GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE KOSOVA’DA OSMANLI MİMARÎ ESERLERİ
10.887 km2 yüzey ölçümüyle Balkan yarımadasının göbeğinde yer alan Kosova küçük olmasına rağmen bugün Avrupa’da üretilen aaaallerin %50’sini, kömürün %48’ini ve aaaal olmayan maddelerin %2’sini karşılamaktadır. Bugün Avrupa’da en büyük maden ocaklarından biri olan Trepçe maden ocağının da Kosova’da bulunduğunu bildirmekte yarar var.
Tarihî ve arkeolojik araştırmalar sayesinde Kosova’da daha taş devrinde insanların yaşadıkları belirlenmiştir. Burada en eski ahaliler olarak İlirler, Traçanlar, Dardanlar ve Yunanlıların yaşadığı bilinmektedir. Kosova tüm Balkanlar gibi daha eski çağda çeşitli işgalcilerin fırtınasına çarpılmıştır. Önce Roma ve Bizans İmparatorluklarının hedefi olmuştur. VII. yüzyıldan IX. yüzyıla dek geçen süre içerisinde Balkanlar’a İslav’lar, ondan önce Hun, daha sonraları Avar, Peçenek, Gagauz (Gökoğuz), Türkbaş ve Kuman Türkleri gelip yerleşmişlerdir. 1389 yılında meydana gelen Kosova Savaşı’ndan sonra da Kosova Osmanlı İmparatorluğu’nun himayesi altında bulunan Sırp Despotluğu çerçevesinde kalmıştır. Sırp Despotluğunun çöküşünden sonra 1455-1459 yılında Osmanlılar Kosova’yı tümüyle ele geçirmiş, 1912 yılına dek askerî ve idarî açıdan burada kendi hükülerini sürdürmüşlerdir.
1474 yıllarında düzenlenen Tahrir Defterleri’nde, Rumeli Beylerbeyliğine bağlı olan Vıçıtırın ve Üsküp vilayetleri dahilinde kalan Vıçıtırın, II. Beyazıt’ın ilk yıllarına ait 1487 tarihli Tahrir Defterlerine göre ilk Osmanlı Sancak Merkezi olmuştur. XVII. yüzyılın başlarında Kosova idarî taksimat bakımından iki eyaletin sınırları içinde kalmış, 1683 yılında II. Viyana başarısızlığı üzerine Macaristan’ı işgal eden Avusturya Ordusu 1688-1689 yıllarında Balkanlar’a da girerek Kosova’yı baştan başa ele geçirmiştir.
Ancak, Mora cenubi seraskeri Koca Halil Paşa ile Selim Giray Han, Kosova Ovası’nda asillerle Avusturyalıları yenilgiye uğratmış ve 1690 yılında düşman kuvvetleri kaçmak zorunda kalmışlardır. 1783 yılında İşkodra Mutasarrıflığına gönderilen Kara Mahmud Paşa, Arnavutluk’ta zamanla bağımsız harekete başlamış, bu arada Kosova’nın bir bölümünü de yönetimi altına almıştır. I. Abdülhamid 1786 yılında üzerine kuvvet göndermiş, ancak, Osmanlı kuvvetleri Kosova’da Kara Mahmud kuvvetlerine yenilmiştir. III. Selim bu asi ile anlaşarak meseleyi kapatmış, daha sonraları Kosova birçok asilin eline geçmiştir.
II. Mahmud ve Abdülaziz devirleri arasında yapılan idarî yenilikler sırasında önceleri Rumeli, sonraları Manastır ve daha sonra Sofya vilayetlerine Kosova Sancağı olarak bağlanmıştır. Berlin antlaşmasıyla Osmanlı idaresine bırakılan bu topraklar üzerinde yeniden bir vilayetin olması bir zorunluluk olmuştur. Merkezi Priştine olmak üzere kurulan bu vilayete “Kosova Vilayeti” adı verilmiştir. Priştine, Üsküp ve Yeni Pazar sancaklarından oluşan bu vilayet, daha sonra 6 sancak, 28 kaza, 16 bucak ve 320 köyden kurulmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında Kosova Vilayeti’nin genişliği 28.000 km2, nüfusu 800.000 ile 1.000.000 arasında değişmekteymiş. 1903 yılında Kosova Vilayeti karışıklıklar geçirmiştir. Daha geç tarihlerde Kosova’da sürekli isyan hareketleri baş göstermeye başlamış, 1912 yılında V. Mehmed bizzat Kosova’ya kadar gelerek I. Murat Türbesi’nde cuma namazını kılmıştır. Kosova halkının sorunlarıyla ilgilenerek, onların isyancılarla işbirliği yapmaması için gerekli nasihatlerde bulunmuş, ancak halka dinletememiştir. Ondan sonra hasta olarak İstanbul’dan gönderilen ve olayları bastırmakta görevli bulunan Said Paşa’da isyancılarla işbirliği yapmıştır. Sonuçta Balkan Savaşı’nın da çıkması üzerine, Sırplar 1912 yılında tüm Kosova’yı ele geçirmişlerdir. Osmanlı Ordusu güneye çekilmiş, 30 Mayıs 1913 yılında Londra Antlaşmasıyla Kosova Vilayeti Sırbistan’a bırakılmıştır. Kosova’da 1991 yılında gerçekleşen nüfus sayımlarına göre 1.954.747 nüfusun dağılımı şöyledir: Arnavutlar 1.607.690 (%82,2), Sırplar 195.301 (%10), Karadağlılar 20.045 (%1), Müslümanlar 57.408 (% 2, 9), Romlar 42.806 (%2,2), Türkler 10.838 (%0,6) ve diğerleri 20.659 (% l,1 ). Verilen bilgilere göre bugün Kosova nüfusunun 2.400.000 ulaştığı tahmin edilmektedir.
Daha önceki yıllarda gerçekleşen nüfus sayımlarına baktığımızda, 1942 yılında 733.034, 1953 yılında 815.908, 1961 yılında 963.988, 1971 yılında 1.243.693, 1981 yılında 1.584.558 kişinin yaşadığı görülmektedir. Bugün Kosova’daki nüfus rakamlarına baktığımızda, Arnavut halkının günden güne arttığını, diğer halkların da azaldığını görmekteyiz. Bu azalma Türk halkında da belirgin olarak fark edilmektedir.
Bugüne kadar Kosova’da yapılan nüfus sayımlarında 1953 yılında 34.583, 1961 yılında 25.764, 1971 yılında 12.444, 1981 yılında 12.578 ve 1991 yılında 10.838 kişinin Türk olarak kaydedildiği bildirilmektedir. Oysa bugün Kosova’da 50.000 Türk’ün yaşadığına inanılmaktadır. Bunu derken, bugün Kosova’nın kimi yerleşim yerlerinde Türkçe konuşanların sayısının büyük oranda olduğunu da vurgulamak gerekir. Kosova Türkleri genelde Prizren, Priştine, Gilan, Mitroviça, Vıçıtırın, Mamuşa ve Doburçan’da yaşamaktadırlar.
Kosova, bugün içinde bulunduğu 10.838 ve gayri resmî 50.000 Türk nüfusu ile çok yönlü bir etkinlik içinde bulunmaktadır. Dolayısıyla bugün Kosova’da 12 ilkokulda 2.500 öğrenci anadili Türkçe olarak öğrenim görmektedir. 15 kültür-sanat derneğinde 1.500’ü aşan etkin üye ve sanatçı, 60 kadar kitabı yayınlanmış yerli Türk yazarı-şairi, 250 kadar ilkokul ve ortaokul öğretmeni, edebiyat ve araştırma türünde yayınlanan 200 kadar kitap, çeşitli türde dergi, gazete, radyo yayınları gibi etkinlikleri vardır.
Osmanlıların XIV. yüzyılda Balkan yarımadasına doğru ilerlemesiyle Rumeli’de bulunan tüm yöreler yanı sıra Kosova bölgesi de Osmanlı idaresi altına girmiştir. Söz konusu idarenin uygulanması, buradaki kentlerin ve diğer yerleşim yerlerinin de değişmelerine ve doğu tipinde kalkınmasına neden olmuştur.
XIV. yüzyılın ortalarından XX. yüzyılın başlangıcına kadar Osmanlı mimarîsi Rumeli’de olduğu gibi Kosova’da da egemen olmuştur. Bundandır ki söz konusu dönemde, bu yörelerde çok sayıda inşa edilen askerî, sivil ve dinî mimarî eserlerinin büyük bir bölümü bugün bile hâlen mevcuttur. Osmanlı idaresi döneminde Kosova’da amaçları çeşitli olan çok sayıda cami, medrese, mektep, türbe, tekke, hamam, kütüphane, çarşı, çeşme, şadırvan, sebil, han, kervansaray, saat kulesi, köprü, kale, zaviye, imarethane ve diğer eserler inşa edilmiştir.
Türk zevkinin ürünü olan tüm bu eserlerde Türk’ün sanat dehası sergilenmiştir. Dünya görüşümüz, ahlakımız, yaşam tarzımız, zevkimiz, estetik anlayışımız, dilimiz, dinimiz bu eserlerden çevreye yayılmış, geniş bir alana Türk’ün damgası vurulmuştur.
Bu topraklarda Fatih Sultan Mehmed Han döneminde en değerli mimarî eserleri inşa edilmiştir. Bugün Kosova’da o dönemde inşa edilen eserler Osmanlı mimarîsinin mihenk örneklerini oluşturmaktadır. Örneğin: Priştine’de Fatih Sultan Mehmed Han Cami ve Hamamı, Sultan Murad Cami ve Sultan Murad Hüdavendigâr Türbesi; Prizren’de Sinan Paşa Cami, Gazi Mehmed Paşa Cami ve Hamamı, Suzi Cami; Kaçanik’te Koca Sinan Paşa Cami; Yakova’da Hadım Cami; İpek’te Fatih Sultan Mehmed Han ( Bayraklı) Cami...
