GEOMETRİK SOYUTLAMACILAR
Türk resim sanatında figürü, geometrik bir özetleme ile soyutlayan geometrik soyutlamacılarımız, ilk soyut yapıtımızı verenler olmamışlardır. Örneğin Ferruh Başağa 1947’deki “Aşk” adlı yapıtında, modle’yi resminde bırakmasına karşın, figürü resminin ana konusu olarak muhafaza ediyordu. Hamit Görele de büyük, düz yüzeyler haline getirdiği sembolik nesne biçimlerini tuval yüzeyine dağıtarak bir çeşit düzenleme yapıyordu. Yazdığı yazılarda da rengin önemine işaret etmekle birlikte, resimlerinde geometrik olarak soyutlanmış biçim renkten ağır basıyordu. Onun çalışmalarında nesne renkleri dikkate alınmıyor, yalnız salt renklerle kesin sınırlı geometrik biçimlerin içi dolduruluyordu. Ayrıca, tuval yüzeyinde görülen biçimler çalışma sırasında belirmiş değil, daha çok araştırılmadan benimsenmiş biçimler olarak ele alınıyordu. Bu nedenledir ki, Görele’nin soyutlama resimleri, salt soyut biçimleri değil, sembolik kimi nesne biçimlerini içerdiğinden bu bölümde sınıflanması uygun görülmüştür.1 Görele’nin soyutlama görüşünü açık olarak yansıtan Devlet Sergilerinde yer almış çalışmaları bulunmaktadır. Görünüm adlı yapıtında (Resim 290) sıcak-soğuk renk karşılaştırmalarını kullanarak figüratif içerikli bir kompozisyon oluşturmuştur. Bu resimde onun geometrik temele ağırlık verdiğini ifade etmektedir bize.
Figüre bağımlı soyutlama eğilimi ile bize modleden ilk geçenler arasında Salih Urallı da yer alır.2 1945’lerde yaptığı çizgisel kesişmelere dayanan bir kübizma oluşturmuştur. Çalışmaları kesin konturlu, hesaplı bir düzey ve çizgiler kompozisyonundan oluşmaktadır. Yapılan parçalanmış figür çizgilerinin uyumlu arabeskler haline getirilmesi ile yetinen bir soyutlamadır.3 Resimlerinde ışık gölge oyunu çok görülmektedir. Onun resimlerini inceledikten sonra şunu rahatlıkla söyleyebiliriz; resimlerini akli bir düzenleme anlayışı ile oluşturmuştur.
Refik Epikman’ın soyutlamasında, eski figüratif, geometrik inşalı resminden birçok eleman vardır. 1960 öncesi resimlerinde ışık ve gölgeyi kullanarak inşai resimler oluşturmuştur. Fakat 1963 sonrasındaki resimlerinde büyük bir gelişim göstererek üç boyutlu, geometrik-soyut motif arkasında, bir kent ve nesne dünyasını bulmaktayız. Görünüm-Peyzaj adlı resmi (Resim 290) soyut motiflerden oluşturulmaktadır, kullandığı renk klavyesi geçmiş figüratif dönemin peyzaj ve kompozisyonlarını yansıtmakta, renkçi duygululuğunun egemen olduğu ilginç bir çalışmadır. Genel olarak Ekipman’ın geometrik kuruluşlu resimlerinde, lirik olarak tanımlayabileceğimiz bir sevimlilik, bir içtenlik görülmektedir.
