Gönderen Konu: Gotik Sanatin Kökleri(Gotik Çag)  (Okunma sayısı 8142 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı ...:::£sra:::...

  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 7.764
  • Karizma Puanı: 2742
Gotik Sanatin Kökleri(Gotik Çag)
« : 20 Mayıs 2008, 00:21:08 »

XII. yy.dan Rönesans'a kadar Bati Avrupa'da gelisen sanat biçimidir. Gotik sanat Fransa'da dogmus olmasina ragmen adini Hiristiyanligin ilk yillarinda Avrupa'yi istilâ eden Gotlardan almistir. Bu terimi ilk defa Italyan hümanistleri kullanmislardi. Onlara göre, özellikle Alpler'in kuzeyinde gelisen ve roman sanatinin ardindan gelen bu sanat, Ilkçag'in klasik kurallarindan iyice ayriliyordu. Ve, bu üslûbu küçümsediklerini belirtmek için italyan hümanistleri ona, gotik sanat adini veriyordu.

Roman Sanatindan Alevli Gotik Üslûbuna

Gotik sanat, XII. yy.dan XVI. yy.a kadar, dört büyük dönemde gelisti. Birinci dönem, XII. yy.in büyük bir bölümünü kapsar ve mimari çizgilerin genel görünüsünü hâlâ etkileyen roman sanatiyla gotik sanat arasinda bir geçis dönemi teskil eder. Bu çagin en özgün anitlari Fransa'dadir: Saint-Denis Manastir Kilisesi, Sens, Noyon ve Laon katedralleri.

Asagi yukari XII. yy. sonlarindan XIII. yy. ortalarina kadar uzanan ikinci dönemde gotik sanat iyice yerlesir ve doruguna ulasir. Bu dönem, gotik sanatin «klasik» çagidir ve hepsi birbirinden ünlü pek çok anit bu dönemde yapilmistir: Chartres, Bourges, Merveille du Mont-Saint-Michel katedralleri. Bu çagda gotik mimari Italya, Almanya ve Ispanya'ya da siçramis, sonra Ingiltere'ye geçerek orada daha degisik bir nitelik kazanmistir (Canterbury, Chichester katedralleri).

Daha sonraki döneme isinli gotik adi verilir. Bir önceki dönemin eser bollugu yaninda bu dönem biraz fakir kalir. Bu dönemde daha çok eski yapilarin bitirilmesine çalisildigi için (Paris'teki Notre-Dame Kilisesi'nin yan kiliseleri, Saint-Denis Kilisesi'nin sahini) büyük anitlarin sayisi azdir (Troyes, Tours katedralleri, Westminster Manastir Kilisesi).

Nihayet, XIV. yy.in ikinci yarisindan baslayarak, gotik sanat büyük bir dirilis ve canlanma dönemine girer. Bu dönemde gotik sanattan pek çok üslûp dogmustur. Bunlarin en önemlileri, Ingiltere'deki düsey üslûp (Oxford ve Cambridge Üniversitesi yapilan), Fransa ve Almanya'daki alevli gotik'tir.

Yükseklik ve Isik

Gotik, her seyden önce kaynagini dinden alan bir mimarlik üslûbudur. Bütün çag boyunca anitlarin yapimindaki en büyük özellik sivri kemerin kullanilmasi, göge yetismek istermisçesine uzayan düsey çizgilerle ince sütunlara olan düskünlük ve içeriye bol isik girmesini saglamak için büyük pencerelerin açildigi duvarlarin inceltilip hafifletilmesidir.

Gotik yapi tarzi, pencerelere gittikçe daha çok önem vererek vitraylarin gelistirilmesine elverisli bir ortam da yaratti. Baslangiçta vitraylarda, yalin renklere (mavi, kirmizi, turuncu) yer veriyordu. Sonra, XIV. yy .da hem zamandan ve paradan tasarruf etmek, hem daha duru bir isik saglamak amaciyla tekrenkli vitraylar büyük ölçüde kullanilir oldu ve yeni bir renk olarak altin sarisi geçerlik kazandi. Nihayet XV. yy. ortalarinda, gene daha sicak renk tonlarina dönüldü ve perspektif ortaya çikti: böylece vitray, camdan yapilmis gerçek bir tablo halini aldi.