Büyük değerlere sahip olan bu eserler Osmanlı mimarîsinin en önemli örnekleri olmakla, içlerinde yer alan süslemelerin üstün bir Türk sanatıyla neşredildiği görülmektedir.Bu eserlerde, iç mekânını bütün incelikleriyle yansıtan dış görünüş üstün bir mimarî zekânın ürünüdür. Hatları, süslemeleri, renkli camları, taş ve ahşap işçiliğiyle Türk sanatının bu topraklarda en muhteşem örneklerini sergilemektedirler. Zaten Osmanlıların bu topraklara gelmesiyle buralarda yeni sanat anlayışları kısa bir zaman içerisinde yaygınlaşmaya başlamıştır. Daha geç tarihlerde mimarlıkta olduğu gibi bu sanat anlayışının diğer şekillerde de etkisi görülmüştür. Ssanat yaratıcılığın esas çizgisi, estetik anlayışları ve nicelik çözümleri Osmanlı mimarî ilkesine sadık kalmıştır. Kosova’da XV. ve XVI. yüzyılda inşa edilen Osmanlı mimarî eserlerinin çoğunda bilhassa camilerde mimarlık, ressamlık ve estetik işlemleri Osmanlı Klâsik üslûbunun örneklerini yansıtmaktadır.
Osmanlıların 500 yıl kadar hüküm sürdükleri bu zaman diliminde, Kosova’da çok sayıda mimarî eserlerin inşa edildiğini, o günlerden günümüze kalan: Tahrir, Sicil, Tapu ve Evkaf Kuyudi Kadimesi defterleri yanı sıra Salnameler, Vakıfnameler ve diğer yazılı kaynaklar kanıtlamaktadır. Fakat buna karşın bu dönemde inşa edilen mimarî eserlerin gerçek sayısı bilinmemektedir. Çünkü zamanın acımasız şartlarına yenik düşen bu eserlerin büyük bir bölümünün bugüne kadar yaşatılmaması ve izlerinin silinmesi, yanı sıra adlarının bilinmemesi ve çoğu kitabelerin yok olması, bu eserlerin gerçek sayısının saptanmasını imkânsız hale getirmektedir.
Bütün bu olumsuz şartlara karşın 1993 yılında Kosova İslâm Birliği tarafınca yayımlanan bir yazıda Kosova’da 620 dinî eserin varolduğu bildirilmiştir. Bu eserlerin hemen tümü Osmanlılar döneminde inşa edilmiştir. Osmanlılardan günümüze Kosova’da bu tip eserlerin çok az sayıda inşa edilmiş olması bu durumu kanıtlamaktadır. Araştırmalar Osmanlılardan sonra sadece 14 yeni camiin inşa edildiğini göstermektedir.
Bugüne kadar Kosova’da Osmanlı mimarî eserleriyle ilgili kimi araştırmalar yapılmışsa da bu konuda derli toplu bir eser verilmemiştir, ya da bir şeyler yazılmışsa da gerçekler saptırılmış, çoğu sorular yanıtsız kalmıştır. Bundan başka bugüne kadar Kosova’da Osmanlı mimarî eserlerinin sağlam ve tutarlı envanter kayıtlarının olmayışı ya da yok oluşu gibi sebepler de , Osmanlı mimarî eserlerinin araştırmalarında senaaa yapabilmeyi bir anlamda imkânsız hale getirmiştir.
Bu durumdan hareketle bu konuda derli toplu bir eser vermek amacıyla bir vatandaş olarak üzerimize düşen görevi yerine getirmek için bu konuyla ilgili olarak bu güne kadar çok sayıda yorum ve makale yanı sıra Prizren Camileri, Priştine Camileri, Kosova Hamamları, Suzi ve Vakıf eserleri kitaplarını yayımladık. 2000 yılının Ocak ayında T.C. Kültür Bakanlığı yayımları arasında “Kosova’da Osmanlı Mimarî Eserleri I” adında büyük bir projemizi de gün ışığına çıkardık. Bu topraklarda bu tür araştırmaların ilkini oluşturan bu kitapta bugüne kadar Kosova’nın çoğu yerleşim yerlerinde yaptığım araştırmalar sonucunda, mevcut olan veya olmayan 357 Osmanlı mimarî eseri tespit edilip haklarında ayrıntılı bilgi verilmiş, eski ve yeni fotoğrafları sunulmuştur.
Bugün Kosova’nın tüm yerleşim yerlerinde Osmanlı mimarî eserleri koruma ve bakım açısından ister İslâm Birliği, isterse devlet koruması altında olsun gereken ilgiyi görmemekte, bu durum bugün çok sayıda Osmanlı eserinin tahrip olması sonucunu doğurmaktadır. Diğer yandan, örneğin camiler 10 - 15 yıl içerisinde en azından birer onarım görmüşlerse de bu onarımlar, çoğu Türk özelliklerinin kaldırılıp bu eserlerin (aslısına uygun olmayan) yeni bir kimlik kazanmasına sebep olmuştur. Bu arada birçok eser de yok olmuştur. Bu yüzden bugün Kosova’da siyasî ya da tarihî sebeplerle Osmanlı mimarî eserlerinin tahribata uğradığı bir dönemde bu tür araştırmaların değeri bir kat daha artmaktadır.
Kosova’da belirli bir tarih döneminde, toplumsal, ekonomik ve sosyal-politik koşullar altında inşa edilen bu mimarî eserler, kültürel ve maddî değerler içinde yer alırken, onların incelenmesi ve araştırılması o zamanlarda olduğu gibi, bugün de buralarda yaşamakta olan Türk halkının geçmişinin incelenmesi ve araştırılması yönünden, özel bir önem taşımaktadır. Çünkü bizi biz kılan bu eserlerimiz var oldukça, buralarda yüzyıllara uzanan kimliğimiz de yarınlara taşınacak, sesimiz, dilimiz, dinimiz, kültürümüz, tek sözle uygarlık tarihîmiz bu topraklarda daha uzun yıllar yaşayacaktır.
Osmanlıların gelişinden günümüze kadar bu yörelerde meydana gelen savaşlar ve diğer sebeplerden dolayı çoğu mimarî eserlerin yıkılıp yok olduğu o zamandan günümüze kadar kalan belgelerden tespit edilmektedir. Son bir yıl içerisinde Kosova’da meydana gelen savaşta, bu tür eserlerin tahribat görüp yıkıldıklarına biz de tanık olduk.
1999 yılında Kosova’da meydana gelen savaşla ilgili olarak yapılan incelemelerde, bu yörelerde bugüne kadar görülmemiş bir şiddetin ve felaketin yaşandığı bildirilirken, bu savaşta binlerce insan kaybının ölçülmez değerde menkul ve gayrı menkul kaybının yanı sıra 197 dinî eserin de tahribat gördüğü vurgulanmaktadır. Yetkililer bu yönde araştırmaların hâlen devam ettiğini bildirirken, bu sayının daha da fazla olduğuna inanmaktadırlar.
Bu savaşta yıkılan ve hasar gören yapılardan, örneğin camilerin çoğunun Osmanlı döneminden kaldığını, cami adları yanı sıra bugüne kadar bu camilerle ilgili yaptığım araştırmalar da kanıtlamaktadır. Bu tür mimarî eserler, sadece bu savaşta değil, Osmanlıların gidişinden günümüze kadar diğer başka sebeplerden dolayı da büyük tahribatlar görüp yerle bir olmuştur. Bu sebeplerin başında siyasî nedenler yer alırken, ardından kentlerin kalkınma ve modernleşmesinin yanı sıra bakımsız kalmaları sebebiyle de zamanın acımasız şartlarına yenik düşen çoğu mimarî eserlerimiz yerle yeksan olmuştur.
Zaman içerisinde Osmanlı mimarî eserlerinin nasıl yağmalandığını Evliya Çelebi’nin Belgrad’ta tespit ettiği 250 camiden, bugün sadece birinin, “Bayraklı Camii”nin var olması en iyi şekilde kanıtlamaktadır. Böyle örneklere sadece Sırbistan kentlerinde değil Kosova kentlerinde de rastlanmaktadır. Priştine’de Bojur Oteli’nin yapımı için, bu kentin merkezinde 1551 yılında inşa edilen ve 400 yıldan fazla hizmet veren, büyük kubbeli ve sivri minareli Yunus Efendi (Lokaç) Cami 1954 yılında yıktırılmıştır. Aynı kentte Bölge Meclisi binasının yapımı için Eski Priştine Çarşısı ve bu Çarşıda mevcut olan Çarşı Mescidi ve diğer mimarî eserler de yerle bir edilmiştir. Prizren’de Tabakhane semtinde piyasanın yapımı için, bugünkü UNMIK binasının tam yerinde, 1562 yılında inşa edilen Mustafa Paşa Cami 1952 yılında yıktırılmıştır. Eski Troşan Mahallesi’nde İç İşler Sekreterliği binası yapımı için orada mevcut olan Budak Hoca Cami de 1955 yılında yıktırılmıştır. Ayrıca, bu kent merkezinde yeni konutların ve bankanın inşa edilmesi nedeniyle Arasta Çarşısı ve burada bulunan Yakub Bey Evrenoszade (Arasta) Cami de 1963 yılında yıktırılmıştır. Bu tür yağmalama örneklerine diğer Kosova kentlerinde de rastlanmaktadır.
Beş yüz yıldan fazla bu yörelerde adaletli bir idare kurup hüküm süren Osmanlılar hiçbir zaman bir milletin dinî mensubiyetini zorla değiştirmemiş ve o milletin kutsal olan dinî eserlerini yıkmamıştır. Bu olguyu Osmanlılar döneminden önce ve dönem esnasında inşa edilen çok sayıda kiliselere dokunulmaması ve bu yapıların hâlen mevcut olması en iyi biçimde kanıtlamaktadır. Hatta çoğu belgeler Osmanlıların bu topraklarda, Rum mektepleri yanı sıra kiliseler de inşa ettirdiklerini bildirmektedir. Oysa, tarih boyunca Osmanlılara karşı yürütülen savaşlarda ve diğer durumlarda, karşı tarafın böyle iyi niyetli davranmadığını ve çok sayıda Osmanlı İslâmî eserinin kasten yok edildiğini belgelerin yanı sıra 1999 yılında meydana gelen Kosova Savaşı da kanıtlamaktadır.
Bugüne kadar yaşlı dünyamız nice saltanatlara, imparatorluklara, üzerinde güneş batmayan devletlere şahit oldu, bu devletlerin kimi zulmüyle anıla geldi, kimisi de adaletiyle, şefkatiyle ve merhametiyle gönüllerde taht kurdu. İşte bugün, bu yaşlı dünyamızda ecdadımızın kurduğu, 600 yıldan fazla hayırla, adaletle yaşattığı devletlerden biri gurur duyduğumuz Osmanlı Devleti’dir.700 yıllık bu koşulda Osmanlılar bu kurallara dayanarak kurmuş oldukları medeniyet sayesinde ayakta durmayı başarmış ve 623 senelik şanlı tarihleri boyunca 60 kadar ülaaai egemenlikleri altına alıp büyük bir adaletle idare etmişlerdi.
