Gönderen Konu: EKSPRESYONİST SANAT ANLAYIŞI  (Okunma sayısı 7178 defa)

0 Üye ve 3 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı yoldaş

  • Yönetim K.Ü
  • Üstad
  • *
  • İleti: 14.457
  • Karizma Puanı: 4092
  • görsel tasarım uzmanı
EKSPRESYONİST SANAT ANLAYIŞI
« : 11 Nisan 2011, 20:00:51 »





























EKSPRESYONİST SANAT ANLAYIŞI

İlkay AKNAM

 

Ekspresyonizm, (Dışavurumculuk) aşırı öznellikle şiddetli duygulara yer veren ve herhangi bir yerde anlatım olanaklarının sınırlarını zorlayan sanat akımıdır. 1900-1935 yılları arasında gelişen akım doğayı ve toplumu nesnel bir bakış açısıyla betimlemeye karşı çıkarak, öznel ya da içsel gerçeğin yansıtılmasını savunmuştur. Özellikle Almanya'da sanat dallarının hepsinde etkili olan akım hem sanatta, hem de toplumda kabul edilmiş biçim ve geleneklere bir başkaldırı niteliği taşımaktadır. Ekspresyonistler ordu, okul, ataerkil aile ve imparatorluk gibi kurumların yerleşik otoritesine karşı çıkarak, toplum dışına itilmiş yoksulların, ezilmişlerin, akıl hastalarının, sokak kadınlarının ve eziyet edilen gençlerin yanında yer almışlardır. Akım, özellikle yaratıcı, yetenekli sanatçılara yeni bir düzenin ve yeni bir insanın yaratılmasında öncülük yapma gibi ince bir görev

yüklemiştir. Eski dönemlere ait sanat ürünlerinde, nahif ve ilkel sanatta ve çocuk resimlerinde ilk belirtileri görülen, dışavurumculuk; en yetkin ve güçlü anlatıma görsel sanatlarda kavuşmuştur. Çizgi ve renk doğadan bağımsız kılınarak duygusal tepkileri yansıtmak amacıyla olabildiğince özgür bir biçimde kullanılmıştır. Kalın boya hamuru, yoğun renk, karşıt değerler ve biçimleri bozma (deformasyon) dışavurumculuğun en tipik özellikleridir.

Temelleri sarsılan Almanya'nın sanayileşmesinin sonuçları, kuşaklar arası kopukluk ekspresyonist ayaklanmanın alt zeminini oluşturmaktadır. Bireyin düş gücünü bağlayan zincirleri kopartmak için onun tüm yaratıcı güçlerini onarmak gereklidir düşüncesi ile, ruhsuz gerçekliğe karşı çıkan Alman gençliği aklın köleleşmesini reddetmiş, makine çağına ve yürürlükteki ahlak değerlerine saldırmıştır. Toplumda bir yeniden doğuşa ulaşmak umuduyla sanatın tüm güçleri ve araçları birleştirilerek sanatta somut gerçeğin yıkılmasıyla başarılan ve yeniden insanlaştırılan gerçeğin yaratılmasını sağlayan, sanatlardaki yeni canlanma toplum için bir ahlak devrimi anlamına gelmekteydi. Temelinde yatan öznel bireycilik, denetim gücünü sınırlandıran her türlü kısıtlamayı ve yasaklamayı reddetmektedir. Sanatçılar çarpıtma, biçimi bozma, coşma, aşırı duygulanma ve yoğun dışavurumla genel olarak ekspresyonizm terimi altında toplanmışlardır. Ekspresyonizm teriminin kullanılması resimde yaygınlaşma eğilimi göstererek dışavurumcu sanatı kapsamına almıştır. Yvan GolI; 1921'de ekspresyonizmin, entelektüel anlamda tıpkı bir salgın hastalık gibi her şeyi etkilediğini, yalnız şiir ve resim değil, düzyazım, tiyatro, mimarlık, müzik, bilim, üniversite ve okul reformlarını da yönlendirdiğini belirtmiştir.

 

19. yüzyıl sosyal, politik, kültürel ve felsefi yönden incelendiğinde ekspresyonist sanat anlayışının, dünyamızın sosyal dengesizliklerine yabancı kalamayan sanatçılarının, büyük kuvvetler karşısındaki hiçliğini anlayarak kendi içine kapanması sonucu, bakışlarını doğadan uzaklaştırarak kendi içine çevirmesi ile ortaya çıkmış bir iç muhasebesi, kişisel bir dünya görüşü olduğu görülmektedir. Resmin yöntemi ne olursa olsun, dışsal gerçekler, bunların içe yansıyan görüntüleri yararına yok edilmişlerdir. Gerçekliği sınırlarından kurtarmak, kendilerini gerçeklikten kurtarmak, onu aşmak, yenilgiye uğratmak, ezmek, ama onun araçlarına başvurarak ya da kaçarak değil tutkuyla çözümleyerek, nüfuz ederek, esneklik göstererek, zihin berraklığı ve şiddetli duygu patlamaları dilemekteydiler.

