O Bir Dünya Çizeri: Selçuk Demirel
Çizerler dünyanın en yetenekli insanları değil mi sizce de? Tamam, bu yoruma göre değişebilir ama biz yine de onların kutlu insanlar olduklarına inanıyoruz. Ülkemizde de bu alanda gerçekten çığır açan sanatçılar var, üstelik son dönemde yurt dışında da tanınıyor ve başarılı çalışmalara imza atıyorlar. Selçuk Demirel de onlardan bir tanesi, tanımıyorsanız tanıştıralım.
Demirel'in ilk eserleri, 1973 yılında, o henüz Ankara'da lisede okurken yayımlanmış. Tabii o zaman, Artvin doğumlu bu lise öğrencisinin çok kısa zamanda ülkenin, hatta ilerde dünyanın sayılı çizerlerinden biri olacağını kimse bilmiyormuş. Desenler, çizimler, sergiler, derlemeler, afişler, kapaklar, kartpostallar, çocuk kitapları (biz yazarken yorulduk açıkçası) çizerek yaşayan Selçuk Demirel, iki yıla varmadan gazetelerden röportaj teklifleri almaya, sanat dergilerinde ilk çizimlerini yayımlatmaya başlamış bile.
Liseyi bitirince, toplumun hala çizerliği bir kariyer olarak görememesinden olacak, çizebileceği başka bir mesleğe sahip olmak için üniversitede mimarlık bölümünde okumaya başlamış. Elbette orada da sadece bina çizmesine izin verilmemiş; dolayısıyla üniversiteye devam ederken, piyasadaki önemli dergi ve gazetelerde de çizimleri yayımlanıyormuş. Bu durum bir süre sonra iyice yorucu hale gelmeye başlayınca, Selçuk Demirel de önemli bir karar vermek zorunda kalmış ve okulu bırakmış. 1978 yılında da, sanatçının el üstünde tutulduğu şehir olan Paris'e yerleşmeye karar vermiş.
Paris'e gideli bir yıl olmuş olmamış, Fransa'nın önde gelen dergi ve gazetelerine çizmeye başlamış bile. Üstelik hâlâ, Le Monde, Le Monde Diplomatique, Le Nouvel Observateur gibi süreli yayınları çizmeyi sürdürüyor. Desenleri, Fransa dışında İsviçre'de Le Temps Strategique; İtalya'da Anna, La Republica; İngiltere'de The Observer, The Guardin Weekly ve Amerika'da The Washington Post, The Chicago Tribune, The Boston Globe, Harvard Business Review gibi yayınlarda kendine rahatça yer buluyor.
Okulu bitirememek Selçuk Demirel'in içinde ukde kalmış olmalı ki, 1979 yılında bir kere daha okula gitmeye teşebbüs etmiş. L'ecole des Beaux Arts'ın sınavlarını kazanıp kaydını yaptırmış yaptırmasına ama 5 yıl devam etmeyi denemesine rağmen, bir türlü mezun olamamış. O da artık ünlü bir çizer olmanın avantajını kullanarak 1984 yılında okulu bir kez daha bırakmış. Kimsenin ondan diploma soracak hali de olmadığına göre, bu durum onu fazla da etkilememiş açıkçası.
Okula devam ederken çizmeye de devam ettiğini söylemiştik. Hatta Fransa'ya gitmeden önce ilk sergisi Akla Kara 1'i 1974 yılında açmış bile. 1980 yılında, ilk kitabı 'Biracayip'te araştırmacı-yazar Hıfzı Topuz'un sunuşu ile Demirel'in 150 çizimi yer almış. 2003 yılında ise Abidin Dino'nun kendisine hediye ettiği çizimleri hem sergilemiş hem de yayımlamış. Kendi çalışmalarını yayımladığı son kitabı ise İngiliz sanat eleştirmeni John Berger'in önsözünü yazdığı ve 250 desenin bulunduğu 'Göz Alabildiğine' olmuş.
Kitap işine iyice ısınan Demirel, 1980 ile 2002 arasında pek çok kitap yayımlamış, desenlerini çizmiş. Bunlar Japonya'dan Avrupa'ya kadar birçok ülkede piyasaya çıkmış: 'Biracayip' (1980), 'Kedili Geçmiş Zaman' (1983), 'Selçuk/Zeichmungen' (1984), 'Seyir Defteri' (1984), 'Pürtelaş' (1987), 'Başıboş' (1987), 'Newar Neyork' (1990), 'Eclats de Silence' (1990), 'Selçuk Demirel' (1995), 'Graffiches' (1994), 'İz' (1997), 'Kıyıdaki Adam' (1998), 'Kağıttan Kediler' (1999), 'Desen mi Demesen mi?' (2001), 'İstanbul... Aramızda Kalsın' (2001), 'Defter' (2001), 'Göz Alabildiğine' (2002), 'Abidin Dino' (2003). Kedilere düşkün olan sanatçı, bu özelliğini, 'Kağıttan Kediler' kitabında, 1998 yılında ölen kedisinin ardından yaptığı çizimleri, yerli ve yabancı edebiyatçıların kedi konulu metinleri ile beraber sunarak ortaya koymuş.
Bu arada çocuk kitapları yayımlamaya da başlamış Selçuk Demirel. Türkiye, Fransa, Almanya ve Japonya'da desenlerini onun çizdiği çocuk kitapları kitapçılarda yerlerini almış. 1981 yılında çıkan ilk çocuk kitabı 'Karga Karga Guk Dedi' ile beraber, 1995 yılına kadar tam 8 çocuk kitabına imzasını atmış.
Bir çizer olarak, haliyle dergi ve kitap kapakları, posterler ve afişler hazırlaması gerekiyor. Bunların arasında ne var ne yok bir göz atalım: Sevgi Soysal, Nazım Hikmet, Mevlana, Nidra Poller, Coulonges ve Jean Louis Maunoury'nin kitap kapakları, Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu'ndan Türk-Yunan Dostluk Festivali'ne çeşitli kuruluş ve etkinliklerin afişleri ve posterleri gibi pek çok illüstrasyon.
Selçuk Demirel'in yeteneği üzerine pek fazla bir şey söylemek hem zaten haddimize düşmez hem de 1995 yılında 'Le Monde Diplomatique'in yöneticilerinden Ignacio Ramonet bu konuda gerekeni söylemiş: "Selçuk'un çizimlerinde şiddet ve şiirsellik öyle dingin ve uyumlu bir biçimde birbirine karışıyor ki karşısında hemen savunmaya geçme ihtiyacı duymuyorsunuz. Yan yana durmaz dediğiniz şeyler, size doğal bir birliktelik içinde gibi geliyor. İşte bu, bir sanatçının ustalığa eriştiği yerdir: çevremizde olup bitenin acımasızlığı ile insanoğlunun adaletsizliği ve yaşamın getirdiği acılar nedeniyle yüzyüze kaldığı ızdırabın bir incelik ve tat ile sunulması." Hımm, oturaklı bir yorum...
Düz ve keskin değil, yuvarlak ve devamlı çizgilerden hoşlanan Demirel hem mesaj veren hem mizah ögesini içinde barındıran eserleriyle, daha uzun zaman göğsümüzü kabartacağa benziyor.