Osmanlı’nın yaratmış olduğu medeniyette milliyet, çoğunluk ve azınlık kavramları yoktu ve devletin karşısında herkes eşitti. Bu ilkeler sayesinde Osmanlılar 600 yıldan fazla ayakta kalmış, muazzam bir mevkiye ulaşmıştır. Bu yüzden bugün bile Türk milleti bağımsız yaşama inancını 700 yıllık şanlı tarihî mirasına borçludur. Köklü ve zengin bir tarihe ve medeniyete sahip olduklarını bilen Türk milleti bugünkü uygarlığıyla dünya uygarlığının gelişmesine de katkıda bulunma fırsatını yakalamış, bugünkü Türk millî kültürünü çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmayı başarmıştır.
Osmanlıların Balkanlar’a gelişinden günümüze kadar uzanan en güçlü sanat dalı kuşkusuz ki Osmanlı mimarîsidir. Yüzyıllar boyunca bu mimarînin en güzel örnekleri Balkanlar’da ve Rumeli’de sergilenerek bu topraklara Türk’ün damgası vurulmuştur. Önce den olduğu gibi bugün de bu mimarînin en yaygın ve en önemli örnekleri camilerdir.
İslâm dininin simgesini oluşturan camiler, toplayıcı manasına gelmesinden de anlaşılacağı üzere, büyük bir topluluğun bir arada ibadet etmesinden doğacak ruhî tesirle beraber içtimaî bir birlik vücuda getirmekte ve insanları birbirine bağlamaktadır.
Cami, her İslâm çevresinde belli unsurları değişmeksizin, onlarla yeni yeni bireşimler yaratmakta ve VII. yüzyıldan itibaren sürekli gelişmeler göstermektedir. Sadece Kosova’da değil, belki de bütün İslâm dünyası içindeki camilerin en olgun, en haşmetli ve en muhteşem örnekleri XV. ve XVI. yüzyılda inşa edilmiştir. Kosova’da Fatih Sultan Mehmet Han döneminde, yani XV. yüzyılda en değerli ve en güzel camiler inşa edilmiştir: Priştine’de, Sultan Murat Camisi ve Fatih Sultan Mehmet Han Camisi; Prizen’de Sinan Paşa Camisi, Gazi Mehmet Paşa Camisi, Suzi Camisi; Kaçanik’te Koca Sina Paşa Camisi; İpek’te Fatih Sultan Mehmet Han (Bayraklı) Camisi; Yakova’da Hadım Camisi; Rogova’da Hasan Ağa Camisi...
Bugün Kosova’da Osmanlı İslâmî ve mimarî eserleri arasında en yaygın ve devrinin karakterini en iyi bir biçimde yansıtan cami örneklerine göz atarsak, tip olarak bu eserleri iki guruba ayırabiliriz:
1. Tek kubbeli - Küp mekânlı camiler (kare mekânın üzerine oturtulan tek kubbe)
2. Evler gibi kare ya da dikdörtgen bir mekânın üstünü kâgir sıra sütunlara bindirilen düz ahşap tavanlı ve kiremit çatılı camiler.
Kosova’daki tek kubbeli camilerde son cemaat yerinin üstünü örten küçük kubbe ya da tonoz (bingi) sayısı değişebilmektedir. Erken örneklerde son cemaat yerinde iki kubbe görülürken, devir ilerledikçe üç veya beş kubbe kullanımına da rastlanır: Rogova’da Hasan Ağa Camisi gibi. Bu tip camilerin kimi örneklerinde son cemaat yerlerinin çatı ile örtülü oldukları da görülmektedir: Prizren’de Gazi Mehmet Paşa Camisi, Priştine’de Yaşar Paşa Camisi, Sultan Murat Camisi vs. Önceleri açık olan kimi son cemaat yerlerinin son dönemlerde kapalı örnekleri de bulunmaktadır: Priştine’de Sultan Murat Camisi; Prizren’de Terzi Memi Camisi; Ferizovik’te Büyük Camisi vs. Bu tip camilerin daha gelişmiş örneklerinde, büyük bir ana kubbe dışında, kıble önünde tonozla örtülü bir eyvan yer alır. Örneğin: Prizren’de Sinan Paşa Camisi, Emin Paşa Camisi. Ayrıca bu tip camilerin kimilerinde kemerler üzerinde küçük kubbecikler ya da üçgen revakların da yer aldığı görülmektedir. Kubbenin parçalara ayrılmış örneklerine en çok Prizren camilerinde rastlanmaktadır: Sinan Paşa Camisi, Emin Paşa Camisi gibi.
Kosova’nın tüm kentlerinde mevcut olan tek kubbeli camilerin çoğunun kubbesi kurşun ile kaplanmış iken, kiremit kaplamalı örnekler de vardır: Gilan’da Atik Camisi, Prizren’de Terzi Memi Camisi, Kukli Mehmet Bey Camisi vs. Tek kubbeli camiler genelde altı ve sekizgen kemer-kasnakla belirlenmiştir. Bu tip camiler daha çok sarımtırak kesme taştan inşa edilmiştir: Priştine’de Sultan Murat Camisi, Fatih Sultan Mehmet Han Camisi, Prizren’de Sinan Paşa Camisi, Gazi Mehmed Paşa Camisi. Fakat Kosova’da bu tip camilerin dere taşı, kuru taş ve tuğladan ya da her iki malzemenin birlikte kullanılmasıyla inşa edilen örnekleri de vardır: Prizren’de İlyas Kuka Camisi, Kukli Mehmet Bey Camisi, Priştine’de Alaeddin Camisi vs. Kosova’daki tek kubbeli camilerin diğer bir özelliği de bu camilerin kuzey batı cephelerinde yer alan yüksek ve sivri minarelerdir. Genelde Kosova’daki cami minareleri kesme taştan ve tuğladan inşa edilmiştir. Son dönemlerde yapılan onarımlarda çoğu cami ve minareleri sıvanmıştır. Kosova’da Osmanlı döneminde tüm camiler tek minareli olarak inşa edilmiştir. Minarelerin hemen hemen hepsi tek şerefelidir. Sadece Yakova’da Mahmut Paşa Cami minaresi iki şerefeli olarak inşa edilmiştir.
Osmanlılardan sonra Kosova’da inşa edilen bu tipte camilerin çoğunda iki şerefeli minarelere de rastlanmaktadır: Mitroviça’da İsa Bey Camisi; Prizren’de Hz. Ömer Camisi, Hz. Ebubekir Camisi vs. Söz yeni camilerden açılmış iken son dönemlerde yani 1995 yılından başlayarak Kosova’nın tüm yerleşim yerlerinde en azından birer caminin inşa edildiğini belirtmek gerekir. Büyük yerleşim yerlerinde tek kubbeli ve son cemaat yerinin 3 küçük kubbe ile örtülü olduğu örnekleri ağır basarken, örneğin: Mitroviça’da, İsa Bey Camisi, Priştine’de Mehmed Bey Camisi; Prizren’de Hz. Ömer Camisi, Hz. Ebubekir Camisi..; küçük yerleşim yerlerinde ise, düz tavanlı kiremit çatılı camilerin daha çok inşa edildiği görülmektedir.
Genel olarak diyebiliriz ki, Kosova’daki tek kubbeli camiler, büyüklük ve genişlik açısından Türkiye’deki bu tip camilerden daha küçük olmalarına karşın, bu camilerde kullanılan teknik, tarz, inşa malzemesi, dış ve iç görünüş ve süslemeleriyle onların bir benzerini oluşturmaktadır. Çünkü bu camilerde de en üst düzeyde neşredilen sanatsal ifade, zarifliğiyle insanları büyülerken, buradaki yaratıcılığın yüksek boyuttaki anlayışını göstermektedir. Sözü edilen bu camilerin estetik yönü bütün çevrenin anıtsal özelliğiyle doğrudan doğruya bir bağlılık içindedir. Bugün Kosova modern kent ortamlarında bu camiler güçlü inşa tarzlarıyla çekici bir uyumluluk sağlamakta, diğer abide ve eserlerle birlikte güzel bir üslûp bütünlüğü göstermektedir.
Bugün, Kosova’nın tüm yerleşim yerlerinde cephe görünüşleri ve sanatsal özellikleriyle birbirinden farklı dönemleri yansıtan bu ve diğer camiler, Kosova Müslüman halkının günlük hayatının bir parçasını oluşturmakla her yerleşim yerine damgalarını vurmuş ve o ortama hoş ve güzel bir görüntü sağlamışlardır.
Osmanlı döneminde inşa edilen bu tür camilere sadece büyük yerleşim yerlerinde değil, kimi küçük yerleşim yerlerinde de rastlanmaktadır. Kosova’da Osmanlı döneminde inşa edilen en önemli tek kubbeli camiler şu yerleşim yerlerinde bulunmaktadır: Prizen’de: Sinan Paşa Camisi, Gazi Mehmed Paşa Camisi, Katip Sinan Camisi, Maksut Paşa Camisi, Emin Paşa Camisi, Kukli Mehmet Bey Camisi, Terzi Memi Camisi. Priştine’de: Fatih Sultan Mehmet Han Camisi, Sultan Murad Camisi, Yaşar Paşa Camisi, Mehmed Bey Camisi ve bugün mevcut olmayan Yunus Efendi (Lokaç) Camisi. İpek’te: Fatih Sultan Mehmed Han (Bayraklı) Camisi. Yakova’da: Hadım Camisi. Gilan’da: Atik Camisi, Şehzade Hanım Camisi (dıştan yüksek çatılı, içten kubbeli) Kaçanik’te: Koca Sinan Camisi. Mitroviça’da: İsa Bey Camisi. Ferizovik’te: Büyük Camisi ve Boşnak Camisi. Rogova’da: Hasan Ağa Camisi.
Bugün Kosova’da en eski cami Sultan Murad Camisi’dir. 1389 yılında Sultan Murad tarafından başlatılan, Yıldırım Beyazıt tarafından temelleri atılan ve daha sonra Fatih Sultan Mehmet Han tarafından bitirilen bu camiye, Muradiye, Çarşı ve Taş Camisi de derler. Bugün Kosova’da en büyük ve süslemeleriyle en zengin cami, Priştine’de Fatih Sultan Mehmet Han, Prizen’de Sinan Paşa ve Gazi Mehmed Paşa camilerdir.