1-Sezer Tansuğ-Türk Resimlerinde yeni dönem/Remzi kitapevi. 3. basım 1986
2-3-Nurullah Berk-Adnan Turani/Başlangıcından Bugüne Türk Resim Sanatı. 1980
LİRİK SOYUTLAMACILAR
Resimsel lirizm, sanatçının iç dünyasındaki fırtınaların bir dışa vuruşudur. İfadenin malzemesi de boya ve fırçalardır. Lirizmin önemi şudur; sanatçı çerçevesindeki görüntüleri değil, kendi iç dünyasındaki konseri vermektedir. Bu konser bir iç savaştır. Bu savaşın görüntülerinin nasıl başladığı ve nasıl bittiği sanatçının kendisi tarafından bile bilinmemektedir. Fakat çalışma bittiğinde sanatçının bile şaşırdığı, daha önce aklına bile gelmeyen bir motif çıkmaktadır karşısına. Lirik soyutlamada doğasal bir motiften hareket edildiğini gözlemlemekteyiz. Bu çocuk, bir kadın, bir doğa görüntüsü, renkli nesneler yada hareketli bir figür biçiminin etkisi, sanatçı için bir çıkış noktası olabilmektedir. Resim 293.te Zeki Faik İzer’in bir çalışmasını görmekteyiz. Resm’e uzun süre baktığımızda birçok görüntü çıkarabilmekteyiz. Renk olarak mavinin ağırlıklı olduğu çalışmaya açık (beyaz) ve koyu (siyah) renkler orantılı bir şekilde serpiştirilmiştir. Kullanılan sarı ve kırmızı renkleri tatlı bir hava verdiği gibi kanımca gözü karıştırmaktadır.
Lirik soyutlamada konuya dayanan görüntüden çok, yazısal notlar ön plana çıkmaktadır.4 Bu özelliği çalışmalarında yansıtan sanatçılarımızdan biriside Ercüment Kalmık’tır Yelkenler adlı çalışmasında (Resim 294) manzara resmine yakınlığı (düz renkli tekeler ve çizgiler kullanarak) ve doğa sevgisini bağımsız tatlı bir anlatım yoluyla soyutlamıştır. Renk paletini sıcak, kendine özgü bir tavırla seçerek oluşturmuştur. Renk paletinde turuncu, krom sarıları, pembe, vişne çürüğü, deniz ve prusya mavileri, tatlı yeşiller, sıcak kahverengiler en çok bulunan renklerdir. Soyutlama resimlerindeki renkler yalın ve bağımsız olarak kullanılmıştır.
Abidin Elderoğlu eski yazımızı anımsatan bir figüratiflikten hareket ederek, kıvrak hatların figüratif kompozisyon şekline dökmüştür. Resim 295 sanatçının tarzını çok açık bir şekilde yansıtmaktadır.
Lirik soyutlama alanında Abidin Dinonunda bazı araştırmaları yer almaktadır. Siyah-mavi, kırmızı-mavi sıralamalarının adacıklar haline getirdiği “Siyah deniz” bunu en güzel örneklerinden birisidir. Sanatçının son resimlerinde bazı figüratif motifleri anlamsız hale getirerek soyut bir doku vermiştir.
4-Nurullah Berk-Adnan Turani/Başlangıcından Bugüne Türk Resim Sanatı. 1980
Çalışmalarını yurt dışında yapmakta olan Fahrünnisa Zeid, 1948’de Paris’te yerleşince soyutlamaya yöneliyor ve yapıtlarını 1964’de Ankara’da Hitit müzesinde düzenlediği geniş kapsamlı sergisinde, heyecanlı lirik soyutlama örnekleri verdiği görülmüştü.5 sanatçı yumuşak ve sert görüntü etkileri veren bir boya durumunu belirtiyordu. Bu özelliği de olan dikkate değer bir yenilik yansıtıyordu.
Arif Kaptan ilk lirik soyutlamacılarımızdandır. Soyutlamacılığına yon veren en önemli faktör doğa sevgisidir. Birçok soyutlama resminde İstanbul’un renkli, çiçekli avlularına açılan pencerelerin çerçeveleri içinde yer alan görüntülere rastlanmaktadır. Resim 297’de Arif Kaptan’ın soyut bir kompozisyonunu görüyoruz. Etkileyici bir düz zemin ürerine.
