Gönderen Konu: Manzara Ülküsü, Türk Manzara Üslubunun İlk Örnekleri,İlk Ressamlar  (Okunma sayısı 23957 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı ...:::£sra:::...

  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 7.764
  • Karizma Puanı: 2742

Minyatürden Manzara Resmine Geçiş

Geleneksel Türk resmi denince hemen akla çocuk resmi, nesneleri her yönden gösteren minyatür resmi gelir. Minyatür resiminde mısır resmi gibi belirli kuralları vardı. Bunlar ustadan çırağa geçiyordu.18.yy. dan sonra resim kitap sayfalarından çıkıp duvara ,tavanlara, dolap kapaklarına yapılan bir resim oldu ve yeni resim, minyatürdeki figür zorunluluğundan kurtulunca yeni bir resim; manzara resmi gündeme geldi. Bu yeni resim minyatürün kalıplaşmış kurallarına karşı, ressamın önüne uzayın özgürlüğünü sunuyordu. Artık resimde derinlik vardı ve bu derinlik çizgilerde olduğu kadar renklerde de olmalıydı. Minyatürün kalıplaşmış, yüzeysel boyamalarına karşın renk perspektifi resmi mahkum olduğu duvarlardan kurtarmaya gelmişti ve figürden kurtulan ressamların ilk yöneldikleri konular meyveli, çiçekli natürmortlar ve manzara resimleriydi. Askeri okullarda “resmi hattı” “menazır” gibi adlar altında yürütülen resim derslerinin ana konusu , doğa görünümleri ve arazi parçalarıydı. Fakat bizde manzara resmine bu ani geçiş kopya resmin yapımına olanak sağladı Genelde sarayları, kasırları yansıtan resimler çok geçmeden sanki bir elden çıkmışçasına benzer bir hal almaya başladı. Isız, donuk bahçe resimleri ortak karar alınmışçasına aynı duygu yansıtıyorlardı . Yeni manzara resminin doğuşunda yabancı gezgin ressamların da büyük katkısı olmuştur. Özellikle Top kapı harem dairesinde bulunan duvar resimlerinde Hilair, Melling ve Cassas’ın havasını duyuyoruz.

Türk ressamların yabancı ressamlardan etkilenmesinin nedeni; dönemin ileri gelenlerinin yabancı ressamların yaptıkları resimlere olan hayranlıkları da olabilir. Böylece saray ileri gelenlerinin gözüne girme çabasıyla bu yabancı ressamlar taklit edilmiş olabilir. III. Mustafa çağında saray ileri gelenlerinden birisi, D.’Ohsson ‘dan İstanbul manzaraları yapabilecek bir ressam istemiştir. Burdan yola çıkarsak insanların artık minyatür resim donukluğundan sıkıldığını söyleyebiliriz. İnsanlar artık duvarlarını süsleyecek canlı manzara resimlerine ilgi duymaya başlamışlardır.

TÜRK MANZARA RESMİNİN İLK ÖRNEKLERİ

Minyatür resmin kitap sayfalarından kurtulması ve manzara resmi halini alması elbette ki zaman almıştır. İlk manzara resmi örneklerini tualerde değil yine kitap kapaklarında görmekteyiz. Bunların ilk örnekleri Abdullah Buhari ve Rakkamehu Mehmet adlı kişilerin kitap ciltleri üzerindeki yaptıkları resimlerdir. Abdullah Buhari “Tercüman eddüstur fi Havadis elezmen ve’d-dü hü” adlı kitabın ön ve arka kapaklarının ciltleri üzerine (1728-1729) iki manzara resmi yapmıştır. Bu resimler daha sonra 19.yy’ın ikinci yarısında yapılacak “Yıldız Sarayı manzaralarının “ küçük taslakları gibidir. Manzara resmi tuvallere ve duvarlara geçmeden önce kitap kapakları üzerinde yetişmiştir diyebiliriz.

Bu arada manzara resmi yapan sanatçılarımızın natürmortlara olan yakınlığını da göz ardı edemeyiz. Fransa’da akademik eğitimden geçmiş Süleyman Seyyit Beyin sümbülleri, leylakları, İstanbul konaklarının dolap kapaklarını, tavanlarını süsleyen yada duvarlara asılmış çiçek resimlerine yabancı değildir. Süleyman Seyyit Bey natürmortla daha çok ilgilenmekle birlikte özgün bir figür araştırmacısıdır da.

İLK RESSAMLAR

19.yy. Türk manzara resminin ilk örnekleri kesin olarak saptanamamakla birlikte ressamları hakkında da pek bilgi yoktur. Hatta bir çok resmin sanatçıları da bilinmemektedir.