Kosova’daki en yaygın cami tipini ahşap tavanlı, kiremit çatılı ve küçük minareli camiler oluşturmaktadır. Kosova’da Osmanlılar döneminde bu tip camilerin çoğunun önceden mescit olarak inşa edildiği ve sonradan minarelerin eklenmesiyle camiye dönüştürüldüğü, bugünkü görünüşlerinden belli olmaktadır. Bu olguyu en iyi bir biçimde, bu tip mescitlere daha sonra eklenen ve binanın mimarî biçimine uygun olmayan yüksek ve sivri minareler kanıtlamaktadır. Örneğin: Prizen’de Suzi Camisi, Hacı Kasım Mahallesi’nde Kukli Mehmed Bey Camisi, Mevlâna Cafer Efendi Camisi, Gilan’da Şehzade Hanım Camisi, Balets Camisi, Priştine’de Yusuf Çelebi Camisi, Kadriye Camisi, Yakova’da Molla Yusuf Camisi, Kosar Camisi vs.
Bu camiler umumiyetle küçük oldukları için mimarî şekilleri kubbeli ve büyük cami mimarisinden ayrılır ve ekseriyetle evler gibi, kare ya da dikdörtgen bir sahanın üstünü kagir sıra sütunlara bindirilen düz, ahşap tavanlı ve kiremit çatılı olarak inşa edilmişlerdir.
Bu camiler, büyük camilerin gördüğü dinî ve büyük toplayıcı görevini tamamen yerine getiremeyen, fakat küçük bir toplulukla namaz kılmaya mahsusdurlar. Kosova’da bu tip camilerin çoğu hayrat sahipleri tarafından büyük camilere uzak olan mahallerde inşa edilmiştir. Bu tür cami örneklerine en çok Prizen, Priştine, Yakova ve İpek kentlerinde rastlanmaktadır.
Bu camilerin umumiyetle minareleri küçüktür ve tuğladan inşa edilmiştir: Prizen’de Seydi (Kurila) Bey Camisi; Priştine’de Yarar Çeribaşı (Buzağı) Camisi vs. Fakat bu tür camilerde kesme taştan inşa edilen minare örneklerine de rastlanmaktadır. Osmanlılar döneminde Kosova’da çok az sayıda ahşap minareli cami inşa edilmiştir: Gilan’da Dere Mahallesi Camisi vs.
Kosova’da bu tip camiler ekseriyetle kerpiç, tuğla, dere taşı, kuru taş gibi malzemeden inşa edilmiştir. Tavanları ahşap, çatıları ise kiremit ile örtülüdür. Bu camilerin ekserisi kare ya da dikdörtgen şeklinde olan kagir binalardır. Duvarları sıvalı ve tavanları ahşap olmak üzere, düz, tekne ve kubbe olarak bırakılmıştır. Caminin sıvalı kısımları üzerine renkli kireç boyalarla kalemkârî aaayinat işlenmiş ve tavanların ahşap kısımları yağlı boya, yaldızlı ve yelpaze nakışlarla süslenmiştir: Vıçıtırın’da Karamanoğulları Camisi, Gazi Ali Bey Camisi, Çarşı Camisi Kosova Savaşı’nda (1999 yılında) yerle bir olan cami, Priştine’de Hasan Emin Ağa Camisi, Hasan Ağa Camisi vs. Bu özellikler yanı sıra bu camilerin çoğunda da çok güzel aaayinat işlenmiş mermer mihrapları: Priştine’de Hasan Emin Ağa Camisi, Piri Nazir Camisi, Emir Alaeddin Camisi... Mermer ve ahşap minberleri, mükemmel ahşap işçiliğiyle süslenmiş mahfil, maksure ve kürsüleri, son cemaat yerleri, avluları, çeşme ve şadırvanları da vardır.
Son dönemlerde genelde tüm camilerde genişleme anlamını taşıyan onarımlarda yer darlığı nedeniyle yeni ve ek bölümlerin inşa edilmesine gidilmektedir. Çok daha önceleri bu camilerde açık olan son cemaat yerleri de zaman içerisinde yapılan onarımlarda kapatılmış, ikinci kattaki son cemaat yerleri cami mahfilleriyle birleştirilmiştir: Priştine’de Hasan Emin Ağa Camisi; Vıçtırın’da Gazi Ali Bey Camisi, Çarşı Camisi vs.
Yukarıda andığımız tek kubbeli ve büyük camilere kıyasla bu tür camilerde resim süslemelerine pek rastlanmaz. Mahalle veya köy niteliklerini taşıdıklarından dolayı süslemelere pek önem verilmemiştir. Fakat daha önceleri bu tür camilerde süslemelerin yer aldığına dair bilgiler kimi eski fotoğraf ve belgelerde bildirilmektedir. Fakat bakımsızlık yüzünden ve zamanla yapılan onarımlarda, bu camilerde var olan süslemeler badana altında kalarak silinip yok olmuştur. Bu tür onarımlarda çoğu cami kitabelerinin de kaybolduğu, bugün çoğunun boş kalan kitabe yerlerinden anlaşılmaktadır. Prizren’de Tercüman İskender Camisi, Kukli Mehmed Bey Camisi; Mitroviça’da Hamidiye Camisi (Kosova Savaşı’nda temelden yanan cami).
Son yıllarda Kosova’nın kimi yerleşim yerlerinde (kent ve köylerinde) Osmanlılardan kalan eski camilerin yıktırılarak, yerlerinde yenilerinin inşa edildiği örnekler çoğalmaya başlamıştır: Mitroviça’da İsa Bey Camisi (önceleri Kum Camisi), Priştine’de Mehmed Bey Camisi, Prizren’de Çuhacı Mahmud (Markılıç) Camisi, Mamuşa’da Mamuşa Camisi (önceleri Kamber Bey Camisi) vs.
Kosova’da tüm camiler Kosova İslâm Birliği mülkiyetindedir, dolayısıyla onların bakımlarını da söz konusu Birlik üstlenmiştir. Ancak, Kosova’daki camilerin çoğu koruma ve bakımdan yoksun kalarak gereken ilgiyi görmemektedir. Bizce, Kosova İslâm Birliği, camilerin korunması ve bakımı konusunda daha ciddî ve sorumlu davranmalıdır.
Genelde Kosova’nın tüm camilerinde beş vakit namaz kılınmaktadır ve cemaatin büyük bir çoğunluğunu Arnavutlar, ardından da Türkler, Boşnaklar ve Müslüman Romlar oluşturmaktadır. Tüm camilerde vaazlar Arnavutça olarak verilmektedir. Son zamanlarda sadece Prizren’deki Sinan Paşa Camisi’nde vaazlar Türkçe olarak verilmektedir. Çok daha önceleri, yani 1960 yıllarına kadar Kosova’nın çoğu camilerinde vaazlar Türkçe olarak yapılmaktaydı.
Kosova’da bu camilerin yanı sıra Osmanlılar döneminde mescitler de inşa edilmiştir. Bugün, Kosova’da Osmanlılar döneminden kalan mescitlerin sayısı çok azdır, çünkü daha önce üzerinde durduğumuz gibi bu mescitler zaman içinde camiye dönüştürülmüştür. Buna karşılık son zamanlarda (1990 yılından başlayarak) Kosova’nın tüm yerleşim yerlerinde inşa edilen yeni mescitlerin sayısı da günden güne çoğalmaktadır.
Osmanlılar döneminde Kosova’da namazgâhların da inşa edildiğine dair belgeler ile bu namazgahlardan kalan kimi kalıntılar mevcuttur. Örneğin: Prizren’de Kırık Camisi Namazgâh kalıntıları gibi. Bugün Kosova’da Osmanlılar döneminde inşa edilen namazgâhlardan hiçbiri mevcut değildir. Araştırmalar esnasında, zamanında Prizren, Priştine ve Opola’da birer namazgâhın mevcut olduğu tespit edilmiştir.
Osmanlı mimarîsinde önemli bir yere sahip olan hamamlar yıkanmaya mahsus yapılardır. Bu işlevleriyle toplum yaşantısında önemli bir yer tutarlar. Osmanlıların bu yörelere gelmeleriyle yapımı başlayan hamamların sağlık açısından olduğu gibi toplumsal açıdan da önemi oldukça büyüktür. Diğer yerlerde olduğu gibi Kosova’da da hamamlar daha çok camilerin yakınında hayır kurumlarına gelir sağlayan yapılar olarak inşa edilmiştir.
Kosova hamamlarıyla ilgili yapmış olduğumuz araştırmalarda, hamamların büyük bir bölümünün XV. ve XVI. yüzyıllarında inşa edildiğini tespit ettik. Kosova’da çoğu hamamlar aynı adı taşıyan cami yakınında ve cami ile aynı bani tarafından inşa ettirilmiştir. Örneğin: Prizren’de Gazi Mehmed Paşa Hamamı ve Camisi; Priştine’de Fatih Sultan Mehmed Han Hamamı ve Camisi; Vıçıtırın’da Gazi Ali Bey Hamamı ve Camisi; İpek’te Mere Hüseyin Paşa Hamamı ve Camisi; Kaçanik’te Koca Sinan Paşa Hamamı ve Camisi; Zinova’da (bugünkü Brodosana Köyü’nde) Kukli Mehmed Bey Hamamı ve Camisi.
Hamamlar en çok Kosova’nın kaza ve sancak merkezlerinde inşa edilmiştir. Bugüne kadar Kosova’da kaç hamamın inşa edildiği kesin olarak bilinmemektedir. Fakat yaptığımız araştırmalar bu sayının 20’den fazla olmadığını göstermektedir. Oysa zaman içinde çoğu izlerin silinmesi, Kosova’da Osmanlılar döneminde inşa edilen hamamların sayısının kesin olarak saptamasını imkânsız hale getirmiştir.
Araştırmalar esnasında Osmanlılar döneminde Kosova’nın şu yerleşim yerlerinde hamam inşa edildiği tespit edilmiştir: Prizren’de Şemsuddin Ahmed Bey Hamamı, Gazi Mehmed Paşa Hamamı, Bülbüldere Hamamı; Priştine’de Fatih Sultan Mehmed Han Hamamı, Koca Sina Paşa Hamamı, Eski Çarşı Hamamı; Vıçıtırın’da Gazi Ali Bey Hamamı; İpek’te Mere Hüseyin Paşa Hamamı; Mitroviça’da Zeyaaaaah Bey Hamamı; Kaçanik’te Koca Sinan Paşa Hamamı; Zinova’da Kukli Mehmed Bey Hamamı; Gilan’da iki çarşı hamamı: Yakova’da bir hamam; Yanova’da bir hamam; Nobırda’da bir hamam.
