Anket

"Görsel Sanatlar ve Hava" konusundaki paylaşımı nasıl buldunuz?

Çok Kötü
0 (0%)
Kötü
0 (0%)
Normal
0 (0%)
Çok İyi
1 (100%)
Mükemmel
0 (0%)

Toplam Oy Verenler: 1

Gönderen Konu: Görsel Sanatlar ve Hava  (Okunma sayısı 1433 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Esat AKBAL

  • Üye
  • *
  • İleti: 44
  • Karizma Puanı: 7
Görsel Sanatlar ve Hava
« : 27 Aralık 2012, 08:30:23 »

 
Görsel Sanatlar ve Hava


Toprağı düşünelim!..

Bir avuç toprakta çok farklı bitki türleri yetişebiliyor ve hiç birisinin şekli, rengi ve kokusu birbirine karışmıyor.

Peki şimdi de havayı düşünelim!.. Havada neler oluyor?
Nefes alıp verdiğimiz havanın ne tür işlevleri olduğunu biliyor muyuz?

Mesela; konuşurken kelimelerimizin havada dağılıp bir ağızdan çıkarken milyonlarca hatta milyarlarca insanın kulakları tarafından duyulabilmesini hiç düşündünüz mü? Peki bu kadar sayıya kelimelerimiz nasıl ulaşıyor ve birbirine engel olmuyor ve karışmıyor? Hatta telefonlarla dünyanın bir ucundan diğer ucuna sesimizi duyurabiliyoruz. Bir de dünyada ne kadar dil varsa hiç birisi birbirine karışmadan havada nakil olabiliyor. Bunu yanında birçok radyo, telefon, telsiz, televizyon, internet yayını da var. Hiç birisi birine karışmadan hepsi havada nakil oluyor.

Hadi diyelim ki sesi anladık (her ne kadar tam anlamasak da), peki bunca görüntü nasıl havada birbirine karışmadan aktarılıyor?

İşte görsel sanatlarla havanın kesiştiği nokta da tam burasıdır. Çok güzel bir sanat eserinin görüntüsü dünyanın bir ucundan başka ucuna hem de alıcıların sayısınca milyonlar-milyarlarca ve belki de daha fazla çoğalıyor ve naklediliyor. Üstelik sadece bir görüntü değil, televizyon, internet, telefon vb. yayını sayısınca görsel görüntü aynı anda bir nefes hava içerisine sığıştırılıyor. Aynı hava bu arada sesleri de iletiyor, ciğerlerimizde kanı da temizleyerek karbondioksiti dışarı çıkarıyor, fotosentez ile oksijeni alıyor ve ciğerlerimize ulaştırılıyor, aynı zamanda konuşma sırasında kelimelere dönüşüyor, kelimeler çıkarken aynı anda aynı mekanda bulunan milyonlarca-milyarlarca ses ve görüntü ile parazit oluşturmadan gayet net ve anlaşılır şekilde duyuluyor.

Burada Nursi’den bir alıntı ile konuyu bağlayalım:

“Evet, meselâ, bir nokta beyaz kâğıtta, iki üç nokta konulsa, karıştığı; ve bir adam, muhtelif çok vazifeleri beraber yapmasıyla şaşıracağı; ve bir küçük zihayata (canlıya) çok yükler yüklenmesiyle, altında ezildiği; ve bir lisân (dil) ve bir kulak, aynı anda müteaddit (farklı) kelimelerin beraber çıkması ve girmesi intizamını (düzenini) bozup, karışacağı halde, aynelyakîn (gözümle görür derecede bildim) gördüm ki, Hüve’nin (O'nun) anahtarı ile ve pusulasıyla fikren seyahat ettiğim hava unsurunda, herbir parçası, hattâ herbir zerresi (atomu) içine muhtelif binler noktalar, harfler, kelimeler konulduğu veya konulabileceği halde, karışmadığını ve intizamını bozmadığını; hem, ayrı ayrı pekçok vazifeler yaptığı halde, hiç şaşırmadan yapıldığını; ve o parçaya ve zerreye pekçok ağır yükler yüklendiği halde, hiç zaaf göstermeyerek, geri kalmayarak, intizam ile taşıdığını; hem binler ayrı ayrı kelime, ayrı ayrı tarzda, mânâda o küçücük kulak ve lisânlara kemâl-i intizamla (mükemmel bir düzenle) gelip, çıkıp, hiç karışmayarak, bozulmayarak o küçücük kulaklara girip, o gayet incecik lisânlardan çıktığı; ve o her zerre (atom) ve her parçacık, bu acîb (ilginç) vazifeleri görmekle beraber, kemâl-i serbestiyet (mükemmel bir serbestlik) ile cezbedarâne (çekici olarak) hal dili ile ve mezkûr (zikredilen) hakikatin şehâdeti ve lisâniyle “O’ndan başka İlah yoktur” ve “De ki: ‘O Allah birdir.’” (İhlâs Sûresi: 1.) deyip gezer; ve fırtınaların ve şimşek ve berk (yıldırım)ve gökgürültüsü gibi havayı çarpıştırıcı dalgalar içerisinde, intizamını (düzenini) ve vazifelerini (görevlerini) hiç bozmuyor ve şaşırmıyor; ve bir iş diğer bir işe mâni (engel) olmuyor. Ben aynelyakîn (gözümle görür derecede bildim)  müşâhede ettim (şahit oldum).

Demek, ya herbir zerre (atom) ve herbir parça havada nihayetsiz (sonsuz) bir hikmet ve nihayetsiz bir ilmi, irâdesi ve nihayetsiz bir kuvveti, kudreti ve bütün zerrâta (atomlara) hâkim-i mutlak (sınırsız hükmeden) bir hâssaları (özellikleri) bulunmak lâzımdır ki, bu işlere medâr (sebep) olabilsin. Bu ise, zerreler adedince muhâl (imkansız) ve bâtıldır (geçersizdir). Hiçbir şeytan dahi bunu hatıra getiremez.

Öyle ise, bu sahife-i havanın (hava sayfasının), hakkalyakîn (gerçek bilgi), aynelyakîn (gözle görünen bilgi), ilmelyakîn (bilimsel bilgi) derecesinde bedâhetle (açık bir şekilde), Zât-ı Zülcelâlin (Celal sahibi Zatın) hadsiz gayr-i mütenâhî (sonsuz) ilmi ve hikmetle çalıştırdığı kalem-i kudret (kudret kalemi) ve kaderin mütebeddil (değişen) sayfası ve bir levh-i mahfuzun (korunan levhaların) âlem-i tegayyürde (değişen alemde) ve mütebeddil şuûnâtında (değişen işlerinde) bir levh-i mahv, ispat (Cenab-ı Allah'ın yazar, ifade eder, sonra bozar tahtası hükmünde olan işleri) nâmında (adında) yazar bozar tahtası hükmündedir”

İşte burada harika bir sanat cereyan ediyor. Sanatçısı da havaya bu kadar özellik takan Büyük Yaratıcıdır.
 
http://risaleinurenstitusu.org/index.asp?Section=Kulliyat&Book=Sozler&Page=147


Esat AKBAL

Görsel Sanatlar Eğitimcisi
MEB Denetçisi

[email protected]
 

































































































« Son Düzenleme: 27 Aralık 2012, 09:36:31 Gönderen: Esat AKBAL »