Mustafa Pilevneli'de Yaşayan DoğaMustafa Pilevneli, 1960'lı yıllardan bu yana görsel sanatların çeşitli dallarında kişiliğini duyuran cok yönlü bir sanatçımız... Onun duvar resminden seramik ve emay uygulamalarına, özgün baskıdan yağlıboya, akrilik ve suluboyaya değin çeşitlenen türlerde malzeme ve tekniğe duyduğu saygıyı pratik bir yetkinlik düzeyine ulaştıran tüm yapıtlarında çok titiz, duyarlı bir sanat emeği ilgimizi çekmektedir.
Fenerbahçe evleri, Kapalıçarşı, Sultanahmet, Göç ve Anadolu'ya ilişkin ilk dönem yağlıboyalarında izlenen yakın çevre ve doğa sevgisi sonraki yıllarda "Gezi Notları" ile "Mavi Yolculuk" adlı resim dizilerinde ülkemizin değişik yörelerindeki doğal güzellikler yanı sıra tarih ve mitoloji kaynaklarına da uzanmıştı. Washington Smith Sonian baskı atölyesi başkanı ünlü sanatçı Paul A. Lingren onun özgün baskı resimlerini şöyle nitelemişti: "Mitolojik temaları, zengin renkleri ve kusursuz tekniğiyle bu genç sanatçı uluslararası sanatçıların en iyileriyle mukayese edilmelidir."
1971'de Salzburg Yaz Akademisi'ne davet edilen Pilevneli, o sıralar resimlerden tanıdığı Avusturyalı Nerbert Boeckl'in suluboyalarından esinlenerek çeşitli teknikler arasında suluboya türüne de ağırlık vermiştir. Yirmi yıldan beri Akdeniz, Ege, Marmara kıyıları, Ürgüp-Göreme çevresinden Anadolu'nun unutulmuş köylerine, özlem dolu kıraçlarına uzanan resim yolculuklarından derlenmiş "Mavi Yolculuk", "Gezi Notları" dizilerinde yöresel renk ve yaşam özellikleri. atmosfer ayrıcalıkları yaşanmış izlenimlerin duyarlık birikimleriyle yansıtılmaktadır. Sanatçı genel izlenimini duyuran iki temel renk üzerinde fırçanın ince, ayrıntılı yöntemini özenli ayrıntılarla bütünleştirerek çağdaş bir beğeniye açılıyor.
1970'lerden günümüze değin gelen suluboyalarında bahar çiçeklerine bürünmüş duvarları, incecik dallarıyla gökyüzüne uzayan ağaçları, günden güne yiten eski köyleri, minnacık figürleriyle cıvıl cıvıl bir yaşam cümbüşü duyuran, Fenerbahçe nostaljisini vurgulayan resimlerinde bir Dufy, bir Bedri Rahmi Eyüpoğlu sevgisine de tanık oluyoruz. Ancak Pilevneli'de her izlenim kendi dışındaki doğa görünümleriyle ilişkisini özgün bir resim düzeyinde saklı tutuyor ya da ortak duyarılık çizgisine yaşanmış şiirsel bir görsellikle katkıda bulunuyor.
Geçtiğimiz yaz aylarında hazırladığı, yeni sergisinde ortaya çıkarılan "Bodrum Günlükleri" adlı küçük boy suluboyaları. turistik izlenimlerin yapaylığından uzak kişisel bir resim tutanağı niteliğinde. Suluboyanın yaşanmışlık tadını ön planda tutan bu resim günlüklerinde mahalle aralarından, sokaklardan, limandan otantik görünümler, sabah yürüyüşlerinde hazırladığı ağ çeken balıkçılar. deniz motorları geniş yer tutuyor.
Suluboyanın göz beğenisine dayanan ve doğayla bir çırpıda örtüşen saydam renk değerleri, zengin nüanslarıyla soyut ve somut renk, doku, leke, biçim ilişkilerini ışık ve devinim olgusuyla ustaca yakalıyor Pilevneli.
Bunların yanısıra büyük boyutlu akrilik düzenlemelerinde dezizaltı derinliklerini, mağara ağızları ve içlerinden gözlerden uzak kalmış, az rastlanır güzellikleri değişik açılardan yansıtıyor. Suluboyanın akıcı, spontan, saydam özelliğini akriliğe aktaran sanatçı geniş tuşlar, duyarlı lekelerde doğanın yaşanmışlığını ustalıkla iletiyor. Ay ışığında gökyüzünde balık ve bulutlarla kaynaşan doğayı bir düş adasına dönüştüren izlenimler arasında Moda ve Fenerbahçe'de sakız ağaçları, Çengelköy'de bir cami avlusu, iri gövdeli çınarlar gibi İstanbul'un değişik semtlerinden derlenmiş görünümlerde kentin günden güne kaybolan güzelliklerinin nostaljisini duyuruyor.
Pilevneli yeni sergisine eklediği antik amfora ve vazolar, eski Çanakkale testilerine yerleştirilen kuru çiçeklerden düzenlenmiş natürmortlarında ise nakış geleneğinden gelen esintileri çağdaş beğeniyle özümseyerek Orhan Peker'e göndermelerde bulunuyor. Haldun Taner'in, "Duyargaları her an yeni bir renge, titreşime açık" diye tanımladığı Mustafa Pilevneli, sürekli resim gezilerinde derlediği sıcak, işlek, devingen ve renk değişimlerinde sanatının kaynaklandığı doğanın yöresel çevrenin özüyle kolay uyum sağlıyor; resim repertuvarını genişletiyor.
Onun yeni resimlerinde de öteden bu yana yaşanmış izlenimlerden gelişen duyarlık yüklü "doğayı yaşamak" olgusu yeni bir boyut ve zenginlik kazanmaktadır.
Ahmet Köksal
Salzburg / 1970, suluboya, 24x16,5 cm
Bodrum / 1984, suluboya, 45x35 cm
Fenerbahçe köşkleri / 1960, tual üzerine yağlı boya, 120x52 cm
Göl
Mavi yolculuk / 2003, akrilik
Adı bilinmeyen Kubadabat ustalarının şanına / 1979. Kağıt üzerine metal gravür
Çınaraltı, Tual üzerine akrilik
sanatçının sitesi:
burdan