hmmm gülmezsen napcaz
tamam ben bir kaç tane cok güldüklerimi sıralayayım sen sec begen hocam
Teşkilat Mükemmel
Amerika da bir asker, arkadaşı ile yolda giderken elindeki çakısı ile oynarken parmağını kesti.Az
ötede bir dispanser vardı.
Asker ;
“- Ben şurada pansuman yaptırayım.” dedi.
İçeri girince karşısına iki kapı çıktı.
Birinde “Hastalıklar”, ötekinde ”Yaralar” yazılı idi.
“Yaralar” kapısından girdi.Yine önünde iki kapı.
Birinde “Kemik”, ötekinde “Yumuşak Doku” yazıyordu.
“Yumuşak Doku” kapısından girdi.Yine iki kapı.
Birinde “Önemli”, ötekinde “Önemsiz” yazıları vardı.
“Önemsiz” kapısından girince kendini sokakta buldu.
Dışarı çıkınca arkadaşı sordu ;
“- Nasıl, iyi baktılar mı?”
“- Hayır; ama teşkilat mükemmel!..”
Bir adamla karısı Mısır'da eski bir çarşıda geziyorlarmış. Ayakkabı satılan bir dükkânın önünden geçerlerken satıcı içerden seslenmiş, buyur etmiş, girmişler.
- Satıcı "çok özel büyülü sandaletlerim var beyefendi, sizi her yönden çok vahşi ve kuvvetli yapacak sandaletler..." Adam tabi ki erkekliğe leke sürdürmemek için pek önemsememiş ama eski günleri özleyen karısının ısrarlarına dayanamayıp sandaletleri denemeye karar vermiş. Adam sandaletleri giyer giymez gözleri parlamış, kalbi hızlı hızlı atmış, fiziksel değişimler başlamış, nefesi serileşmiş gözleri büyümüş ve etrafına seri bir şekilde bakınmaya başlamış. Karısı bir adım geri kaçmış "Aman allahım dur dur..." derken adam koşmuş, satıcıyı yakaladığı gibi tezgaha yatırmış, pantolonunu parçalayarak çıkarmaya başlamış, bu arada satıcı bir yandan kurtulmaya çalışırken bağırıyormuş,
-"Sandaletleri ters giydin lan!..."
Bir ilkokulda öğretmen çocuklara evde ders alınabilecek bir hikaye yaratmalarını, ertesi gün sınıfta okuyacaklarını söylemiş. Ertesi gün çocuklar hikayelerini anlatmaya başlamış. İlk sırada küçük Ayşe varmış. Başlamış anlatmaya:
"Bizim çiftliğimiz var. Bir gün babamla yumurtaları topladık, bir sepete koyduk. Arabayla giderken bir tümsekten geçtik, sepet devrildi ve yumurtaların hepsi kırıldı."
Öğretmen:
"Güzeel. Peki bu hikayeden alınacak ders nedir?"
"Bütün yumurtaları aynı sepete koyma."
"Aferin çok güzel. Fatma sıra sende."
Küçük Fatma tahtaya kalkmış ve anlatmaya başlamış:
"Bizim de bir çiftliğimiz var. Babam yumurtalardan civciv çıkması için onları kuluçka makinesine koyar, geçen hafta 12 yumurta koydu. 12 civcivi olacağını sanıyordu, ama sadece 8'inden civciv çıktı."
"Eveeet. Peki burdan alınacak ders nedir?"
"Tavuktan çıkmamış yumurtaları sayma."
"Aferim bu da çok güzel. Ali, sıra sende..."
Küçük Ali tahtaya kalkmış ve anlatmaya başlamış:
"Amcam Askere gitmişti. Bir gün helikopterle bir göreve giderken helikopter vurulmuş. Amcam helikopter düşmeden elinde bir makinalı tüfek, bir kasatura ve bir şişe bira ile atlamayı başarmış. Paraşütüyle yere inerken yolda birayı içip bitirmiş. İnince mermisi bitene kadar makinalı tüfeğiyle 70 kişiyi haklamış. Sonra kasatura kırılana dek onunla 20 kişiyi halletmiş. Sonra da son 10 kişiyi de silahsız bitirmiş."
"Böyle korkunç bir hikayeden alınacak ne ders olabilir?"
"İçkiliyken Amcama bulaşmayın..."
buda gercek bir olay ben hatırladıkca coook gülerim işte buyrun
Kartal Devlet Hastanesi'ne gece nöbetinde bir çocuk getirilir. Yapilan tetkiklerden sonra çocuğun ayağının burkuldugu anlaşılır. Hekimimiz babayı içeri çağırır ve "Çocuğa voltaren pomat yazıyorum. Günde üç kere yedire yedire sürün" der. Aradan bir hafta geçmiştir ki aynı adam ve aynı çocuk bir kez daha gelirler hastaneye. Çocuğun ayağı davul gibi şişmiştir, suratı da morluklar içindedir. "Doktor bey" der, "bu çocuğun ayagi kırık." Doktor hayretler icinde kalmıştır.
Ayağın kırık olmadığını bilmektedir. Merakla sorar: "Peki verdiğim merhemi ne yaptınız?"
"Valla doktor sizin dediğünüz gibi günde üç öğğn ekmeğin üstüne sürdük yedirdik, sürdük yedirdik. Yemek istemedi ama düve düve yidirdik. Gine de inmedi şişliği... Naapsak bilmiyom artik..."