Soyutlamaya ilk yönelenlerden biriside Hasan Kavruk’tur Lhote’den öğrenim görmesine karşılık, Konstrüktif bir kübizmin katılığına kapılmamıştır. Sanatçı fırça ve spatul kullanarak, strüktüal görüntülü boyaların rastlantısal esprisini yakalayarak bir doğa soyutlamasına gitmiştir. Resimlerde, konudan çok, boyasal güzellik ve dokusal espri birinci derecede önem kazanır.
Mustafa Esirkuş geometriye başvurmadan soyutlama girişmiş bir sanatçımızdır. 1965’lerden sonra, içinde yer yer kimi figürlerin ima edildiği boyal dokulu soyutlamalar yapmıştır. Tuvallerinde daha çok siyah-beyaz değerler kullanmıştır.
Özdemir Altan 1966 ile 1975 arası soyutlamaya yönelik çalışmalar yapmıştır. 1975’ten sonra ise figüre dayalı, pop etkilerinin görüldüğü lirik soyutlama içinde resimsel heyecanı görülmektedir. Dokumalarında da aynı anlayışı görmekteyiz. Resimsel halı düzeni farklılığının en belirgin örneklerini Özdemir Altan’ın işlerinde görebiliriz.6 Sanatçı, kompresör (tabanca ile boya atan alet) kullanarak çalışmalar yapmıştır. Fırça sürüşleri hızlı ve dinamik, zıt etkili renkler genellikle siyah-beyaz değerli olup derin hacimler oluşturmuştur.
Turan Erol 1962-65 arası soyutlama manzaralar yapmıştır. Soyutlamalarındaki konularında Ankara gecekonduları ile Bodrum manzaralarını kullanmış, gittikçe figüratif manzara anlatımına yönelmiştir.
5-Nurullah Berk-Adnan Turani/Başlangıcından Bugüne Türk Resim Sanatı. 1980
6-Sezer Tansuğ-Çağdaş Türk Sanatı-Remzi kitapevi. (3.basım) 1986
Devrim Erbil 1962’lerden sonra lirik soyutlamada kendi tarzını aramıştır. Bizlere kahverengi zemin üzerine bir çırpıda yapılmış, kalın boyaların tuşların kullandığı, aktif yazısal soyutlama örneklerini sunmuştur. Devlet Sergisinde daha sonraları grafik etkisi veren yazısal tuşlarla, kuşbakışı İstanbul planını soyutladığını görüyoruz. Bu çalışmalarından zamanla derinlik etkisinden uzaklaşmış ve halı gibi düz bir zemin resmine ulaşmıştır. Görünümde, düz bir yüzeye indirgenmiştir resimlerini ve lirik-soyutlamayı terk ettiği görülmektedir.
Ömer Uluç’un resimlerinde figüre dayalı soyutlamalar görmekteyiz. Uluç’un hızlı olmasına karşın oldukça rahat sürülmüş enli fırça darbelerinden oluşturduğu resimleri renkçi davranışları içermektedir.
Bir başka lirik soyutlamacı ressamımızda Mustafa Ayaz’dır. O, tam bir doğa soyutlamacısıdır. Doğadan çalıştığı lekesel notlarını, çalışma sırasında soyut düz yüzeye yansıtmakta ve işin sonunda renkli bir duyarlıkla düzenlemektedir. Son dönemlerde sanatçı, akılcı bir kompozisyon anlayışı oluşturarak, tuvallerini ikiye, üçe, dörde bölerek bunları çizgisel etki egemenliğinde kompoze etmektedir.
Zafer Gençaydın, renkçi bir tutum gösteren lirik soyutlamacımızdır. Resimlerinde doğasal öğeler, dışavurumcu bir görüntü sergiler.
Lirik soyutlama anlayışında çalışmalar yapanlar arasına, Burhan Uygur’un sokulması yanlış olmaz. Ancak onun resimlerindeki figürlerin anlatımı, oldukça soyutlanmış bir dışavurumculuğu da yansıtmaktadır. Aynı anlayışı, Süleyman Velioğlu, Tamer ve Tangül Akakıncı ile Güngör Taner’de de görmek olanaklıdır.