Gotik resim ve gotik heykel çogu zaman mimarinin tamamlayicisi sayilir. Bu alanda roman sanatinin de koratif ve stilize görünüsünden vazgeçilmis ve daha güçlü bir gerçekçiligin arayisina baslanmistir. Nihayet halicilik da gotik sanatin bir bütünleyicisi olarak XIV. ve XV. yy.larda altin çagini yasar.

Fransa'da Chartres Katedrali: cümle kapisi alin tablasinda Isa bas yeri aliyor. 1145-1150 arasinda gerçeklestirilen bu kapi, gotik heykelciligin baslangicini haber verir.

«Saint Jean ve yedi Dogu Kilisesi» (bölüm) [1375-1380], Nicolas Bataille eseri: gotik haliciligin en basarili örneklerinden biri. Halicilik Müzesi, Angers.
,,
(Solda) Saint-Denis Kilisesi'nde kemerli sütunlar. Sivri kemerler olusturacak biçimde birlesen silmeler gotik mimarinin bir özelligidir; bu sayede, yapinin saglamligi açisindan bir sakinca yaratmaksizin yüksek pencereler açilmasi olanagi kazanilmis olur.

(Ortada) Isa ve havarileri: Alman heykelcisi Tuman Riemenscheneider'in (1460-1531) eserinden bir bölüm. XIV. yy.in sonunda, kiliselerin iç süslemesinde tahta heykeller de yer almaga basladi. Palatinat Müzesi, Heidelberg.

(Sagda) Amiens Katedrali'nin sahini (yapimi 1220-1270). 42 metre yükseldigi ve bol isigiyla bu sahin, gotik mimarinin en ferah yapilarindan birini olusturur.

Romantik Bir Moda

XIX. yy.da romantikler, hem sairlere (özellikle Victor Hugo), hem de mimarlara («neogotik» yapilar) esin kaynagi olan gotik sanata heveslendiler. Resmi makamlar da bu modanin disinda kalamadi ve gotik anitlari (Carcassonne Sitesi, Paris'te Notre-Dame Kilisesi Pierrefonds Satosu) onartmak üzere mimarlara (en ünlüleri Violletle-Duc) basvurdular; bu restorasyon çalismalari bazen basarili oldu, bazen olamadi.

Kuyumculuk

Bu çagin bütün sanatlari gibi gotik kuyumculuk da aslinda dinsel nitelik tasiyordu. Bu sanat özellikle çok zengin ayin esyasi ile temsil edilir: kupalar, kutsanmis kâseler, piskopos haçlari, kutsal kalinti mahfazalari (Evreux'de Aziz Taurin'in kemiklerinin saklandigi sandik, Correze'de Azize Fortunade büstü).

Tastan Kitaplar

Birer kutsal kitaba benzeyen gotik katedraller, inanmislari egitmek üzere, sayisiz sahnelerle süslenmistir. Sözgelimi Chartres'daki Notre-Dame Katedrali'nde 1,800'ü askin yontulmus figür, vitraylarinda ise 5,000'e yakin kisi yer almaktadir.

Gotik Mimari

Atesli bir sekilde Grek idealini savunan Karl Friedrich von Schinkel, "Gotik'in Antikite'yle arindirilmasi"ndan, Faust ile Helena'yi tiyatroda bir egretilemede birlestiren Goethe gibi bir üslûplar birlesmesinden söz ediyordu.

Novalis, "Bizim bir yükümlülügümüz var, dünyayi biçimlendirmek için görevlendirildik" diyordu. Gotik için, Klasisizm'in yaninda görünmek dönemiydi. Klasisizm'in temel biçimsel ögretisine ve uluslar-üstücülügüne, gotik, daha yüksege yönelerek, dinamik ve askin biçimiyle karsi koyuyordu; romantik düsünceye göre, soylulugu, safligi ve gerçegi simgeleyen biçimle. Gotik, kendi "klasik" görüsüne karsi çikan romantizmin "romantik" görünümüdür. (Ayni sekilde, "romantik" Klasisizm ve "klasik" Klasisizm'den söz eden birçok kuramci, Romantizm'de Klasisizm'in bir degiskeni görmek istemislerdir).