Elimizde olan sayılı ressamlarında bir çoğu asker ressamlardır. Osman Nuri, Ahmet Ali diğer adıyla Şeker Ahmet Paşa ve Süleyman Seyyit asker ressamların en eski temsilcileri sayılabilirler. Ayrıca Cihangirli Mustafa ve Eyüplü Cemali‘de bu gurup içinde sayabiliriz. Ahmet Ali Tıbbiyeden, Süleyman Seyyit Harbiyeden dir ve Sultan Abdülazizin emriyle Paris’e resim öğrenimine gönderilmişlerdir. Süleyman Seyyitin ilgisi daha çok natürmorta yönelik olmakla birlikte özgün bir figür araştırmacısıdır. Şeker Ahmet Paşanın şemacı bir ayrıntılıcıkla ele aldığı natürmort temasına yaklaşımı, Süleyman Seyyitin natürmortu şema duygusundan çok resimsel bir plastik olgu olarak betimlemeye çalışmasıyla kıyaslandığında ortaya çıkan sonuç, üslûp alanındaki kişisel belirtilerin güçlenme sürecine bir kanıt sayılabilir. Paleti ve fırçasıyla kendini resmettiği resmiyle Şeker Ahmet Paşa figür alanında Türk resmine Batılı anlamda bir katkıda bulunmuştur.

Adını sayabileceğimiz diğer ressamlar Ferik İbrahim Paşa , Hüsnü Yusuf Bey, Teyfik Paşadır. Fakat bu kişilerin elimize geçmiş yapıtları çok azdır.

19. yy. Türk manzara üslubunu yaratan asker ressamlar Osman Nuri, Fahri Kaptan , Ahmet Ali, Süleyman Seyyit tir demek pek yanlış olmaz.

Ferik İbrahim Paşa (1815-1889) Avrupa’ya gönderilen ilk mühendishanelilerindendi. Askeri okul çıkışlı ilk Türk ressamı olarak sayılabilir. 1835’te Viyana’ya ve İngiltere’ye gitmiştir. Dönüşünde Sultan Abdülmeci’tin bir portresini yapmıştır. Bir rivayete göre ölümünden sonra resimleri Şeker Ahmet Paşa tarafından satın alınmıştır. Kaynaklarda adı geçen diğer bir ressam Hüsnü Yusuf Beydir. (1817 –1861) yaptıkları ile tanınamasa da onun mimarlıkla ilgilenmiş olduğu biliniyor. Güzel Sanatlardaki yeteneği ile ilgi çeken Hüsnü Yusuf , Ahmet Fethi Paşa aracılığı ile Sultan Abdülmecit tarafından söylentiye göre Viyana Paris ve Berlin gibi kentlere gönderilmiştir. Yurda dönüşünde rütbesi yükseltilmiş ve resimleri çok beğenilmiştir. Resimleri o döneme göre anlatım ve çizim rahatlığına erişmiştir. Bir diğer ressam ise Servili kaymakam Ahmet Emin’dir. Bu asker sanatçı resim yanında fil dişi oymacılığı ve fotoğrafçılıkta yapmıştır. Bursa ve Eskişehir dolaylarında fotoğraf çekmek üzere görevlendirilmiştir.

Bir diğer ressam ise Emin Baba adlı kişidir. Bu ressamın resim yapmayı kimden öğrendiği bilinmiyor fakat deniz ressamlığının ülkemizdeki öncülerinden kabul ediliyor.

Asker ressamlar Osmanlı toprakları içinde gezdikleri yerlerin desenlerini ve suluboya resimlerini titizlikle yapmışlar ve belge niteliğinde resme yaklaşmışlar ve hızlı sulu boya resimler çalışmışlardır. Asker ressamların resimlerinin elimize ulaşabilmesi özel galeri ve koleksiyonlar sayesinde olmuştur. Bu kaynaklardan 1985’te yapıtları sergilenen ve ilginç düzen çabalarına tanık olunan Harbiye çıkışlı Kaymakam Remzi adlı sanatçıyı öğreniyoruz

19.yy.’ın ilk yarısında adı geçen diğer ressamlar ise Mühendishane çıkışlı Eyüplü Cemal, Harbiye çıkışlı Osman Nuri, Cihangirli Mustafa ve Fahri Kaptan dır. Eyüplü cemalin Çinili Köşk adlı resmi İstanbul Resim Heykel Müzesinde bulunmaktadır. Kendisi topçu subayıdır ve askeri rüştiyelere de resim öğretmenliği yapmıştır. Osman Nuri Paşa, Sultan Mecit’ e sultan Abdülazize yaverlik etmiştir ve sarayda görev almıştır.

