Gönderen Konu: Ayrılığın Hikayesi 2007 (Kendi Kalemimden)  (Okunma sayısı 1600 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı serdarhan

  • Üye
  • *
  • İleti: 83
  • Karizma Puanı: 82
Ayrılığın Hikayesi 2007 (Kendi Kalemimden)
« : 02 Mart 2010, 23:35:01 »

İçim içime sığmıyor, gözlerim ışıl ışıl erkenden kalkıp en güzel giysilerimi giyiyorum. Aynanı karşısına geçip süsleniyorum, garip bir ateş bir heyecan sarıyor bedenimi. Sana geliyorum bugün. Evden çıkıyorum adım adım yürüyorum ama bitmiyor bu yol. Sanki bin yıl geçiyor her adımımda. Yüzüm ilk defa gülüyor yıllar sonra.Yürüdüğüm yollarda sağımda solumda etrafıma baktığım her yerde ve herşeyde seni görüyorum..İlk kavgamızı ve ilk ayrılığımızı yaşadığımız parktayım duruyorum.Birden yüzümde bir sıcaklık hissediyorum, yanağımda ilk öpücüğü ve sonrasında yediğim tokatıda burada yaşamıştım..


   Hatırladıkça içimden bir şeyler kopuyor ve canım yanıyor..Sensizlik nasıl birşeymiş sensiz kalınca anladım. Tarif edemiyorum sensizliği acı, hüzün, gözyaşı,hasret ve yeri hiç dolmayacak bir boşluk ve daha neler neler....


Aşk bumu diyorum, aşk acımı, ak ayrılıkmı, aşk sensizlikmi..Derin bir of çekiyorum ve başım önüme düşüyor..Yürüyorum yine yola devam ediyorum..Seni son gördüğüm seni son kez öptüğüm, seni kalbime gömdüğüm yere geliyorum.Yere oturuyorum ve dalıp gidiyorum geçmişe. Mutluluk aşk, sevgi ve hüzün yani sen, yani geçmişim geliyo gözlerimin önüne.Yaşanmamışlıklarımız geliyor aklıma, ben hiç kapına gelemedim ellerimde çiçeklerle ve hiç bir gece sana sarılıp uyuyamadım..Oysa ne tatlı düşlerimiz vardı, evlenecektik ama hiç evlenemedim biz ve hiç çocuğumuzda olmadı.

Hep bir hüzün ortamıydı yaşadığımız sonrasında..Öyle zorduki severken ayrılmak var olduğunu bile bile senden kopmak koparılmak öyle acıki..Bilmiyordum ne yapacağımı. Bir değil bin bilinmeyenli bir denklemin en son karesindeydim. Sanki her çözümden sonra eksileceğine bilinmezlik bir yenisi ekleniyordu ve ulaşamıyordum sonuca.

Günler geçiyorda ama öyle zor öyle sıkıntılıydıki, tarifi mümken değil.Bir akşamüstü öldün sen. Yüreğim seni son yolculuğuna uğurladı..Bir daha geri dönmeyecektin.Son limandan kalkan son gemiye binip ayrıldın buralardan. Seni ilk buluştuğumuz, ilk öpüştüğümüz ilk kavgamızı ettiğimiz yerde bırakıyorum. Rahat uyu meleğim ölen bir beden , ölen bir insan bir can değildir. Bir aşkın bugününü ve yarınını, bir aşkın umutlarını toprağa veriyorum. Hadi mutlu ol ben bendeki seni yaşayacağım bir ömür boyu.
 
Kaçmayı denedim kaç kez doğduğum büyüdüğüm, güldüğüm, bazen hüzünlendiğim, seni yaşadığım ve sensiz kaldığım bu şehirden. Ve kaçtımda uzaklara ismini bilmediğim şehirlerin izbe köşelerinde yitik bir ömrün son demlerini sürdüm.. Ama içimdeki sen yine çağırdın beni ee yine girdin kanıma..
 
  Geceleri kaç kez yataktan fırladım, kaç kez ağlayarak yıldızaları izledim sabahlara kadar. Mevsimler geçti ama yüreğim hep sonbahar hüznünde kaldı. Bir kez Bile yeşermedi yaprakları yüreğimin ve baharı göremedim.

  Ve geriye döndüm , herşey değişmiş, Ankara bir başka ankara olmuştu. Ne dostlarım kalmıştı ne yaşadığım yerler, çocukluğum gençliğim zamana yenik düşmüş ve ne varsa geride bıraktığım birer birer yenilmiş yok olup gitmişlerdi..

