Cemal beyilginiziçin çok teşekkürederim.Siziaramızda görmek çok güzel.Renklerin tanrıçası bana ailem ve arkadaş çevremin verdiği bir isim.Son üçyılı saymazssak daha önceden görev yaptığım yerlerde kiöğrencilerimle yaptığım çalıışmalar ve açtığımız sergilerdeki yorumlar ;çalışmalarda kirenklerin sıcaklığı ve verdiği izlenimden dolayı renkçivb.yaklaşımlar da bulunmuşlardı.
Asıl RenklerinTanrıçası kardeşim serab 'ın benim hayatım ve geçirdiğim evrelerden yola çıkarak bana verdiği isimdir.Ben resim çalışmalarımın yanı sıra yazamyı da çok seviyorum.Hatta sitede paylaştığım biryazımda RENKLERİNTANRIÇASI adı altında biraz beni ,bana katıklarını ve benden aldıklarını anlatır.İsterseniz bu yazımı bir kerede bu köşede paylaşarak kendimi daha iyi ifade edebilirim.
Şunu belirtmeden geçemeyeceğim.İlk hetapda bu nik(renkelrintanrıçası) insanlar üzerinde olumsuz biretkibırakıyor.Kimisi ideolojik ,dinive felsefi yaklaşımlarda bulunurken,kimileri ise kendini beğenmişlik ve iddalı oluşun simgesigibi karşılanıyor.Benimkisisadece renkelrle berber hayat yolculuğu içerisnde oluşun nacizane ifadesidir.
RENKLER TANRIÇASI
Kadın yirmi yedi yaşında... Yüreği, kar beyaz soğuklara terkedilmiş
ama inat bu ya hala sımsıcak. Düşünceleri kah hayatın gitgide
ağırlaşan gerçeklerinde kah aydınlık hayallerde dolaşıyor nefes
nefese.. Elinde samur fırçası, geçmişi karalayıp bugünü
renklendiriyor hiç durmadan. Renkler kıpır,kıpır , içindeki çocuk
haşarı mı haşarı... Gözleri ise buğulu bakmakta hüzünlere yenik...
Hayatı sorgulamaktan çoktan caymış.
Omuzları bir küçük kız çocuğun
şımarıklığını sergilercesine “Bana ne” ifadesinde. Kıpır,kıpır ya
içi.. Arayışları var kendisinden bile sakladığı. Bela da geliyorum
demez ya... Delikanlı sen benim kaderimsin diye başlar söze,kızın bütün sevdiklerini sever,görmek istediklerini görür.Delikanlı aşka yelken açmıştır yıllarca babasına inat.Sığınacak liman arar engin denizlerde.Renklerin dünyasından gelir kız,elinde fırçası,fırçanın ucunda hayalleri.Kızın hayat felsefesi sevgidir.Gökkuşağıdır renkleri.Delikanlı ise fırtınalı denizlerde kürek çekmiştir yıllarca.Aslında onun aradığıda gökkuşağının renkleridir.Bir gün karşılaşırlar,delikanlı şaşkındır,gözleri kamaşmıştır,bilmediği tatmadığı anlayamadığı duygular içindedir.Çünkü kızın gözlerinde bulmuştur gökkuşağını.Şakındır çünkü sevmeyi sevgiyi bilmiyordur delikanlı.Kız ona sevmeyi bilmeyen adamın hikayesini anlatır yıllarca.Sevgiyi bilmeyen adam sevgiyi tanır şaşkındır.Daha önce parayla satın almıştır sevgileri genç. Renkleri tanrıçası onu sevgi gölüne davet etmiştir fırtınalı denizlerden.Sığınacak bir liman bulmuştur delikanlı.Yılların yorgunluğunu,umutsuzluğunu,sevgisizliğini,hasretlerini,hiçbir zaman satın alamayacaklarını sığdırmıştır yeşil ve maviye.Bir aşk hikayesi yazılmıştır adlarına ateşli kırmızı,güneşin sarısı olmuştur aşkları.Sözler değil bakışlar anlatmıştır sevdalarını.
Delikanlı fırtınalardan uzak dursada,sevdiği gölü esir almıştır fırtına,renk tanrıçasından habersiz.Zaman zaman kaçmıştır delikanlı tanrıçasından satın aldıklarını görmek için.Sanki bir kara büyü girmiştir aralarına ,delikanlı her gece sessizce gitmiştir kulaklarında çınlayan karanlık sese.Kara bulutlar kaplamıştır gökkuşağınırı eskisi gibi ışık saçmıyordur renkleri,yeşil ne o kadar yeşil mavi ne o kadar mavidir. Delikanlı gölünden uzaklaşmaya başlamıştır bilinçsizce.Renklerin tanrıçası günden güne solmakta,samur fırçası umut taşımıyordur artık ucunda.Renkler siyaha boyanmış,gölün rengi kararmıştır.Renklerin tanrıçası zifiri karanlıklara karışmış bir ışık arıyordur kendine.Delikanlı yelken açmıştır fırtınalı denizlere.Renklerin tanrıçası yolunu beklemiştir günlerce.Kara büyü zafere koşarken bütün iyi huylar zayıf kalmıştır yanınıda.
Delikanlı
Zaman zaman boranla,tayfunla dönmüş renkler diyarına ne varsa silmiş sevgi gölünde.Biran gözleri takılmış rengi solmuş samur fırçasının ucunda umudu taşıyan renkler tanrıçasına.Ne göl mavidir eskisi gibi nede gözlerdeki yeşil yeşildir.Korkmuştur delikanlı.Aklına sevmeyi bilmeyen adamın hikayesi gelir o da koparmak istememişmidir,kırlarda sevgiyle her şeye inat yaşayan papatyayı.Sevgi korkutmuş şaşırtmıştır delikanlıyı,hiçbir zaman satın aldıkalarından korkmamıştır nedense….
