bugün gelen bir mail...
DEĞERLİ DOSTLAR,
BU ÜLKENİN ÇAĞDAŞ, AYDINLIK, CUMHURİYET SEVDALISI ÖĞRETMENLERİ,
ANNELER BABALAR !
Bu ülkenin geleceğini
Bu ülkenin gençlerini
Atatürk ile aldatanların oyunlarına yem etmeyelim !
“Mustafa” adlı ihanet filmi ile şırınga edilmek istenen zehiri
Çocuklarımıza verdirmeyelim.
Can Dündar’ın Mustafa adlı filmi belgesel değildir.
Atamızın gerçeğine tanıklık eden, O’nu kendi doğal çevresi ve akışı içinde yansıtan belgesel bir film hiç değildir.
SON ZAMANLARDA GEMİ AZIYA ALMIŞ CEMAATÇİ, TARİKATÇI VE BÖLÜCÜ ÇEVRELERİN ATATÜRK SALDIRILARINA EKLENEN SİNSİ BİR HALKADIR.
Nasıl bir film yaparsak M.Kemal Atatürk’ü bu milletin aklından, yüreğinden, ruhundan çıkartırız çalışmasıdır.
Ne söylersek M.Kemal Atatürk’ü ve tarihimizi, tartışılır hale getiririz çalışmasıdır.
Bilerek filme sokulmuş yanlışlarda olduğu gibi,,, Atatürkün samsuna gönderiliş nedeni Vahdettin’in vatanı kurtarması için M.Kemal’i görevlendirdiği şeklinde tafrih edildiği.. Atatürk’ün Kürtlere federasyon sözü verdiği v.b gibi
Nasıl gösterirsek onu makbul bir kişilik olmaktan çıkartırız çalışmasıdır.
Can Dündar ve gibilerin zayıf yönler diye adlandırdıkları özelliklerin, içki ve sigara kullanımı v.b gibi- görsel algı çarpıtmaları ile sunulduğu gibi..
Ne söylersek, nasıl gösterirsek, neyi öne çıkartırsak onu 85 yıldır izinde gidilen bir önder olmaktan, ve ilelebet izinde gidilecek bir lider olma algısından uzaklaştırırız çalışmasıdır.
Örneğin ; Atatürk otoriterdir ! Muhaliflerini acımasızca temizleyendir ! Meydanlara kendi anıtlarını diktirten bir diktatördür ! Korkaktır ! İhtiraslıdır ! Düşmanca duygular içindedir ! Öfke doludur, öç alır, hesaplaşır ! Takiyyecidir ! Egoludur ! Halkı aşağılamaktadır ! Özenti içindedir ! Yalnızdır! Seveni ve destek vereni yoktur ! Dalkavukları dinler ! Dinsizdir! v.b gibi.(Belli ki Can Dündar ve gibiler, çoktan bu yargılara -karara varmıştır. Şimdi iş, bunları izleyicinin önünde kanıtlamaya, toplumun bilinçaltına şırınga etmeye kalmıştır.)
Anılardan, kitaplardan, ve arşivlerden her yargıyı-hükmü kanıtlayacağı düşünülen ipuçları bulunmuş, cımbızla çekilmiş, üzeri parlatılmıştır. Senaryo-baştan sona-izleyiciyi o yargıya vardıracak şekilde kurgulanmış, kareler de o yargıyı pekiştirecek şekilde montajlanmıştır. Hiçbir ipucu bulunamadığında ise sezdirilmeye, sandırılmaya, hissettirilmeye çalışılmıştır.
BU ÜLKENİN GELECEĞİNİ
BU ÜLKENİN GENÇLERİNİ
ÇOCUKLARIMIZI
ATATÜRK İLE ALDATANLARIN OYUNLARINA YEM ETMEYELİM !
