Gönderen Konu: dbhi...hayatın içinden...(ben,siz ve dünya)  (Okunma sayısı 90104 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı dbhi

  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 7.078
  • Karizma Puanı: 2256
  • Dünyaya karşı nazik olun...
    • http://alanay-alanaysblog.blogspot.com/
Ynt: dbhi...hayatın içinden...(ben,siz ve dünya)
« Yanıtla #570 : 18 Nisan 2011, 22:50:12 »

Neden böyle olduk ?
Benim çocukluğumda annelerimiz çalışmazdı.
Okuldan eve geldiğimde boynumdaki anah...tarla kapıyı hiç açmadım.
Hatta babanım bile anahtarı yoktu. Annem evimizin bir parçası gibiydi,hep evdeydi.
Her yere birlikte giderdik, zaten öyle çok da gidilecek bir yer yoktu ki
En büyük eğlencemiz sokaklarda oynamaktı.
Sokakta oynamak diye bir kavram vardı yani.
Cafelerde, alış veriş merkezlerinde buluşmazdık.
Okula arkadaşlarımızla gider, birlikte çıkar, oynaya, zıplaya yürüyerek gelirdik.
Servis falan yoktu. Ayakkabılarımız eskirdi.
Hatta öyle olurdu ki; çantalarımızı kaldırımlara koyar oyuna bile dalardık.
Annelerimiz bu durumu bildiklerinden,
kardeşlerimizle bizlere ekmek arası bir şeyler hazırlar gönderirdi.
Mahallemizdeki teyzeler annemiz gibiydi. Susayınca girer evlerine su içerdik.
Ya da pencereden bir sürahi bir bardak uzatır, hepimiz aynı bardaktan kana kana içerdik.
Kısacacı evine girip gelen (ki sadece çişi gelen giderdi evine) elinde mutlaka yiyecekle dönerdi.
Anneleri o arada çocuğuna verdiği şeyden bizlere de gönderirdi.
Bu bazen bir kurabiye bazen bir meyve olurdu.
Cebimizde harçlığımız olduğunda düşmesin diye çıkarır çantamızın üstüne koyar oyun bitince geri alırdık.
Çok garip ama kimse almazdı. Sokaklarımız evimiz kadar güvenli idi.
Düşünce kaldırırlar, kavga edince barıştılırdık. Polisler gelmezdi
kavgalarımıza, zabıtlar tutulmazdı.
Sonra kavgalarımız da öyle ustura, falçata ile olmaz,
onlar nedir bilmezdik bile, asla kanla falan da bitmezdi,
en fazla saçlarımızdan çeker, hayvan adları sayar, tekme atar, yine oyuna dalardık.
Birbirimizin suyundan içer, elmasına diş atardık.
Misket oynamaktan parmaklarımız kanar yine de mikrop kapmazdık.
Azar işitip, acillere taşınmazdık.
Düşerdik ekmek çiğner basarlardı alnımıza, oyuna devam ederdik.
Röntgenlere, ultrasonlara girmezdik.
Ben bizim çocukluğumuzu çok özledim.
Sokaklarımız ruhsuzlaştı sanki.
Komşumu tanımıyorum ama evinin camında temizliğe gelen kadını haftada bir görür kolay gelsin der konuşurum.
Onun dışında orada kim oturur hiç bilmem.
Evimizi kendimiz temizlerdik, kapı silmece; bilmem kaç kuruş
hepimizin elinde bezler güle oynaya bitirirdik işleri.
Evlerimiz var içinde yaşayan yok.
Parklarımız var içinde oynayan çocuk yok.
Ama her yıl sökülüp yenilenen kaldırımlar, lüks binalar, ışıl ışıl vitrinler, girip çıkan yapay insanlar…
Ruh yok, buz gibi buz, bu biz değiliz..
Tahta iskemlelerimiz de oturan yaşlılarımız, onlara dede, nene diye hatırını soran çocuklarımız yok oldu.
Ben kapılarında ” vale ” lerin, ” bady ” lerin beklediği yerlerden hep korkmuş çekinmişimdir.
Kapısını çarparak örtüyor diye çocuğuna kızıp, taksidini bitiremediği arabanın anahtarını, hiç tanımadığı birine vermek ters gelir bana.
Benim değildir bu kültür.
Ne ruhuma, ne kültürüme ne de cüzdanıma hitap eder.
Nedir bunlar?
Reklamlarla desteklenen beyni, ruhu ele geçirilmiş insanlar olduk.
Birbirimize yabancı, yalnızlıklarımızla yaşar olduk.
İyi de neden böyle olduk ?
Biz mi istemiştik?