Demek ki birbirine kosut iki olgu söz konusu: Bir yanda, Bati için sanli bir antik geçmisin anisi; öte yanda, Ortaçag Almanya'sinin büyüklügünü animsayan tarihsel bilinç. Romantizm yoluyla kendi geçmisinin bilincine varmanin en dogrudan sonucu, hiç kuskusuz, Alman katedrallerinin tamamlanmasi oldu; bu hareket, Fransa'da kendi mühendislik kuramlarini katedrallerinin yapimina ve restorasyonuna uygulayan Eugene-Emmanuel Violletle-Duc'ün (1814-1879) bilimsel ve teknik çalismalarinda ortaya çikti.

Almanya'da, 1804 yilina dogru, çok viran durumda bulunan Köln katedralinin onarimina baslandi. Daha sonra, Ortaçag taslaklarina dayanarak, katedrali tamamlama planlari yapildi. Söz konusu katedral, bu yillar boyunca, Alman düsünce ve sanatinin simgesi durumuna geldi. Katedrali tamamlamak karari Almanlar'in cosmasina yol açmakla kalmadi, ayni zamanda, bir ulusun bilinçsel güçlenmesine de katkida bulundu. Bu çalismanin çevresinde olusan hareket, burjuva sinifina kendi kurucu rolünü güçlendirmek ve kendini bu tamamlama çalismalarinin ustasi olarak ortaya koymak için gerekli olan itici gücü sagladi.

Bu durum gotik için bir sans yaratti: XVIII. yüzyilin ortalarinda Ingiltere'de Wörlitz'in Gotik Ev'i ve Viyana'nin Franzensburg örneklerinde görüldügü gibi, ortamdan esinlenen bir romantik gotikten, gerçekten "gotik" olan bir gotik dogdu. Aslinda neogotik ile ilk romantizmin gotigi arasinda büyük bir fark vardi. Ingiltere'deki Gothic Revival, gerçekte, Sir Horace Walpole gibi yazarlarin ürünü, siyasal bir içerigi olmayan bir düsünsel girisimdi. Teknolojisi de çok farkliydi: Örnegin Walpole kendi sair barinagi için gotik sanatin uzman isçilerine degil de Robert Adam#65533;in atölyesinde yetismis Londra'li modern ustalara basvurmustu. Bir Ingiliz elestirmen daha 1753 yilinda, gotik modasinin düsünsel yaninin XVIII. yüzyil "Ingiliz" akimlarina gereginden çok denk düstügünü saptamisti; demek ki gerçek bir gotik degildi bu, ama daha çok "chinoiserie" (yararsiz ve asiri karmasiklik) modasina benzeyen bir modaydi.

Tarihselciligin neogotik'i daha çok bu egilimi onaylamiyordu. Hatta kati kopyalariyla, gotikten "daha gotik" görünüyordu; ve Heinrich von Ferstel, imparator Franz Joseph'e karsi girisilen basarisiz suikastin anisina, Viyana Votivkirche'sini (1856-1879) tasarladigi zaman, modellerine ve Fransiz katedrallerine öylesine kesinlikte uydu ki, yöntemli gelenekçiligi, ideal bir gotige ulasmayi amaçladigi için, gerçek gotikte bulunan bakisimsizligi (simetrisizligi) düzeltmeye götürdü kendisini. Bu da hakli olarak, tarihselciligin elestirmecilerinin, Heinrich von Ferstel'in geleneksel kurallara siki sikiya bagli seçmeciligini (eclectisme academique) kinamalarina olanak sagladi.
,
Votivkirshe, Viyana.

Gotik Resim

Fransiz resmindeki devrim daha çok Fransa'da çalismaya gelen bir grup Flaman sanatçinin eseri olmustu. Bu Kuzeyli sanatçilarin dogaci egilimleri Paris, Dijon ve Bourges gibi sanat merkezlerinde gotik sanatin devamiyla kaynasarak uluslararasi gotik sanatin ortaya çikmasini sagladi.

