- Meselemizin çözümüne gidebilmek için öncelikle bakanlık tarafından dersimizin nasıl göründüğünü anlamak ve görmek lazım, sonra da diğer bazı arkadaşlarımızın belirttiği gibi bizim de ne istediğimizi tam olarak bilmemiz ve anlatabilmemiz önemli. Bakanlığın resim derslerini nasıl gördüğünü az çok yaptığı uygulamalardan anlayabiliyoruz, sadece bakanlığın değil bir çok okul idaresinin de bakış açısının aynı olduğunu görmek mümkün. Bunlardan bir tanesine örneği ben vereyim;
-Lisemiz geçen sene başlarında bakanlık müfettişlerince teftiş geçirdi. Benim ve belki başka bir iki branşın haricinde herkesi teftiş ettiler ve gittiler, daha sonra idareci arkadaşlardan duydum ki bakanlık müfettişleri baş sorumlusu benim yıl sonu ders faaliyet raporundaki bir cümlemden dolayı idareci arkadaşlara bayağı nutuk atmış (neden beni çağırıp da bunu bana izah veya uyarı gereği duymadığı da ilginç bir konu) Neyse konu şu idi;
-İki yıl öncesine kadar resim dersleri okulumuzda ikişer saat idi ancak birer saat olarak parçalara ayrılıyordu. Bende bunun ders işlenişi, malzeme getirip-götürme ve verimlilik açısından sıkıntı yarattığını dile getirerek böyle yapılmamasını gerek sözlü olarak idareci arkadaşlara, gerekse yıl sonu ders kesim raporuna öneri olarak yazıyordum. Sağolsun idareci arkadaşlarda bunu dikkate almışlardı.
-İşte bakanlık müfettişi baş sorumlusu bu önerimi yanlış bulmuş ve başlamış anlatmaya; "bakanlık müfettişlerinin ve muhtemelen bakanlığın derslerimize bakış açısının somut delilidir" bu anlayış.
- "Öğrencinin diğer teorik derslerden kafasının dağılması, rahatlaması, farklı bir uygulama içerisinde olması için bu dersleri teker saat olarak vermelisiniz. Haftada ikişer saati arka arkaya verirseniz öğrenci haftada bir gün bu etkinliği yaşayabilir, oysaki birer saati ayrı ayrı günlerde verirseniz, haftada iki sefer öğrencinin kafası farklı uygulamanın etkisiyle dağılmış ve rahatlamış olur, tek seferde iki saatlik dersi vererek öğrencinin bu rahatlama hakkını kısıtlamış olursunuz. Siz öğrenciyi mi kendinizi mi düşünüyorsunuz? Kesinlikle bu dersi teker saatlik parçalar halinde farklı günlere yayın. " Müfettiş Bey'in sözlerinin özeti buymuş.
-Benim anladığım bakanlık olayı şöyle görüyor; ister ilköğretimde, ister liselerde olsun çocuğun ilgi alanında uğraşabileceği, vakit geçireceği, kafasının teorik derslerden dağılacağı, kendini başarılı bulduğu bir ders çeşidi olarak bulunsun mantığı var. İlköğretimde bulunması daha doğal geliyor kanımca çocuğun gelişim sürecinde ilgi alanları ortaya çıksın diye fakat liselerde olmasa da olabilir gibi de bakıyor, zira yeteneği ve ilgisi olanlar güzel sanatlar lisesine(yeterince olmamasına rağmen) gitsin diye yani bir "meslek çeşidi" gibi baktığını düşünüyorum.
- İşte burada biz Resim-Müzik ve Beden Öğretmenleri de dahil olmak üzere; dersimizin kafa dinlendirici teorik derslere mola niyetiyle uygulanan veya meslek gruplarından biri gibi algılanması ve uygulanmasına karşı olarak bunun Türkçe-Matematik gibi insan hayatında ve eğitiminde vazgeçilemez bir bütünlük ve ihtiyaç oluşturduğunu, insani değerleri tamamlamada önemli bir etken olarak tıpkı Türkçe-Matematik gibi olmazsa olmaz dersler arasında bulunması gerektiğini anlatabilmemiz lazım. Bunu bizler işin içinde olduğumuz için anlayabiliyoruz ama bizim dışımızdakiler anlamıyor hatta derslerinin azalmasından, işsiz kalma korkusundan dolayı feryadı figan ettiğimizi düşünüyorlar. Oysaki işsiz kalma korkusundan çok bunun bir eğitim meselesi olduğunu ön plana çıkarabilmemiz lazım.
_Neler yapılabilir peki... Bir önceki yıl az da olsa resim öğretmenleri olarak değişik illerde çeşitli tepki eylemleri yapıldı, bende kendi ilimdeki eylemde yer aldım. Ancak şunu gözlemledim ki; bunun bir eğitim sorunu olarak görülmesinden çok, işsiz kalıyormuşuz da iş istiyormuşuz gibi göründüğünü algıladığım. Ve bu yüzden pek de halktan yani toplumdan destek göremediğimizi düşünüyorum. Zira insanoğlu tuhaf, birbirini çekemiyor, mutlaka sizlerde farklı yerlerde farklı kişilerden benzeri şeyler duymuşsunuzdur. "Öğretmenleri kastederek-aldıkları maaş yetmiyor sanki, Resim öğretmenleri için; resimciler yan gelip yatıyor, sizin işiniz kolay zaten, haa resimci mi onlar uçuk zaten vs vs." Bu düşünceler kendi Milli Eğitim camiasındaki öğretmen ve idareci kadrosunda bile varken, Bakanlıktaki karar mekanizmasındaki siyasilerde de mutlaka böyledir. Biz sanat eğitimi öğretmenleri böyle görülürken, sanat eğitimi konusundaki ana sorunu ön plana çıkartamadığımız müddetçe sorun sadece bizim iş-maaş sorunumuz gibi algılanacaktır.