Ekspresyonistlere göre empresyonizm (izlenimcilik) insana retinadan başka bir şey bırakmama yönünde bir çabaydı. izlenimci sanatta burjuva egemenliği dönemi ve orijinal üretme yeteneğinden yoksunluk olduğuna inanıyorlardı. Sadece duyu izlenimlerini eksiklik olarak görüyorlardı. Empresyonist akımın eksik yönlerini görerek ona cephe alan ressamlar; Cezanne, Van Gogh, Gaugin, Seurat, Toulouselautrec ve Munch'tür. Bütün bu ressamlar sanat tarihinde "post-empresyonistler" olarak adlandırılmışlardır.

 

Empresyonizmin amacı tanıttığı nesne idi; resimde görülen şey, aynı zamanda resmin anlamıydı. Dış dünyadaki bir şeyin aynısının yapılmasıyla, o şeyin evreni somut bir ortam la sınırlandırılmaktadır. Ekspresyonizmde ise resmin anlamı ve yansıtılan nesne birbirlerinden tümüyle kopuktur. Yansıtılan nesne artık anlatılmak istenilen değildir. Bu yansıtma (somut öğe), anlatılanı anlamak için yapılan bir çağrıdır. Anlatılmak istenilen resmin, müziğin, şiirin ötesinde başlamaktadır. Yapıtlar artık dış dünyanın gerçeğini konu etmemekte, sanatçının gerçeğini savunmaktadır. Ekspresyonizm; natüralizme karşı bir tepki olarak hız kazanmıştır. Sanat tarihi boyunca anlatı ile izleyici arasına giren yabancılaştırma olgusu, salt hazza ilişkin bir güzelliğe bağımlı kalmıştı ve' belli kurallara göre üretilmiş güzelin tekrarını aşamamaktaydı. Güzelliğin bilinçli olarak atlanıp, sonunda istemli yitirilişi, çağdaş resmin ortaya çıkışına olanak sağlamıştır.

Ekspresyonizme göre sanat; artık "güzelleştirmek" ve "çirkinliği gizlemek ya da dönüştürmek" değildir. Sanat hayat getirmeli ve hayatın içinden hayatı üretmelidir. Ekspresyonistler; insanların çektiği acıyı, sefaleti, vahşeti ve tutkuları çok derinden hissederek sanatta uyum ve güzellik üzerine direnmenin dürüst olmayı reddetmek olduğuna inanmaktaydılar. Klasik ustaların, örneğin Raftaello, Correggio'nun sanatı, onlara sahte ve iki yüzlü görünmekteydi ve varolmanın çıplak gerçeğiyle yüzleşmek, zavallılara ve çirkinlere duydukları acımayı ifade etmek istemekteydiler. Ekspresyonistler için, güzellik ve incelikle uzaktan yakından ilişkisi olan her şeyden sakınmak ve kendini beğenmiş ;

kentsoylular"ı şaşkına çevirmek neredeyse bir namus meselesi olmuştur.

 

Ekspresyonist sanatçıların eserlerinde içsel duygular çok yoğun bir durumdadır. Kendi varlıksal nedenselliklerini de anlatım yönünde güçlüdür. Aslında bu anlatım gücü onların görüntüsü değil daha çok "dışavurumu"dur. Konularındaki anlatım objeleri daha çok "simge" niteliğindedir. Bunun nedeni kendi içsel dünyalarının daha önemli oluşudur. Onlar için yürek ve anlama gücü önemlidir. Yaratıcılıkta nesneden çok, özne önemlidir, çünkü bunu harekete geçiren iç dürtüler yoğunlaşmadan patlamaya gitmektedirler.