Bu 16 hamamdan bugün sadece 6’sı mevcut iken, diğerleri tahribat görüp yerle bir olmuştur. Mevcut olan bu 6 hamamdan hepsi kullanılmaz durumdadır. Kimilerinin çoğu bölümleri bakımsızlık yüzünden yıkılmıştır: Priştine’de Fatih Sultan Mehmed Han Hamamı gibi. Bu hamam devlet himayesi altında olmasına karşın, bugüne kadar hiç onarılmamıştır. Prizren, Vıçıtırın ve Mitroviça‘daki hamamlar devlet himayesi altına alınarak zamanında onarılmıştır. Öyle ki, bugün Mitroviça’da Zeyaaaaah Bey Hamamı müze ve galeri olarak, İpek’teki Mere Hüseyin Paşa Hamamı diskotek olarak; Vıçıtırın’daki Gazi Ali Bey ve Prizren’de ki Gazi Mehmed Paşa hamamları ise, depo olarak kullanılmaktadır.
Kosova’daki hamamların süsleme üslûplarına gelince, bu ancak kapı ile iç mekânların ahşap kısımları, çeşme ve havuz gibi mermer aksamının aaayinatında görülmektedir. Zamanında Kosova’da büyük hamamların çok güzel beyaz mermerle döşeli olduklarını kimi belgelerden ve yaşlılardan öğreniyoruz. Kosova’da tüm hamamlar da inşa malzemesi taştır. Soğukluklar genelde kubbeli olup, kiremit örtülüdür, halvetler ise, kurşun kaplamalıdır. Hamamlardaki ışıklandırma halvet kubbelerindeki tepe camlarıyla gerçekleşmiştir. Kosova’da bugün mevcut olan hamamların tümünün II. Dünya Savaşı’na kadar çalıştıkları tespit edilmiştir. Priştine’deki Fatih Sultan Mehmed Han Hamamı ile Vıçıtırın’daki Gazi Ali Bey Hamamı’nın ise, 1970 yıllarına kadar çalıştıklarını biz de biliyoruz.
Kosova’da hamamlar tek veya çifte hamam olarak inşa edilmiştir. Tek hamamlar sadece kadınlara ve erkeklere tahsis edilirken, çifte hamamlar her iki cinse tahsis edilmiştir. Yukarıda anılan hamamlardan Prizren’de Gazi Mehmed Paşa Hamamı; Priştine’de Fatih Sultan Mehmed Han Hamamı ve İpek’te Mere Hüseyin Paşa Hamamı çifte hamamken, diğer hamamlar tek olarak inşa edilmiştir. Bugün Prizren’de bulunan Gazi Mehmed Paşa Hamamı bu yörelerde bu tipte inşa edilen hamamların en güzeli ve en büyüğüdür. Kullanılmamasına karşın bu kente gelen tüm yabancıların ilgisini çeken hamam ayrıca kentin en önemli Osmanlı mimarî eseridir.
Kosova hamamları (mevcut olanlar) koruma ve bakım açısından devlet himayesi altında bulunmalarına karşın, hemen hemen hiçbir ilgi görmemektedirler. Bugün mevcut olan hamamlardan sadece Gazi Mehmed Paşa Hamamı’nın onarım kitabesi korunmuş, diğerlerinin kitabeleri ise kaybolmuştur.
Kosova’da aleni ve çarşı hamamlarının yanı sıra tüm Müslüman evlerinde de yıkanmak için en azından birer gusülhanenin (hamamcığın) bulunduğunu da söylemek gerekir. Bundan başka az da olsa kimi konak ve saraylarda da hamamların inşa edildiklerine dair belgeler ve o hamamların bugüne ulaşan kalıntıları mevcuttur. Örneğin: Prizren’de Mehmed Paşa Sarayı Hamamı, Zinova’da Kukli Mehmed Bey Sarayı Hamamı buna örnek gösterilebilir.
Tekkeler bir tarikata mensup olan dervişlerin daimi surette ikamet etmelerine ve o tarikatın icabı zikir ve ayinlerini toplu olarak yapmalarına mahsus binalardır. Osmanlıların bu yörelere akınlarıyla birlikte İslâmîyet’in yayılmasında, sosyal ve kütür hayatın gelişmesinde büyük rol oynamışlardır.
Diğer yerlerde olduğu gibi Kosova’da da tekkeler genelde medreselerin yanlarında, ekseriyet itibarıyla tenha yerlerde ve yol kavşaklarında inşa edilmiştir. Kosova’daki tekkelerin mütevazı boyutları nazari dikkate alındığında ve camiler gibi katı malzemeden inşa edilmedikleri düşünüldüğünde, zaman boyunca bunların en eskilerinin çoktandır yerle bir olması tabiî görünmektedir. Bu yüzden, bugün Kosova’daki tekkeler eski tekkelerin bir devamını oluşturmaktadırlar. Kosova tekkelerinin çoğu kiremit çatılı kagir binalar gibi inşa edilmiştir. Bu yüzden mimarî açıdan büyük önem taşımadıklarını söylemek gerekir. Osmanlılar Kosova’da hem dergâhlar hem de zaviyeler inşa etmiştir. Zamanında Mitroviça’da Halveti tarikatına ait büyük bir dergâhın var olduğunu yaşlılardan öğreniyoruz. Prizren’de Sinani tarikatına ait Kutup Musa Efendi Tekkesi bakımsızlık yüzünden yıkılmışsa da onun dergâhı hâlen mevcuttur ve ev olarak kullanılmaktadır.
Kosova’daki tekkelerin çoğunun tüm bölümleri mevcut değildir. Bu durum tekkelerin boyut olarak mütevazılığına bağlanabilir. Genelde tüm tekkelerin semahane ve türbesi mevcutken, daha büyük tekkelerde kahve ocağı ve meydan odası, hücrelerinin de bulunduğu görülmektedir: Prizren’de Halveti tarikatına ait Pir Osman Efendi Tekkesi, Yakova’da Sadi Tarikatına ait Acize Baba’nın kurmuş olduğu Büyük Tekke vs.
Osmanlıların gelişinden günümüze kadar Kosova’da kaç tekkenin inşa edildiği tespit edilmemiştir. Fakat bugüne kadar yaptığımız araştırmalarda Kosova’da 35 kadar tekkenin inşa edildiğini ve zamanında etkinlik gösterdiklerini tespit ettik. Bugün Kosova tekkelerinde 7 tarikat mevcuttur: Sadi, Kadiri, Halveti, Melami, Rufai ve Bektaşi. Zamanında Nakşibendi tarikatının da bu yörelerde mevcut olduğunu belgelerden öğreniyoruz.
Bugün, Kosova’da en önemli tekkeler Prizren, Yakova ve Rahovça’da bulunmaktadır. Yakova’da Sadi tarikatına ait Acize Baba’nın kurmuş olduğu “Büyük Tekke” tekkelerin en tanınmışlarından biridir. Fakat Prizren’deki Rufai tarikatına ait Şeyh Hüseyin Tekkesi’nin ve Rahovça’da Halveti tarikatına ait Şeyh Süleyman Efendi Tekkesi’nin de çok önemli olduklarını vurgulamak gerekir. Tüm bu tekkelerin 300’den fazla müridi vardır (1999 yılında Kosova’da meydana gelen olaylarda Rahovça’daki Halveti Tekkesi’nin son şeyhi olan Şeyh Müeddin’in yanı sıra birkaç derviş de katledilmiştir).
Hâlen, sadece Yakova’da Bektaşi tarikatına ait tekke etkinliklerini sürdürmektedir. Diğer Kosova kentlerinde bu tarikata ait tekkeler, (tarikatın etkisini kaybetmesi sebebiyle) çoktandır kapatılmıştır. Diğer Balkan ülkelerine kıyasla Kosova’daki tüm tekkelerin çalışmaları aleni ve serbesttir. Bu tekkelerde her tarikatın uyguladığı tertibe göre, zikir ve diğer ayinler yapılmaktadır. Her tekkenin, büyükleri hariç, 100’den fazla müridi vardır.
Kosova’da Osmanlılar döneminden günümüze en çok ulaşabilen ve sayıca en fazla olan eser türü mezar ve mezar taşları bu yörelerde Osmanlı dönemi tarihî için çok önemli bir kaynağı oluşturmaktadır. Çünkü kabirlerin taş kitabelerinden bugüne kadar tarihte meçhul kalan çok sayıda önemli kişi tespit edilmiştir. Mezarlar en çok kabristanlarda, camilerde, tekkelerde ve diğer yerlerde bulunmaktadır.
Türbelerin de önemli kişilerin mezarları üzerinde ve mezarları muhafaza etmek için inşa edilen yapılar olduklarını göz önünde bulundurarak, bunların da mezarlar gibi Kosova’nın tüm kent ve köy kabristanlarında, tekke bitişiğinde, cami avlularında ve mahalle meydanlarında inşa edildiği anlaşılmaktadır.
Kosova’daki türbelerin, Sultan Murad Türbesi hariç, hiçbir mimarî özelliği yoktur. Genelde tüm türbeler bakımsız, tahribat görmüş ve mütevazıdır. Fakat onlarla ilgili rivayetler, inançlar, batıl itikatlar çok ve ilginçtir. Bu yüzden bugün Kosova’da çoğu türbelerin ziyaretçileri vardır. Çeşitli hastalıklardan rahatsız olanlar, kısır kadınlar, akıl hastalıkları, sihir bozmak, yolculuk, askerlik, murad ve diğer şeyler için bu türbelere gelen ziyaretçilerin sayısı çoktur. Bugün Kosova’nın her yerleşim yerinde en azından 5 kadar türbe mevcut iken, türbelerin en büyük kısmı Prizren’de bulunmaktadır. Sadece bu kasabadaki türbe sayısı 26’dır. Kosova türbeleri genelde açıktır, fakat örtülüleri de vardır. Çoğu türbelerde sanduka, kimilerinde de lahit şekilli kabirlere rastlanmaktadır. Örneğin: Prizren’de Karabaş Baba Türbesi, Kemani Rabiya Hanım Türbesi vs. Bugün Kosova’da en önemli türbeyi Kosova Sahrası’nda bulunan Sultan Murat I. Hüdavendigâr Türbesi oluşturmaktadır. Aynı yerde biraz daha uzaklıkta Gazi Mestan Türbesi’nin de önemli olduğunu söylemek gerekir.