-Kaldı ki alınan kararlarla gerçekten bir işsizlik sorunuyla, norm fazlası kalma durumuyla da karşı karşıyayız. Sırf bunun için bile mücadele etmemiz gayet doğal ve gereklidir. Ancak öne çıkarmamız gerekenin veya bizim dışımızdaki insanlara anlatmamız gerekenin; ders sayımızın düşürülmesinden çok Sanat Eğitiminin önemini ve zorunluluğunu ön plana getirebilmemiz gerektiğidir diye düşünüyorum. Bunu topluma anlatabilirsek, bakanlığa anlatabilirsek, işsiz kalma gibi ihtimalimiz zaten ortadan kalkar.
-Güzel sanatlar lisesi hariç diğer liselerdeki resim dersleri müfredatı değişti. Görsel sanatlar oldu. Ana fikir olarak benim kendi düşüncelerime ve uygulamalarıma yakın bir içerik var ama tartışılacak yönleri de var. Birinci planda tek saat oluşu.
-Ben Lisede Resim öğretmeni olarak (15 yıllık öğretmenim) öğrencilerime hiç bir zaman resim yapma becerilerine göre not vermedim. Görevimi onlara resmi ve sanatı diğer dallarıyla birlikte tanıtmak ve sevdirmek, hatta daha da öncesi onlara düşünmeyi ama güzel düşünmeyi ve güzele dönüştürmeyi öncelikle kendi yaşantılarını, hareketlerini, konuşmalarını ve sonra yaşadıkları odadan sınıflarına, sokaklarına kadar bunu hayatlarına uygulayabilme çabalarında olma alışkanlığı kazandırmaya çalıştım. Düşünen insan, bir şeyler yaratma çabası içinde olan insan, bu resim olur, müzik olur, edebiyat olur, spor olur, bunlarla uğraşan veya bunları seven değerini bilen insan kötü olmaz, zulüm etmez, onun konuşması, davranışı, çevresine bakışı farklı olur anlayışını öğrencilerime kazandıracağım birinci hedef olarak görüyorum. Eminim ki sizlerde bu görüştesiniz. Bu anlayış içerisinde ben derslerimi işledim, Çizdikleri resimlere değilde, o çalışma için verdiği emeğe, çalışmasına gösterdiği özene, itinaya göre not veriyorum. Bu bağlamda geneli 5-4 alır benim öğrenciler. Az da olsa 1-2 verdiklerim de var, onlarda o kadar gösterilen kolaylığa rağmen ne çalışma ne malzeme ve ne de davranışında bir sorumluluk göstermeyen öğrencilerdir.
-Son olarak dersimizin amacını ve gerekliliğini toplumun ve makamların anlamadığını ve bizlerinde yeterince anlatamadığımız görüşündeyim. Ben çocukların bazısının düşünce bazında sanat anlayışına yön kazandırmaya çalışırken bazılarınında uygulama becerilerine eleştiri, fikir ve bizzat uygulamalı olarak yardımcı olmaya çalışarak yön vermeliyim ve bunu 40 dk içerisinde yapmam mümkün değil. Bir öğrencimin çalışmasına sadece, "evet güzel olmuş, şurası şöyle şurası böyle olsa acaba nasıl olurdu vs şeklinde değerlendirmeye kalkacak olsam 5-10 öğrenciye ancak yetişebiliyorum, diğer öğrencilere sıra gelmeden zil çalıyor, hop tekrar başka sınıfa aynı şekilde. Hele ki bir öğrenci hocam şurayı nasıl yapacağım, ben yapamadım yardımcı olurmusunuz dese, o bir öğrencinin çalışmasına vakit ayırdığımda diğerlerine vakit hiç kalmıyor. Yani öğrencilerin tek tek düşüncelerine ve çalışmalarına doğru dürüst eğilebilmem için 40 dk yeterli değil. Hele malzemeli bir çalışmada daha boya kurumadan zil çaldı ders bitti. Bunları anlatabilmemiz lazım. Ben teker saat bu yüzden yetmiyor öğrencilerle teker teker ilgilenmeme vakit kalmıyor diye dersler bölünmesin derken müfettiş öğrencinin bilgi almasından çok, kafasının dağılmasını, dinlenmesini düşünerek dersleri dağıtın diyor.
-Mail atarak veya değişik şekillerde tepkilerimizi dile getirmemiz ve bunları birlik olarak yapmamız şart. Bu tür konularda desteğim her zaman için var.
- Aklıma bir de şöyle birşeyler geliyor. Bizler resim öğretmeniyiz. Branşlarımız resim altında grafikdir, heykeldir vs. Tepkimizi hem eğitimci hem de sanatcı yönlerimizle birleştirerek sanatsal bazda yapsak diyorum. Mesela Sanat eğitiminin önemini vurgulayan, bu bir saatlik dersin yetmeyeceğini anlatmaya yönelik bir sergi hatta dev bir sergi açsak. Bütün resim öğretmenleri birer çalışma yapsa ve bunları örneğin Ankarada bakanlığın caddesi de dahil olmak üzere bütün caddelerde açık hava sokak sergisi olsa mesela. Belirli bir günde buluşarak, ancak çoklu bir katılım olmalı, koca bir sergi açsak dikkat çekemezmiyiz. Elimizde pankart yerine eserlerimizin önünde gururla durarak Eğitimciye ve sanatcıya yakışır şekilde tepkimizi böyle bir şekilde yapsak. Ne dersiniz?