Prag, Valencia, Milano, Hamburg gibi sehirlerde birden olusmaya baslayan bu uluslararasi üslup, düssel bir dünya tasarimiyla gündelik hayattan görünümlerin bir arada ele alinisina dayaniyordu. Bu karisim mekân ve hacmin dikkatli bir çözümlenmesiyle çizgisel bir zarafetin de uzlasmasiydi. Bu ilginç ve hos karsitlik Duc de Berry'nin korumasinda çalisan Limbourg kardesler (Pol, Hennequin, Hermann -15. yüzyil baslari) gibi sanatçilarin eserlerinde görülür. Les Tres Riches Heures du Duc de Berry adini tasiyan baseserin minyatürleri de bu ressamlarin eseriydi. Burgundy dükünün ressamlari, Beaumetz, Melouel, Bellechose (1400-1444)'un eserleri de benzer özellikler tasirlar.

15. yüzyilin ilk yarisinda Flemalleli Usta (Robert Campin). Jan Van Eyck gibi Kuzeyliler ve Masaccio gibi Italyan ressamlari, resim sanatina yepyeni ufuklar açarlarken Fransiz ressamlari Ingiltere-Fransa arasindaki yüzyil savaslari yüzünden geride kalmis, uluslararasi gotik üslubun sinirlarini asamamislardi. Fransiz resim okulu ancak 15. yüzyilin ikinci yarisinda gelisti. Ama yine de Flaman ve Italyan okullariyla karsilastirilabilecek etkinlikte oldugu söylenemezdi.

15. yüzyilin ikinci yarisinda, 14. yüzyil içinde de resim faaliyetlerine sahne olan bir tasra sehri, Avignon, Fransiz resminin önemli merkezlerinden biriydi. Avignon'da önceleri sanati koruyan papalarin yerini simdi de burjuvalar almisti.

Avignon'da yapilan ilk eserler henüz Flaman etkisini tasisa da, resimde Fransiz karakteri kesinlik kazanmaya baslamis ve üslup özelliklerinde bu durum kavranabilir hale gelmisti. Keskin bir hacim ifadesi ile isik kullaniminin plastik ve dramatik yogunlugu, anitsal resim düzenlerinde, insancil ifadelerle dinsel duygularin uzlasimini saglayan görsel araçlar oluyordu.

Gotik Çagda Müzik

9. yüzyilda Hoger'in yazdigi müzik el kitabi Musica EncJiiriadis, ses ve çalgi müzigini üç bölümde ele alir: Önce yalin ezgi, sonra ezginin bir oktav (sekizli) araliginda ikinci bir ses ile çiftlesmesi; sonra da üç, dört ve besli araliklarda bir baska sesin kosut çizgilerle katilmasi. Bu uyumlu sarki söyleme biçimine de organimi adi verilir. Orga deggin bir sözcük oldugundan, insan seslerinin org benzeri bir yapilasma ile çogaltilmasi düsünülmüstür.

Org, 7. yüzyildan sonra Kilise'ye girmis ve insan seslerine eslik ederek müzige derinlik kazandirmistir. Diger anlamiyla organimi, seslerin organize edilmesi, birbirine uygunluguna göre düzenlenmis olmasidir. Organimi yöntemi ile birden fazla ses anlayisi gelismeye baslar. Ilk deneylerde sesler, cantus firmus (temel ses) olarak adlandirilan Gregorius Ezgisi'ne kosuttur. Bu temel ses "tutan" anlamindaki tenere-tenor sözcügüyle adlandirilir.

Ardindan mutlaka bu çizgiye kosut kalmak kurali kalkar ve ikinci ses diger yönde yol alabilir. Örnegin, yalin ezgi inerken, eklenen ses çikici olabilir. Sonra da ikinci ses giderek temel sesin altinda degil, üstünde de yer alabilme özgürlügüne kavusur. Ingiltere ve Fransa'da birbirlerine üçlü aralikla baglanan ikiz sarkilar gelisir. Zamanla içinde hiç Gregorius Ezgisi olmayan ve dindisi metinlerden olusan conductus adli ilk özgür biçimler ortaya çikmaya baslar.