O’da Mektebi Harbiye’de resim öğretmenliği yapmış ve sonrasında yurt dışına gönderilmiştir. Deniz savaşlarını ve eski savaş gemilerini konu alan resimleri de vardır. Yıldız Sarayı bahçesinden adlı resmi Resim Heykel Müzesindedir ve bu resim de Çinili Köşk gibi 19. yy Manzara resminin ilk örneklerinden biri sayılır. Bu dönem resimlerinin de ressamların hep aynı tavırla aynı konuları ele aldıkları görülür. Hasköylü Ahmet İhsan, Hilmi Kasımpaşalı, Ahmet Bedri, Ahmet Ziya ve diğer ressamların resimlerine baktığımızda figürsüz donuk zamanı belli olmayan bahçeler ve bu bahçelerin ortasında yapılan havuzlar görürüz

Bu dönemde ister Askeri kökenli olsun ister olmasın Halil Paşa, Osman Nuri Paşa, Ahmet Şükür, Hoca Ali Rıza, Ahmet Ziya Akbulut, Diyarbakırlı Tahsin, Hasan Rıza gibi sanatçılar ortak bir etkinlikte buluşurlar. Bazıları örneğin Halil Paşa Batıda eğitim görmüş bir ustadır. Hoca Ali Rıza da önemli asker peyzajcılarımızdandır. Hoca Ali Rıza Batıda eğitim görmemiş fakat bu yeni resim gelişmesine de önemli katkıda bulunmuştur. Bu ressamlar arasında Ahmet Ziya Akbulut perspektif ve bunların uygulanması hakkında bir kitap yazmıştır.

Ahmet Ziya Akbulut’ un resimlerine bakıldığında Mimarinin ağırlıklı geldiği görülür. Hoca Ali Rıza ise sarı ve turuncu tonlarıyla resmine duyarlılık katmıştır. Asker ressamların etkileri XX.yy. ilk çeyreğine kadar devam etmiştir.

Ve resmin manzara resmine dönüşüp kitap sayfalarından kurtulmasıyla yeni bir sorun ortaya çıkıyordu. Bu resimlerin sergilenmesi sorunu. Ve daha önce resim sergisi kavramı olmayan toplumla bunu karşılaştırmak. İstanbul da gerçek anlamda ilk resim sergisi Şeker Ahmet Paşanın çabalarıyla 27 Nisan 1873’te açılmıştır. Daha önce de açılan sergiler vardı fakat bunlarda ya el işleri yada tarım aletleri sergileniyordu. Bu yüzden ilk resim sergisi olarak 1873’te açılan bu sergiyi kabul ediyoruz.

Şeker Ahmet Paşa toplumda bu sergiyi bir araya getire bilmek için gazetelerde çıkan sergiyle ilgili haberlerde serginin Sadrazam Maarif Nazırının himayesi altında bulunduğu belirtilmiştir. Manzara resminde önemli bir isim olan Şeker Ahmet Paşa yaptığı resimlerle büyük ilgi görmüştür. Manzara çalışan bu ressamlar natürmortta çalışmışlar ve asker ressam olan Süleyman Seyyitin ismini manzaradan çok belki natürmort ressam olarak ele alabiliriz. İlk dönem manzara resimleri her ne kadar minyatür etkisinden kurtulamamış ve donuk bir hava yaratsa da ressamların kişisel üslup çabalarına başlangıç olmuştur ve sanatçılar doğayla sıkı bir ilişki içine girerek doğayı kuralsız özgürce yorumlamanın yollarını aramışlardır .Manzara resmine geçişle birlikte minyatürün kesin kuralcılığından kurtulan sanatçının başlamakla geç kalınmış olsada Türk resmine bir kişilik kazandırma çabasına girdiği söylene bilir.

Konu ile ilgili resim yorumları



Yıldız Sarayı Bahçesinden
AHMET RAGIP
73x92 cm
İstanbul Resim ve Heykel Müzesi

Düz renk yeşiller kullanılmış. Tüpten alınmış işlenimini veriyor. Renklerde derinlik yok. Plandaki göl benzeri alan sudan çok bir cam veya buz izlemini veriyor. Resmin günün hangi saatinde yapıldığını anlamak zor. Resim bir fotoğraf kadar durgun. Hiç bir canlılık belirtisi yok bu akla remin bir fotoğraftan yapılmış olabileceğini belirtiyor. Yeşilleri koyu alanları siyahla koyulaştırılmış. Güneş ışığı görülmüyor resmin alt kısmını kapattığımızda ayrı bir zaman hissi uyandırıyor ve gök yüzünü kararttığımızda ayrı bir zaman yada gece hissi uyandırıyor.

