Gönderen Konu: KÜBİZM VE GERÇEĞİN KAVRAMSALLAŞMASI  (Okunma sayısı 6123 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı **aslı**

  • KENDİSİ
  • Yönetim K.Ü
  • Uzman
  • *
  • İleti: 4.373
  • Karizma Puanı: 1342
  • ...SENLE BEN, BATI-DOĞU; AMA DÜNYA YUVARLAK...
KÜBİZM VE GERÇEĞİN KAVRAMSALLAŞMASI
« : 02 Eylül 2007, 10:36:15 »

Kübizm ve Gerçekliğin Kavramsallaşması

Canan Beykal

(Artist'te yayınlanmış olan makale.)
1
1968'te Akademide bir konferans veren Dr.Werner Hofmann "İllüzyonizmin bir ürünü olan Rönesans sanat ve sanatçı kavramlarının temelini atmıştır.Sanatçıya sübjektif  ifade tarzı konusunda yetki veren ve onu dahi mertebesine çıkaran Rönesanstır" diyordu ve "Dünyanın ve insanların keşfi sonucu doğan taklit çabası sanata özgü güçleri cazibe alanına aldığı anda Ortaçağ sanatı sona ermiş,pozitivist taklit çabası artık sanatçıları cezbetme gücünü yitirdiği anda da modern sanat başlamıştır" diye devam ediyordu.Konferansın adı "modern sanatta gerçeklik karakteri" idi ve henüz bir öğrenci olarak gelecekte hazırlayacağım yeterlik tezimin kapsamında yer alacak olan gerçekliğin kavramsallaşmasının temel yapısına ilk taşı koymuş oluyordu.Dr.Hofmann ne demek istemişti bu başlangıç sözleriyle?

Gerçekten de modern sanatı hazırlayan koşulların temeli 18. yüzyıl aydınlanma felsefesine  ve çağın bilimsel /teknik bulgularına dayanır.Bu nedenle endüstri  devrimi ile burjuva devrimi iç içedir.Manüfaktürden makine gücüne geçiş ile geçiş ile oluşan yeni ekonomik yapı,siyasal ve sosyal yapının da değişmesini zorunlu kılmıştır.19.yüzyılın liberal ekonomik sistemi topraktan ve zanaatkarlıktan koparılmış olan halkı bir bakıma proleterleştirmeye başlamıştır.Büyük endüstriyel yatırımlarda ,fabrikalarda ve imalethanelerde çalışmaya başlayan halk ,o güne kadar özdeş gibi göründüğü burjuvazinin savaşımında yollarının ayrıldığının da farkına varmaya başlamıştır.1840 Paris Komün hareketi bu yüzyılın yarattığı ekonomik yapının siyasallaşması evresinde bu karşı çıkışın ilk kanıtını ortaya koyar.Aslında liberal ekonomik sistemin savunucularına 18.yüzyılın pozitivist düşünürlerinin etkisi doğrudan bazı hakların kurumsallaşması konusunda olmuştur.Oy verme hakkı,laiklik,eğitim ve ticaret özgürlüğü gibi bireysel özgürlükler adı altında toplanabilecek yurttaşlık hakları gerçekte endüstri devrimini başarmış olan bir sınıfın/burjuvazinin talepleriydi.Bu sınıf aristokrasi ile kendisinin eşitliğini talep ediyordu,yönetim ,eğitim ve adalette eşit haklar yanında düşünce ve inanç özgürlüğü kadar kendilerine ticaret özgürlüğü tanınmasında direniyordu.Yurttaş hakları bildirgesi gerçekte burjuvazinin bu taleplerinin belgelenmesiydi ve bütün bu talepler bir yüzyıl sonra tüm kurumlarını da oluşturacaktı.

