Kübizm ve Gerçekliğin Kavramsallaşması
Canan Beykal
(Artist'te yayınlanmış olan makale.)
1
1968'te Akademide bir konferans veren Dr.Werner Hofmann "İllüzyonizmin bir ürünü olan Rönesans sanat ve sanatçı kavramlarının temelini atmıştır.Sanatçıya sübjektif ifade tarzı konusunda yetki veren ve onu dahi mertebesine çıkaran Rönesanstır" diyordu ve "Dünyanın ve insanların keşfi sonucu doğan taklit çabası sanata özgü güçleri cazibe alanına aldığı anda Ortaçağ sanatı sona ermiş,pozitivist taklit çabası artık sanatçıları cezbetme gücünü yitirdiği anda da modern sanat başlamıştır" diye devam ediyordu.Konferansın adı "modern sanatta gerçeklik karakteri" idi ve henüz bir öğrenci olarak gelecekte hazırlayacağım yeterlik tezimin kapsamında yer alacak olan gerçekliğin kavramsallaşmasının temel yapısına ilk taşı koymuş oluyordu.Dr.Hofmann ne demek istemişti bu başlangıç sözleriyle?
Gerçekten de modern sanatı hazırlayan koşulların temeli 18. yüzyıl aydınlanma felsefesine ve çağın bilimsel /teknik bulgularına dayanır.Bu nedenle endüstri devrimi ile burjuva devrimi iç içedir.Manüfaktürden makine gücüne geçiş ile geçiş ile oluşan yeni ekonomik yapı,siyasal ve sosyal yapının da değişmesini zorunlu kılmıştır.19.yüzyılın liberal ekonomik sistemi topraktan ve zanaatkarlıktan koparılmış olan halkı bir bakıma proleterleştirmeye başlamıştır.Büyük endüstriyel yatırımlarda ,fabrikalarda ve imalethanelerde çalışmaya başlayan halk ,o güne kadar özdeş gibi göründüğü burjuvazinin savaşımında yollarının ayrıldığının da farkına varmaya başlamıştır.1840 Paris Komün hareketi bu yüzyılın yarattığı ekonomik yapının siyasallaşması evresinde bu karşı çıkışın ilk kanıtını ortaya koyar.Aslında liberal ekonomik sistemin savunucularına 18.yüzyılın pozitivist düşünürlerinin etkisi doğrudan bazı hakların kurumsallaşması konusunda olmuştur.Oy verme hakkı,laiklik,eğitim ve ticaret özgürlüğü gibi bireysel özgürlükler adı altında toplanabilecek yurttaşlık hakları gerçekte endüstri devrimini başarmış olan bir sınıfın/burjuvazinin talepleriydi.Bu sınıf aristokrasi ile kendisinin eşitliğini talep ediyordu,yönetim ,eğitim ve adalette eşit haklar yanında düşünce ve inanç özgürlüğü kadar kendilerine ticaret özgürlüğü tanınmasında direniyordu.Yurttaş hakları bildirgesi gerçekte burjuvazinin bu taleplerinin belgelenmesiydi ve bütün bu talepler bir yüzyıl sonra tüm kurumlarını da oluşturacaktı.
Ancak bu özgür yatırımcılar ve ticaret burjuvazisi giderek varsıllaşırken başlangıçta endüstri nesneleriyle doldurmaya çalıştığı güzel sanatların eksikliğinin farkına varacaktı.İktidara geldiğinde ise burjuvazi kültürel eksikliğini dolduracak repertuarı aristokrasinin yeğlediği sanatta bulmayı seçecekti.Geçmişin yüksek sanatındaki her bir sanatçıya karşılık yeni birinin varlığı burjuvazinin sanatını oluşturacaktı.Michel Ragon burjuvazinin "Bouquerau'dan yeni bir Rafaello,Meisonnier'den yeni bir Uccello ve Bonnat'tan yeni bir Goya" yarattığını söyler.Artık eğitim ,kültür ve sanatın da iktidarı olarak burjuvanın elindeki akademiler tarafından onaylanan bu akademik sanat temelde burjuva kültürünün değerinin de kanıtı oluyordu.Ancak ekonomik ve siyasal yapının yarattığı toplumsal değişimde nasıl ikilikler çıkmaya başladı ise,sanatta da böyle bir görünüm ortaya çıkmaktaydı.Salon Sergileriyle,Lüksemburg Müzesine layık eserleriyle biri resmi sanat,diğeri ise salon sergilerinden reddedilenlerin ,müzelere kabul edilmeyenlerin ,dönemin en büyük otoritesi olan Gerome'un sözüyle çöplükten ibaret olanların "yeraltına sürülen,mahkum edilmiş öncü "sanatı bu kültürel/sanatsal ikilemi yaratmaktaydı.