_________________________________________________________________________________________



Yıldız Sarayından

Hilmi KASIMPAŞALI

89x1.16cm Yağlı Boya Tuval

İstanbul Resim ve Heykel Müzesi

Yine bu resimde de ilk başlıkta yeşillendirilen tek düzeliği dikkati çekiyor. Biçimsel ayrıntılara önem verildiği görülüyor paket renk kullanımında hala minyatür resmin baskısı altında kalmış bir ruh hissediyor. Perspetlip dikkatlice uygulanmış binalardaki en ufak süsleme ayrıntılar titizlikle aktarılmış. Resmin yeşil alt kısmı ile binaların bulunduğu kısımlar sanki aynı resimlerden alınmış gibi.
___________________________________________________________________________________



Ihlamur Kasrı

İbrahim

62x91.5 cm Yağlı Boya Tuval

İstanbul Resim ve Heykel Müzesi

Bu resimde ressamın paleti önceki resimlere göre renklenmiş artık resimler eskisi kadar tek düze değil fakat yine resimde figürsüz bir donukluk var. Zaman kestirilemiyor. Bu köşk ise sanki bir kitaptan kesilip oraya yerleştirilmiş gibi doğanın titizlikle renklendirilmesine rağmen köşkün ayrıntısı içinde yinede bir eksiklik var. Yapıda perspektif uygulanmaya çalışıldıysa da derinlik verilmemiş.
___________________________________________________________________________



Ressamı Bilinmiyor

90x129 cm Yağlı Boya Tuval

İstanbul Resim ve Heykel Müzesi

Bu resimde güneş ışığı yavaş yavaş resme girmeye başlamış. Artık resimde güneşin sıcaklığı hissede biliyoruz. Doğadaki yeşillerde canlılık kazanmış diğer manzara resimlerinin de görülen yeşillikler ortasında bir yapı geleneği bu resimde de uygulanmış. Gök yüzündeki bulutlarda hareketler başlamış. Fakat bu resimde bizde doğa karşısında yapılmış izlenimi vermiyor
_____________________________________________________________________



Çinili Köşk

Eyüplü CEMAL

76x100 cm Yağlı Boya Tuval

İstanbul Resim ve Heykel Müzesi

Ön planda derinliği olmayan fakat ayrıntıyla incelenmiş yapının sol arkasında görülen manzara belki resme biraz derinlik verme amacıyla yapılmış bu kısım insanın aklına hemen Monalisanın arkasında uzanan manzarayı ... Ön ve sağ planlarda kullanılan yeşillik koyu bir karanlıkta boğulmuş Resim bir mimari çizimi gibi soğuk yapının ayrıntılı incelemesine karşın doğa için o kadar özen gösterilmemiş yapı resmin içinde o alana gök yüzünden inen yabancı bir cisim gibi aykırı kalıyor.
_____________________________________________________________________________________



Dolma Bahçe Cami

Ressamı Bilinmiyor

75x100 cm Yağlı Boya Tuval

İstanbul Resim ve Heykel Müzesi

Bu dönemin diğer yapıtlanmış olduğu gibi bu resimde doğa ve mimari içine çizimlerde ayrıntılı bir inceleme söz konusu çizimde perspektif uygulamasına özen gösterilmiş fakat renk perspektifi söz konusu değil.
_____________________________________________________________________________________



Yıldız Sarayı Bahçesinden

Osman NURİ

73x91 cm Yağlı Boya Tuval

İstanbul Resim ve Heykel Müzesi

Bu resimde mimari doğanın içinde kaybolmuş bu sefer ön plana çıkarılan doğa ayrıntıyla incelenmeye çalışılmış fakat renkler yine donuk ve tek ton yeşilin siyahla karşılaştırılmış değerlerini görüyoruz Yine zaman kasrımı yok resim birde yağmur yağacak bulutlu bir hava izlenimi uyandırıyor. Gök Yüzünde tek mavi kullanılmış bulut yok ama sanki bulutlu havaymışçasına alabildiğince koyu karanlık bir yeşil kullanılmış bitkilerde Derinlik siyah ile sağlanmaya çalışılmışsa da renk perspektifinden söz edemiyoruz.


alıntıdır: burdan
çok çalışmak zamanı