Ancak bu özgür yatırımcılar ve ticaret burjuvazisi  giderek varsıllaşırken başlangıçta endüstri nesneleriyle doldurmaya çalıştığı güzel sanatların eksikliğinin farkına varacaktı.İktidara geldiğinde ise burjuvazi kültürel eksikliğini dolduracak repertuarı aristokrasinin yeğlediği sanatta bulmayı seçecekti.Geçmişin yüksek sanatındaki her bir sanatçıya karşılık yeni birinin varlığı burjuvazinin sanatını oluşturacaktı.Michel Ragon burjuvazinin "Bouquerau'dan yeni bir Rafaello,Meisonnier'den yeni bir Uccello ve Bonnat'tan yeni bir Goya" yarattığını söyler.Artık eğitim ,kültür ve sanatın da iktidarı olarak burjuvanın elindeki akademiler tarafından onaylanan bu akademik sanat temelde burjuva kültürünün değerinin de kanıtı oluyordu.Ancak ekonomik ve siyasal yapının yarattığı toplumsal değişimde nasıl ikilikler çıkmaya başladı ise,sanatta da böyle bir görünüm ortaya çıkmaktaydı.Salon Sergileriyle,Lüksemburg Müzesine layık eserleriyle biri resmi sanat,diğeri ise salon sergilerinden reddedilenlerin ,müzelere kabul edilmeyenlerin ,dönemin en büyük otoritesi olan Gerome'un sözüyle çöplükten ibaret olanların "yeraltına sürülen,mahkum edilmiş öncü "sanatı  bu kültürel/sanatsal ikilemi yaratmaktaydı.

Bu yüzyılda gerçeğe şiirden çok romanın yaklaştığını söyleyen C.Caudwell;
"Roman ,dış gerçekliği onun yerine okurla ,gerçeklik arasında duracak yeteri kadar şey taşıyan aşağı yukarı sabit bir gerçeklik koymakla bozar...Şiirde duygusal yansımalar dilin yapısınca ,romanda ise çizilen dış gerçekliğin yapısınca düzenlenir.Roman daha başlangıçta gerçekliğin  yalnızca impersonal/kişiliksiz tanımı olarak ortaya çıkar.Romancı ve okuyucu onun dışında durur ve ne olup bittiğini seyreder" diye yazar.

Dış gerçekliğin bu tür betimlenmesi dönemin resim  sanatındaki davranışla eşittir.Avrupa 'da Natüralizm,Akademizm,Burjuva Realizmi,Oryantalizm ya da Pre-Rafaelizm  gibi tanımlar yüklenirken,Rusya'da VErizm olarak nitelenen romana eşdeğer işlevlik kazanmış olan bu gerçekçi resimlere bir teknik buluşun da yardımı olmaktaydı.Fotoğraf makinesinin icadı hiç kuşkusuz yanılsamaların ressamına kolaylıklar sağladı ama reddedilenler arasındaki İzlenimcilere ise sanatın fotoğrafik gerçeklik olmadığının kanıtını sundu.Fotografinin toplum yaşamına girişi,sanatın ve sanatçının ayrıcalılı yerini tartışma alanına taşıdı.Fotoğraf ile Gerçekçi resmin ortak özelliklerinden biri,ilke olarak her ikisinin de gerçek görüntüleri teknik yolla gerçekleştirebiliyor olmalarıydı.Delacroix  ve Courbet kadar,önceleri bu aletin sanat olup olmadığına karar verebilmesi için işi mahkemeye kadar taşıyan ,ciddi biçimde fotoğrafa karşı olan Ingres ve Gerome dahil pek çok akademik -oryantalist ressam da fotoğrafın nimetlerinden çokca yararlanır oldular.4 Temmuz 1962 tarihinde mahkeme jürisi yıllanmış akademi üyesi ressam Ingres'ı  çok kızdırmış olsa bile,fotoğrafın da sanat olduğu kararını verdi ve bu tartışmayı sonlandırdı.Paris'te büyük bir olaya neden olan bu karar bir anlamda resmi sanatçıların eserlerini de tartışmalı bir duruma indirgiyordu.Sadece el mahareti ve göz aldatmacalarıyla teknik gösteri sunan bu ressamalrın yaptıklarını bir makinenin de yapacağını göstermekle iktidarlarını sarsıyordu.Resim sanatının sözcüsü olarak Ingres kararın gözden geçirilmesi için yeniden mahkemeye başvurdu.Çoğu resimlerinde gerçeğin/gerçekliğin bir ayna imajını kolaycva ve kısa zamanda yakalayabilen bu inanılmaz teknik buluştan yararlanmaktan da geri durmuyordu.Gerçeğin ayrıntılı görüntüsünü verebilen fotoğrafın bulunuşu ressamlara görevinin ne olduğu ve ne olması gerektiği sorusunu kendilerine sormasına fırsat veriyordu.Tıpkı Gutenberg'in buluşu baskı makinesi gibi bu kez fotoğraf makinesi sanatçılara yönlerini göstermekteydi.Görevlerinin bir makinenin yaptığını yapmak olmadığına sanatçıları,resmiler sergi salonlarında kovdular,akademilere yaklaştırmadılar ,kendilerini yücelmiş görmek istediklerinden tutucu ve kötü bir sanata sonuna kadar hırla sahip çıkma yoluyla iktidarlarını korumak adına öncü sanatçılara karşı inanılmaz bir gerici politika izlemeyi yeğlediler.Buna karşın sanat gelişimi asilerin lehine oyunu kullandı ve modern sanat ilk kez mimesis/taklit'i sanattan kovmak üzere resim sanatının yeni sorunlarıyla  uğraşmaya başladı.İzlenimciler ve özellikle Cezanne'ın çabaları modern sanatın önünü açtı.Cezanne tıpkı süslü bir üslupla bozulan Giotto resmine dönüş yapan Massacio gibidir.Onun mirasına konan Kübistler 20.yüzyılın ilk büyük değişiminin başlatıcıları olmuşlardır.Pek çok ulusun,pek çok ülkenin parçalanmaya, bölüşülmeye başlanacağı iki büyük dünya savaşına atılacak olan yeni bir yüzyılın sanatını oluşturacak olan bu ressamalrdan Picasso"Dünyanın çok tuhaf ve tamamen emin olmamaya başladığının  farkına varıyorduk." diyordu kübist resimlerini yapmaya ve resim yüzeyine bir gazete kırpıntısıyla gerçekliği katmaya başladığı sırada.
 