Sultan Murad I. Hüdavendigâr Türbesi Kosova Türkleri için bir kutsal anıt olarak her açıdan büyük önem taşımaktadır. Kosova’da ilk inşa edilen Osmanlı mimarî eserini oluşturan türbe, aynıca bu topraklarda Türklüğün ve İslâmîyet’in ilk simgesini de oluşturmaktadır.
Önemli mimarî özelliklere sahip olan türbe, yüzyıllar boyunca çoğu araştırmacılar tarafından çalışılmış, tarihçesi, mimarî üslûbu ve diğer özellikleriyle dikkati çekmiş ve bugüne kadar hakkında çok sayıda yayın yapılmıştır. Biz bu türbeyle ilgili tüm yazıları bir araya getirerek ve bizim tespit ettiğimiz kimi yeni durumları da ekleyerek adı geçen türbe hakkında bir bütünlük yarattık ve bunu kitabımızda yayımladık. Kısa da olsa burada bu mimarî eserimizle ilgili en ilginç özellikleri aktarmaya uygun gördük.
Sultan Murad I. Hüdavendigâr Türbesi’nin ilk hali Kosova Savaşı’ndan hemen sonra, Sultan Murad’ın gömüldüğü (öldüğü) yerde Yıldırım Beyazıt tarafından inşa edilmiştir. Türbe günümüze gelene kadar bir kaç tamir görmüştür. Yapının bugünkü durumu ve şekli yıllar boyunca yapılan onarımlar ve eklemelerle belirlenmiştir. Taşıyıcı duvar ve kubbe için bu geçerli değilse bile, cephe kaplamaları, pencere şekilleri, söveleri ve köşe plastırları, saçak silmesi ve tek kubbeli revakın yeni zamanlara ait olduğu görülmektedir. Esası dörtgen olan türbe, kesme taştan inşa edilmiştir. Sekizgen kasnağa oturtulan kubbe kürevi müselleslere basar ve çok yüksek değildir. Onarımlar neticesinde Türbe’de Türk Barok üslûbunun uygulandığı görülmektedir. İçten sıvalı olan türbe, düz badanalıdır. Mustatil 8 penceresi içten daire kemerlidir. Türbe içindeki kabir sanduka biçimindedir. Giriş kapısı üstündeki 1909 tarihli tamir kitabesi bugüne kadar korunmuştur.
Türbenin bugün çok sayıda ziyaretçisi vardır. Kosova’ya gelen her turist ve kişi bu türbeyi ziyaret etmektedir. Türbeye toplu ziyaretler de yapılmaktadır. Hatta çoğu kişiler bu türbeyi bir tarih anıtı olarak değil, adaklarını yerine getirip, muratlarını dilemek için ziyaret etmektedir.
Bugün, Kosova’da çoğu Osmanlı mimarî eserleri gibi taş köprüler de bakımsızlık yüzünden hasara uğramış ve kullanılmaz duruma gelmiştir. Vıçıtırn’da Eski Taş Köprü; Yakova’da Tabaklar Köprüsü, Terzi Köprüsü, Liplan’da Yaşar Paşa Köprüsü vs. Kosova’da mimarî açısından büyük değer taşıyan eski taş köprülerin sayısının 30’dan fazla olmadığına inanılmaktadır. Bugüne kadar Kosova’da inşa edilen taş köprülerin daha küçükleri tek gözlü iken: Örneğin Dukacin Nahiyesi’nde Drim nehri üzerinde “Şivan Köprüsü”; Rahovça yakınlarında Balbe Köyü’nde Eski Taş Köprü vs. Bu köprülerin daha büyükleri ise köprünün uzunluğuna göre birçok ayaklara dayanan kemer ve gözlerden oluşmaktadır: Yakova yakınlarında Erenik Nehri üzerindeki Terzi Köprüsü, girişinde Tabaklar Köprüsü; Vçıtırın’da Eski Taş Köprü, Liplan’da Yaşar Paşa Köprüsü, İstok belediyesine bağlı Jaç Köyü’nde Eski Taş Köprü, Klina’da Eski Taş Köprü, Prizren’de Ali Bey Taş Köprüsü vs.
Kosova’da eski ahşap köprülerden günümüze ulaşan olmamıştır, çünkü zaman içinde bu köprülerin yerine, yeni taş ve beton köprüler inşa edilmiştir. Bu köprüler bugün eski taş köprülerin bir devamını oluşturmaktadır ve sayıları çok kabarıktır. Zamanında Prizren’de önemli ahşap köprülerden “Arasta Köprüsü” nü anmak gerekir. Bugün bu köprü mevcut değilse de zamanında Prizren kentinde çok önemli ve çarşısıyla çok zengin bir köprüyü oluşturmaktaydı. Günümüzde sadece Prizren’de Osmanlılardan kalma 9 taş-beton köprü vardır. Bu köprülerin arasında önemli olarak XVI. yüzyılda inşa edilen ve bugün hâlâ mevcut olan Suzi Köprüsü’nü ve Sucudi Köprüsü’nü anmak gerekir.
Kosova’da eski taş köprülerinden en tanınmış olanları şunlardır: Prizren’nde Ali Bey Taş Köprüsü; Yakova’da Terzi Köprüsü, Tabaklar Köprüsü, Taliç Köprüsü, Vıçıtırın’da Eski Taş (Süt) Köprüsü, Liplan’da Yaşar Paşa Köprüsü, Jaç Köyü’nde Eski Taş Köprü, Mitroviça’da İbar Köprüsü, Klina’da Eski Taş Köprü vs. Bu köprüler arasında en büyük ve en uzun köprüyü Terzi Köprüsü oluşturmaktadır. 192 metre uzunluğunda olan köprü bugün kullanılmaz durumdadır.
Temizliğe büyük önem veren Osmanlılar Kosova’nın tüm yerleşim yerlerinde çok sayıda çeşme inşa etmiştir. Bugüne kadar Kosova’da inşa edilen çeşmelerin sayısı tespit edilmemiştir. Fakat Osmanlılar döneminde inşa edilen çeşmelerin sayısının 1000’den fazla olduğuna inanılmaktadır. Genelde hayrat olarak inşa edilen çeşmeler konak ve sarayların yanında, camilerde, özel olarak sokak kavşaklarında ve diğer yerlerde inşa edilmiştir. Bugün ve önceleri de Kosova’da en çok çeşme Prizren’de bulunmaktaydı. 1874 yılına ait Prizren Salnamesi’nde o dönemde Prizren’de 150 çeşmenin var olduğu bildirilmektedir. Prizren’ de bugün bu çeşmelerden sadece birkaçı kalmış, diğer Kosova kentlerinde bu çeşmelerin sayısı bir ya da ikiye inmiştir.
Büyük bir mimarî özelliğe sahip olmayan çeşmeler genelde kesme taştan dörtgen olarak inşa edilmiştir. Prizren’de Bektaşi Çatal (Binbaşı) Çeşmesi, Kör Ağa Çeşmesi vs. Önceleri Kosova’da bu tür çeşmelere üç gözden su akan çeşmeleri de denilirdi. Çünkü bu çeşmeler bir tarafıyla duvara bitişik olup açık olan diğer üç tarafından durmaksızın (lülelerden) su akardı. Bu tip çeşmeler dışında çoğu mahallelerde bir (zank) ayna taşından ve bir kurnadan ibaret olan çeşmeler de bulunuyordu: Vıçıtırın’da Fuat Paşa Çeşmesi; İpek’te Yaşar Paşa Çeşmesi; Priştine’de önceleri çok tanınmış Dört Lüle Çeşmesi, Sultan Murad Türbesi avlusunda Sultan Reşat Çeşmesi vs.
Daha geç zamanlarda kimi zenginlerin evlerinde ev çeşmelerinin inşa edilmesine gidilmiştir. Bugün Prizren’de mevcut olan ev çeşmelerinden 1846 yılında inşa edilen Feyzullah Sipahi Çeşmesi’ni anmak gerekir. Tüm olarak beyaz mermerden inşa edilen bu çeşmenin kitabesi de bugün mevcuttur.
Kosova’nın kimi konak ve saraylarında, genelde çoğu camilerde ve kent merkezlerinde olmak üzere şadırvanlar da inşa edilmiştir. Bugün bu şadırvanlardan hiçbiri kalmamıştır. Osmanlıların Kosova’da sebil inşa ettirdiğine dair hiçbir belge bulunmamaktadır.
Araştırmalar esnasında Kosova’da en değerli medreselerin XV. ve XVI. yüzyılda inşa edildiğini tespit ettik. Osmanlılar döneminde Kosova’da inşa edilen medreselerin sayısı kesin olarak bilinmemektedir. Bugün Kosova’ da mevcut olan (bina olarak) 10 medrese, eski medreselerin bir devamını oluşturmaktadır. Bunlardan Priştine’deki Alaeddin Medresesi hariç, hiçbiri çalışmamaktadır. Oysa son yıllarda Priştine, Prizren ve Gilan’da yeni inşa edilen medreseler bugün sıralı olarak çalışmaktadırlar.
Bugün Priştine’de eski bir Osmanlı medresesinin devamını oluşturan Alaeddin Medresesi’nde çalışmalara kesintisiz olarak devam edilmektedir. Her yıl bu medreseye 250 kadar öğrenci kayıt yaptırmaktadır. Bu medresede dört yıl süren eğitim Türkiye’deki imam hatip liselerinin ayarındadır.
Mimarî açısından büyük önem taşımayan Kosova medreseleri genelde iki ya da tek katlı kagir bina olarak inşa edilmiştir. Medreseler genelde cami avlularında ve cami yakınlarında kurulmuştur. Zamanında en önemli medreseler arasında Prizren’de Gazi Mehmed Paşa Medresesi’ni, Sinan Paşa Medresesi’ni ve Emin Paşa Medresesi’ni anmak gerekir. Bundan başka adlarıyla ün yapmış: Yakova’da Büyük ve Küçük Medreseyi; İpek’te Atik ve Büyük Medreseyi ve Vıçıtırın’da Gazi Ali Bey Medresesi’ni de anmak gerekir.
