Güzel yalnızlığım benim!
Sen de olmasan ne yapardım şimdi? Kimsesizliğimde sen varsın Kutsal kitaplarda bir ayet gibi piyanonun ritminden çoğalan anlamsız isyanımsın İyi ki varsın
Olmasaydın nasıl katlanırdım bunca yokluğa Bitişlere terk edilişlere gidişlere Bir de sensizlik eklenseydi bunca yüke kim bilir ne olurdu bu halim?
Bu dört duvar odada birkaç fotoğraf silik anılar biraz hüzün acı bir gülümseme belirsiz sözcük yığınları yazılmayı bekleyen boş sayfalar ölümsüz şiirler -bunca ölüme karşın- kurumuş gözyaşları sonsuzluğa akan sancılı notalar coşkun ırmaklarımın yatağı sözcüklerin dili kalem düşlerim düşüncelerim düşüşlerim… Ne yapardık sen de olmasaydın! Hiçbirimiz kendi öz varlığımızı oluşturamazdık Özlem yüklü fotoğraflar kaybolur anılar tamamen yok olurdu Ne hüzün ne acı ne gözyaşı -kurumuş olsa da- kalırdı Sözcükler belirsizliğini yazı anlamını yitirirdi Sayfalar boş kalırdı Şiir susardıNotaların do teli kopar yatağım yorgun kalemim yazmaz olurdu
Düşlerim düşüncelerim düşüşlerim…
Düşlerim sınırsız okyanusunda kaybolur; yüzmeyi bilmeyen çocuğun boş çırpınışlarında boğulur; dipsiz karanlık bir kuyuya hapsolurdu Bir çocuğun masum bakışlarında laciverdini yitirirdi
Düşüncelerim akıl oyunlarının en deli hali Nikotinle puslanmış beyin hücrelerinin ütopik idealleri… Yiterdi… Yığınsal kalabalıkta komutların buyruğu olurdu
Düşüşlerim sensiz anlamsızlaşır sensiz çoğalır sensiz daha da çekilmez bir hal alırdı
Ve en önemlisi duygularım; ne bu sözcük yığınları olurdu ne de deliliğe ramak gelgitlerim Bunca fırtına dinerdi iç denizlerimde Sükût bir sessizlikte dingin bir uyuşturulmuşlukta sanal huzur ve mutlulukla yalan oyunlarla kandırılırdı benliğim Görmekten uzak bakmakla yetinen…
ALINTIDIR