Lirik soyutlama eğiliminde çalışan ressamlarımız, geometrik non-figüratif resimlerde bilincine varılan, modlesiz fakat hacimli biçimlemeyi yapıtlarında sürdürmektedirler. Bu biçimlemede görülen hacim etkisi optik görüntülü mekan resimlemesindekine benzememektedir. Bu hacim, yeni oylum etkisi boyasal anlatımdaki renk tonlarının farklılığı ile zıtlıklarına dayanmaktadır. 7
(7)-Nurullah Berk-Adnan Turani/Başlangıcından Bugüne Türk Resim Sanatı. 1980
GEOMETİK NON-FİGÜRATİFLER
Bizde geometrik non-figüratifin içine getirildiği zemin, Batıdakinden farklı olduğu gibi; gösterdiği gelişimde, alınıp getirildiği yerden farklıdır. Batıda, Picasso-Braque kübizminin yolundan soyuta varmıştır, dolaylı olarak nesnel görüntü öğeleri, bu akımla ilgili yapıtlarda biçim yönünden parçalanmalarına rağmen tanınırlıklarını yitirmemişlerdir. Daha doğrusu, kübizmde nesne, biçim olarak zorlanıp parçalanmasına rağmen, resimde, görüntüye dayanan konu terk edilmemiştir. Bu nedenle, kübizmi yaratanlar arasında, geometrik non-figüratif tek bir yapıt verene bile rastlanmamıştır. Batıdaki salt soyut anlatıma, nesnenin renk yolu ile parçalanarak varıldığına daha önce değinmişti. Ayrıca bizde, bu yoldaki bir oluşumun olmadığı da belirtilmişti. İlginç olan, Ankara ve İstanbul’da bu anlayışın bir moda etkisi içinde, 1953’lerde aniden Batıdaki yaygınlığına paralel olarak benimsenip ithal edildiğidir. Örneklerin çözümlenmesi, bu yargıyı doğrulamaktadır. Bu nedenle rengin, non-figüratif anlayışın oluşumunda yarattığı ilginç olaylar yaşanmadan, aniden soyut çalışmalar yaptık. Hem de yazısal lirik bir figüratifle değil, Batıda çok sonra oluşan geometrik non-figüratifle.
Bu resimsel bir olaydır. Bu bakımdan burada açık olarak belirtilmesinde yarar görülmüştür.ancak bu ters tutum ve gidişi belirtirken, bizde yapılan ücretli, kararlı davranışı övmek bile gerekir. Çünkü bu sanatsal olayların içeriğinin eninde sonunda anlaşılmasının gerektiğini kabullenme bile,bizim gibi Batıyı önce anlamaya önem vermiş bir ülke için elbette olumlu olarak değerlendirilmelidir. 8
Non-figüratif çalışmaları yapanların başında Cemal Bingöl gelir. Sanatçı non-figüratif çalışmalarına kolajla başlamıştır. Kolajdan soyut resim öğeleri olarak yararlanmıştır. Türk resmi için bu değişik bir yorumdu ve oldukça ilgi görmüştür. Daha sonraları kolajdan vazgeçmiş, resimlerinde, statik, geometrik bir motif oluşturan yüzey parçalarını, çekingen bir renk tavrıyla resmetmiştir. Hacim kavramına yer vermeyen sanatçımız, matematiksel, disiplinli, neredeyse duygusuz diyebileceğimiz bir ifadeyle, çalışmalarını, şiirimsi, geometrik, sade ve kesin sınırlı, bir motifle sonuçlandırmıştır.
Türk resmine non-figüratif bir tavır göstermesine karşılık, önceden belirlenmiş, katı, duruk bir soyut yazıyı motif olarak alan sanatçı Şemsi Arel’dir. Yazı motifleri içgüdüsel olarak belirlenmiş değildir, önceden belirlediği yazı motifini genellikle saman sarısı ve gri zeminler üzerine resmetmiştir.kompozisyonları dengeli ve akılcıdır.