ONLARIN TAZE BEYİNLERİNİN ZEHİRLENMESİNE İZİN VERMEYELİM
“MUSTAFA” ADLI FİLMİ İZLEMEYELİM İZLETTİRMEYELİM…
[email protected]FİLMDEN (Bazı ) KARELER;
1.' İstanbul'a Harbiye için ilk gelişinde içki ve kadınla tanıştı. İçki ve kadınla tanışması ve bu alışkanlığı nedeni ile ilk yıllar dersleri de iyi değildi.' diyerek ilk özele giriliyor. Filmin ilerleyen bölümlerindeki karalamaların ilk temelleri atılıyor.
2. Mustafa Kemal'in İttihatçılar ile arasındaki ayrılığın ' Ordu'nun siyasete karışmasına karşı olmasından' kaynaklandığı saptaması yapılıyor.
Bu gün ordu'nun Atatürk'e karşı girişimlerdeki müdahalesinden rahatsız olanların (AB, ABD ve ülke içindeki işbirlikçiler) ekmeğine yağ sürecek bir saptama. Lise çağlarından beri fiilen yönetime karşı duran, örgütlenen bir kişinin bu nedenlerle ittihatçılardan ayrıldığını söylemek kasıtlı bir saptırma olsa gerek.
3.' İstanbul'dan Sofya'ya giderken bir sürü gönül ilişkisini arkasında bırakarak gitti.' Sözünden sonra ayrılırken sözde sevgilisi Korin'e yazdığı mektuptan söz ediliyor. Üstelik Korin'e sık sık mektup yazdırılıyor. Çanakkale savaşı gibi kanlı bir savaşın göbeğinde dahi Korin'e ( yani gönül ilişkilerine) mektup yazabilecek
kadar zaman ayırabilecek bir komutan görüntüsü çiziliyor.
4'Sofya'da kendisini Sofya sosyetesine tanıtmak için can atıyor fırsat kolluyordu' sözü ile ne anlatılmak istendiği çözülemedi ama bazı insanlarda 'sosyete budalası' çağrışımı yaptırdığı kesin.
Mustafa Kemal' doğuya müfettiş olarak atandıktan sonra Vahdettin kendisi ile saray'da yaptığı görüşmede 'Paşa Devleti sen kurtarabilirsin' dediği belirtiliyor. Bu konuda filmde başka bir yorum da yapılmıyor. Vahdettin'in doğu'da işgale karşı vatandaşlarca başlatılan ayaklanmaların bastırılmasını istediği için bu sözleri söylediği açıklanmıyor.Bu sözleri dinleyen izleyiciler; Mustafa Kemal'i Ulusal Kurtuluş Savaşı için Vahdettin'in görevlendirdiği zannına kapılıyor. Bu Filme ustaca sıkıştırılmış hileli bir cümle.
Film'de Nutuğun ' TBMM' toplanıyor başlıklı bölümünde; M.Kemal'in meclisin açılışını cuma gününe alması ve açılışta dinsel ögeler kullanmasını Halife'nin kendisini dinsizlikle suçlamasına karşı tedbir olarak gösteriliyor.
Oysa Nutuk'un ilgili bölümünde o tarihte Düzce, Hendek, Gerede ve Bolu bölgesindeki gerici isyanlardan halkın etkilenmesi nedeni ile içinde bulunulan o günün koşullarına uyum sağlama zorunluluğundan bahsediliyor.
Bu gün de aynı koşullarda aynı yöntemin kullanılması gerekliliği göz ardı edilmeye çalışılıyor)
Mustafa Kemal halkın inançlı yapısını bildiği için davranışlarını buna göre ayarladığı belirtilerek ' O gün dayanmak
zorunda kaldığı güçlerle yarın hesaplaşacaktı' gibi çirkin bir saptama yapılıyor. Hele hele birlikte omuz omuza düşmanla mücadele ettiği kitlelerle sonradan 'HESAPLAŞMA' davranışını Mustafa Kemal ile özdeşleştirme son derece
yakışıksız ve itici. Oğlunu teröre şehit veren dindar insanlarda ne etki yapar siz düşünün.