Yoksa hak mı ettik?

Ya sizce ?
İyi ki gökyüzünde yıldızlar,Çiçekler şükür ki yeryüzünde...Yoksa kimbilir ne zahmetle toplayabilirdik onları renk renk...Kimbilir nasıl getirilirdi gökyüzünden , sevdiklerimize götürülecek çiçekler!

Çevrimdışı dbhi

  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 7.078
  • Karizma Puanı: 2256
  • Dünyaya karşı nazik olun...
    • http://alanay-alanaysblog.blogspot.com/
Ynt: dbhi...hayatın içinden...(ben,siz ve dünya)
« Yanıtla #571 : 18 Nisan 2011, 22:57:04 »
Üç Şeyi Doğru Seç
Eğer ilerde bir gün arkanı dönüp keşke demek istemiyorsan. Üç şeyi doğru seç.

1- ...Eşini doğru seç.

Doğru eş, her zaman uzun zaman flört ettiğin kişi değildir. Önemli olan kısa zamanda da olsa fikirlerinin uyuştuğu, yaşam tarzlarının benzediği, espri anlayışının yakın olduğu, zor zamanların da hep yanında olacağını bildiğin, dertlerini, sevinçlerini paylaşabileceğin, fikirlerine, olaylara bakış açısına güvendiğin, senin fikirlerine saygı duyan, konuşmaktan sıkılmayacağın, hayata küstüğün zaman seni kabuğundan çıkartıp eğlendirebilen, gözlerine baktığında ne söylemek istediğini anladığın, aynı zamanda iyi bir arkadaş… Fiziksel görünüşün dışında da seni sen olduğun için sevebilecek ve bunu kaldırabilecek birini eş olarak seçmelisin.

Dünya da böyle biri var mı? diye sorabilirsiniz şimdi. Emin ol var. Tabii ki sayıları fazla değil. Hatta hayatta insanın karşısına, ya bir ya da iki kere çıkar; belki de hiç çıkmaz. Önemli olan onu fark edebilmek.

Eğer bu satırları okunduğunda, aklından bu özellikleri barındıran bir isim geçirmişsen çok şanlısın. Ne olursa olsun onunla birlikte olmak için elinden geleni yap. Çünkü bir daha onun gibisini bulma şansın çok az, emin ol. Bütün aptal aşıklar gibi ilk hareketi ondan beklersen çok geç kalırsın. Eğer bu satırlar sana böyle birini çağrıştırmıyorsa, onu fark edebilmek için sadece etrafına bakman yeterli olacaktır. Çünkü o da sana bakıyor olacak.

2- İşini doğru seç.

Doğru iş rahat iş değildir, çok kazandıran iş de değildir. Kariyer de değildir. Klimalı büro ortamı da değildir. Doğru iş, olmaktan zevk aldığın yerdir. Sabahleyin kalktığında gitmekte üşenmediğin, bıkmadığın yerdir. Tabii yanında rahatlık, para, kariyer varsa ne ala...

3- Arkadaşlarını doğru seç.

Çok sayıda arkadaşın olması "iyi arkadaşın" olduğunun ispatı değildir. Güzel günlerdeki arkadaşlıklar geçicidir. Mutluluklarının yanında, acılarını da paylaşabileceğin, fikirlerine ihtiyaç duyabileceğin, her zaman yanında olmasını isteyeceğin, senin madden değil manen zengin eden… Bir tek arkadaş sana çok şeyler katacaktır.

İyi ki gökyüzünde yıldızlar,Çiçekler şükür ki yeryüzünde...Yoksa kimbilir ne zahmetle toplayabilirdik onları renk renk...Kimbilir nasıl getirilirdi gökyüzünden , sevdiklerimize götürülecek çiçekler!

