Gönderen Konu: GÖRSEL SANATLARIN TÜRK KÜLTÜRÜ İÇİNDEKİ YERİ VE ÖNEMİ  (Okunma sayısı 19037 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı lüƃǝşʎɐ

  • Ayşe+:)
  • Yönetim K.Ü
  • Uzman
  • *
  • İleti: 3.608
  • Karizma Puanı: 1293



GÖRSEL SANATLARIN TÜRK KÜLTÜRÜ İÇİNDEKİ YERİ VE ÖNEMİ
             

             Orta Asya bozkırlarında yaşayan Türk boylarının hayvan üslûbu olarak adlandırılan resimler yaptığı bilinmektedir. İslâmiyet'ten soma dinsel yasaklar nedeniyle betimleyici resimler yerine süsleyici resim sanatları gelişmiştir. Bu nedenle Türk resim sanatı denince daha çok batı etkisi altında gelişen ve reümleyici özelliği olan çağdaş resim sanatı anlaşılır. Anadolu Selçukluları'ndan bazı yapıtlar kalmıştır (kabartma ve çini şeklinde). Osmanlı Döneminde yoğun minyatür çalışması gözlenir. Fatih Devrinde yurt arşından ressamlar getirilmiş, bir kısım sanatçı da yurt dışına gönderilmiştir. Minyatür (gerçekçi olmayan simgecilik) önemlidir. Türklerin İslâmî inanç sistemi dönemine en önemli katkıları hat sanatıdır. Halk resimleri diyebileceğimiz naif duvar resimleri, yazı resimler, taş baskıları, cam altı resimleri, resim sanatının Osmanlı Dönemindeki gelişmesine yardımcı olmuşlardır. "Karagöz" ve "Gölge Oyunları"nı da buna katabiliriz.

              Osmanlı İmparatorluğu yeni bir kültür değişiminin sancıları içindedir. 1840'larda fotoğrafın istanbul'a girmesiyle fotoğraf atölyeleri çoğalmış ve fotoğraftan resim yapma başlamıştır. Böylece 19.Yüzyıl Türk Primitifleri fotoğraftan yararlanmışlardır. 19. yüzyılın ilk yarısında Askerî Okullarda resim eğitimine verilen önem, gençlerin bu amaçla Avrupa'ya gönderilmesi, 19. yüzyılın ikinci yarısında sivil okullarda da (1883, Mimar Sinan Üniversitesi) sürdürülen çabalar, sergi düzenleme çabaları resim sanatı açısından önemlidir. Okullar, sergi etkinlikleri hatta eleştirel tartışmaların başladığı ortamlardır.

              Sanayii Nefise Mektebi'deki mimarlık eğitimi, yabancı mimarların verdiği, heykel dersleriyle başlamıştır. Batıda oluşan akımların yanı sıra onları oluşturan koşullar, sanatımızı etkilemiştir. Ülkemize gelen yabancı sanatçılar ve batıya giden sanatçılarımız, yaşadıkları dönemin koşullarının oluşturduğu etkileri, yaptıkları çalışmalarda hissettirmişlerdir. Batı toplumları düzeyine ulaşmak üzere yapılan toplumsal ekonomik, kültürel yatırımlar, batı sanatına öykünerek yapılan sanat çalışmaları ile birlikte gelişmiştir. Ülkenin kendine has toplumsal koşullarından kopuk, göstermelik bir biçimsellik içinde başlayan batı sanatı etkisi, zamanla özgün yapıtlar üreten sanatçıların varlığıyla azalmıştır. Bütün bu gelişmeler ve beraberinde oluşan çelişkiler, Türk toplum yapısında çeşitli etkiler yaratarak, Türk kültür ve sanat alanlarında uğraş veren kişilere, doğu ile batı arasında kalmanın sıkıntısını yaşatmıştır. Batı öykünmeciliğinin bir nedenini, yenileşen toplumun gereksinimlerini yeni bir anlayışla giderme isteği oluşturmuştur.

           Bir sanat yapıtının yaratılışı sadece çevresel ve çağa ilişkin gerçeklerin özümlenmesi ve yorumlanmasıyla da sınırlı değildir. Bütün toplumsal olaylar gibi sanat olayının da kendine özgü birtakım kuralları vardır. İşte sanat yapıtı, sanatçının dış gerçekleri özümleme ve yorumlamasındaki becerisi uyarınca, onları estetik biçimlere aktarmasmdaki kişisel yetenekleriyle, yani özle biçimin dengelenmesiyle başarıya ulaşır. Batılı anlamda sanatımızın gelişim sürecinde, bizim sanatçılarımız, içinde bulundukları toplumun çeşitli sorunları, çelişkileri, halkın yaşayan gelenek ve görenekleriyle derin bir şekilde ilgilenmemişlerdir. Bu yüzden yabancılaşmışlar, kendilerine olan güvenlerini de yitirmişlerdir. "Sanat, sanat içindir" kuralına bağlanmışlardır. Bunu yaparken çoğu, yaratış kısırlıklarından ötürü batının biçimsel estetiğine özenmişler ve batının sanat akımlarını doğuran koşulları düşünmeksizin onları kopya etmişlerdir. Entelektüel bir sanat aşamasına ulaşabilmek için, Türkiye'nin hiç zaman kaybetmeden batı toplumları düzeyinde bir aşamaya ulaşması gerekmektedir. Çağdaş Türk sanatının sorumluluğunu taşıyanlar, sanatımızın yozlaşmasına izin vermemelidirler. Herkesin anlayacağı bir yapıt oluşturayım derken, sanat adına yalnızca bir süs nesnesi oluşturmamak gerekir.
 