Ankara'ya geldiğinde çalışmalarına başladığı ıssız evde duyduğu endişeler ve sıkıntıları anlatılıp masa üstünde elinin altında duran silah sık sık gösteriliyor. Her gürültüde isyancılar mı geldi diye pencereye koşması, ufukta beliren toz bulutunu görüp isyancılar mı geliyor endişesi ile yardımcısını otomobil ile gönderip 'eğer gelenler isyancılar ise hemen iki el ateş et' dediği vurgulanıyor. Gelenlerin koyun sürüsü olduğunun anlaşılması üzerine derin bir oh çektiği belirtiliyor. Mustafa Kemal'in ulusal kurtuluş mücadelesini başlatamadan ele geçme endişesi,
Kişisel olarak can derdine düşmüş paranoyak bir insan davranışı olarak izleyicilere sinsice sunuluyor.
Filmde bir araya acele şu söz sıkıştırılıyor ' Kürtlere özerklik verilecektir.' Bu da filmin karelerine ustaca sıkıştırılmış 'Kürtlere özerklik operasyonu' olsa gerek. Bu sözleri duyan ve filmi beğendiğini söyleyenlerin bu saptamaya ayrıca katılıp katılmadıklarını da sormakta yarar var. Çeşitli milliyetlerden oluşan Osmanlı toplumunu tek Millet haline getiren. 'Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir. Ne Mutlu Türk'üm diyene' sözünü söyleyen bir liderin görüşleri ile özerklik ne kadar çakışır. Düşünmeli.
Kurtuluş savaşı süresince Mustafa Kemal ile aynı evi paylaşan ve Mustafa Kemal'e karşı gizli aşk duyguları beslediğinden şüphe olmayan üvey amcanın yeğeni Fikriye ile ilgili hikaye o kadar abartılı anlatılıyor ki,
bir ara'Eskisevgili' deyimi kullanılıyor. Bu deyimin rastlantı olarak kullanılmadığı da açık. Sonuçta Mustafa Kemal aylarca bir arada yaşadığı, kendisi ile birlikte birçok zorluklara karısı imiş gibi göğüs geren sevgilisine
kazık atıp zengin Latife hanım'ı tercih eden vefasız olarak sunuluyor izleyiciye. Üstelik Fikriye'nin intiharı, bundan 14 ay sonra Ata'nın boşanması, yüzündeki acı izler, seneler sonra içki masasındaki bir meşk anında
bir kadınla ilgili şarkı okunduğunda ağlaması suçunu ele vermesi olarak zihinlere kazıtılıyor. Türk filmlerinden çok etkilenen, ezilen ve aldatılan kadından yana olan halkımızda bu Mustafa Kemal nasıl iz bırakmıştır sizce?
Film boyunca savaşılan düşmanların ülke politikalarından, savaşın antiemperyalist özelliğinden, Mustafa Kemal'in antiemperyalist yapısından hiç söz edilmiyor.
12. Mustafa Kemal'in batı ile sürekli hesaplaştığı ve mazlum doğu halklarının gönenci için çaba sarf ettiği göz ardı edilerek , O batı hayranı, islamiyete düşman, medeniyet olarak sadece batı yı işaret eden bir lider olarak sunuluyor. Ulusal kültüre o kadar değer vermesine rağmen ' Artık halkı radyolardan bambaşka bir müzik dinliyordu' sözünü Can Dündar rahatlıkla iyi bir şeymiş gibi sarf edebilmektedir
13.Portresini yaptırırken sapık bir diktatör gibi poz vermesi( mağrur ve psikopatça) ve kendi heykellerini diktirmesi konuları da 'Diktatör' demese de size düşündürüyor.
14.Filmdeki;'En yakınındakileri bile idama gönderen adam' sözleri size neyi çağrıştırır. Anlayana ; kurduğu Cumhuriyeti ve devrimleri korumak için yakınlarının bile gözünün yaşına bakmayan adam. Ama anlamayan çoğuna
göre İktidarını ve rahatını sağlamlaştırmak için rakiplerini harcayan diktatör çağrışımı yaptırıyor.