Çevrimdışı dbhi

  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 7.078
  • Karizma Puanı: 2256
  • Dünyaya karşı nazik olun...
    • http://alanay-alanaysblog.blogspot.com/
Ynt: dbhi...hayatın içinden...(ben,siz ve dünya)
« Yanıtla #572 : 21 Nisan 2011, 00:08:23 »
YOL PARASI... (Her okuyuşta gözlerimin dolduğu bir öykü)
Hastane tıklım tıklımdır. Yaşlı kadın içeri girer, doktor hanım teyzeyi muayene ...eder; fakat hastalığından emin olamaz. Kadına dönüp:
-"Teyze şu şu tahlilleri yaptır gel, der."
Yaşlı kadın başını öne eğer. Doktor, yaşlı kadının duymadığını düşünerek tekrar söyler. Yaşl...ı kadın başını yerden kaldırarak, ağlamaya hazır gözlerle:
-"Kızım, benim köye dönecek param yok, tahlilleri nasıl yaptırayım?" der.
Doktorun yapacak bir sürü işi olmasına rağmen, bırakır işini, tutar teyzenin elinden koridor koridor dolaştırıp tahlilleri yaptırır. Tahlillerin sonucunda doktor hastalığı belirler, gerekli ilaçları da alıp teyzeye verir. Yaşlı kadın tam odadan çıkacakken, doktor hanımın aklına "YOL PARASI" gelir ve teyzeye köye gitmesine hayli hayli yetecek para uzatır. Yaşlı kadın önce almak istemese de daha sonra 'mecburiyetten' parayı alır. Sonra:
-"Allah senden razı olsun kızım. Köye nasıl döneceğim diye kara kara düşünüyordum, çok sağol" diyerek odadan çıkar.
Aradan bir saat kadar bir süre geçer. Doktor bakar ki yaşlı teyze kan ter içinde, kalabalığı yarmış, oflaya puflaya geliyor. Doktor şaşırmış bir halde "herhalde giderken bir şey unuttu" diye düşünür ve:
-"Ne oldu teyze" diye sorar.
Teyzenin yüzünde kocaman bir gülümseme vardır bu sefer:
-"Kızım ben anayola çıkınca bir köylüme rastladım. Meğer o, minibüsle zaten köye dönüyormuş. Beni köye o götürecek; sen al paranı!..
İyi ki gökyüzünde yıldızlar,Çiçekler şükür ki yeryüzünde...Yoksa kimbilir ne zahmetle toplayabilirdik onları renk renk...Kimbilir nasıl getirilirdi gökyüzünden , sevdiklerimize götürülecek çiçekler!

Çevrimdışı dbhi

  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 7.078
  • Karizma Puanı: 2256
  • Dünyaya karşı nazik olun...
    • http://alanay-alanaysblog.blogspot.com/
Ynt: dbhi...hayatın içinden...(ben,siz ve dünya)
« Yanıtla #573 : 21 Nisan 2011, 00:10:37 »
Genc bir cift, yeni bir mahalledeki yeni... evlerine tasinmislar. Sabah kahvalti ya...parlarken, komsu da camasirlari asiyormus. Kadin kocasina ' Bak, camasirlari yeterince temiz degil, camasir yikamayi bilmiyor, belki de dogru sabunu kullanmiyor.' demis. Kocasi ona bakmis, hicbir sey soylememis, kahvaltisina devam etmis.

Kadin, komsusunun camasir astigini gordugu her sabah ayni yorumu yapmaya devam etmis.

Bir ay kadar sonra, bir sabah, komsusunun camasirlarinin tertemiz oldugunu goren kadin cok sasirmis 'Bak' demis kocasina ' Camasir yikamayi ogrendi sonunda, merak ediyorum, kim ogretti acaba ?'

'Ben bu sabah biraz erken kalkip penceremizi sildim' diye cevap vermis kocasi.

Hayatta da boyle degil midir ?

