TÜRKİYE'DE MÜZECİLİK
Göçebe yaşam biçimi ve İslam dininin suret yapmayı sınırlayan anlayış ve görgüleri gereği, Osmanlılar öncelikle kutsal nesnelerle yaşamları için gerekli taşınır eşyanın yapılmasını ve toplanmasını benimsemişlerdir. Saray ve çevresinde gelişen beğeniyle Türk ve yabancı sanatçıların İstanbul'daki çalışmaları, değerli eşya ve sanat yapıtlarına ilgiyi artırmış; bu, sultanların Topkapı Sarayı'nın Enderun Hazinesi'ndeki değerli nesneleri, Hırka-i Şerifteki kutsal nesneleri belli günlerde halka açmalarına kadar uzanmıştır. Ancak Türklerde müzecilik, Batı'ya açılmanın ardından, bazı Türk aydınlarının müzeciliği benimsenmesiyle başlamış; nitelikli nesne ve arkeolojik yapıtlar toplanıp koleksiyonlar oluşturulmuş ve var olan binalar müze olarak değerlendirilmiştir. İlk müzecilik çalışmaları, Harbiye Nazırı ve Tophane Müşiri Fethi Ahmed Paşa'nın (1801-7) İstanbul'un fethinden o güne değin yapılmış ve ganimet olarak alınmış silahlar ile kazılardan gelen tarihi yapıtları St. İrene Kilisesi'nde (Aya İrini) 1845-6'da (?) toplatmasıyla başlamış; bu hareketle Mecma-yı Esliha-yı Atika ve Mecma-yı Âsâr-ı Atika müzelerinin çekirdeği oluşturulmuştur. 1869'da Mekteb-i Sultani (bugün Galatasaray Lisesi) öğretmenlerinden İngiliz Goold, müdürlüğe tayin edilmiş, Avusturyalı Trentzio'nun kısa süreli müdürlüğünü Alman A. F. Dethier'in müdürlüğü izlemiştir. Bu dönemde, binanın toplanan yapıtlara yeterli gelmemesi sonucu 1873'te, Fatih zamanında (1451�1) yapılmış olan Çinili Köşk'e taşınılmış ve burası, 1876'da Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi) adıyla halka açılmıştır. Dethier ayrıca 1874'te Âsâr-ı Atika Nizamnamesi'ni çıkartmıştır. 1881'de onun ölümü üzerine müze müdürlüğüyle görevlendirilen Sadrazam Edhem Paşa'nın oğlu ressam Osman Hamdi Bey, müzecilikte olduğu kadar güzel sanatlar alanında da önemli olan geniş kapsamlı çalışmalarına başlamıştır. Osman Hamdi Bey, 2 Aralık 1882'de Güzel Sanatlar müdürlüğüne atanmasından iki yıl sonra, 2. Âsâr-ı Atika Nizamnamesi'ni çıkartmış, Çinili Köşk'ün, Lübnan'daki Sayda gibi kazılardan getirilmiş büyük lahitlere dar gelmesi nedeniyle yeni bir müze binasının yapımını başlatarak, 1892'de müzeyi halka açmıştır. Bugünkü İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nin 1902 ve 1908'de tamamlanan öteki bölümlerinin yanı sıra Sanayi-i Nefise Mektebi (sonra G. S. A.) olarak kullanılan bina, 1916 ve 1917'de (?) Mezopotamya, Mısır ve Hitit yapıtlarını içeren Eski Şark Eserleri Müzesi olarak kullanılmaya başlamıştır. St. İrene Kilisesi, askeri müze yapılarak yeniden düzenlenmiş ve 1908'de müdürlüğüne getirilen Ferik Muhtar Paşa'nın zamanında bir rehberi de hazırlanmıştır. Osman Hamdi Bey'in ölümü üzerine kardeşi Halil Edhem Eldem müze müdür yardımcılığından müdürlüğe atanmış, 1910-1 arasındaki müdürlüğü sırasında Muhafazayı Abidat Nizamnamesi (Anıtları Koruma Yönetmeliği) çıkartılmış ve Muhafazayı Âsâr-ı Atika Encümeni (Eski Eserleri Koruma Komisyonu) kurulmuştur. Müze-i Hümayun'un Bursa, Konya gibi tarihi kentlerde şubeleri açılırken, 1914'e değin Çinili Köşk'te korunup sergilenen Türk ve İslam yapıtları bu tarihte Evkaf-ı İslamiye Müzesi (İslam Eserleri Müzesi) olarak Süleymaniye Külliyesi'nin imaretinde yeniden düzenlenmiş, 1983'te de İbrahim Paşa Sarayı'na taşınmıştır.
