Görsel Sanatlar Platformu - GorselSanatlar.org
GENEL KATEGORİ => Sohbet ve Duyurular => Konuyu başlatan: serdarhan - 23 Kasım 2009, 13:51:20
-
(https://www.gorselsanatlar.org/proxy.php?request=http%3A%2F%2Fwww.kalem.biz%2Fimages%2FHAY_1_1989.jpg&hash=5ac8c69c91039907b75feed4e2613a9c)
Biz mi istedik yoksa hak mı ettik ?
Benim çocukluğumda annelerimiz çalışmazdı.
Okuldan eve geldiğimde boynumdaki anahtarla kapıyı hiç açmadım.
Hatta babamım bile anahtarı yoktu. Annem evimizin bir parçası gibiydi,hep evdeydi.
Heryere birlikte giderdik, zaten öyle çok da gidilecek bir yer yoktu ki.
En büyük eğlencemiz sokaklarda oynamaktı.
Sokakta oynamak diye bir kavram vardı yani.
Cafelerde, alış veriş merkezlerinde buluşmazdık.
Okula arkadaşlarımızla gider, birlikte çıkar, oynaya, zıplaya yürüyerek gelirdik.
Servis falan yoktu. Ayakkabılarımız eskirdi.
Hatta öyle olurdu ki; çantalarımızı kaldırımlara koyar oyuna bile dalardık.
Annelerimiz bu durumu bildiklerinden,
kardeşlerimizle bizlere ekmek arası bir şeyler hazırlar gönderirdi.
Mahallemizdeki teyzeler annemiz gibiydi. Susayınca girer evlerine su içerdik.
Ya da pencereden bir sürahi bir bardak uzatır, hepimiz aynı bardaktan kana kana içerdik.
Kısacacı evine girip gelen (ki sadece çişi gelen giderdi evine) elinde mutlaka yiyecekle dönerdi.
Anneleri o arada çocuğuna verdiği şeyden bizlere de gönderirdi.
Bu bazen bir kurabiye bazen bir meyve olurdu.
Cebimizde harçlığımız olduğunda düşmesin diye çıkarır çantamızın üstüne koyar oyun bitince geri alırdık.
Çok garip ama kimse almazdı. Sokaklarımız evimiz kadar güvenli idi.
Düşünce kaldırırlar, kavga edince barıştılırdık. Polisler gelmezdi
kavgalarımıza, zabıtlar tutulmazdı.
Sonra kavgalarımız da öyle ustura, falçata ile olmaz,
onlar nedir bilmezdik bile, asla kanla falan da bitmezdi,
en fazla saçlarımızdan çeker, hayvan adları sayar, tekme atar, yine oyuna dalardık.
Birbirimizin suyundan içer, elmasına diş atardık.
Misket oynamaktan parmaklarımız kanar yine de mikrop kapmazdık.
Azar işitip, acillere taşınmazdık.
Düşerdik ekmek çiğner basarlardı alnımıza, oyuna devam ederdik.
Röntgenlere, ultrasonlara girmezdik.
Ben bizim çocukluğumuzu çok özledim.
Sokaklarımız ruhsuzlaştı sanki..
Komşumu tanımıyorum ama evinin camında temizliğe gelen kadını haftada bir görür kolay gelsin der konuşurum.
Onun dışında orada kim oturur hiç bilmem.
Evimizi kendimiz temizlerdik, kapı silmece ; bilmem kaç kuruş
hepimizin elinde bezler güle oynaya bitirirdik işleri.
Evlerimiz var içinde yaşayan yok.
Parklarımız var içinde oynayan çocuk yok.
Ama her yıl sökülüp yenilenen kaldırımlar, lüks binalar, ışıl ışıl vitrinler, girip çıkan yapay insanlar...
Ruh yok, buz gibi buz, bu biz değiliz..
Tahta iskemlelerimiz de oturan yaşlılarımız, onlara dede, nene diye hatırını soran çocuklarımız yok oldu.
Ben kapılarında '''' vale '''' lerin, '''' body '''' lerin beklediği yerlerden hep korkmuş çekinmişimdir.
Kapısını çarparak örtüyor diye çocuğuna kızıp, taksidini bitiremediği arabanın anahtarını, hiç tanımadığı birine vermek ters gelir bana.