Baskalarini izlerken gorduklerimiz, baktigimiz pencerenin ne kadar temiz olduguna baglidir. Birini elestirmeden ve hemen yargilamadan once zihin durumumuza bakmak ve 'iyi' olani gormeye hazir olup olmadigimizi farketmek guzel bir fikir olabilir ...

Pencerelerimizi temiz tutabilmek dileğiyle....
İyi ki gökyüzünde yıldızlar,Çiçekler şükür ki yeryüzünde...Yoksa kimbilir ne zahmetle toplayabilirdik onları renk renk...Kimbilir nasıl getirilirdi gökyüzünden , sevdiklerimize götürülecek çiçekler!

Çevrimdışı dbhi

  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 7.078
  • Karizma Puanı: 2256
  • Dünyaya karşı nazik olun...
    • http://alanay-alanaysblog.blogspot.com/
Ynt: dbhi...hayatın içinden...(ben,siz ve dünya)
« Yanıtla #574 : 22 Nisan 2011, 10:20:05 »
Ruhunu Soyan Kadın
(Hikâye)

Faruk KORKMAZ
17.08.2006


--------------------------------------------------------------------------------

Uzak çok uzak bir yoldan geliyorum, hemen yan şehirden, yan sokaktan, belki de yandaki daireden, ama en çok hemen yanındaki insandan. Tırmanacak ne çok dal vardır kim bilir, yapraklarını soyunup dökmek için bekleyen nice ağaç? Güneş eğilerek dalların altından bakarken, yukarı bakıyorum. Bir yaprak, ışığın üzerinden kayarak düşüyor. Gözlerim, bir an var olan, bir an eriyip giden yaprağın peşinde. Birden düştüğünü görüyorum, içim dökülüyor, ağlayasım var. Nemli betonun üzerinde nasıl da kıvrılıp uyuyuverdi. İçimi yaprağa döküyorum. Ben bir âmâyım, aklı evvelde kalmış bir kör insan. Sadece seni görüyorum. Şu an dünya dev bir patates, ben çatal, sen kereviz.

Dürttüm kadını, yolumdan çekilmesi için, hatta ittim. Oralı olmadı bile. Yere düşmüş yaprağın içindeki su damlacığı kadar aklı yoktur herhalde. Yoktur da, kadın o su damlacığı kadar saf güzellikte. Bir parıltı, alnının tam üzerinde, beri beri parlıyor.

Belki dedim kendi kendime, bu yaşlı kaldırımlardan yürümeyeli ne çok olmuştur, belki de hemen beş sokak öteden buraya yürümek bir ömür kadar uzak gelmiştir bana. Ama yıllar var bu sokağa sapmıyorum. Gerçi sapacak daha ne çok yol varken neyle uğraşıyorum, onu da sormak lazım. Şu egzoz dumanları dalga dalga göğe yükselirken, ben niye koşturuyorum, hepimiz ölücez. Yürüyelim bakalım. Nereye? Varsa eğer, hiçbir yere… Orasını millet kapalı yıllar olmuş İhsan, sen neyin, hangi zamanın adamısın kardeşim? Kardeşim… Kardeşim de gitti sahi. Ne için kalıyorum ki ben? Yoksa şu baktıkları yaprak için mi? Sere serpe uzanmış, kuyruğunun yarısı toprakta, başı betonda, küçük kedi. Neden, kedi diyince kadın diyesim var benim? Neden acaba? Sahiden, ölü yapraklar, artık insanın üzüleceği son şey midir?

Balkabağıma ne alsam acaba? Kırmızı bir kazak, en sevdiği marka havyar, yok en iyisi güzel bir şort, mevsimi değil ama. Kuçu kuçu bir şey, şu parkta dolaştırır, şuradaki ağacın dibine hacetini yaptırırım. Aa a, kıyamam, bu kadar güzel yaprak olur mu hiç? Bir yaprak, müzikten gelme ahenkle yatar mı böyle, böyle kulakları okşayan bir la sesi kadar şaşkın bırakır mı insanı? Keşke nonoşum da yanımda olsaydı. Gülümsemese de, köpek fikrini düşünürken bir an olsun o da bakardı yaprağa. Yaprak, yaprak demeye kırk şahit lazım.

