KERAMİK SANATI
Türklerde Keramik Sanatının başlangıcı Prototürk ve Hun devirlerine dayanır. Çok erken (M.Ö. 3000-2000) devirlerde Anav, Karatepe, Namazgahtepe merkezlerinde gelişmiş bir keramik sanatı uygulanıyordu. Çin’in sınır bölgesinde, Kamsu’da, neolitik devirden beri astar üstüne süslemeli keramik yapılıyordu. Hangay Dağları, Togla, Selenga ve Baykal Gölü çevresinde Prototürkler (Ting-Lingler) sgraffito (kazıma) tekniği ve kalıpla basma tekniğinin uygulandığı keramikler yapıyordu. Radloff, Sibirya ve Altaylarda Prototürk olarak kabul edilen mezarlarda (tunç devri) koyu kurşuni renkli, iri taneli, çok pişmiş kilden, dipleri küçük ve yuvarlak, büyük olasılıkla elle yapılmış keramiklere rastlanmıştır. Bunların üst tarafında sgrafitto tekniğiyle yapılmış üçgen, diş, paralel hat, nokta gibi şekillerde süsleme vardı. Ancak ölülerin başucuna konan keramikler sivri dipliydi. Radloff’un kazdığı demir devrine ait kurganlardan daha kaliteli kil kaplar elde edilmiştir. Güney Altaylar ve Buhtarma civarında demir devri mezarlarında ve Abakan Boyu’ndaki mezarlarda bulunan keramikler ileri bir gelişmeye işaret eder. Burada bulunan kaplar maviye çalan kül rengi kilden yapılmıştır.
Afanisiyeva ve Andronovo kültürü devreleriyle Tagar ve Taştık kültürü devrelerinde Orta ve İç Asya’da gelişen keramik sanatı özellikle Çin’in Shang sülalesi zamanında yön değiştirmiş ilk kez çok renkli keramik ve su sızdırmayan örnekler elde edilmiştir.
Hun Devri’nde keramik sanatı ana hatlarıyla uygulanmıştır. Bozkır kültürünün yarı yerleşik yapısı nedeniyle keramik daha çok Kuzey Çin bölgesinde gelişmiş ve özellikle Doğu hun Devleti yıkıldıktan sonra Çin Keramik teknikleri Orta ve İç Asya’ya yayılmıştır.