Ressam Sedef Yılmabaşar'ın Renkli Kedileri Seramikçi ve ressam bir anne (Jale Yılmabaşar) ve mimar/mühendis bir babanın (Necdet Ertugan) kızı olan Sedef Yılmabaşar Ertugan 1987 yılında Boğaziçi Üniversitesi Turizm Otelcilik Fakültesi'nden mezun olduktan sonra renklerin ve dokuların cazibesine kapılıp stilist olmaya karar verdi. İstanbul'da başladığı moda eğitimine Paris'de devam etti. Bu arada hep kendi kedilerinin resimlerini yaptı. Ve kedi resimleri ağır bastı. İstanbul'a döndükten sonra Nisan 1998' de, Işık Lisesi Sanat Galerisi 'nde, Feyziye Mektepleri Vakfı yararına, "Kedici" isimli ilk kişisel sergisini açtı. Ardından Kasım 1999 ' da Neyran Sanat Galerisi' ndeki ikinci ve Mayıs 2000'de İzmir Aphrodie Sanat Merkezi'nde 3. kişisel sergisini açtı. Ayrıca Mart 2000 ' de Oriflame firmasının düzenlediği yarışmada " Plastik Sanatlar dalında 1999 Yılının En Başarılı Kadını" seçildi.
"Kedici ressam" Sedef Yılmabaşar Ertugan, kedi resimlerinin hikayelerini anlattı:
Resmi yapılabilecek bu kadar hayvan varken niçin sadece kedi? Kedilerin büyüleyici güzellikleri bana ilham veriyor. Belki de evimde 15 kedimle birlikte yaşadığım için onlara bambaşka bir gözle bakmaya başladım. Sık sık "Aman Allahım, ne müthiş bir güzellik! Bu melekler benimle birlikte yaşadıkları için şükürler olsun" diyorum onları seyrederken.
Kendinizi kedilerle özdeşleştiriyor musunuz?Kedilerin bazı özellikleri var ki benim yaşam tarzımla örtüşüyor: Özgürlüğüne düşkün olmak, emir almayı sevmemek, sadece eğer canı istiyorsa söylenileni yapmak, kapalı kapılardan hoşlanmamak, geceleri sevmek, sevilmeyi sevmek (kim sevmez ki !) gibi.
Sadece tek konu üzerine resim yapmanın sizi yaratıcılığınızı kısıtladığını düsünüyor musunuz? Kedilerim bana ilham verdikleri için onları resmediyorum. İlk sergimden sonra, belki de deniz canlılarını yunusları , balinaları veya kuşları resmederim diye düşünmüştüm ama kedilerle işim bitmedi henüz Sürekli gözümün önünde yeni resimler canlanıyor. Henüz yapamadığım ama hayal ettiğim tüm kedi resimleri bitene kadar sürecek bu sanırım.
Kedi sizce nasıl bir hayvan, biraz tarif eder misiniz?Kedi deyince aklıma ilk olarak dokunma hissi geliyor, "yumuşacık". Sonra mırıltısı...hani okşadığınızda " ben de seni seviyorum" dediğini duyar gibi olduğunuz o tatlı ses. Kediler fotomodeller gibi benim için aslında, her bir pozu bambaşka bir estetik barındıran mükemmel güzellikte yaratıklar. Yavru kedileri herkes gibi ben de çok sevmeme rağmen, olgun kedilerin asaleti bambaşka. Mistik bir yanı da var kedilerin sanki; bazen dimdik gözlerimin içine baktıklarında düşüncelerimi okuduklarını hissediyorum. Özgürlüklerine düşkün yaratıklar , kimseye ait değiller; kediler kadar olmasa da çok sevdiğim köpeklerden farklı olarak , bana mecbur olmayışları, ben beslemezsem veya ben yeterince sevmezsem onun ihtiyaclarını karşılayacak başka birine gidecek olduklarını bilmek bende saygı uyandırıyor. ( ilk kedim aynen böyle yaptı, ve yan komşunun kedisi oldu)
Sizce, hayvan sevgisiyle yaratıcılık arasındaki bağlantı nedir? Sadece hayvan sevgisi değil, "sevgi". İnsan, hayvan, doğa sevgisi. Yaşadığımız dünyayı , çevremizdeki doğal güzellikleri sevmek insanın içine yaşama sevinci katıyor. "Ne güzel yaratmışsın Tanrım! " deyip, sen de o güzellikleri kendi pencerenden yansıtma coşkusu hissediyorsun.
Resmini yaptıklarınız sizin kendi kedileriniz mi?Çoğunluğu kendi kedilerim. Ama kedi kitaplarından, sokaktakilerden, başkalarının kedilerinden, internetteki kedi resimlerinden de esinlendiklerim oluyor. Aslına bakarsanız, ben kedileri resmederken, kedilere karşı hissettiğim sevgiyi resmetmeye çalışıyorum. Biraz da kendi içinde bulunduğum ruh halini. Kedilerin yansımasında kendimi çiziyorum aslında.
İlk nasıl kedi sahibi oldunuz?İlk kedimi ilkokul yıllarında, arkadaşımın bahçesinde bulduğum bir kediyi eve getirerek edinmiştim aslında, ama pek uzun sürmedi. Ben okula gittiğim bir gün annem bulduğum bahçeye geri bırakmış onu; bir iki tırmık yedim diye korkarak. Onu saymazsak, '92 yılında eski eşim bir hayvan barınağında görüp aşık olduğu bir kediyi bana sormadan getirmişti eve. İlk kedim o oldu. Adı " Fistan" dı. İlk görüşte aşk'tı benimkisi. Ama Fistan bir sene sonra ev nüfusuna eklenmeye başlayan diğer kedilerle bizi paylaşmaktan hiç hoşlanmadı, ve evi terkederek yan komşunun oğlunu kendine aşık etti ( istediğini kendine aşık etme becerisi vardı Fistan'da) , ve böylece onların kedisi oldu. Hala bahçede karşılaşıyoruz kendisiyle, ama bana pek yüz vermiyor , hala kızgın sanırım.