Bilyelerimin gömüldüğü yere yaprak düşmüş be! Yapma, yarpa bea! Ha ha ha. Şu komik amca kadar, komik. Renge bak, tıpkı bok. Halamın da bu renk bir kazağı var. Ne kötü. Şu mevsimlerden en kötüsü bu herhalde, baksana ağaçlar resmen başımıza ediyor. Nerede bu kuduruk Hasan, ya Mehmet? Annesi salmadı herhalde. Neyse canım. Şu yaprağı alsam yeşile boyayıp okula götürsem, ne şaşırır çocuklar ama.

Rüyanım ben senin. En yakının, sevgili yaprağım. Ne sen kerevizsin, ne de ben ruhunu delecek çatal. İkimiz de karanlık nehirde buraya kadar sürüklendik. Tam bu noktada, sararmış, kahverengine çalmış vücudun çırılçıplak uzanıyor ya, işte ben de ruhumu soyunup tam yanına uzanacağım, tıpkı sen gibi. Hayata çırılçıplak bakacağım. Senin ruhundan beraberce içeceğiz. Çürüyüp gideceğiz. İnsanların arasında çürümektense, senin yanı başında ruhumun ölüsüyle beraber çürürüm daha iyi.

Kör olası çöpçülerrr, yine çöpümü süpürmüşler, ehaha hi. Ha! Ne o, neye bakıyor bunnar? Ya kardeşim dağılın, ne toplandız gine? Yoksa ölü sıçan mı var, du bakim. Yapraaak. E şimdi gidip şefe bunu mu şikâyet edeceksiz? Çöpçü, bir tek, sade bir tene yaprağı süpürmemiş mi diyeceksiz? Haaa, ahanda süpürüverdim. Oldu mu? Memnun musuz şindi? Ne, neye öle baktınız siz?

 

İyi ki gökyüzünde yıldızlar,Çiçekler şükür ki yeryüzünde...Yoksa kimbilir ne zahmetle toplayabilirdik onları renk renk...Kimbilir nasıl getirilirdi gökyüzünden , sevdiklerimize götürülecek çiçekler!

Çevrimdışı dbhi

  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 7.078
  • Karizma Puanı: 2256
  • Dünyaya karşı nazik olun...
    • http://alanay-alanaysblog.blogspot.com/
Ynt: dbhi...hayatın içinden...(ben,siz ve dünya)
« Yanıtla #575 : 22 Nisan 2011, 21:36:14 »
Bir gün, güzellik ve çirkinlik bir deniz kıyısında karşılaştılar ve dediler, 'ha...ydi denize girelim.' Giysilerini çıkartıp suda yüzdüler. Bir süre sonra, çirkinlik kıyıya dönüp, güzelliğin giysilerine büründü ve yoluna gitti. Güzellik de denizden çıktı, kendi giysilerini bulamadı; ama çıplak olmak utandırıyordu onu, çaresiz çirkinliğin... giysilerine büründü ve yoluna devam etti güzellik. O gün bugündür, erkekler ve kadınlar onları birbirine karıştırır. Ancak içlerinden güzelliğin yüzünü önceden görmüş kimileri vardır ki, giysilerine bakmaksızın tanırlar onu. Ve yine çirkinliğin yüzünü bilen kimileri vardır ki, gözlerinden tanırlar çirkinliği.
İyi ki gökyüzünde yıldızlar,Çiçekler şükür ki yeryüzünde...Yoksa kimbilir ne zahmetle toplayabilirdik onları renk renk...Kimbilir nasıl getirilirdi gökyüzünden , sevdiklerimize götürülecek çiçekler!

Çevrimdışı yoldaş

  • Yönetim K.Ü
  • Üstad
  • *
  • İleti: 14.457
  • Karizma Puanı: 4092
  • görsel tasarım uzmanı
Ynt: dbhi...hayatın içinden...(ben,siz ve dünya)
« Yanıtla #576 : 23 Nisan 2011, 00:09:15 »
teşekkürler dolunaycığım.... harika paylaşımlardı yine..... :)

Çevrimdışı dbhi

  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 7.078
  • Karizma Puanı: 2256
  • Dünyaya karşı nazik olun...
    • http://alanay-alanaysblog.blogspot.com/
Ynt: dbhi...hayatın içinden...(ben,siz ve dünya)
« Yanıtla #577 : 23 Nisan 2011, 20:12:15 »
teşekkürler yoldaşım ilgine... 340a
İyi ki gökyüzünde yıldızlar,Çiçekler şükür ki yeryüzünde...Yoksa kimbilir ne zahmetle toplayabilirdik onları renk renk...Kimbilir nasıl getirilirdi gökyüzünden , sevdiklerimize götürülecek çiçekler!