15.Filmdeki 'Devrimler için çok hızlı gitmiş ama ardını görememiş yoksul halkı fark edememiştir' sözleri Can Dündar'ın mı? Yoksa ikinci Cumhuriyetçilerin ( örneğin Mehmet Altan'ın mı anlayamadık)
16.Hayatının son yılları işlenirken terk edilmiş, yalnız, Cumhurbaşkanı olduğu halde devlet işlerinden elini ayağını çekmiş, alkolik ve boş gezenin boş kalfası görüntüsü işlenmiş. İyi düşünen ama alkole teslim olmuş adam görüntüsü ile sanki Mustafa Kemal değil Neyzen Tevfik işleniyor. En yakınındakilerin dahi yalnız bıraktığı ayyaş adam tiplemesi ile ne yapılmak isteniyor. Hiçbir ulus liderini böyle görmek ve anmak istemez Ağaçlar ayakta ölmelidir ama Can Dündar fırsat vermiyor gözlerimize sokuyor. Bu görüntülerden sonra halkın gözünde Ulu Önder tiplemesi kalacak mı?
17.Filmin sonlarında Atatürk mecliste görüntülü konuşmasında CHP programından bahsederken şöyle diyor.
18.'Bu program; gökten indiği sanılan kurallara göre değil, bilime ve hayatın gerçeklerine göre hazırlanmıştır.
Film burada ulusal kurtuluş mücadelesine son darbeyi vuruyor. Dikkat ederseniz gökten inen değil, indiği sanılan diyor. Bildiğimiz şu ki; Mustafa Kemal kendi görüşü ne olursa olsun Dine ve inananlara saygılı ve bağımsızlık için her
kesimle aradaki sorunları erteleyip birleşen bir yapıya sahip. Şimdi siz inanan insanlarda cımbız ile çekilmiş bu sözlerin ne etki yapacağını düşünebiliyor musunuz. Hele hele bizler 19 Mayıs 1919 koşullarını yaşarken.
Bekir COŞKUN
[email protected] Atatürk ’Mustafa’yı görse...
DİYELİM ki Atatürk beyaz atının üzerinde çıkageldi, yanında İsmet Paşa, komutanları, yaverler...
Aşağıda Cumhuriyet Bayramı ve herkes 'Mustafa'yı seyretmek için kuyruklarda.
Atatürk, İsmet Paşa’nın kulağına eğilerek:
'Şu arkada, elinde bazuka gibi boru olan, topçu neferi midir?..'
İsmet Paşa:
'Hayır Gazi Hazretleri, o Can Dündar, muharrir... Elindeki kamera aleti, hususiyeti sinema çeker...'
'Niye atlarımızın kıçını çekiyor?..'
'Buna ’insani boyut belgeseli’ diyorlar...'
Ata:
'İlke ve inkılaplar yönü ile de belgesel imal ederler mi bu fikriyatta olanlar?..'
'Sponsor lazım...'
'Sponsor bir nevi milli şuur gibi bir şey midir?..'
İsmet Paşa:
'Hayır Gazi Hazretleri, parayı veren... Parayı kim veriyorsa, şuur o cihette nüks etmektedir...'
Atatürk:
'Pekiiii... Aziz milletimiz sinemaya girip, aziz askerlerimizin cephelerde elde ettikleri muazzam zaferleri vefa hissiyatları içinde mi seyretmekte?..'
İsmet Paşa:
'İnsani yön belgeseli hesabıyla bakmaktadırlar, gece karanlıkta önderimiz ne yapmakta...'
Ata:
'O karanlık gecelerde uykusuz kalıp bir hür vatan yaratma sancılarımın acısını anlamışlar demek ki...'
İsmet Paşa fısıldayarak:
'Hayır, bir oturuşta büyük rakı içtiğiniz, gece karanlıktan korktuğunuz ima edilmekte...'