   Yarın sen yoksun ve bugünde yoksun biliyorum gelmeyeceksinde..Ama ben hep yüreğindeki seni sevdim ve hep seveceğim..Yine ayrılacağım bu şehirden seni sensiz yaşamaya devam edeceğim uzak diyarlarda...
   
   Bir dünya kuacağım kendime içinde bir ten sen olacaksın ve benimle yaşayacaksın
Sonsuza kadar.....

Serdar YILDIRIM

Bilecik POMEM 2007

Çevrimdışı dbhi

  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 7.078
  • Karizma Puanı: 2256
  • Dünyaya karşı nazik olun...
    • http://alanay-alanaysblog.blogspot.com/
Ynt: Ayrılığın Hikayesi 2007 (Kendi Kalemimden)
« Yanıtla #1 : 03 Mart 2010, 00:07:12 »
Kaleminize sağlık...Yalnızlar için...

Her sokak, her vitrin, her mesken, böyle koskocaman, kıpkırmızı, kanlı canlı, yusyuvarlak kalplerle doluyken kaburgalarının arasında boş ya da kırık bir kalple dolaşmak ne can yakıcıdır bilirim.

Bir dönem gurbette o Sevgililer Günü yalnızlığını bizzat tecrübe ettim.
Okyanusun ortasında susuzluk çekmek gibi bir şeydi.
Parkta tahterevallisinin karşı kefesini dolduracak arkadaş bekleyen bir çocuk hüznü...
Öksüzlere özgü bir Anneler Günü...

* * *

Zamane sevdalılarının ortalıkta sereserpe koklaşması, reklamların mütemadiyen âşıkları alışverişe çağırması, Sevgililer Günü'nün küresel çapta uluorta kutlanması, yalnız kalplerin ıssızlığını perçinler bir kat daha...

Gördükleri her çiftten ayrı bir anı, dinledikleri her anıdan tarifsiz bir acı süzerler.
Aşk dillendirildikçe, yitik bir dostun adı gibi çınlar.

Henüz reklamlardaki gibi bir sevda kısmet olmamıştır kimine; ama çoğu doludizgin yaşamış ve sonunda kıymıştır yarine...

Onu acılar çektirerek öldürmüş ve eski bir şarkıya gömmüştür.
Ortak hatıralar mezarlığına...
Ya da ihanetler kabristanına...

* * *

Kimi fazla sevgiye sarıp nefessiz koymuştur aşkını, kimi sevgisiz bırakıp boğmuştur.
Kimi busesine kuşkunun zehrini katmış, kimi ilgisizliğin kodesine atmıştır.
Kıskançlığın ateşiyle bilenen hançer, sahibi ne kadar çok sevdiyse o kadar derine saplanmıştır.

Doyamadan ayrılanların damağında buruk bir ıstırap tadı kalmıştır.

* * *

İşte o yüzden, terk eden, terk edilen, sevdiğini öldüren ya da sevdiğince gömülen, izler cilveleşen âşıkları, Sevgililer Günü'nün haber bültenlerinde; biraz hüzün, çokça çelebi bir gülümsemeyle...

Kendisi kıymıştır sevdiğine...

Ve bilir ki, diğer kumrular da, yakın bir kıskançlık krizinde ya da özensiz bir birlikteliğin tekdüzeliğinde, kıyacaktır yarine...

Çünkü Ferhat ile Şirin'den, Kerem ile Aslı'dan, Leyla ile Mecnun'dan, Romeo ve Jülyet'ten bilir ki, tıpkı Sevgililer Günlerinin taze gülleri gibi, ömrü uzadıkça solar ateşli sevdalar...
Sadece öldürülen âşıklar yaşar.

Aşkta ölümle yaşam arasında ters orantı var.

* * *

Ey sadık üyeleri Kırık Kalpler Kulübü'nün!
Sevgilisi olmayanlar,
Sevgilisinden ayrılanlar,
Sevgilisi uzakta olanlar,
Hiç ilişkiye girmemiş ya da her gömdüğü ilişkiyle bir parça eksilmiş, her yitik sevdalının ardından acı çekmiş üvey evlatları Sevgililer Günü'nün...
Yarın gece tek kişilik sofranıza çift kadeh koyun...
İzleyin canlı yayında potansiyel katillerin buselerini...
Siz içtikçe canlansın o güzelim anılar...
Unutmayın ki, yalnızlığın da kahredici bir tadı var.
İyi ki gökyüzünde yıldızlar,Çiçekler şükür ki yeryüzünde...Yoksa kimbilir ne zahmetle toplayabilirdik onları renk renk...Kimbilir nasıl getirilirdi gökyüzünden , sevdiklerimize götürülecek çiçekler!