Çevrimdışı dbhi

  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 7.078
  • Karizma Puanı: 2256
  • Dünyaya karşı nazik olun...
    • http://alanay-alanaysblog.blogspot.com/
Ynt: dbhi...hayatın içinden...(ben,siz ve dünya)
« Yanıtla #578 : 27 Nisan 2011, 10:34:45 »
Yaşama Dair Öneriler
En önemli vazifemiz; kulaklarımızı, söylediklerimizi duymaya alıştırmamızdır.

- ...Testinin içinde ne varsa dışına da o sızar.

- Pencereden bakan dışarısını görür. Pencereye bakan ise camın kirini.

- Meyvesi çamura düşüyor diye ağaca mı lanet edilir?

- Devler gibi eser vermek için karıncalar gibi çalışmak gerekir.

- Erişmek istedikleri bir hedefi olmayanlar, çalışmaktan da zevk almazlar.

- Başkalarını avutmakla kendi acılarını unutursun.

- Bir kadının yüzünde taşıdığı ifade, sırtına giydiği elbiseden daha önemlidir.

- Kendilerine yardım etmeyen insanlara yardım etmeğe çalışmak faydasızdır.

- Birisine seni seviyorum deme fırsatını asla kaçırma

- Yılda en az bir kez güneşin doğuşunu seyret

- Sıkı tokalaş

- İnsanların gözlerinin içine bak

- İlk önce sen merhaba de

- Sana nasıl davranılmasını istiyorsan sen de öyle davran...:)
İyi ki gökyüzünde yıldızlar,Çiçekler şükür ki yeryüzünde...Yoksa kimbilir ne zahmetle toplayabilirdik onları renk renk...Kimbilir nasıl getirilirdi gökyüzünden , sevdiklerimize götürülecek çiçekler!

Çevrimdışı dbhi

  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 7.078
  • Karizma Puanı: 2256
  • Dünyaya karşı nazik olun...
    • http://alanay-alanaysblog.blogspot.com/
Ynt: dbhi...hayatın içinden...(ben,siz ve dünya)
« Yanıtla #579 : 05 Mayıs 2011, 08:15:28 »
Bugün tam benim istediğim gibi bir gün...
gazeteci 102 yaşında olan bir adamla ropörtaj yapmaya gitmiş.
Haliyle ona bu yaşı...na kadar nasıl geldiğini, ne tür bir beslenme uyguladığını ve spor yapıp yapmadığını sormuş, uzun ve sağlıklı bir yaşam için ip uçları vermesini istemiş.

Yaşlı ve dinç adam gazeteciye, ben herhangi bir beslenme programı uygulamam ya da çok özel bir egzersiz programım falan yok demiş.

Gazeteci çok şaşırmış, yaşlı adam sözlerine devam etmiş, “Sadece kendimi bildim bileli tek bir şey yaptımtım ve asla yapmaktan vazgeçmedim.

Her sabah çok erken kalkarım, odamın perdelerini sonuna kadar açar ve o gün ister çok yağmurlu, çamurlu, gökgürültülü olsun, ister karlı, ister güneşli ya da sisli, kasvetli bir gün olsun…

Gökyüzüne uzun uzun bakar ve ‘Bugün tam benim istediğim gibi bir gün…Bu gün benim için muhteşem geçecek,’ derim.
İyi ki gökyüzünde yıldızlar,Çiçekler şükür ki yeryüzünde...Yoksa kimbilir ne zahmetle toplayabilirdik onları renk renk...Kimbilir nasıl getirilirdi gökyüzünden , sevdiklerimize götürülecek çiçekler!