Türk müzeciliğinin örgütlenmesi 1920'lerde Cumhuriyet dönemiyle yeni bir aşamaya girmiştir. İlk Büyük Millet Meclisi'nin Kurtuluş Savaşı günlerinde Ankara'da toplanmasından hemen sonra Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı Türk Âsâr-ı Atikası (Türk Eski Eserler Müdürlüğü) kurulmuş; eski yapıtlar ve müzelerin yanı sıra güzel sanatları ve kütüphaneciliği de çalışmaları kapsamına alan müdürlük, Hars Müdürlüğü adı altında çalışmalarını sürdürmüştür. 5 Kasım 1922 tarihli bir genelgeyle arkeolojik ve etnografik yapıtların toplanması ve korunmasına çalışılmış, müzeciliğin gelişimiyle ilgili bir program 14 Ağustos 1923 tarihli Büyük Millet Meclisi hükümet programında yer almıştır. Topkapı Sarayı, 1 Nisan 1924'te Bakanlar Kurulu kararıyla, eşyasıyla birlikte müzeleştirilmiş; onarımlarının tamamlanmasıyla 1927'de halka açılmıştır. Evkaf-ı İslamiye Müzesi 1924'te Vakıflar İdaresi'nden Müzeler İdaresi'ne geçirilmiş, 1927'de Türk ve İslam Eserleri Müzesi adıyla yeniden düzenlenmiştir. 1925'te tekke, zaviye ve türbelerin kapatılmasıyla buralardaki müzelik değere sahip nesne ve yapıtların var olan ya da planlanmakta olan ulusal müzelerde toplanması valiliklere bildirilmiş, öte yandan mimari ve sanat tarihi nitelikleriyle Konya'daki Mevlana Dergâhı ve Türbesi, Konya Âsâr-ı Atika Müzesi (Konya Eski Eser Müzesi) adıyla 1926'da halka açılmıştır. Ankara'da bir devlet müzesinin kurulmasını isteyen Atatürk, Etnografya Müzesi'nin inşaatını 25 Eylül 1925'te başlatarak, iki yılda tamamlanan binayı 1928'de halka açmıştır. Ankara, Ahlatlıbel, Alacahöyük, Alişar ve Boğazköy kazılarından çıkartılan buluntuların toplanmasıyla ve 1464�1 arasında yapılmış Mahmud Paşa Bedesteni'nin onarımıyla aynı tarihlerde Hitit Müzesi (bugün Anadolu Medeniyetleri Müzesi) kurulmuştur.
Cumhuriyet dönemi Türkiye müzeciliği, Türk Tarih Kurumu'nun kuruluşu, Ankara'da DTCFnin açılışıyla bilimselliğe yönelmiş, tarih öğretmenlerinin, folklar derleyicilerinin ve halkevlerinin müzecilik çalışmalarıyla desteklenmiştir. 1930'lu yıllarda müzelerin yeniden örgütlenmesiyle ilgili programlar başlatılmıştır. 1935, Türkiye'de müzeciliğin Maarif Vekâleti Kuruluş Yasası'yla yeniden örgütlendiği bir yıldır. Vakıflar da aynı yıl yeniden düzenlenmiştir. Bursa, Adana, Manisa, İzmir, Kayseri, Afyon, Antalya, Bergama ve Edirne'deki yeni müzeler, bu atılımın devamı olarak kurulmuş ya da geliştirilmiştir. Ayasofya, 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla mimari bir değer olarak müzeleştirilmiştir. Kariye, Fethiye ve İmrahor Camileri gibi Bizans döneminden kalan kimi öteki anıtlar da, mozaik ve fresklerinin onarım görmesiyle Ayasofya Müzesi'ne bağlanmıştır. 1940'lı yıllarda taşınmaz ve taşınır değerli ve eski yapıtların korunmasıyla ilgili yasalarla kurumların oluşturulması için çalışmalar yapılmıştır. 1951'de Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu kurulmuş ve 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kabul edilmiştir.
1960'lı yıllara değin Anadolu'da mimari değer taşıyan medrese, bedesten, hamam ve kale gibi tarihi binalarda başlatılmış müzeler yeni bir aşamayla ya onarım görmüş ya da yeni yapılan müze binalarına taşınmıştır. Günümüz müze anlayışına göre sağlıklı ve koruyucu ortamları gerçekleştirilmemiş olsa bile, Kütahya'da 1960'ta Vacidiye Medresesi'nin onarılmasıyla 1965'te açılan; Urfa'da 1961'de başlanan, 1965'te tamamlanarak 1968'de açılan; Bodrum'da Bodrum Kalesi'nin 1962'de onarılmasıyla 1964'te açılan; Konya'da 1963'te açılan; Kars'ta Kümbet Camisi'nin 1963'te onarılmasıyla açılan; Efes'te (antik Ephesos) 1964'te yapılan; Antalya, Konyaaltı'nda 1965'te yeni yapılan ve 1972'de halka açılan; Sinop'ta 1967'de başlanan ve 1970'te tamamlanan; Malatya'da 1969'da başlanan ve 1971'de halka açılan müzelerle bilimsel bir müzeciliği amaçlayan gelişmeler olmuştur. 1973'te Eski Eserler Kanunu getirilirken, 70'li ve 80'li yıllarda açıkhava müzeleri anlayışı Türkiye'de de benimsenmiş, arkeolojik kazı alanlarının, mimari ve doğal değerlerin korunması gerekliliği anlaşılmıştır. Ankara ilinde Boğazköydeki Yazılıkaya açıkhava tapınağı, Adana ilinde Karatepe'deki Hitit buluntularının yanı sıra Göreme'deki mağara kiliseleri ve Side'deki arkeolojik değerler, bu tip SİT alanları içine alınmıştır.