Eski yazımızın non-figüratif soyut çalışmanın ilk oluşumu Sabri Berkel’de görülmektedir. Bu husustaki ilk çaba, aslında daha 1957 lerde Sabri Berkel’de görülmektedir. Berkel’in 1958 Brüksel Dünya Fuarı’ndaki Türk Pavyonunda sergilenen bir resmi, bu yazısal kompozisyonun ilk örneğidir. Ancak çizgisel bir arabesk haline getirilmiş bu yazı-resimde, el yazısının dinamik, hamleli heyecanına yer verilmemiştir. Burada benimsenen, inşai, ritmik bir çizgi dokusunun girift, mühür gibi katı bir motifidir. Yani önceden saptanmış çizgisel bir motifin resmedilmesi benimsenmiştir. Daha doğrusu buluş, resimden öncedir. Ancak, eski yazımızdan esinlenmiş olmakla birlikte bu, yazının soyutlanmış kişisel bu motifidir. Bu çizgisel öğeli kompozisyonel saptama, aslında sanatçının “Simitçi” sinde, “Mimar Sinan” portresinde aynen yer almıştır. Ancak Berkel, bu çizgisel doku resminden lekesel bir yüzeyler resmine gitmiştir. Onun son aşaması olarak gözlemlenen lekesel damla formları, boyasal işlem olarak gene önceden saptanmış kompozisyonel notların resmedilmesine dayanmaktadır. Bu nedenle, Berkel’in,önceden saptanmış notlarını akılcı olarak düzenleyen bir ressam diye değerlendirilmesi doğru olacaktır. Ayrıca onun bu tutumu, yalnız soyutlamaları ile soyut çalışmalarında değil, eski figürlü resimlerinde de görülmektedir. Berkel’in bir diğer özelliği de, çalışmalarında rengin değil, siyah beyaz değerlerin egemen oluşudur. O, içgüdüsel, ateşli, rastlamsal hiçbir nota, resminde yer vermemiştir.9
Cemil Eren hiçbir akademik eğitim almadan önemli soyut çalışmalar yapan bir sanatçıdır. İşe kolajla başlamıştır, lekesel dikdörtgenlerin hareketli, yatay-dikey düzenlemelerine önem vermiştir. Sonraki dönemlerde dikdörtgen lekeler yok olmuştur. Böylece Eren’in soyut resmide yok olmuştur. Eren 1960’larda figürlü resme yönelmiştir.
Başarılı Anadolu manzaraları resmetmiş sanatçımız İsmail Altınok geometrik Non-figüratif alana geçiş yapan bir sanatçımızdır. Yaptığı çalışmalar yüzey parçalamalarına dayanan,katı kuramcı, disiplinli bir anlayış yansıtmaktadır. Geometrik non–figüratif alanda çalışmalar yapan genç kuşak sanatçımız Halil Akdeniz de yer almaktadır. Üslubu ;geometrik,kesin,düz renkli yüzey çizgilerini giderek yatay ve dikey yönlerde düzenlemeye götürmüştür. Renk geçişleri duygusal değildir, hacimsel atmosfer derinliklerinden kaçınmıştır.
“D grubu“ ressamlarından Elif Naci’de 1960’dan sonra geometrik bir soyutlamayı ifade eden çalışmalar yapmıştır. Bu çalışmalarında renkçi bir yaklaşımdan çok siyah-beyaz değerlerden oluşmuş soyut bir yüzey parçalanmasına yönelmiştir.
Bekir Sami Çimen akrilik boya kullanımı ile dikkati çekmektedir. Sert bir geometrizme rağmen resimlerinde ritmik, çizgisel sıralama,turuncu, çimen yeşili,limon sarısı renkler içerisinde şiirsel bir etki yaratmaktadır.