Bu yüzyılda gerçeğe şiirden çok romanın yaklaştığını söyleyen C.Caudwell;
"Roman ,dış gerçekliği onun yerine okurla ,gerçeklik arasında duracak yeteri kadar şey taşıyan aşağı yukarı sabit bir gerçeklik koymakla bozar...Şiirde duygusal yansımalar dilin yapısınca ,romanda ise çizilen dış gerçekliğin yapısınca düzenlenir.Roman daha başlangıçta gerçekliğin yalnızca impersonal/kişiliksiz tanımı olarak ortaya çıkar.Romancı ve okuyucu onun dışında durur ve ne olup bittiğini seyreder" diye yazar.
Dış gerçekliğin bu tür betimlenmesi dönemin resim sanatındaki davranışla eşittir.Avrupa 'da Natüralizm,Akademizm,Burjuva Realizmi,Oryantalizm ya da Pre-Rafaelizm gibi tanımlar yüklenirken,Rusya'da VErizm olarak nitelenen romana eşdeğer işlevlik kazanmış olan bu gerçekçi resimlere bir teknik buluşun da yardımı olmaktaydı.Fotoğraf makinesinin icadı hiç kuşkusuz yanılsamaların ressamına kolaylıklar sağladı ama reddedilenler arasındaki İzlenimcilere ise sanatın fotoğrafik gerçeklik olmadığının kanıtını sundu.Fotografinin toplum yaşamına girişi,sanatın ve sanatçının ayrıcalılı yerini tartışma alanına taşıdı.Fotoğraf ile Gerçekçi resmin ortak özelliklerinden biri,ilke olarak her ikisinin de gerçek görüntüleri teknik yolla gerçekleştirebiliyor olmalarıydı.Delacroix ve Courbet kadar,önceleri bu aletin sanat olup olmadığına karar verebilmesi için işi mahkemeye kadar taşıyan ,ciddi biçimde fotoğrafa karşı olan Ingres ve Gerome dahil pek çok akademik -oryantalist ressam da fotoğrafın nimetlerinden çokca yararlanır oldular.4 Temmuz 1962 tarihinde mahkeme jürisi yıllanmış akademi üyesi ressam Ingres'ı çok kızdırmış olsa bile,fotoğrafın da sanat olduğu kararını verdi ve bu tartışmayı sonlandırdı.Paris'te büyük bir olaya neden olan bu karar bir anlamda resmi sanatçıların eserlerini de tartışmalı bir duruma indirgiyordu.Sadece el mahareti ve göz aldatmacalarıyla teknik gösteri sunan bu ressamalrın yaptıklarını bir makinenin de yapacağını göstermekle iktidarlarını sarsıyordu.Resim sanatının sözcüsü olarak Ingres kararın gözden geçirilmesi için yeniden mahkemeye başvurdu.Çoğu resimlerinde gerçeğin/gerçekliğin bir ayna imajını kolaycva ve kısa zamanda yakalayabilen bu inanılmaz teknik buluştan yararlanmaktan da geri durmuyordu.Gerçeğin ayrıntılı görüntüsünü verebilen fotoğrafın bulunuşu ressamlara görevinin ne olduğu ve ne olması gerektiği sorusunu kendilerine sormasına fırsat veriyordu.Tıpkı Gutenberg'in buluşu baskı makinesi gibi bu kez fotoğraf makinesi sanatçılara yönlerini göstermekteydi.Görevlerinin bir makinenin yaptığını yapmak olmadığına sanatçıları,resmiler sergi salonlarında kovdular,akademilere yaklaştırmadılar ,kendilerini yücelmiş görmek istediklerinden tutucu ve kötü bir sanata sonuna kadar hırla sahip çıkma yoluyla iktidarlarını korumak adına öncü sanatçılara karşı inanılmaz bir gerici politika izlemeyi yeğlediler.Buna karşın sanat gelişimi asilerin lehine oyunu kullandı ve modern sanat ilk kez mimesis/taklit'i sanattan kovmak üzere resim sanatının yeni sorunlarıyla uğraşmaya başladı.İzlenimciler ve özellikle Cezanne'ın çabaları modern sanatın önünü açtı.Cezanne tıpkı süslü bir üslupla bozulan Giotto resmine dönüş yapan Massacio gibidir.Onun mirasına konan Kübistler 20.yüzyılın ilk büyük değişiminin başlatıcıları olmuşlardır.Pek çok ulusun,pek çok ülkenin parçalanmaya, bölüşülmeye başlanacağı iki büyük dünya savaşına atılacak olan yeni bir yüzyılın sanatını oluşturacak olan bu ressamalrdan Picasso"Dünyanın çok tuhaf ve tamamen emin olmamaya başladığının farkına varıyorduk." diyordu kübist resimlerini yapmaya ve resim yüzeyine bir gazete kırpıntısıyla gerçekliği katmaya başladığı sırada.