Atatürk hüzünle:
'Buna asıl aydınlıktan korkan hilafetçiler sevinecekler... Onlar hálá dergáhlarında oturuyorlar mı İsmet?...'
İsmet Paşa:
'Hayır Gazi Hazretleri, devletin tepesinde oturuyorlar...'
'Peki, Cumhuriyet Bayramı diye neyi kutlamaktadır bu millet...'
İsmet Paşa:
'Cumhuriyetten geri kalanını...'
Atatürk, atını çevirir:
'Gidelim Paşa...'
----------------------------------------------------------------
MEHMET FARAÇ
Cumhuriyet
Atatürk'e yürekten bağlı, onun devrimlerini ve en büyük eseri olan Cumhuriyeti yaşatmakla görevli her yurttaşın vizyondaki iki filmi izlemeden önce çok iyi düşünmesi gerekiyor! 'Devrim Arabaları' asker bir babanın Atatürk'ü yok saymaya çalışan oğlu tarafından çekilmiş!.. Filmin yönetmeni Tolga Örnek 'Darbe günlükleri'yle ortalığı karıştıran eski deniz kuvvetleri komutanı Özden Örnek'in oğlu. Özden Paşa'nın adı son olarak kamulaştırma parasını tahsil etmek için Tayyip Erdoğan'ın devreye girmesiyle gündeme gelmişti! Oğlu ise geçen hafta Habertürk televizyonunda Balçiçek Pamir'in konuğu olmuş ve 'Mustafa Kemal'e soruyorlar... 18 Mart'ta benim bir fonksiyonum olmadı diyor. Ben karargâhımda oturuyordum diyor. O tabyaların savaşıydı diyor' şeklinde ahkâm kesmişti! Cumhuriyet'ten Hikmet Bila, Gazi'yi Çanakkale Zaferi'nden dışlayan Örnek'in iddialarını çürütmüştü!..
Can Dündar'ın çektiği 'Mustafa' adlı film ise 'Atatürk yoktur' demiyor ama medyada yazılanlara bakılırsa daha tehlikeli mesajlar veriyor! Atatürk'ün kurduğu CHP'nin lideri Deniz Baykal'ın izlenimlerine göre, bu filmle toplumun kafasındaki Atatürk imajı yok edilmeye çalışılıyor! Dünkü Sabah gazetesi, 'Atatürk diktatör gibi gösterilmiş' başlığı altında Baykal'ın filme yönelik şu tepkisine yer vermişti:
'Atatürk'ün sofrası, sanki başarısız olmuş, bıkmış, umutsuz, yalnız ve yaşlı bir adamın sofrası olarak lanse ediliyor. Atatürk kadınlara zaafı olan birisi olarak gösterilmiş. Atatürk'ün sofrası Cumhuriyet coşkusunun yaşandığı bir sofradır. Böyle bir filmde Atatürk için önde gelen algılama zaafları değil, eserleri olmalıydı. Filmde, Cumhuriyeti kurmak için birlikte hareket ettiği arkadaşlarını sonradan yemiş, onlara ihanet etmiş gibi gösteriliyor. Bunlar gerçek değil.
'
Reha Muhtar da benim gibi filmi izlemeyenlerden. O da dünkü Vatan gazetesinde, 'Sen hangi yaptıklarının senin isminin haksız yere önüne geçmesini istemiyorsan, sen de bir başkasının belgeselini yaparken bazı özel ayrıntıları o kişinin özelliklerinin önüne geçirmeyeceksin' diye Can Dündar'ı uyarmıştı.
Ancak asıl önemli uyarının yurttaşlara yapılması gerekiyor!.. Promosyon tuzağı Büyük Önder'e bakış açıları tartışılan iki yönetmenin filmlerine hizmet ediyor!.. Propagandaya kapılan Cumhuriyetçiler ise ceplerindeki Atatürk portreli banknotları işte bu filmler için harcıyor!..
MEHMET FARAÇ
Cumhuriyet