12. yüzyildan 13. yüzyila dogru müzigi ve sanati filizlendiren merkezler, sato, Kilise ve üniversite çevreleridir. Görsel sanatlarda derinlik ve perspektif olayinin gündeme gelmesi, müzikte de benzer deneyleri etkiler. Müzige derinlik kazandiran iki ya da daha çok sayida ezgi çizgisinin orgunum yöntemiyle eszamanli olarak birlesmesi müzik sanatinin perspektif kazanmasina ilk adimlardir. Çalgi ve insan sesinin ayni ezgiyi seslendirdigi heterephony de çokseslilige atilan bir adim olmustur.

Çoksesliligin (polyphony) gelisme süreci ortaçagi izleyen ve Rönesansa varan Gotik dönem içinde üç asamada gerçeklesir: Notre-Dame Dönemi, Eski Sanat Dönemi ve Yeni Sanat Dönemi. Mimaride yüksek kuleli yapilari, özgün üsluplu katedralleri ve genis meydanlariyla anilan Gotik Çag, müzikte de ayni döneme adini verir (1140-1440). Kilise 12. yüzyilda ilk kez çoksesli müzigi kosullu olarak kabul eder. Çok sesle gelen süslemeler, tapinma törenindeki ciddiyeti incitmemelidir. Dinsel müzikte çokseslilik Paris'teki Notre-Dame Katedrali'nde baslar.

Notre-Dame, ayni zamanda tüm Avrupa müzik devriminin ilk kalesidir. 1160-1250 yillari arasinda bu kilisenin çevresine toplanan müzikçiler, iki önemli besteci yetistirir: Leonin (-1163-90) ve onun ögrencisi olan Perotin (-1160-1240). Gotik Çag'da çoksesliligin ilk gelisme gösterdigi bu dönem, Notre-Dame Dönemi olarak adlandirilir.

Notre-Dame Dönemi'ni izleyen Eski Sanat (Ars Anticjua) Dönemi, 12. yüzyilin ortasindan 13. yüzyilin ortasina dek uzanir. Sonraki çagin yenilikçi aydinlari tarafindan bu çaga Eski Sanat adi verilmistir. Bu dönemde ritim ögesi belli bir düzene oturtulur ve ölçülü ritim için yeni bir notalama dizgesi olusur. 13. yüzyilin en önemli vokal müzik biçimi motet, bu dönemde ortaya çikar. Dünyasal müzik besteleyen troubadour'lar da dinsel örnekler verirler. Örnegin: Adam de la Halle (-1250-1290) her iki alanda çokseslilige öncülük edip ilk motet örneklerini sunmustur.

14. yüzyilda artik kilisenin tutuculuguna dayanamayan besteciler geçimlerini saglamak için saraya siginmaya baslarlar. Böylece Fransa'da 14. yüzyilda gelisen müzik, dindisi özellikler tasir. Teknik açidan armonik düzen belli bir tonal merkez olusturmaya; ritmik çesitlenmeler de zenginlesmeye baslar. Motet, artik iyiden iyiye güncel konulari içeren bir biçim olmustur. Siyasal tartismalar ve çesitli törenlerde etkindir. Bu arada yeni biçimler de ortaya çikar: Ballade, rondeau, virelai, caccia, madrigale (16. yüzyilin vokal madrigali ile karistirilmamali), hep üst iki devingen sese karsin yavas adimli bir alt, tenor sesten olusan biçimlerdir.

Yeni Sanat Dönemi'ne özgü bir ritim kalibi dogar: Izoritim. Notalar degisse de ayni ritmik hücrenin yinelenmesidir. Günümüzde minimal yöntem olarak adlandirilan ritmik tekdüzeligin temeli, 14. yüzyilin bu gözde yöntemi olan izoritmik kaliplardir. Guillaume Dufay, Philippe de Vitry ve Guillaume de Machaut, melodik çizgiye aldirmaksizin, parçaya bütünlük kazandirmak amaciyla bu ritmik düzeni kullanirlar. Bu arada kanon, çoksesliligin gelismesinde bir baska teknik araç olarak dogar: Ikinci sesin ilk sesi yankilamasidir. 14. yüzyil Italyan müziginde önemli bir yer tutar.

Yeni Sanat Dönemi'nin en önemli iki bestecisi Philippe de Vitry (1291-1361) ve Guillaume de Machaut (1300-1377) dur. Guillaume de Machaut hem ortaçagin sövalyelik ruhuna uygun hem de 15. yüzyilin Rönesans yeniliklerine açilan besteler yapmistir. Dinsel yapitlarinin basinda Notre-Dame Misscisi gelir. Dindisi pek çok moteti, yüzün üstünde Fransizca sarkisi vardir.

