Van Rijn Rembrant (1606-1669)
Van Rijn Rembrant Hollanda’nın Leyden kasabasında doğdu. Çocukluk yıllarından başlayarak özlem duyduğu resim sanatını üniversite eğitimine tercih edip, bu sanatın inceliklerini kavramak için çırak olarak işe başladı. Bu yıllarda kendisi de bireysel olarak resim çalışmaları yapıyordu.
İncil tarihini, antik mitolojiyi, portre ve diğer resim çeşitlerini öğrendi. 1631’de Amsterdam kentine yerleşti ve 1669 yılındaki ölümüne dek bu kentte kaldı.
Rembrant’ın gençlik yıllarındaki resimleri ve bakır üzerine yaptığı oyma baskılar Olgun Barok anlayışını tam anlamıyla yansıtır. Yüksek Barok döneminin en önemli temsilcisi olan Rembrant Klasik Barok’un duruk ölçülerini bir tarafa atar. Resimlerinde, ilgi çekici bir uzak-yakın etkisini canlandırır. Rembrant’ta insanı şaşırtan bir derinlik ve hacim, klasiğin o ‘direk görüntü’selciliğini bir tarafa bırakır.
Rembrant derinliğine kavradığı doğayı, karakter yakalayıcı gözlemleriyle zenginleştirdi. Daha inandırıcı ve gerçek bir ifade yakalayabilmek için boyalarını kendi icat ettiği tekniklerle yaptı. İçine kapanık kişiliği onu yazmaya da itmedi. Bu yüzden bu ressam hakkında bilgi edinmek için tek olanak kendi gerçek tarihini tüm yalınlığı ve canlığılıyla anlattığı kendi öz portrelerinden ibarettir.
Tanınmış portre sanatçıları arasında, kendisini bu kadar çizen bir başka ressam yoktur. Rembrant, bu portreler aracılığıyla, kendine özgü “yazısı” ile kendisine ait birçok durumu samimi bir dille anlatır. Fakat o bir hikayeci değildir. Resimlerinde kendi bulduğu yüksek plastik değerlerle konuşur. Sözle anlatılanlara değer vermez.
Renkleri yakalar ışıklandırır ve resmin derinliklerine işler. Saray resimlerinden uzak olan Hollanda’da, Rembrant, eserlerinde hiç bir gösterişe kaçmadan, o dönemin tarihine de ışık tutar. Geleneğe karşı başkaldırıcı tutumu nedeniyle, kendi kişisel dramının ve iflasının nedenleri ne olursa olsun sanatsal ünü hep üstün kalmıştır.