Benim değildir bu kültür.
Ne ruhuma, ne kültürüme ne de cüzdanıma hitap eder.
Nedir bunlar?
Reklamlarla desteklenen beyni, ruhu ele geçirilmiş insanlar olduk.
Birbirimize yabancı, yalnızlıklarımızla yaşar olduk.
Alıntı
-
ne kadar güzel bir yazı,sanki benim çocukluğum birde köyde büyümüşseniz ben gibi daha bir güzeldir ve daha bol anılar vardır..gerçekten ne mikrop vardı ne virüs,canım sıkılıyor dediğimi hiç hatırlamam,elinde kaşık bana yemek yedirmeye çalışan bir anne hiç görmedim..elimizde kaşıklar beş kardeş sofra başında hazır olda beklerdik yemek tepsiye konduğu an ağbim 'hücümmm..'diye başlatırdı yemeyi beş dakikada tertemiz boş bir sofra..beni ayakkabı markam için küçümseyen bir arkadaşım da hiç olmadı..markada neymiş,bayramlıklarımızı annelerimiz seçerdi ne alırlarsa alsın hep çok sevinirdim..ya şimdi kızımı arkadaşı markası düşük diye küçümsüyor,evde kızım hep sıkılıyor,psikolojisi bozuluyormuş,bizim neden psikolojimiz yoktu da şimdilerin en ufak şeyde psikolojileri bozuluyor anlamış değilim..gerçi anlaşılmayacak bir şey değişimler ne yazık gittikçe duyarsız,tüketen ama hiç üretmeyen,soğuk,metalist,hissiz,aklınıza gelecek bütün 'ist'leri içeriyor..ne güzel günlerdi demekten başka yapacak bir şey bulamıyorum...+1 sERDAR ÇOK TEŞEKKÜRLER..ÇOK HOŞŞŞŞŞ BİR YAZI.. 560a
-
Beğenmenize sevindim...Okuduğunuz İçin teşekkürler
-
gözleim doldu desem inanın.. ne çok şeyi kaynetmişiz meğer.. teşekkür az ama binlerce teşekkür.. +1
-
Unutulan değerleri hatırlattığınız için teşekkürler öğretmenim.
-
çok duygulu,anlamlı ama maalesef bir o kadar da gerçek...
teşekkürler paylaşım için...
nereye gidiyoruz böyle?kim dur diyecek?hiç mi umut yok?
bu soruları soruyorum hep içimden kendi kendime...
+1
510a
-
gerçek ve acı dolu satırlar.biz çok olmadık yaşama başlayalı ama şu birkaç sene de bile bizim yaşamımızdan öyle kareler değişti ki..soğuk binalar,ismini bile bilmediğimiz kapı komşuları,sokağa çıktığın da acabalarla dolu ürkek bakışlar...nice nice kareler..yapanlar yine bizleriz..kızmak çare değil karşıdakine...+1
-
vay be neleri unutmuşuz..... güzel yazı....... +1
-
Benim değildir bu kültür.
Ne ruhuma, ne kültürüme ne de cüzdanıma hitap eder.
Nedir bunlar?
Reklamlarla desteklenen beyni, ruhu ele geçirilmiş insanlar olduk.
Birbirimize yabancı, yalnızlıklarımızla yaşar olduk.
...
demiş yazar kısacası ''kuşak çatışması '' deniyor buna ...olumlu yada olumsuz ..isteyelim yada istemeyelim..sevelim hatta sevmeyelim ama değişmeyen tek şey değişimdir....
ben hiç sokakta oynamadım ,öyle yazında anlatılan gibi bir mahalle kültürüm de hiç olmadı.... kendimi bildim bileli belli mağazalardan alışveriş yapar belli markalar giyerim o yada bu sebepten...
ama inanın bunları yaşamamak benim duygusal ve çevreme karşı duyarlı bir insan olmamı engelleyememiş .......
-
Çamura batıp oyun oynamayı özledim...Kimilerinin varoş tabir ettiği evimde oturup bahçemde çay içmeyi, kendi ellerimle büyüttüğüm ağaçlardan meyva yemeyi özledim....Komşu Bahçelerden kayısı, erik aşırmayı özledim.