(
-(9)-Nurullah Berk-Adnan Turani/Başlangıcından Bugüne Türk Resim Sanatı. 1980
LİRİK NON-FİGÜRATİFLER
Daha 1945’lerde, bizim Paris’e yerleşmiş ressamlarımızdan Nejat Devrim ve Selim Turan, soyut resme yönelmişlerdi. Fahrünnisa Zeit ise, 1948’de ilk soyut resmini yapıyordu. Bu ressamlarımızdan ilk ikisinin Paris’te Muee d Art Modernc’de yer aldıkları bilinmektedir. Nejat Devrim’in Knaraus Lexikon’da yer alan açıklaması ilgi çekicidir. Nejat parçalama işlemine, ilk girişimden hiç bir şey kalmayıncaya değin devam edilmesi görüşündedir. Hatta bu parçalama işlemine “çılgınlığa varıncaya değin” devam edilmesini gerekli görmektedir ve resimlerinde de bu görüşün uygulandığı saptanabilmektedir. Tuval yüzeyinde bir çeşit savaşçı durumunda görünen o, boyasal öğelerin, durulup motifsel bir görüntü almasına değin çalışmasını sürdürmektedir. Kısacası onun lirik anlatımı, bir çeşit didinmeye, tahribe, parçalanmaya dayanmaktadır. Eğer bu çalışmalarının daha 1945’lerde başladığı dikkate alınırsa, onun ve Selim Turan’ın, bizdeki ilk lirik non-figüratifler oldukları ortaya çıkar. Nejat’ın çalışmalarında bir ön fikrin, akılcı, taslakçı bir anlayışın ya da bir dış etkinin önemi olmayacağı, daha doğrusu yer alamayacağı açıktır. Nejat, bu görünüşün paralelinde gravürler de yapmıştır.10
Selim Turan’ın çalışmaları ülkemizde çok az görülmüştür. Lirik çalışma keyfi bir güzellik gibi görünse de her fırça vuruşundaki strüktürel etki ağırlığının kompozisyonda yerini bulması söz konusu Olduğundan, sonuç itibariyle sanatçı yer yer üzücü tereddüt içinde kalabilmektedir. Turan’ın resimlerinde bu üzücü durum yansımaktadır.Fakat Turan son dönemlerde bu yorucu anlayıştan,arayışa dayanamayan bir figür resmine yönelmiştir.
Abidin Elderoğlu’nun çalışmaları, Sabri Berkel ve Şemsi Arel’de gördüğümüz gibi, resmetmeye dayanan yazısal bir soyutlama ile başlamıştır. ”Soyut kompozisyonlarında eski kaligrafik unsurları andıran biçimler, kıvrak bir hareket ritmiyle özgün motiflere dönüşürler”11 1965’lerden sonra resimlerinde aydınlık bir renkçiler gözlemlenir.
Bedri Rahmi Eyüboğlu’nunda lirik soyut çalışmaları bulunmaktadır. 1960’lardan sonra soyut çalışmalar yapmış bu çalışmaları ölümüne dek sürdürmüştür. Resimlerinde boyasal bir doku zevki görülmekte ve bu soyutlamalarının arkasında kimi folklorik motif ve yazılar yer almıştır. Bu sebepten dolayı çalışmalarında tam bir non-figüratif özellik yoktur, Dememiz yanlış olmaz. Kendini sürekli değiştirip geliştiren yeniliğe karşı ilgili, meraklı, renkli kişiliğinin resimlerine aynen yansımıştır.
10- Nurullah Berk-Adnan Turani/Başlangıcından Bugüne Türk Resim Sanatı. 1980
11- Sezer Tansuğ-Çağdaş Türk Sanatı-Remzi kitapevi. (3.basım) 1986
Eren Eyüboğlu lirik anlamda non-figüratife eşinden (B.Rahmi Eyüboğlu) daha önce başlamıştır. Çalışmalarında yer yer yazısal etkiler görülmektedir.