Ekspresyonizm "Die Brücke" ve "Der Blaue Reiter" olmak üzere çeşitli gruplarla resim alanında, mimarlık, müzik ve sinema gibi çeşitli sanat dallarında etkili olmuştur. 1905 yılında dört genç Alman ressamı Erich Heckel, Karl-Schmidt-Routluff, Ernst Ludwig Krichner ve Friztz Bieyi; Dresden'de "Die Brücke" (Köprü) diye adlandırdıkları bir sanat hareketini başlatmışlardır. Adını dün ve bugün arasında ki farkın sembolü olarak Dresden'in eski 'Augustus' köprüsünden alan "Die Brücke", yaşama ve sanata yeni bir yaklaşım biçimi yaratmak için oluşturulmuş 'cemaat' benzeri bir gruptur; amaçları dönemlerinin resim sanatını altüst etmektL 1906 yılında Max Pechstein, Emil Nolde, Cuno Amiet ve Otto Müler gibi bir çok öğrenci harekete katılmıştır. "Die Brücke" grubu, bütün devrimci ve heyecan verici öğeleri bünyesine almayı kendine görev edinmiştir; amaçları yeni estetik görüşlerini, klasik sanatın bütün kurallarını redderek oluşturmaktır ve genellikle ekspresyonist akımın başlangıcı olarak değerlendirilmektedir. Yeni estetik yaklaşımları, rengin ve biçimin istenildiği gibi kullanıldığı, ressamın subjektif görüşünü yansıtabildiği, dış ve iç dünya arasındaki gerilim üzerine kurulmuştur. "Die Brücke" ile aynı yıllarda; Münih'te bazıları Alman, Franz Marc, August Macke, bazıları da Rus asıllı Wassily Kandinsky ve Jawlensky olan sanatçıların da oluşturduğu bir başka topluluğun da benzer kaygılar taşıdığı görülmektedir. Kandinsky, "Die Brücke" ile birlikte sergiye katıldıktan sonra 1909'da Münih'te "Neue Künstlervereiniung"u (Sanatçıların Yeni Topluluğu) kurmuştur ve 1912'de ünlü albümü "Der Blaue Reiter"i (Mavi Süvari) yayınlamıştır.

20. yüzyıl sanatının yeni ufuklar açan gruplarından biri olan "Der Blaue Reiter" grubu, tüm yer, zaman ve anlayışlara ait nitelikli sanatın altındaki değerin arayışındadır. Üyelerin zorla bir tarza uymaları değil, yalnızca iç benliklerini ifade etmeleri istenilmektedir. Sanatta ruhsal bir gerçeklik arayışı grubun teşvik ettiği ve meydana getirdiği geniş bir gerçekçi olmayan sanat alanıyla birleşmiş ve uluslar arası olanaklar ve etkileşimler sağlamıştır. Sanatın nesnel dünyadan ayrılışı ve yalnızca sanatçının "içsel ihtiyaç"ına dayanan yeni bir kavramın keşfedilmesi önemli bir dönüm noktası olmuştur. "Der Blaue Reiter" adını Franz Marc'ın resminden almıştır.

"Expression" kavramı 1900'Ierin en gözde kavramı olmuştur. B.Croce felsefesinde, ekspresyonizm, çağa tinsel-estetik niceliğini vermektedir. Genellikle "expression" denildiğinde ben'in objeye, iç-dünyanın dış-dünyaya karşı üstünlüğü ve gücü olarak anlaşılmaktadır. Evrene "ben" açısından, "expression" açısından bakan sanatçı, Klee'ye göre; "Bu dünya başka türlü görünüyor ve bu dünya başka türlü görülecektir. Çünkü artık görünen dünya duyusal olarak kavranan dünya değildir; tersine tinsel olarak ben'in ifadesi dışlaşması olarak kavranan bir dünyadır. Bu anlamda sanat yeni bir id ol bulmuş olur; işte bu "idol expressiondur." "Expression" kavramı objenin doğal görünüşünü ortadan kaldırarak, estetik biçim vermedir.

Sanatın objesi dış-dünyadan, sanatçının iç-dünyasına kaymaktadır; bu soyut sanatın en temel niteliğidir. "Expression" ve "soyut", bir anlamda birbirleriyle örtüşmektedirler ve birlikte yeni bir evren tablosunu oluşturmaktadırlar. 1900'lerden sonra doğmaya başlayan bu evren tablosu tüm bir çağa giderek egemen olmuştur. Batı'da 191O'lardan itibaren nesne figür ve doğa görüntüleri içerikli resim yapmak popülaritesini yitirmiştir ve sanatçı resimsel öğeler denilen çizgi, fırça tuşlu lekeler ve geometrik biçimlemelerle resim yapmaya başlamıştır. Resimlerde doğa biçimi artık kullanılmaz olmuştur.