Osmanlılar büyük kentlerde rüştiyeler de inşa etmiştir. İki katlı kagir bina olarak inşa edilen bu rüştiyelerin o dönemde eğitim alanında büyük rol oynadıklarını belgelerden öğreniyoruz. O zamanlarda mevcut olan her rüştiyenin 150 öğrencisi varmış. Prizren ve Priştine’deki rüştiyelerin çok önemli ve büyük olduklarını belgeler yanı sıra bugün bu rüştiyelerden kalan binalar ve bu rüştiyelerde o dönemde eğitim gören yaşlılar bildirmektedir. Kosova’da 1930 yıllarına kadar çalıştığı bildirilen o dönemde en önemli rüştiyeler; Prizren, Priştine, Vıçıtırın,
Medreseler ve rüştiyeler gibi dinî bir mahiyet taşıyan mektepler de Osmanlılar döneminde etkinliklerini camiler yanı sıra cami avlularında kurulan özel binalarda sürdürmüşlerdir. Hayır sever ve zengin kişiler tarafından finanse edilen bu mekteplerin sayısı kesin olarak söylenemez, fakat çok yaygın oldukları bilinen bir gerçektir. Mimarî açısından hiçbir değere sahip olmayan mekteplerin tümü kagir bina olarak inşa edilmiştir.
Osmanlılar döneminde bu tür mekteplerin ilk örnekleri camilerin inşaatıyla başlatılmıştır. Böyle bir mektebi (belki de ilk olarak) 1513 yılında Prizren’de Suzi Çelebi, aynı adı taşıyan cami avlusunda kurmuştur. Kosova’da bu tür mekteplerin II. Dünya Savaşı’na kadar çalıştıklarını, bu mekteplerde eğitim gören yaşlılardan öğrenmiş oluyoruz. Prizren’de Gazi Mehmed Paşa Mektebi; Yakova’da Hadım Mektebi ve İpek’te Çarşı Mektebi o dönemde bu mekteplerin en tanınmışlarıydı.
Osmanlılar döneminde kütüphaneler de cami ve medrese yanlarında inşa edilmiştir. Ancak bu yapıların mimarî açıdan önemli bir özellik taşımadıklarını da vurgulamak gerekir. Genelde kagir bina olarak inşa edilen kütüphanelerin Kosova’daki en eski örneği 1513 yılında Prizren’de Suzi Çelebi tarafından kurulmuştur. Söz konusu bu kütüphanede Suzi’nin l5000 beyitten oluşan “Gazavatnamesi” de bulunuyordu. Bu kütüphaneden bugün hiçbir iz kalmamıştır. Osmanlılardan günümüze kadar kitaplarıyla en zengin kütüphaneyi Prizren’de Gazi Mehmed Paşa Kütüphanesi oluşturmaktadır. Zaman süresince 2000 kadar kitap ve 200 kadar el yazma eseriyle çoğu bilim adamlarının ilgisini çeken kütüphaneden bugüne kadar çok sayıda kitabın da kaybolduğunu söylemek gerekir. Diğer Kosova kütüphanelerinden de II. Dünya Savaşı’nda çoğu değerli eserler kaybolmuş veya çalınmıştır. O dönemde önemli kütüphaneler olarak Yakova’da Hadım Kütüphanesi’ni ve İpek’teki kütüphaneyi de anmak gerekir.
Bugün Kosova’da han ve kervansarayların mevcut olmamasına karşın araştırmalarımızda az da olsa bu eserlerle ilgili durumları da tespit ettik. Kosova’ da en önemli han ve kervansaraylar XVI. ve XVII. yüzyılda inşa edilmiştir. Bu yörelerde sadece Kukli Mehmed Bey’in 17’den fazla kervansarayının var olduğunu söylemek gerekir. Diğer eserler gibi han ve kervansarayların da sayısı bilinmemektedir. Genelde tek veya iki katlı kagir ve çatılı bina olarak inşa edilen bu eserlerin mimarî açıdan da önemli bir özellikleri yoktur. Kosova’da XVI. yüzyılda inşa edilen çok sayıdaki hanın önemli olanlarından biri belgelerde Koca Sinan Paşa Hanı adı ile anılmaktadır. Kaçanik’te inşa edilen bu hanın iki katlı güzel ve büyük olduğunu Evliya Çelebi’de bildirmektedir. O dönemde en çok İstanbul-Dukacin-İşkodra yolu üzerinde han ve kervansarayların bulunduğunu belgelerden öğreniyoruz.
Kosova’da saat kuleleri daha çok XVIII. ve XIX. yüzyılda inşa edilmişlerdir. Bu saat kulelerinden bazıları bugüne kadar ayakta kalmıştır. Söz konusu saat kuleleri genelde taştan, kare ya da altıgen binalar olarak inşa edilmiştir ve yükseklikleri 20-25 metreye kadar uzanır. Bugüne kadar yaptığımız araştırmalar Osmanlıların Kosova’da 12 saat kulesi inşa ettiğini göstermektedir: Prizren’de 2; Priştine’de 2; İpek’te 2; Gilan’da 1; Vıçıtırın’da 1; Rahovça’da 1; Mamuşa’da 1; Mitroviça’da 1; Ferzovik’te l. Bugün Kosova’da bu saat kulelerinden sadece Prizren’de 1, Priştine’de 1, Mamuşa, Rahovça ve Ferzovik’te de birer olmak üzere toplam 5 saat kulesi mevcuttur. Saydığımız bu saat kulelerinden hepsi bugün çalışmaz durumdadır. Bunlardan Prizren ve Priştine’deki saat kuleleri önemli ve mimarî açıdan özel bir değere sahiptir. Priştine’deki saat kulesi 1990 yılına kadar çalışmıştır. XIX. yüzyılda Prizren nahiyesinde sadece Mahmud Paşa 3 saat kulesi inşa etmiştir.
Bu eserler dışında, Osmanlılar Kosova’da taş kuleleri de inşa etmiştir. Bugüne kadar bu kulelerin sayısı tespit edilmemiştir. Çünkü bugün bu kulelerin çoğu mevcut değildir. Dörtgen ve taştan inşa edilen bu kulelerin en büyük kısmı Avusturya-Osmanlı savaşlarında yıktırılmıştır. Bu kulelerin kimi örnekleri bugün Dukacin nahiyesinde mevcuttur. Kosova’da hâlen mevcut olan önemli taş kulelerden İpek’te Hacı Zeka ve Yaşar Paşa’yı da anmak gerekir.
Zamanında Kosova’da inşa edilen kalelerden en önemlisi Kaçanik’te Koca Sinan Paşa’nın 1586 yılında inşa ettiği Kaçanik Kalesi’dir. Koca Sinan Paşa bu kaleyi inşa ettikten sonra bu yerde Kaçanik kasabası gelişmeye başlamıştır. Günümüzde bu kaleden sadece büyük taş duvarlar kalmıştır. O dönemde bu kalenin büyük rol oynadığını belgelerden öğreniyoruz.
Araştırmalar esnasında Osmanlıların büyük kentlerde birer askerî kışla da inşa ettiği tespit edilmiştir. O dönemde, bu kışlaların en önemlileri Priştine, İpek, Prizren, Mitroviça ve Yakova’da bulunmaktaydı. Bu kışlalardan bugün sadece Mitroviça’da ki kışla mevcuttur. Osmanlılar o zamanki askerî kışlalarını kagir bina olarak, tek, iki ya da üç katlı inşa etmiştir.
Osmanlılar Kosova’nın her kentinde konaklar da inşa etmiştir. Bu konakların en önemlileri devlet konaklarıymış. Kimi paşalar da kendilerine ait konaklar inşa etmiştir. Prizren’de Yaşar Paşa Konağı ve İpek’te Tahir Paşa Konağı bu konakların en tanınmışlarıdır. Her iki konak da 1998 yılına kadar mevcut iken, bugün her ikisi de yıkılmıştır. Osmanlı döneminden günümüze ulaşan en büyük ve en güzel devlet konağı Priştine de bulunmaktadır. Bu konak XIX. yüzyılın başlangıcında inşa edilmiştir. Bugün onarılmış şekliyle Priştine kentinin merkezinde yer alan adı geçen konak bu çevredeki ortamda en güzel ve en görkemli binayı oluşturmaktadır. Bugün bu konak Kosova Müzesi binası olarak kullanılmaktadır.
Osmanlıların Kosova’da saraylar da inşa ettiği tespit edilmiştir. En önemli saraylar XVIII-XIX. yüzyılda inşa edilmiştir. Fakat XVI. yüzyılda Kukli Mehmed Bey’in Zinova’da, bugünkü Brodosana Köyü’nde inşa ettiği sarayı da anmak gerekir. En önemli Osmanlı sarayları arasında Priştine’deki Yaşar Paşa Sarayı ile Prizren’deki Mahmud Paşa Sarayı da bulunmaktadır. Kentin en elverişli yerinde inşa edilen bu saraylardan bugün sadece Priştine’de onarılmış şekliyle Yaşar Paşa Sarayı ayaktadır ve Priştine TV binası olarak kullanılmaktadır.
Osmanlılar döneminde Kosova’nın doğu tipinde kalkınmasında çarşıların da büyük etkisi olmuştur. Her kasabanın merkezinde tek ve iki katlı dükkanların inşa edilmesi, o yerde önemli çarşıların meydana gelmesine sebebiyet vermiştir. Mimarî açıdan önemli bir değer taşımayan çarşılardan kapalı olanların çok zengin olduklarını söylemek gerekir.
Arasta adıyla anılan bu kapalı çarşıların en önemlisi Prizren’de bulunmaktaydı. Belgeler bu çarşının çeşitli zanaatlar bakımından zengin olduğunu, yanı sıra içinde diğer müesseselerin de bulunduğunu vurgulamaktadırlar. Kosova’da bu tür çarşılar Priştine ve Yakova’da bulunmaktadır ve açık olan bu çarşıların içlerinde bedestenler de vardır. Kosova’da kapalı çarşıların I. Dünya Savaşı’na kadar çalıştıkları bilinmektedir.
Kosova’daki bedestenlerle ilgili olarak verilen kısıtlı bilgilerde, sadece onların kimi eski çarşılarda mütevazı olsa bile yer aldıklarına işaret edilmektedir. Araştırmalar esnasında zamanında Priştine’nin eski çarşısında 28 dükkandan ve Gilan’da 60 dükkandan oluşan birer bedestenin var olduğu tespit edilmiştir. Bugün Kosova’da hiçbir bedesten mevcut değildir.