Sizin 40'a yakın kediniz olduğunu duymuştum. Birbirlerini kıskanmıyorlar mı? Nasıl aralarını yapıyorsunuz?Amann diyeyim! 40 değil henüz, 15 kedim var evimde. Son sayı artışı da 6 senedir kısır olduğunu zannettiğimiz "Şiva" adındaki İran kedimin geçen bahar mahallenin çapkın tekirlerine karşı koyamayarak sapır sapır yavrulaması sayesinde oldu. Üst üste iki defa yavruladı, 5 yavru. Aman allahım, yumuk yumuk. Kimseciklere veremedim, olan bana oldu! Tüm kedilerim sevgi dolu bir ortamda yaşadıkları için oldukca yumuşak huyludur, insanlara güvenirler, hiç birinin sinirlenip birilerini tırmalama huyu filan yoktur. Küçük bir evim olmasına rağmen, herbiri kendine bir köşe edinmiş, kendi hallerinde mutlucuk mutlucuk yaşarlar. Ara sıra iri erkek kediler arasında " kraliyet " kavgaları yaşanır, ama uzun sürmez, Kral değişmez ( Kimse "Kiraz" ile başedemedi şimdiye kadar) Ama yabancı bir kedi eve girmeye kalkışırsa o zaman hepsi birden saldırıp zavallıyı pişman ediyorlar.
Çok kedili yaşam nasıl? Beslenmeleri, uyumaları, tüy dökmeleri, tuvaletleri, hastalıkları...
En komik görüntü, sabahları uyandığımda benim halim oluyor. Hepsi birden koca yatakta illa da benim üzerimde uyumayı tercih ettikleri için, bir kedi yığınının altında, yorganın altından kayarak kurtulmaya çalışıyorum. En büyük problem "tüy" problemi oluyor tabii. Her yer tüy. Ev temizliğinde yardımcım Nazlı ( kedileri seviyor, şükürler olsun ) beni bu sorundan arındırmaya çalışıyor. Kist aşılarını veya haplarını ihmal etmemek hayati önem taşıyor hepimiz için. Beslenmelerini kuru gıdalarla sağlıyorum 10 kiloluk, en büyük boy. Veteriner hekimimin tavsiye ettiği, onlar için en sağlıklı ve en kaliteli olduğunu söyledikleri markayı ( ne pahasına olursa olsun ) alıyorum. Banyoda duruyor tuvalet kapları. 4 adet üstü kapalı tuvalet, birbirinin üstünde (apartman gibi) duruyor, haftada iki kere kumlar olduğu gibi değişiyor (evde kokuya tahammülüm yok). Kedilerimin tümü (yavrular hariç) kısırlaştırıldı. Böylece erkek kedilerin siğmeleri engellenmiş oluyor. Kısırlaştırılmaları sadece koku yüzünden değil elbette; hem nüfus artmasın diye, hem de 365 gün çiftleşmek isteyen erkek kedilerin dişi peşinde mahalle mahalle gezip (bazen kaybolup, ezilip) , diğer erkeklerle kavga edip telef olmamalı için.
Bu kadar kedi sahibi oldugunuzu duyanlar, kapınızın önüne hayvan bırakıyorlar mı?İşte bu gerçekten de büyük bir sorun. İnsanlar " nasılsa onca kedisi var, buna da bakar " zihniyetiyle kapıma, balkonuma kedi bırakıp duruyorlar. Bu beni çok zor bir duruma sokuyor. Onların vicdanları rahatlıyor, sorumluluğu kendi üzerlerinden attıklarını düşünüyorlar ama ben perişan oluyorum. Hiç düşünmüyorlar, bu evdekiler o yeni kediyi kabul eder mi ? benim imkanlarım bir kediye daha bakmaya müsait mi ? Yabancı kediye " haneye tecavüz" olarak bakıyor benimkiler, ve düşmanı püskürtmek için herşeyi yapıyorlar. Hele gelen büyük bir kediyse, "Kiraz" ın elinden kurtulması zor oluyor, arada ben helak oluyorum. Zaten ben de sokakta yardıma muhtaç bir kedi görünce onu görmemezlikten gelemiyorum. Önce ona bir ev arıyorum, bulamazsam demirbaşlara ekleniyor... böyle böyle nüfus artıyor işte. Tüm dostlarımı "kedilendirmiş" durumdayım.
Kedilerinizle ilgili aklınıza gelen ilk anınız hangisidir? Kedilerimle 24 saat güzel anılar paylaşıyorum. En güzel anılarım, ümitsiz hasta olanların "sevginin mucizesiyle" iyileşmeleri. Kaybolduğunu sandığım kedilerimin birkaç gün sonra geri dönmeleri. Mesela, "Milou"( siyam kedilerimden biri ) bahçede kaybolmuştu. 3 gün geçti, yok bütün mahalleyi aradım, taradım, artık ümidimi kesmek üzereydim. Bir gece, yine pencereden ümitsizce bahçeye bakıyorum, belki onu görürüm diye, bahçede birbaşka kedim (Küçük Gri ) kafasını kaldırıp bana baktı, ona " git ve Milou'yu bulmadan dönme" dedim, kedilerimle konuşurum ben tüm kedi sahipleri gibi, birkaç saat sonra, yine bahçeye baktığımda önde Milou, arkada Küçük Gri balkona doğru yürüyorlardı ! Sevincimi siz tahmin edin