 
Ressamların doğa biçimlerine karşı geliştirdikleri bu tavırlarını kesinlikle figürsüz resimler olarak kurumsallaştırınca, bu eylemlerine de non-figüratif veya informel resim nitelemesinde bulunmuşlardır. Figürsüz ve lirik bir resimde hiçbir biçimde nesne ve figürle ilgili bir izlenime rastlanılmamaktadır. Sanatçı coşku ve heyecanını kendine özgü bir mizaç ile boyasal bir yansıtmada bulmaktadır. Biçimleme kaygısı olmadan, sanatçının içten gelen dürtüleriyle doğal bir dokuda oluşturduğu özellik önemlidir. Jawlensky'e göre; "Sanat yapıtı bir dünyadır; doğanın bir taklidi değildir; algı objelerinin ve görünüş biçimlerinin bir kopyası olmanın dışına çıkılmalıdır." Sanatçı, gözleriyle gördüğü şeyleri değil, kendi 'ben' dünyasında sahip olduklarını ifade etmektedir. Bu konuda Kandinsky "Artık kesin olarak biliyorum; obje resimlerime zararlı olmaktadır." demektedir. Ekspresyonistlerin resmetmek istedikleri şey, sanatta 'tinsel-olan'dır ve nesnelerin 'iç yüzü'dür. Ekspresyonist sanat anlayışı geleneksel kural ve yasalardan kopuş anlamı taşımaktadır ve bu bağlamda modern sanata zemin hazırlamıştır.

 alıntı : http://www.usatolyesi.org/ekspresyonist_sanat_anlayisi.htm

 

Çevrimdışı asumanvedat

  • asuman
  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 5.334
  • Karizma Puanı: 1069
Ynt: EKSPRESYONİST SANAT ANLAYIŞI
« Yanıtla #1 : 11 Nisan 2011, 22:13:15 »
teşekkürler öğretmenim....+1

Çevrimdışı yoldaş

  • Yönetim K.Ü
  • Üstad
  • *
  • İleti: 14.457
  • Karizma Puanı: 4092
  • görsel tasarım uzmanı
Ynt: EKSPRESYONİST SANAT ANLAYIŞI
« Yanıtla #2 : 11 Nisan 2011, 22:20:17 »
teşekkürler öğretmenim....+1

sağolasınız asuman hocam

Çevrimdışı dbhi

  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 7.078
  • Karizma Puanı: 2256
  • Dünyaya karşı nazik olun...
    • http://alanay-alanaysblog.blogspot.com/
Ynt: EKSPRESYONİST SANAT ANLAYIŞI
« Yanıtla #3 : 11 Nisan 2011, 22:49:39 »
yoldaşım teşekkürler paylaşım için...karizma borcum dağları aştı...
İyi ki gökyüzünde yıldızlar,Çiçekler şükür ki yeryüzünde...Yoksa kimbilir ne zahmetle toplayabilirdik onları renk renk...Kimbilir nasıl getirilirdi gökyüzünden , sevdiklerimize götürülecek çiçekler!

Çevrimdışı yoldaş

  • Yönetim K.Ü
  • Üstad
  • *
  • İleti: 14.457
  • Karizma Puanı: 4092
  • görsel tasarım uzmanı
Ynt: EKSPRESYONİST SANAT ANLAYIŞI
« Yanıtla #4 : 11 Nisan 2011, 23:47:19 »
yoldaşım teşekkürler paylaşım için...karizma borcum dağları aştı...

canın sağolsun... ilgin yeter arkadaşım....teşekkürlerimi sunuyorum    340a 340a 340a

Çevrimdışı dbhi

  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 7.078
  • Karizma Puanı: 2256
  • Dünyaya karşı nazik olun...
    • http://alanay-alanaysblog.blogspot.com/
Ynt: EKSPRESYONİST SANAT ANLAYIŞI
« Yanıtla #5 : 11 Nisan 2011, 23:50:05 »
+1 borçlarımdan biri daha ödenmiştir arkadaşım..:)
İyi ki gökyüzünde yıldızlar,Çiçekler şükür ki yeryüzünde...Yoksa kimbilir ne zahmetle toplayabilirdik onları renk renk...Kimbilir nasıl getirilirdi gökyüzünden , sevdiklerimize götürülecek çiçekler!

Çevrimdışı yoldaş

  • Yönetim K.Ü
  • Üstad
  • *
  • İleti: 14.457
  • Karizma Puanı: 4092
  • görsel tasarım uzmanı
Ynt: EKSPRESYONİST SANAT ANLAYIŞI
« Yanıtla #6 : 12 Nisan 2011, 00:04:37 »
sağolasın dolunaycığım..... teşekkür ederim