Teşekkür ederim Ayfer Öğretmenim...
Bana göre harika bir soru ile başladınız.
Çünkü 1.618 demek Altın Oran demektir. Altın sayılardan geliyor. Doğanın güzellik ölçütü. Bununla ilgili bir yazım var. Onu burada versem olur mu bilmem .Ama yine de vereyim ...
DOĞANIN GÜZELLİK ÖLÇÜSÜ
0,1,1,2,3,5,8,13,21,34,55,89,144,233,377,610,987,1597,2584,4181,........, ve böylece sonsuza dek giderler.
Adı Fibonacci Dizimidir. Buna göre her sayı, kendisinden önceki iki sayının toplamından oluşur. Bunlara aynı zamanda “altın sayılar” da denir.
Fibonacci Dizimindeki bir sayıyı kendinden önceki sayıya böldüğümüzde ise birbirine çok yakın sayılar elde ederiz. Hatta serideki 13.sırada yer alan sayıdan sonra bu sayı artık sonsuza kadar sabitlenir. Örneğin 233 / 144=1.618 , 377 / 233=1.618 ,.....ve böylece sonsuza dek gider. (1.618) değerindeki bu sayı “Fi” diye okunur ve (phi) olarak yazılır. Bu sabit sayıyı, (pi) olarak bildiğimiz diğer bir sabit sayı ile karıştırmamak lazım. Matematikçiler buna “ (phi), (pi)’ den ( h) kat daha havalıdır.”derler. Çünkü o bir ALTIN ORAN’ dır.
Bu (phi) sayısı, sanatta çok önemlidir. Bunun nedeni “çok hoş olduğu için” dersek pek de yanılmayız. Çünkü evrendeki en güzel sayının (phi) olduğu varsayılır. Eskiler (phi)’yi keşfettiklerinde dünyanın, insanların, bitkilerin, ağaçların,....kısacası evrenin yapı taşı ile karşılaştıklarından emindiler ve doğaya bu yüzden tapındılar. Altın Oran , başta Rönesans olmak üzere, eski çağlardaki sanatçıların çok iyi bildikleri ve uyguladıkları bir estetik kuraldır. Bu orana bağlı kalarak üretilen sanat eserleri estetik mükemmelliği temsil eder. Çünkü sanatçıların taklit ettikleri doğadaki bütün varlıklar, Altın Oran kuralındadır. Özellikle Rönesans ressamları ( Da Vinci, Michelangelo...vs), kompozisyonda Altın Orana bilinçli ve dikkatli bir biçimde bağlı kalmışlardır. Yunan Parteonu’nun, Mısır piramitlerinin ve hatta New York’taki Birleşmiş Milletler binasından Mimar Sinan’ın eserlerine kadar birçok mimari ölçüler (phi) sayısına uymaktadır.(phi), Mozart’ın sonatlarının düzenlemelerinde, Beethoven’in Beşinci Senfonisinde, Barok’un, Debussy’nin ve Schubert’in eserlerinde görülmektedir. Hatta Stradivarius bile ünlü kemanındaki f-deliklerinin yerlerini belirlerken (phi) sayısını kullanmıştır.
Altın Orana Teknolojide de rastlanır. Örneğin estetik bakımından baktığımızda, Murat 131’in önü, arkası, kapısı her yeri bir kibrit kutusu gibi düz olduğunu görürüz. Oysa Mazda ya da Toyota’ya baktığımızda içimiz ferahlanır. Çünkü o kadar güzel bir estetiği var ki, işte bu estetiği eğim sağlıyor. Mazda ya da Toyota’nın kapısında özellikle ön ve arka tamponunda görülen bu eğimin eğrilik açısı araştırılmış ve bunun Altın Oran olduğu görülmüştür. Çin-Amerika-Japon otomotiv sanayi dünyasında ilk üçü oluştururken, Türkiye maalesef 30-40-50 aralarda yer alıyor.
Biraz da insan elinin değmediği ve öylece saf altınlarla dolu doğadan da birkaç örnekler verelim ;
Arı kovanlarındaki dişi arıların sayısını erkek arıların sayısına böldüğümüzde (phi)...; Sarmal formda büyüyen antilop, yaban keçisi, koç gibi hayvanların boynuzları gelişimlerini Altın Orandan alan sarmallar şeklinde tamamlar. Filler ile soyu tükenen mamutların dişleri, aslanların tırnakları ve papağanların gagalarındaki logaritmik sarmal kökenli yay parçalarına göre biçimlenmiş örneklere rastlanır. Spriyal deniz kabuklulardaki her bir spriyal çapının diyerine oranı (phi). Eperiya örümceyi de ağını daima logaritmik sarmal şeklinde örer ve birçok mikroorganizma, plankton gibi minicik canlıların sarmala göre inşa edilmiş bedenleri vardır; Ayçiçeği çekirdekleri zıt spriyallerle büyür ve her birinin çapının diğerine oranı (phi)...; Spriyal çam kozalakları, bitki saplarındaki yaprak düzenleri, böcek kesitleri ve hatta çiçek tohumlarında bile (phi)...; Ve işte DNA..... düşey doğrultuda iç içe açılmış iki sarmaldan oluşur. Bu sarmallarda her birinin bütün yuvarlağı içindeki uzunluk 34 angström, genişliği ise 21 angström (1 angström, santimetrenin yüz milyonda biridir.). 21 ile 34 art arda gelen iki Fibonacci sayısıdır....; Altın Oran, kristal yapılarda da kendini gösterir. Bunların çoğu gözümüzle göremiyeceğimiz kadar küçük yapıların içindedir. Ancak kar kristalin üzerindeki altın oranı gözlerimizle görebiliriz. Kar kristalini oluşturan kısalı uzunlu dallanmalarda, çeşitli uzantıların oranı hep Altın Oranı verir.