            Şunu kesinlikle saptamalıyız ki batı taklidi bir takım soyutlamalarla ya da Mevleviler, çocuk oyunları, köylü, halı, kilim motifleri kopyaları vb. ile kısaca "sanat sanat içindir" diye savunanların yaptıkları ile entelektüel sanat yapılamaz. Türkiye'de ulusal-toplumsal bir sanat vardır. Bu da Türk ulusunun toplumsal ve içinde bulunduğumuz çağa ilişkin sorunlarını, yaşayan gelenek ve göreneklerini kavramak ve ona inanmakla yapılabilir. Bu öz ve inanç içinde, yetkin sanatçı kişiliğiyle ustaca kişisel biçimlere ulaşıldığı ölçüde sanat gerçekleştirilmiş olacaktır. Bu ölçü aynı zamanda Türk sanatını uluslar arası sanat düzeyine götürme çabalarını da içermektedir. îşte bu aşamada yerel motifler, sanatın evrenselliğinin göstergesi olarak, ülkemiz sanatçılarmca yaratılan yapıtlardaki yerini almaktadır. Bu yüzyılın başından beri Türk resim sanatçıları, önce Avrupa'da daha sonra Amerika'da oluşan ve haliyle giderek modalaşan akımlardan kendilerini uzak tutamamışlardır. Ancak bu zorunluluk içinde bile, daima kendine özgü, farklı duyuş ve kavrayış özellikleriyle, bu akımları Türkleştirmişler, bunlara tümüyle farklı bir yorum çabasıyla yaklaşmışlardır.

             Türkiye'nin resim sanatı henüz yeni yeşeren filizlerden biridir. Sanatla güçlenip etkinleşme, çağdaş teknoloji alanında güç kazanmaya bağlıdır. Bu yüzden Türk resim sanatı henüz, çağdaş teknolojiye paralel bir biçim felsefesi ortaya koyamamıştır, ama kırsal, kentsel, yöresel biçim oluşumları ile görsel haz kaynağıdır. Günümüz Türkiye'sinde hem somut hem de soyut konuları ele alan, çok çeşitli gereçleri kullanan heykel ve kabartma çalışmaları da yapılmaktadır. 20. yüzyıl başından Cumhuriyet Dönemi başlarına kadar süren erken ulusalcı mimarlık akımı, 19. yüzyıl sonu mimarlığına yöneltilen eleştiri ve tepkilerin de bir sonucudur. 19. yüzyılda resimde olduğu gibi Avrupa mimarlık üslûpları ile Osmanlı biçim kalıpları karıştırılmıştır. Uluslar arası ortamda mimarlık gelişmeleri, 20. yüzyılın ilk çeyreğinde endüstriyel ve teknolojik gelişmelerden esinlenmiştir. 21. yüzyıla girdiğimiz şu günlerde ise ülkemizde ki yapılarda da mimarlık açısından yozlaşma görülmektedir. Nedeni, günlük yaşam pratiğinin relirleyici rol üstlenmesi ve para gücüne sahip olan kişilerin, satın alma güçleri ölçüsünde kültürel birikime sahip olamamalarıdır.

                                                                                       
   Yrd. Doç. Gülseren Pasin
« Son Düzenleme: 08 Eylül 2008, 19:38:04 Gönderen: kybele »

Çevrimdışı ...

  • Arkadaş
  • Çalışkan
  • *
  • İleti: 590
  • Karizma Puanı: 177
paylaşım için teşekkürler  360a

Çevrimdışı lüƃǝşʎɐ

  • Ayşe+:)
  • Yönetim K.Ü
  • Uzman
  • *
  • İleti: 3.608
  • Karizma Puanı: 1293
Ynt: GÖRSEL SANATLARIN TÜRK KÜLTÜRÜ İÇİNDEKİ YERİ VE ÖNEMİ
« Yanıtla #2 : 08 Eylül 2008, 19:38:41 »
ben teşekkür ederim hekimoğlu 360a

spamw_2

  • Ziyaretçi
valla kybele eline sağlık 110b