Machaut'nün müzigi tipki Giotto (1266-1337)'nun resimleri gibi dinsel simgecilikten insancil sicakliga uzanan bir adimdir. Philippe de Vitry Paris'te Sorbonne'da çalismis, birkaç Fransiz kralina danismanlik yapmis, bir asker gibi savasmis, bir diplomat olarak Avrupa saraylarinda gezmis ve Yeni Sanat Dönemi ile özlesmis bir bestecidir. Fauvel, Philippe de Vitry'nin müzikledigi bir gülmecedir. Kral 4. ve 5. Philippe'in yasamlarini ve Avignon'daki yüce Papa sarayinin çöküsünü alaya alir.

Paris'te 1310-1316 arasinda yazilan Fauvel'in yazarlari, saray görevlileridir. Harflerin her biri toplumun bir baska kötü aliskanligini simgelemektedir: Dalkavukluk, nekeslik, döneklik, kötülük asilamak, korkaklik ve seytanlik gibi sözcüklerin bas harflerinin bitisip ürettigi isim, kargasalar içindeki toplumun simgesel kahramani olarak yüceltilir, sözde saygi duyulan bir yaratik haline getirilir.

Yeni Sanat Dönemi, bagnazliktan Rönesansin yasam coskusuna dogru bir geçistir. Bu dönemde pek çok yapit, dogaya iliskin (pastoral), önceki dönemlere göre daha hafif karakterde ve siire dayali özdedir. Caccia (kovalama, avlanma) tipki kanon gibi üst seslerin birbirini yansitmasidir. Genelde üçüncü bir ses, bu kovalamada yer almaksizin kendi bölümünü yavasça sürdürür. Dinsel parçalardaki en alt sesin önemi, dindisi parçalarda en üst sese geçmistir. Floransa'da Francesco Landini (1325-1397), basta org olmak üzere birkaç çalgidaki ustaligi, güzel sarki söylemesi ve siirleriyle bu zamanin en bilge sanatçisi olarak degerlenmistir. Sayilari yüzü asan ballade biçiminde 2 ve 3 sesli çalismalarinda dans adimlarinin coskusunu ve neseli ezgilerini duyurur.

Ingiltere'de Ars Nova#65533;nin en önemli bestecisi John Dunstable (1390-1453)'dir. Ortaçag degerleriyle Rönesans sanatini birlestiren köprü bestecilerden biridir. Fransiz ve Italyan müzigi ile kaynasmis, zamana göre karmasik bir teknikte lirik ezgiler kullanmistir.

alıntıdır: burdan
çok çalışmak zamanı

Çevrimdışı yoldaş

  • Yönetim K.Ü
  • Üstad
  • *
  • İleti: 14.457
  • Karizma Puanı: 4092
  • görsel tasarım uzmanı
Ynt: Gotik Sanatin Kökleri(Gotik Çag)
« Yanıtla #1 : 22 Mart 2011, 18:51:58 »
teşekkürler esracığım bilgilendirme ve paylaşım için...

Çevrimdışı asumanvedat

  • asuman
  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 5.334
  • Karizma Puanı: 1069
Ynt: Gotik Sanatin Kökleri(Gotik Çag)
« Yanıtla #2 : 22 Mart 2011, 20:33:08 »
teşekkürler esra hocam..

Çevrimdışı dbhi

  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 7.078
  • Karizma Puanı: 2256
  • Dünyaya karşı nazik olun...
    • http://alanay-alanaysblog.blogspot.com/
Ynt: Gotik Sanatin Kökleri(Gotik Çag)
« Yanıtla #3 : 23 Mart 2011, 08:36:31 »
teşekkürler paylaşım için esra hocam...+1
İyi ki gökyüzünde yıldızlar,Çiçekler şükür ki yeryüzünde...Yoksa kimbilir ne zahmetle toplayabilirdik onları renk renk...Kimbilir nasıl getirilirdi gökyüzünden , sevdiklerimize götürülecek çiçekler!