Ve işte en sonunda evrenin yapısında Altın Oranı barındıran birçok spriyal galaksilere kadar geldik. Burası, Altın Oranın son bulduğu yer değil. Fakat bu kadar sonsuz bir yolculuğa çıkmadan önce, işe kendimizi keşfetmekle başlayalım;
Sanatçılar, bilim adamaları ve tasarımcılar araştırmalarını yaparken ya da, ürünlerini ortaya koyarken, orantıları, Altın Orana göre belirlenmiş insan bedenlerini ölçü olarak alırlar. Kimse insan vücudunun yapısını Da Vinci kadar iyi anlayamadı. Da Vinci, insan kemik yapısının tam oranlarını ölçmek için cesetler üzerinde araştırma yaptı. İnsan vücudundaki oranların, her zaman (phi) sayısına eşit olan yapı taşlarından meydana geldiğini ilk o bulmuştur. Buna göre her insanda (phi) sayısına yaklaşık olarak değişebilen bu ölçülerden birkaçı şöyledir; Baştan yere kadar olan mesafenin, göbek deliğinden yere kadar olan mesafeyle bölümü (phi)...Omuzdan parmak uçlarına kadar olan mesafenin, dirsekten parmak uçlarına kadar olan mesafeye bölümü (phi)...Kalçadan yere kadar olan ölçünün, dizden yere kadar olan ölçüye bölümü (phi)...Göbek-diz arası mesafenin, diz-ayak ucu arası mesafeye bölümü (phi)...Göbek- baş ucu arası mesafenin, omuz hizasından baş ucuna kadar olan mesafeye bölümü (phi)...Parmak ucu- dirsek arası mesafenin, el bileği-dirsek arası mesafeye olan bölümü (phi)...Yüz boyunun yüz genişliğine bölümü (phi)... Ağız boyunun burun genişliğine olan bölümü (phi)... Ve parmak eklemleri, ayak parmakları, belkemiği bölümlerine kadar birçok örnek daha eklenebilir. Hatta her insan kafasında bir ya da birden fazla saçların çıktığı bir düğüm noktası denilen bir nokta vardır. İşte bu noktadan çıkan saçlar doğrusal, yani dik değil, spriyal bir eğri yaparak çıkmaktadır. İşte bu spriyalin ya da eğrinin eğiklik açısı bize yine Altın Oranı verir. İlk dişin genişliğinin merkezden ikinci dişe oranı da Altın Orana dayanır. Bunlar bir dişçinin dikkate alacağı en ideal orandır.
Altın Oran ile ilgili yolculuğumuzu, Leonardo Da Vinci’nin bir çember içine çizmiş olduğu ve çoklarımızın bildiği ünlü “Vitruvius Adamı” ile bitirebiliriz. Bu çizime göre;
“İnsan bedeninde merkezi bölüm göbektir. Bu yüzden, eğer bir insan sırt üstü yatırılıp, ellerini ve ayaklarını ileri uzatsa ve göbeğini merkez alan bir pergelle etrafında daire çizebilse, iki elinin ve ayağının parmakları bu dairenin kenar çizgisine değecektir. Nasıl insan bedeni böyle dairesel bir çevre çizgisi oluşturuyorsa, aynı biçimde bir kare de meydana getirecektir.
Ve hatta bu çembere başı, iki eli ve iki ayağı da değecek biçimde olursa beş köşeli yıldız bile oluşturabilecektir. Beş köşeli yıldızdaki tüm doğru parçalarının oranları ise (phi)’i verir. Bu sembol Altın Oranın en yüksek ifadesidir. Bu nedenle beş köşeli yıldız, daima güzelliğin sembolü olmuştur.”
Görüldüğü gibi Altın Oran doğanın Güzellik ölçüsü durumundadır. Ve Sevgili dostlarım...... aynalarınıza bir daha bakın. Sonra da vitruvius Adamı gibi kollarınızı ve bacaklarınızı açarak bir kez daha bakın. Göreceksiniz ki, .......her biriniz..... Altın Oranlarla kaplı..... yürüyen bir beş köşeli YILDIZ görünümündesiniz. Artık ceketinizi alıp dışarı çıkabilirsiniz. Bu kez göreceksiniz ki, doğanın her yanında;
“bir-nokta-altı-yüz-on-sekiz”.