DİYARBAKIRLI TAHSİN
(1875, Diyarbakır - 1937, İstanbul)
Harbiye'yi süvari subayı olarak 1895'te bitirdi. Daha orta öğrenimini sırasında karakalem ve suluboya türünde çalıştığı resimlerle sanata olan ilgisini açığa vurdu. İstanbul'da okurken, Boğaz'dan çizdiği resimlerle dikkat çekti. Hocası Nuri Paşa'nın takdirini kazandı. Harbiye'deki öğrenimi sırasında "Ressam Tahsin'' adıyla ün yaptı. Burada Hoca Ali Rıza'nın gösterdiği ilkeler doğrultusunda çalışma olanağı buldu. Tatil günlerinde İstanbul'un kıyı, köşe semtlerine uzanarak, özellikle Haliç'in durgun suları üzerinde demirlemiş şilepleri, eski zırhlıları, posta gemilerini, şirket vapurlarını resimlerine konu yaptı.
Harbiye'yi bitirdikten sonra, uzun yıllar İstanbul'dan uzaktaki süvari kıtalarında görev aldı. Müziğe ilgi duydu. İstanbul'da harita dairesine atanınca, özlemini çektiği İstanbul'un kotra, şilep ve mavnalarına yeniden kavuştu.
Osman Hamdi Bey'in müze müdürlüğü zamanında (1902), kısa bir süre Sanayi-i Nefise'ye devam etti. Genelkurmay resimhanesinde çalıştı.
Birinci Dünya Savaşı yıllarında, hastalığı nedeniyle tedavi için Macaristan'a gönderildi. Orada evlenerek mütareke yıllarında İstanbul'a döndü. Beyoğlu Musevi Mektebi'nde resim hocalığı yaptı. Bu arada resim çalışmalarını sürdürdü.
Yakın dönem resim sanatımızda, deniz manzaralarıyla bu türün usta temsilcileri arasında yer alan Diyarbakırlı Tahsin'in resimleri, deniz ve tarih sevgisinin derin izlerini taşır.
kaynak: turkishpaintings.com