Çevrimdışı **aslı**

  • KENDİSİ
  • Yönetim K.Ü
  • Uzman
  • *
  • İleti: 4.373
  • Karizma Puanı: 1342
  • ...SENLE BEN, BATI-DOĞU; AMA DÜNYA YUVARLAK...
Ynt: KÜBİZM VE GERÇEĞİN KAVRAMSALLAŞMASI
« Yanıtla #1 : 02 Eylül 2007, 10:36:50 »
Fernand Leger resim sanatının iki büyük resimsel  anlayış üzerine kurulduğunu söyler
Bunlardan biri geleneksel sanatın dayandığı Görsel gerçeklik,diğeri bu geleneği yıkan İzlenimcilerin başlattığı "KAvramsal Gerçeklik"tir.Özellikle İzlenimciler arasından biri ,Cezanne ,geleneksel sanatın tamamlamamış olduğu her şeyi kavramış biriydi.Cezanne,Emile Bernard'ın sözleriyle "gözlerinden daha çok beyniyle "bakmaktaydı.

Üçüncü boyutun tek veriliş biçimiyle perspektif yoluyla ,derinlik ve yanılsama yoluyla gerçeklik betimlemesinden vazgeçen Cezanne Gestalt Psikolojisiyle "Bir objede ne gördüğümüzden daha çok ,ne biliyoruzla ilişkili olan aklın gözüyle,görsel imajın  beynimiz tarafından düzeltilmiş resmini vermeyi"amaçlamaktaydı.Bundan böyle sanat görülen bir şeyi değil,kavranılan bir şeyi resmetti.