Fakirlere ve medreselerde okuyan öğrenci ve diğer insanlara parasız yemek veren imarethanelerin Osmanlılar döneminde Kosova’nın her yerleşim yerinde bulunduğu tespit edilmiştir. Zamanında bu imarethaneler de evler gibi kagir ve çatılı bina olarak inşa edilmiştir. Mimarî açıdan büyük bir önem taşımayan bu yapıların her günkü ve sosyal hayatta büyük rol oynadıklarını söylemek gerekir. Bizce Kosova’da en eski ve en büyük imarethaneyi Kaçanik’te Koca Sinan Paşa 1586 yılında inşa ettirmiştir. Bu imarethanede pek çok kişiye yemek verildiği ve çeşitli türde yemeklerin yapıldığına dair Koca Sinan Paşa Vakıfnamesi’nde bilgi vardır. Bugün Kosova’da ki imarethane binalarından hiçbiri günümüze ulaşmamıştır.
Osmanlıların Kosova topraklarına geldiklerinde, bu yörelerdeki halkın ev ve meskenlerine dokunmadıkları bilinen bir gerçektir. Yalnız boş bırakılan mesken ve evlere yerleşmişler ve nüfusun artmasıyla Türk Müslüman hayatına uygun olan tertibatta yeni evler inşa ettirmişlerdir. Eskiden Kosova’da evlerin çoğu ahşap ve kerpiçten inşa edildiği için bu yapılar, zamanın acımasız şartlarına dayanamayıp ilk örneklerini kaybetmişlerdir. Bu yüzden bugün Kosova’da mevcut olan bu tür evler XVIII. yüzyılın sonlarından ve XIX. yüzyılın başlarından kalan evlerdir. Bugün kimi kent semtlerinde hâlâ egemen olan bu tür mimarî örnekler nedeniyle sokakların eğri büğrü ve dar oldukları görülmektedir.
Genelde Kosova’da evler tek ve iki katlı kagir bina olarak inşa edilmiştir. Kimi evlerde alt kat planları arazinin bozukluğu nedeniyle düzgün değildir. Ancak bu düzensizlik üst katlar için geçerli değildir. Çünkü sokağa doğru cumba tipindeki çıkıntılarla bu bölümler düzgün bir plana göre uygulanmamıştır. Bu tür çıkma kısımlar (cumbalar) alt katın duvarlarına bindirilerek desteklerle veya konsollarla tutturulmuştur.
İki katlı evlerde kat tavanları genelde ahşaptan olup, düz olarak bırakılmıştır. Özel yapılan evlerde bu tür düz tavanlar nakışlarla süslüdür. Kosova’nın tüm eski evleri ekseriyet eski Türk kiremiti ile örtülü çatılarla kaplıdır. Kosova’da eski evlerin genelde büyük avlu ve bahçeleri vardı ve avlularında her türlü çiçekler yetiştirilmekteydi. Zamanında eski evlerde çok güzel çeşme ve şadırvanlar da bulunmaktaydı. Her evden derecik geçerdi. Bugün Kosova’nın eski evlerinde yapılan onarımlar nedeniyle bu evlerden çoğu, eski mimarî özelliklerini kaybetmiştir. Bugün Kosova’da hâlen kalan eski evler en çok Prizen’de bulunmaktadır. Onun için bugün Prizren’e “Müze ve Anıtlar Kenti” de derler.
Bu eserler dışında, Osmanlıların bu topraklarda o dönem için önemli olan başka eserler de inşa ettikleri bilinmektedir. Biz, bu bildirimizle, sadece, bugüne kadar araştırdığımız eserlere genel olarak bir göz atarak bu konuyu aydınlığa kavuşturmaya çalıştık. Bunu ifade ederken böyle bir yazının bugüne kadar ilk defa yazıldığını da vurgulamak gerekir.
Osmanlıların bu yörelerde 500 yıldan fazla sürdürmüş oldukları medeniyetin devamını oluşturan bu mimarî eserlerimiz ve bugün her şeyi ile, bu yörelerde Türklüğü yaşatan Kosova Türklerinin sayısı çeşitli etkenlerle yıldan yıla azalmaktadır. Ancak, herşeye rağmen buradaki Türkler devamlı etkinlikler yardımıylada benliklerini kaybetmemiş, aksine bu benliklerini ve kimliklerini korumakta örnek bir millet olmuşlardır. Bunu en iyi biçimde bugün Kosova’da Türk özelliğini taşıyan çok sayıda dernek, Türk dilinde okullar, şair, yazar, kitap, yayın ve basın enstitüleri yanı sıra bireylerin aktif çalışmaları ve etkinlikleri kanıtlamaktadır.
Bunca yıl, Türk zevkinin ürünü olan tüm bu eserlerde Türklerin sanat dehası sergilenmeye devam edilmektedir. Eskiden olduğu gibi, bugünde bu varlıklarımızla topluma bakışımız, ahlakımız, hayat tarzımız, zevkimiz ve anlayışımızın yanı sıra atalarımızdan kalan örf, adet, gelenek, görenek ve tek sözle kültürümüz ve benliğimiz geniş bir çevreye yayılarak, yaşadığımız bu topraklara yüzyıllar öncesi vurulan Türk damgası hâlâ korunmaktadır.
Kosova’da son yıllarda meydana gelen olayların (Kosova Savaşı’nda) Osmanlı mimarî eserlerini büyük ölçüde olumsuz olarak etkilediği görülürken, bu etkinin sonuçları burada yaşamakta olan Türklere de büyük ölçüde yansımıştır. Fakat bütün bu olumsuz durumlara karşın yaptığımız etkinlikler sayesinde ayakta kalmaya başardık. Günümüze kadar olduğu gibi bundan sonra da ana ülkemiz Türkiye’nin yanı sıra Kosova’da yeni kurulacak olan devletin de Kosova Türklerine özen göstereceğine inanmaktayız. Çünkü Kosova Türkleri dünden beri değil, yüzyıllardır bu topraklarda yaşamaktadır ve bunu hiç kimse inkâr edemez. Sayımız az da olsa, bu yörelerde oynadığımız rol çok büyüktür.
1999 YILINDA KOSOVA SAVAŞI’NDA TAHRİP OLAN OSMANLI MİMARİ ESERLERİ
Prizren Belediyesi: Gazi Mehmed Paşa Medresesi-dershanesi (Prizren Birliği binası), Atmaca, Landovitsa, Poslişte, Korişa, Medvece, Planeya, Romaya, Yeşkova, Vlaşna’da “Ömer Bey Camisi”, Kobanya, Pirana ve Vırmitsa camileri.
Priştine Belediyesi: Ramazan Çavuş (Lap) Camisi, Hamidiye Camisi, Lismir Camisi, Yukarı Muradiye, Keçekol, Halılata, Besi, Slatina, Lapaştisa ve Graştitsa camileri.
Poduyeva Belediyesi: Orlan, Lapaştisa, Dobratin, Halabak, Bradats, Lujan ve Penuha camileri.
İpek Belediyesi: Fatih Sultan Mehmed Han (Bayraklı) Camisi, Musli Ağa (Kırmızı) Camisi, Kurşunlu-Mere Hüseyin Paşa Camisi, Gülfen Hatun Camisi, Defterdar Camisi, Bula Zade -Hasan Bey- Hamam Camisi, Taftali Karamuço Camisi, Mescit “Camisi”, Pelivan Camisi, Puhavats, Loc, Rauşiç, Lubeniç, Aşağı Strel, Yukarı Strel, Lebuş, İsniç, Kruşets, Baran, Vranots, Leşan, Ruhot, Dubov, Vitomiritsa, Novoselo, Büyük Yablanitsa, Yaşanitsa, Büyük Curcevak, Sverkee Gashit, Budavets, Vırmitsa, Küçük Stupets ve Drelay camileri.
İstog Belediyesi: Çarşı Camisi, Vrela, Studenitsa, Suşitsa, Uçe ve Kaliçan camileri.
Yakova Belediyesi: Hadım Camisi, Fetah Ağa Camisi, Geçar Camisi, Kül Camisi, Rogova’da Hasan Ağa Camisi, İzniç, Deçan, Tsarabreg, Yunik, Yablanitsa, Preylep, Brovina, Botüşa, Babaloç, Ponoşets, Babay te Bokes, Raşkots, Smolitsa, Muliç ve Tsermyan camileri.
Dragaş Belediyesi: Buçe Camisi.
Skenderay Belediyesi: Lauşa, Broya, Polats, Çirez, Prekaz, Pllujin, Abri, ve Suhogrla camileri.
Glogovats Belediyesi: Glogovats Çarşı Camisi, Kraykova, Orlat, Kişnareka, Korotitse, Komoran ve Vrbots camileri.
Vıçıtırın Belediyesi: Çarşı (İkramiye) Camisi, Gazi Ali Bey Camisi, Gazi Ali Bey kabir taşı ve kabristanı, Karamanoğulları Camisi ve haziresi, Yukarı Stanovça, Baçuk ve Zlivoda camileri.
Mitroviça Belediyesi: İsa Bey (Kum Camisi), Hüseyin Çavuş Camisi, Hamidiye Camisi, Hacı Kırca (İbar-Boşnak) Camisi, Bare, Vlahi ve Dedi camileri.
Suha Reka Belediyesi: Beyaz Cami, Cinovtsa, Greykovtsa, Muşotişte, Vraniç, Reçana, Blatse, Budakova, Greyçets, Guntsat, Belanitsa, Baye, Peçane, Studençana, Dobırdelan, Samadraja ve Neprobişte camileri.
Rahovça Belediyesi: Kasım, Kadir, Hacı Sokol, Büyük Kruşa, Belatsrka, Ostrojub, Zoşişte, Opteruşa, Tselina, Brestots, Marali, Drenitsa, Zatriç, Küçük Reti, Şkoza, Pagaruşa, Pastasel, Nogavtsa ve Küçük Hoça camileri.
Gilan Belediyesi: Prelepnitsa, Doburçan’da Halil Çelebi Camisi, Velikinats, Laştitsa, Budrige, Jegar, Bresalts, Livoç ve Slakovtse camileri.
Ferzovik Belediyesi: Tsrnile, Komoglava’da Eski ve Yeni Camiler, Tsaraleva, Petrova ve Raçak camileri, İştimle’de Çarşı Camisi ve Ferzovik kentinde eski medrese binası.
Liplan Belediyesi: Şale, Küçük Ribar ve Magura camileri, Gadime’de Murad Bey Camisi.
Kaçanik Belediyesi: İvaye, Stagovtse, Pustenik ve Globoçıtsa camileri, Kaçanik kentinde Mehmed Efendi Türbesi.
Vitina Belediyesi: Budrige, Belantse ve Novoselo camileri.
Kamenitsa Belediyesi: Petrit ve Krileva camileri
kaynak: uslanmam.com