NAMIK İSMAİL
(Samsun,1890 – İstanbul,1935)

Babası Tophane veznedarı İsmail Bey’dir. Aile, Namık İsmail’in doğumundan kısa bir süre sonra İstanbul’a yerleşti. Orta öğrenimini Galatasaray’da tamamlayan Namık İsmail, Sanayi-i Nefise’de okudu. Bu okulu bitirince Fransa’ya gönderildi. Paris’te süsleme sanatları dalında öğrenim gördü, Julian’a ve Cormon atölyesine devam etti. 1914’te tatil nedeniyle İstanbul’a döndü, Birinci Dünya Savaşının patlamasıyla İstanbul’da kaldı. Silah altına alınarak Kafkas cephesine gönderildi. Tifüse yakalanınca İstanbul’a dönmek zorunda kaldı. 1917’de Enver Paşa’nın Şişli’de kurduğu atölyede savaş resimleri yaptı. Bu resimlerin Berlin’de sergilenmesi sırasında yurda dönmeyerek, bir süre Liebermann ve Corinth atölyelerinde çalıştı. Dönüşte İstanbul’da resim öğretmenliği yaptı. Sanayi-i Nefise’ye müdür yardımcısı olarak atandı. 1922’de yeniden Paris’e gitti. P.Loti’nin Mutsuz Kadınlar’ını resimledi. Paris dönüşü, resim eğitimini denetlemekle görevli müfettişliğe atandı. Nazmi Ziya’dan boşalan akademi müdürlüğüne 1927’de atandı. 1935’te emekliye ayrılıncaya kadar, bu görevini kesintisiz olarak sürdürdü.

Sakin ve disiplinli bir hayat yaşadı. Gençlik yıllarında edebiyatla ilgilendi ve yaşamı boyunca spor yaptı. Resimlerine de yansıdığı gibi, deniz onun için bir tutku oldu. ‘’Korsan’’ adını verdiği kotrasında çok sayıda deniz manzarası yaptı.

Resimde gelenekten çok, işlevselliğin savunmasını yaptı. Resmin, yakın bir tarihte yerini süsleme sanatlarına bırakacağına inanıyordu. Ona göre biçimin, çizginin ve rengin gittikçe daha egemen olduğu süsleme sanatları, kişinin resminde aradığı elemanları, o kişinin günlük yaşam dekoruna sokacaktı.
Aynı zamanda ciddi bir sanat eğitimcisi olarak da, kendi döneminin sorunlarına eğilmiş olan Namık İsmail, manzara ve çıplak türüne giren çalışmalarıyla, bu resimlerinde kullandığı renk tekniğiyle, daha çok Alman izlenimcilere yakın görünür. Resim, onda, yaşamın özüne işlemeye çalışan ve gerçekliğin kavrayışına olanak veren tutkulu bir etkinlik halinde kendini gösterir. Boya hamuru ile çizginin disiplini, birbirini tamamlayan öğeler olarak bütünleşir. Figür, onda seçkin bir anlatıma, çağdaşlarından farklı bir dinamizm serbestliğine kavuşur.

kaynak: turkishpaintings.com