Bu arada Kübistler ,Cezanne'ın plan sorunlarına Afrika sanatının kaba ve soyut biçimlerini ekleyerek ,20.yüzyıl estetiğinin ilk görüntülerini sunmaya hazırlanıyorlardı.İzlenimcilerle birlikte resim sanatına girmiş olan zaman boyutunu üç ayrı tuval üzerinde yansıtmaktansa ,bir nesnenin farklı bakış noktalarına göre görüntüsünü aynı yüzey üzerinde ,tek bir tuval içinde yansıtmayı yeğliyorlardı.İzlenimcilerle parçalanmaya başlamış olan resim yüzeyi kübistlerle geometrik bir analizle parçalanmayı sonuna kadar götürdü ve bu kez yeniden kurma aşamasına dönüştü.Gerçekte kübistler gerek İzlenimcilerin ,gerekse Cezanne'ın yöntemlerinin farkındaydılar ve bu ikisinden yeni bir yöntem de geliştirmeyi başarmışlardı.Kübistler de eski yanılsama odaklı resim sorunlarına karşı,gerçekliği elde edebilmenin yeni çıkış yollarını aramakla uğraşıyorlardı.Gerçek izlenimi veren yerine gerçek olan nesnenin kendisinin resim yüzeyine katılmasının üçüncü boyutu verebilmek için bir yol olabileceğini düşündüler.Bunun ilk örneğini Braque "Testi ve Keman" adlı yapıtında denedi.Tablosunun üstüne geleneksel yöntemle bir çivi resmi yaptı  ve gördü ki bu yanılsama yöntemiyle tablolarının yüzeyini gereksiz renk  lekeleriyle doldurmak davranışına karşı çıkarak yanılsamalı çivi resmi yerine gerçek bir çiviyi koyarak üçüncü boyut sorununu çözmeyi yeğledi.1911 yıllarında Braque'ın resimlerinde basılı sözcüklere ve yapay tahta parçalarına rastlanır.Yine Braque'ın "Portekizli" adlı tablosunda Ball hecesinin konulmasının ardından Picasso da aynı yöntemi izledi.Braque'da Bach'ın Aria'sı varsa ,Picasso'da günün moda şarkısı Ma Jolie görülmekte  gecikmedi.O dönemde resimlerinde oldukça sık rastlanan ve boya ile yapılmış olan basılı sözcükler konusunda Braque şöyle demektedir,"Boşlukta yerleşmiş olan nesneler ile ,boşlukta olmayan nesneler arasında bir ayırım yapmamı olanaklı kılmıştır eklediğim bu elemanlar."Braque resim yüzeyine basılmış olmalarıyla bu elelmanlar aracılığıyla resim yüzeyinin artık yanılsamalı bir boşluk izlenimi değil ,tersine onların üzerinde yer aldıkları yüzeyin bir düzlem olduğunu vurguladığını belirtiyordu.Buradaki boşluk/mekan artık sadece ressamın boşluğuydu ve etrafımızdaki maddeler dünyasındaki mekansallığı gerçek kılmak için tasarlanmıştı.Bu nedenle resimlerine katılan yabancı materyaller ,maddeselliklerinden yani onlar dokunabilir olduklarından değil ,maddesel gerçeklik duygusu verdiklerinden dolayı seçilmişlerdir.
"Bir sandalyeyi tanımlamak için boyalı tablo yüzeyine katılan hasır bir sandalye parçası büyük bir şok elemanı haline gelir ya da bir natürmortun arkasındaki tahta paravana boya ile değil de ,bir kağıt parçası yapıştırarak gerçekleştirilirse aynı sonuca varılır.Picasso sanki Dadaistlerin kehanetini yapıyormuş gibi yapıştırdığı materyalleri paradoksal olarak da kullanmayı denedi.Onları birbirlerinin içinde göstermek ve  yeni biçimlerle onları birleştirerek biçimleri dışında yeni anlamlar ortaya koymalarına fırsat verdi.Braque ve Gris ise tahta taklidi baskılı kağıtları ve diğerlerini daha betimleyici tarzda kullandılar,örneğin tahtadan yapılmış bir gitarı ya da masayı betimlemek adına birbirleriyle ilişkilendirildiler."

Picasso yapıştırılmış kağıtları hakkında şöyle der;"Papier -colle/yapıştırılmış kağıtlar yeni fikirler verir.Farklı dokular kompozisyonun içine girer ve doğanın gerçeğiyle resimdeki gerçek olmaya başlarlar.Göz aldatmacasından vazgeçiyoruz.Düşün aldarmacasını bulmak için.Eğer bir gazete parçası bir şişe olabiliyorsa bu bize hem gazete ile ,hem de şişeyle ilgili bir şeyler düşünmemize yarar.Yeniden kazanılmış nesne bir birliğe girmiştir."

Braque ise şöyle açıklar sorununu "Göz aldatmacası olayların basitliği içinde sunulmuş rastlantısal bir hikayeye bağlıdır.Bazı denemelerimde yararlandığım yapıştırılmış kağıtlar ve tahta taklitleri aynı sadelikte kendilerini sunarlar .Bu göz aldatmacası ile karıştırılıyor .Aslında bunlar birbirlerine karşıdır."