İnadına bir nilüfer..
Bir nilüfer çiçeği yaşar kurumuş sevgi gölünde.Zaman zaman düşen bir damla yaş sular onu umutla her şeye rağmen.Zaman zaman delikanlı kendini sevgi gölünün dinginliğinde arar.Biraz korku,biraz kokuyla tanıdığı sevginin sarhoşluğuyla akar gelir fırtınalı diyarlardan zifiri karanlıkta renkler tanrıçasının kollarına.gece hiç bitmesin isterler.renkler tanrıçası karanlığa gizlemiştir umutlarını.Günün gri tonları ile büyü bozulur.Delikanlı bir türlü vazgeçemediği fırtınalı yaşamın esareti olmuştur.Efendileri canı canından çok sevdikleridir.Çünkü onlarda tatmamıştır sevgiyi.korkarlar,siper alırlar,zırhlar örerler ihtiraslı ,hırslı gönüllerine.İnadına bir nilüfer çiçeği yaşar sevgi gölünde.Fırtınalar.boranlar yormuştur,renkler tanrıçasını nedir bu tutku,aşk mı?sora günlerce kendine.Renkler yavaş yavaş canlanmaya başlar sanki yeşil birazda yeşil,mavi biraz daha mavidir.Renkler tanrıçasının samur fırçası biraz hasret,biraz nefret taşır.Bazen yağmur damlaları ile gelen o hazin koku o hasret türküsü yankılanır tuvallerinin üzerinde.
Gök yüzünün en mavi güneşin en parlak olduğu ,denizin en dingin olduğu gün topladığı ve dokunduğu her deniz kabuğu ile, yüreğine bir parça daha sevgi biriktirmekteymiş......
O, deniz kabuklarında, kulaklarıyla duyamadığı, bilinmez nice sesleri dinlemekteymiş aslında......
Yüreğinin kumsalları ve suları, ona hiç gitmediği, hiç görmediği kıyıların, nice hikayelerini anlatır durularmış......
Dünya, onun yüreğinde atarmış...
Dünya, onun yüreğinde ses verirmiş evrene......
O, dünyayı yüreğinden işitir, bilir ve yaşarmış......
Denizin umutla gelen köpüklü dalgaları ona gökkuşağının renklerini alan deniz kabuğu getirmiş.Deniz kabuğunun görkemi soğutmuş yüreğinin ateşini.İçinden gelen o tanıdık ses yüreğini dağlamış.Ya o mis gibi kokan amber koksu,arkasından gelen bir sevda türküsü.Ayakları yerden kesilmiş renkler tanrıçasının.Delikanlı fırtınalara inat gelmiş kaybolmuş gökkuşağının geçici renkelerinde.Renkler tanrıçasının şaşkın,ürkek,bir korku dağlamış yüreğini.Ama ayakları yere bassın istemiyormuş.Gözleri eskisi gibi yeşil bakmış delikanlıya.Delikanlı yeşilliklerin içerisinde kaybolmuş günlerce.Renkler tanrıçası her yağmur yağdığında gökkuşağını beklemiş bir daha gök kuşağı çıkmamış.Doğanın bin bir renklerini taşıyan deniz kabukları hiçbir şey fısıldamaz olmuş kulağına.
Çünkü O,
zamanın,
sevinenler için kısa
üzülenler için çok uzun,
korkanlar için çok hızlı ,
bekleyenler içinse çok yavaş olduğunu, bilirmiş......
Topladığı ve dokunduğu her deniz kabuğu ile, yüreğine bir parça daha sevgi biriktirmekteymiş......
O, deniz kabuklarında, kulaklarıyla duyamadığı, bilinmez nice sesleri dinlemekteymiş aslında......
Yüreğinin kumsalları ve suları, ona hiç gitmediği, hiç görmediği kıyıların, nice hikayelerini anlatır durularmış......
Dünya, onun yüreğinde atarmış...
Dünya, onun yüreğinde ses verirmiş evrene...
O, dünyayı yüreğinden işitir, bilir ve yaşarmış......
Delikanlı mı birkaç defa daha gelmek istemiş deniz kabukları ile dingin denizlere.Artık izin vermemiş renkler tanrıçası.Mavi derinliklerin yeşille buluştuğu dingin sevgi gölünü yetiremediği delikanlıya yarın altın yaldızlarla bezeli köpüklere sahip sevda türkülerini çağıran denizleri de yetiremeyecektir.Sonra okyanuslar …Ya sonrası………Çünkü sevmeyi bilmeyen delikanlının sevgiyi tatığını anladığı andaki şaşkınlığı yerle bir etmiş sevgi dağını.
Delikanlı mı FIRTINALAR ARDINDA YELKEN AÇMIŞ HAYATA.Sığınacak liman aramakta GİRDAPLARIN ARASINDA.
Renkler Tanrıçasının GÖZLERİ UMUTLA BAKMAKTA O MAİ-YEŞİL GÖKYÜZÜNE….
Bazen işittiklerimiz, yeter sanırız...bildiklerimiz gerçek sanırız.......
Ve bunlar mutlu etmez bizi.....
Çünkü mutluluk;
duyamadıklarımızda, gidemediklerimizde,
fark edemediklerimizdedir....
Oysa, görebildiklerimizden, daha fazlasıdır gerçekler........
SEVİNÇ