.
Neredeyse en yakınlarımızla dahi robotla iletişim kurar gibi iletişim kuruyoruz.
Böyle mi olmalıydı? Hayatımızı hep şekilciliklerle biçimlendiriyoruz. Anneler gününde annemizi bir çiçekle hatırlamamız gibi.
Şöyle bir hatırlamaya çalışalım.
Çocuğumuzu bağrımıza basıp ta, onun bizim için önemli olduğunu en son ne zaman söyledik?
Evladımıza, annemize, babamıza, eşimize onların bizim hayatımızla ne kadar değerli olduklarını hiç söylüyor muyuz?
Bu konuda sizinle paylaşmak istediğim bir yazıyı aşağıya alıyorum.
“SİZ ÇOK ÖNEMLİSİNİZ!”
“New York’da yaşayan bir öğretmen lise son sınıf öğrencilerinin diğer insanlardan farklı özelliklerini vurgulayarak onurlandırmaya karar vermişti. Her bir öğrencisini tahtaya kaldırıp onlara kendisi için ne kadar özel olduklarını belirtip sonra her birine üzerine altın harflerle “siz çok önemlisiniz” yazılı birer pembe kurdela verdi.
Daha sonra kabul görmenin toplum üzerinde ne gibi etkileri olacağını anlayabilmek amacıyla sınıfına bir proje yaptırmaya karar verdi. Her bir öğrencisine 3’er tane pembe kurdela verip, onlardan bu töreni gerçek dünyada da sürdürmelerini istedi.
Çocuklardan biri, yakınlarında olan bir şirketin üst düzey görevlisini onurlandırmış adamın yakasına pembe kurdelayı iliştirmişti. İki kurdela daha vermiş, “sizden onurlandırmanız için başkalarını da bulmanızı istiyoruz. Böylece onlarda başkalarını bulup kurdela ağını fazlalaştırabilirler. Daha sonra lütfen bana sonucu hakkında bilgi verin.” diye rica etmişti.
O gün üst düzey yönetici suratsız biri olarak bilinen patronunun yanına gitmeye karar verdi. Patronunun odasına girdi ve ona, iş dünyasında bir dahi olduğu için takdir edip örnek aldığını ve yakasına, pembe kurdelayi takması için izin verip vermeyeceğini sordu. Şaşkına dönen patronu. “Tabii ki!” şeklinde cevap verdi.
Yönetici pembe kurdelayı patronunun tam kalbinin üstüne ceketine iliştirdi. Diğer kurdelayı verirken de “Bana bir iyilik yapar mısınız?” dedi. “Siz de bu kurdelayı onurlandırmak istediğiniz birine verir misiniz?”
O gece patron evine geldiğinde 14 yaşındaki oğlunun yanına oturdu, “Bugün inanılmaz bir şey oldu” diyerek olayı anlattı. “Ofisteydim üst düzey yöneticilerinden biri geldi, bana iş dünyasında ne kadar başarılı olduğumu, örnek aldığını ve takdir ettiğini söyleyip göğsüme bu kurdelayı taktı. Bir hayal etmeye çalış…
Benim bir dahi olduğumu düşünüyor “Siz çok önemlisiniz” yazılı bu kurdelayı tam kalbimin üstüne taktı ve bir kurdela daha vererek onurlandıracağım başka birini bulmamı istedi. Arabayla eve gelirken bu kurdelayla kimi onurlandıracağımı düşünürken aklıma sen geldin. Ben seni onurlandırmak istiyorum!”
“Çünkü,” diye devam etti patron. “Günlerim aşırı yorucu geçiyor. Eve gelince sana ilgi gösteremiyorum. Bazen derslerden kırık not alınca sana bağırıp çağırıyorum.
Oysa bu gece bir şekilde seninle odan da oturup, benim için ne kadar farklı olduğunu, özel olduğunu söylemek istedim. Annen gibi sen de benim hayatımdaki en önemli insanlarsınız. Sen mükemmel bir çocuksun. Seni seviyorum” diye devam etti.
Şaşkına dönen çocuk ağlamaya başladı. Bütün vücudu titriyordu. Başını kaldırarak gözleri yaş içinde babasına baktı “Babacığım” dedi, “yarın intihar edecektim” durakladı. “Baba, ben senin… ben senin… beni hiç sevmediğini… beni hiç önemsemediğini düşünüyordum. Ama artık her şey çok farklı, baba sen şu an oğlunun hayatını kurtardın!”