Gerçekten kübistler için kolajın yani yapıştırılmış kağıt parçalarının anlamı neydi?
"Yapıştırılmış kağıtlar,resimsel yanılsamanın geleneksel biçimlerine başvurmaksızın üç boyut ya da rölyef duygusu oluşturmanın bir yolunu bulmak için girişilmiş ve kağıt heykellerin yapımından doğmuşlardır.Böylece gitar biçiminde kesilmiş bir kağıt parçası bir duvar üzerine iğnelenince gitar duvar kağıdından önde görünecektir ve boyalı gölgenin kullanımının önüne geçecektir.Kağıt yapıştırmaların ya da kağıt heykellerin altındaki asıl fikir gerçekte ,sabit bir şeydi ve yanılsamalı perspektifin ressamalr tarafından kovuluşunun mantıksal bir sonucuydu.Yapıştırma kağıt bir müddet için özellikle analitik dönemde ressamalrı zorlamış olan bir soruna çözüm hazırladı.Bu sorun kübist resme rengin yaniden dahil edilişi idi.Ressamlar bu aşamada konularını sunma amacındaydılar.Bu sunuş heyecansız , nesnel bir tarzda ve gerçekçi amaçalr içermekteydi.Geliştirmiş oldukları bu amaçlar oldukça doğa dışıydı ,açıkca renk ,betimleme ile soyutlama arasında  istenen bir dengeyi vurgulayacak yöntemle kullanılmıştı.Yapıştırılmış kağıtlarla elde edilen düz boyalı biçimlerin ,rengi nasıl natüralizmin alışılmışlığından kurtarmış olduğunu göstermek için basit bir örnek vermek yetecektir.Örneğin,yeşil bir kağıt parçası üzerinde çizilmiş bir şişe resminde kağıt şişeyi anlatmaya başlar ve şişenin rengini de bildirir.Hatta şişenin boş mu dolu mu olduğu duygusunu verir.Krşılığında kağıt şişe olmaya başlar.Ama kağıt, üzerine çizilmiş olan bu nesnelerin konturları nedeniyle onlarla am bir ilişkiye giremez.Aynı zamanda kağıt düz,soyut renk alanlarını anımsatır.Resmin renk armonileri ve kompozisyonu içinde bağımsız olarak iş görür ve şişenin biçimi tarafından değiştirilemez.Eğer biz farazi olarak yeşil kağıt parçasını  bir kenarından şişe yine de varolmaya devam edecektir ancak daha zayıf daha az belirgin olarak..Artık şişenin rengini bilemeyiz.Buna karşılık kağıt parçası bir kez daha sadece soyut bir resimsle eleman olmaya başlayacaktır."

Braque"Biçim ve renk birbirlerinin içine tam anlamıyla giremezler.Bu onların eşzamanlı karşılıklı etkileşimleri sonucundandır." der .Bu eşzamanlı karşılıklı etkileşime en iyi örnekler kübist ressamların işlerinde çokca rastladığımız türden denemelerdir ve kolajın kübistler tarafından sık kullanılmalarının yanıtını da verirler.Kübistler kahverengi bir kağıt parçasına ya kenarlarını gitarı anımsatacak biçimde uygun biçimi vermekte ya da kahverengine boyanmış geniş bir düz  alan üzerine gitarın konturlarını çizmekteydiler.Beyaz bir zemin üzerine konduruverdikleri bir iki sembol ya da uygun işaretlerle bu lanı bir müzik sayfasına döndürmeyi başarabiliyorlardı.Böylelikle renk alanı düz yüzey resmin hem soyut bir resimsel elemanı işlevini görüyor ve kendi bağımsız özelliğiyle resmin kurucu öğesi oluyor ,hem de herhangi bir nesneye dönüşebiliyordu.Bununla yepyeni bir yöntem bulmuş oluyorlardı.

Çevrimdışı sali

  • sali
  • Üye
  • *
  • İleti: 38
  • Karizma Puanı: 0
Ynt: KÜBİZM VE GERÇEĞİN KAVRAMSALLAŞMASI
« Yanıtla #2 : 15 Kasım 2008, 19:25:07 »
tşkkrler  her ikinize de :)

Çevrimdışı ...:::£sra:::...

  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 7.764
  • Karizma Puanı: 2742
Ynt: KÜBİZM VE GERÇEĞİN KAVRAMSALLAŞMASI
« Yanıtla #3 : 08 Aralık 2008, 14:38:07 »
teşekkürler aslım paylaşım için
çok çalışmak zamanı