Türk resim tarihinde ilk soyutlama ve soyut çalışmaları yapanlar arasında Ferruh Başağa yer almaktadır. Lirik non-figüratif anlayışını son çalışmalarında açıkça ifade etmektedir. O zengin bir boya dokusu oluşturmak istediğinden dolayı motifsel kompozisyona önem vermemiştir. Başağa soyutlamaya 1947’lerde yönelmiştir diyebiliriz. Çünkü o zamanlar yapmış olduğu “Aşk“ adlı resminde figüre soyutlama çabalarını göstermekteyiz. Başağa’nın lirik yöndeki soyut resimlerinde renkçi bir tutumu fazla benimsemediğini görmekteyiz.
Nuri İyem’de bir ara Ferruh Başağa’dan etkilenmiş, daha çok non-figüratf dış görüntüye ulaştırılmış bir manzara ve nesne soyutlaması sınırları içinde kalmıştır.
Lirik soyut anlatım, yazısal özellikler taşıyan boyasal bir savaştır. Fransızların motifsel lekeciliği ile Amerikalıların motifsiz, rastlamsal lekeciliği de gene bu anlayış içinde sınıflanır. Bizde lirik non-figüratif resim yapanlarda bu iki değerlendirme de görülür. Daha önce denildiği gibi bizde 1953’lerde Ankara ve İstanbul‘da yapılan non-figüratif çalışmalar, geometrik bir kuruluşu yansıtmakta idi ve soyuta da böyle girilmişti. Ülkemizin dışında bu anlayışa yani non-figüratife giren ressamımız ise, Batıdaki gelişime uygun olarak lirik bir soyutlamadan ulaşmışlardı. Bu oluşum yolu, doğal,zorlamasız ve rengin nesneleri parçalayan yazısal notları ile bunların bağlantılarının yarattığı resimsel dokuya dayanmaktadır. Bu nedenle burada soyutlamadan soyuta geçiş, doğal bir oluşum olmaktadır. Willy Baumeister’in 1955’lerde Stuttgart Akademisinde “Sakın kendinizi zorlamayın Bırakınız organik olarak gelişsin.yoksa kendinize olan inancınızı yitirirsiniz ve devamlı olarak dışarıdan etkilenerek kendinizi bulmanızı zorlaştırırsınız. ”Sözü, aslında modaya dayanan ve durumumuz dolayısıyle bizde sık görülen etkilenmeleri de geçersizleştiriyordu. Baumeister’in organik gelişime önem vermesi, bu nedenle sanırım sağlam bir gerekçeyle de sahipti. Bir sanatçının çalışmasındaki organik gelişimin önemini kavradıkça bu öneriyi öğrenime sık sık yinelemişimdir. Burada, bu satırların yazarı olarak çekinip gerçekçi olmama durumunda kalmamak için, kendi kişisel çabalamada kısaca değinmeyi gerekli görüyorum. Turan Erol bir yazısında: “Kuşkusuz gerçek soyut resmin en taze ve güçlü örneklerini Ankarada Adnan Turani, İstanbul’da Adnan Çoker vermekteydiler. İkiside yurt dışında geçen uzunca süreli öğrenimlerini 1960 yılına doğru tamamlayarak dönmüşlerdi. Bu ressamlar, önceden bilinen hiçbir nesnesel motiften hareket etmeden tuval üzerinde boya ile çetin bir hesaplaşmanın sonunda biçimi elde ediyorlardı” diye kendi gözlemini saptıyordu.12
12-Nurullah Berk-Adnan Turani/Başlangıcından Bugüne Çağdaş Türk Resim Sanatı. 1980
Adnan Çoker Paris’te ve yurda döndükten sonra büyük yazısal tuşların dokusu gösteren çalışmalar yapmaya başlamıştı. Bu çalışmalarında renkçi bir tavır görülmemektedir. Daha çok beyazın hakim olduğu yazısal notlardır. 1970’lerden sonra geometrik biçimler içine yazısal notlar koyarak; tuval yüzeyini akılda kalacak bir motife ulaştırmıştır.