Şimdi bir beton yığınında zoraki selamlaştığım insanlarla yaşıyorum ve tanımıyor kimse kimseyi..Kuşak çatışmasından ziyade bir toplumsal değişimdi yaşadığımız. Manen çok şey kaybettiğimiz toplumsal değerlerin çoğunu yitirdiğimiz bir Değişim süreci..
-
İnanılmaz güzel ve doğru bir yazı.Sadece çevremize mi yabancılaştık acaba yoksa asıl yabancılaştığımız kendimiz miyiz?Bunları düşünmek lazım.Teşekkürler Serdarhan öğretmenim+1
-
570a 570a 570a 570a DEĞİŞİM GÜZELDİR..BU KADAR ACIMASIZ OLMAMAK LAZIM.. 360a.
Şimdi bir beton yığınında zoraki selamlaştığım insanlarla yaşıyorum ve tanımıyor kimse kimseyi..Kuşak çatışmasından ziyade bir toplumsal değişimdi yaşadığımız. Manen çok şey kaybettiğimiz toplumsal değerlerin çoğunu yitirdiğimiz bir Değişim süreci..[/b]
[/quote]
-
Değişim güzeldir ancak biz değişimi gerçekleştirirken özümüzü yitirdik. Bizi biz eden değerlerden koptuk..
-
eğer siz özünüzü oluşturmuş güçlü bir alt-üst benlik sahibi iseniz ;üzülmeyin değişim sizin özünüzü değiştirmez .. örneğin sadece değişen kent yaşamına uygun bir hayat sürersiniz...yani çamurda oynamasanızda,mahalle ortamında ( yazındaki gibi ) yaşamasanızda ; içinizdeki çocuk paylaşımcı ,dürüst değerlerine sahip çıkan ,çevresine karşı duyarlı,atak ,lider ,vs ne ise özlemini duyduğunuz işte o biçim gelişebilir ...
fakat öz gelişirken sekteye uğradı ise malesef değersiz birey çevresine değer vermez,aşağılamnış birey ççevresine zulum yapar ...
uzun yıllar doğunun birkaç ilinde yaşamış biri olarak konuşuyorum,tıpkı metindeki gibi hala oralar ...ama TÖRE denen benin asla kabul edemeyeceğim bir vahşetin altına imza atıyorlar ...
KIZLARA uygulanan bu gayet ERKEKÇE TERÖRE ne diyorsunuz....
bence şekil değişsin hatta insanca olmayan herşey değişsin ....siz değişimden dert yanınca bakın benım aklıma neler geliyor ..
özümüzü yitirdik .cümlenize katılmıyorum ..biz türkler aslında değişime en dirençli toplumlardan biriyiz...hatta birazdan da fazla geleneksel bir milletiz...
değişimde ne coğrafyanın nede fiziki koşulların bir suçu var .tek suç işine geleni alıp işine gelmeyende ''özümüzü yitirdik '' diyen biz insanlarda ..
insani tepkileri olan insanlar olsun istiyorsak çevremizde insani tepkiler vermeliyiz çocuklarımıza ...
-
Kadın yada erkek insana uygulanan her türlü baskıya karşıyım....Bizim özümüzde kökenlerimizde baskı yoktur zaten. Doğu toplumları içinde her zaman için en düzgün yaşam biçimi bizde olmuştur. Ama gün gelip bizim gelişimimizden rahatsız olan zihniyetler bize yaşayışımıza müdahaleye etmeye başlamışlarki işte o zaman olan oluyor. Ülkede gelişimden yana olanlar susturulmuştur...
Ben değişime karşı çıkmam ama benim önceliğim gelişimdir. Değişimde başkalarının çizdiği yoldan gideriz ama gelişimi sağlayabilirsek başkaları bizim yolumuzdan gider...
Töre kavramı ülkemizin bir kısmında oldukça sert olarak kendini göstermektedir ama bu töre yanlızca Kadına Yönelik değildir bundan kadın kadar erkekte zarar görmektedir. O nedenledirki töre kavramında Kadın kadar Erkekte mağdur edilmektedir...
Çözüme gelince tek kelime ile Eğitim...
Sonuç ise bundan bir kuşak sonrasında kendini adam akıllı gösterir...