Fethi Arda’nın tarzı ise; yazısal fırça notlarından oluşan bir resim anlayışıdır. Bu tarz on yıl kadar sürmüştür. Kompozisyonlarında akılcı bir düzeni amaçlamamış tarihi fırça serbestliğinin oluşturduğu yazısal bir dili benimsemiştir.
Lirik non-figüratif anlatım sonunda ortaya çıkan boyasal-yazısal notlar arasında bağlantılar kurulmaya başlayınca, bunların sanatçıya esinlettiği motifler olmaktadır. Bu boyasal oyun, bir çok lirik çalışan sanatçının yapıtını ilginç motiflere götürmüştür.13
Lirik anlatımı motife ulaştıranlar arasında Hasan Kaptan’da yer alır. Resimlerini akılcı bir soğukkanlılığı yansıması olarak tanımlayabiliriz. Geometrik motiflerini daha Çok pastel renkler ve pek gösterişli olmayan tuş anlatımı içinde biçimlendirir.
Mubin Orhan, soyut lekeciği benimseyenler arasında yer alır. Sulandırılmış yağlı boya ile soyut lekeler oluşturulmuş bir lirik-soyutlamacıdır. Lirik soyut anlatımı benimseyenler arasında Erdal Alantar, Fethi Kayaalp, Zahit Büyükişleyen ve Altan Gürman’ın resimlerinde girmektedir.
13-Nurullah Berk-Adnan Turani/Başlangıcından Bugüne Çağdaş Türk Resim Sanatı. 1980
ÇAĞDAŞ DİĞER YORUMLAMALAR
Çağdaş yorumlamalar içerisinde soyut ve lirik non-figüratif anlayış dışında gene Batıdan ithal ettiğimiz kimi pop-art anlayışı da içeren çalışmalar bulunmaktadır.
1975’lerden bu yana İstanbul ve Ankara’da açılan bazı sergilerde non-figüratif çalışmalardan sonra bilincine varılan somut (concret) öğeli bu anlayış cüretli bir tutum sergiler. Batıda Pop-art non-figüratif deneyimlerden sonra değerlendirilebilmiştir. Bizde bu değerlendirmeyi gösteren çalışmaları verenler arasında Osman Dinç’i görebiliriz. Öğrenimini Paris’te tamamlamış ve yaşamını hala orada sürdürmektedir. Yaptığı çalışmalar non-figüratif rastlantı lekeciliğinin kompozisyonsuz motifsiz ve uyumun dikkate alınmadığı çalışmalardır. Bu ifade her tür disiplini reddeden ve kompozisyon akılcılığını benimsemeyen bir görüşün ürünüdür diyebiliriz.
Hüseyin Bilgin ve Şükrü Aysan’da pop-art özellikli son çalışmalarında yansıtanlar arasında sayabiliriz.
Amerika’da çalışmalarını sürdüren Erol Akyavaş ve Burhan Doğançay’da bu konuda çalışmalar yapmışlardır. Akyavaş’ın resimlerinde dokusal boyalı büyük lekelerden oluşan geometrik sağlamlılık görülmektedir. Doğançay’ın resimleri hakkında da şunu söyleyebiliriz; renkli kağıt yırtmalarına dayanan bir kolaj resmini benimsemiştir. Soyut bir non-figüratif anlayış ifade etmektedir.
Buraya değin yapılan açıklamaların ışığında şu husus ortaya çıkmaktadır.
Ülkemizde başlayan non-figüratife geometrik bir soyutlama ile girişimde bulunulmuş ve sonra lirik renkçi bir non-figüratife varılmıştır. Böylece Türk resim sanatında hacimci figüre bağımlı plastisite terkedilmiş ve modleye bağlı olmayan bir boya anlatımı sanatsal değer olarak benimsenmiş görünmektedir. Bunun yanında soyut resim mantığı yoluyla doğa biçimlerinin resimsel biçim haline getirilmesinde sanatçı yorumunun ne olduğu da açık olarak anlaşılmıştır.14
14-Nurullah Berk-Adnan Turani/Başlangıcından Bugüne Çağdaş Türk Resim Sanatı. 1980