1983'te, Anadolu uygarlıklarını konu alan ve 22 Mayıs�0 Ekim için planlanan, ancak 31 Aralık'a değin uzatılan Avrupa Konseyi XVIII. Avrupa Sanat Sergisi'yle (Anadolu Uygarlıkları Sergisi) T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı İstanbul Müzelerinin, bina ve koleksiyonlarının bakım, onarım ve yeniden değerlendirilmesiyle düzenlenmesine gidilmiştir. İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nin ek binasının yapımı sonuçlandırılmış, İbrahim Paşa Sarayı'nın onarımı tamamlanarak, Türk ve İslam Eserleri Müzesi bu yeni mekânına taşınmıştır. Yine 1983'te Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun bazı maddeleri değiştirilmiş ve iki geçici madde eklenmiştir.
Türkiye'de sayısı 88'e varan müzelerin yalnız üçü güzel sanatlar müzesidir. Batı anlamında Türk plastik sanatlarının kısa bir geçmişe dayanması, güzel sanatlar alanındaki örgütlenmeyi geciktirmiştir. Fatih Sultan Mehmed döneminde (1451�1) Mattéo dé Pasti (?�467 sonrası), Costanzio da Ferrara (15. yy.) , Gentile Bellini, Paola da Ragusa, Benedetto da Maiano gibi sanatçıların İstanbul'da bir süre çalışmalarıyla Batı resim sanatına gösterilen ilgi, ancak 19. yy.da Tanzimat'la (1839�6) başlayan Batılılaşma hareketiyle saray ve çevresinde gelişme olanağı bulmuştur. 1793'te Mühendishane-i Berri-i Hümayun'da ve 1825'te Mekteb-i Harbiye'de (bugün Kara Harp Okulu) resim derslerinin başlatılması, Sultan II. Mahmud'un (1808�9) kendi portre resimlerini devlet dairelerine astırması, sarayın yabancı ve Levanten sanatçıların yapıtlarına ilgi göstermesi, Sultan Abdülaziz'in (1861�6) Dolmabahçe Sarayı için Avrupa'dan resimler getirtmesi, Antoine de Favray (18 yy.), Van Mour, Liotard, Hilair ve Melling gibi usta sanatçıların İstanbul'a gelişleri, Veliaht Abdülmecit Efendi'nin resim sanatına eğilmesi, sarayın bazı genç Türk sanatçılarına yardımda bulunarak onları Avrupa'ya resim öğrenimine göndermesi, güzel sanatların kurumlaşmasını sağlayacak bir ortamı hazırlamıştır. Böyle bir ortamda Osman Hamdi Bey'in müzecilikle ilgili kurumlaşma çabalarının güzel sanatlar alanına da uzandığı izlenmektedir. İlk güzel sanatlar okulunun kuruluş kararının, zamanın Maarif Nazırı Münif Paşa'nın girişimleriyle 17 Ekim 1874 tarihli bir tezkereyle alındığı, ancak okulun (Sanayi-i Nefise Mektebi) açılmasının, önce Devlet Müzesi müdürü sonra Güzel Sanatlar müdürü olan Osman Hamdi Bey'in atılımları sonucu 3 Mart 1883'te resmen gerçekleştirildiği ve yine bu çalışmalar sırasında Osman Hamdi Bey'in 10 Eylül 1883 tarihli 15 maddelik bir tezkerenin 13. maddesinde Eski Eserler Müzesi'nin yanı sıra resimle oyma işlere ayrılan bir müze, bir de Milli Sanatlar Müzesi kurulmasının ve bir koleksiyonun oluşturulmasının belirlendiği bilinmektedir. Osman Hamdi'nin ardından kardeşi Halil Edhem'in 1910�6 arasında devlet ödenekleriyle Avrupa müzelerinden önemli bazı yapıtların kopyalarını yaptırarak Sanayi-i Nefise'de topladığı, Elvah-ı Nakşiye Koleksiyonu adlı kitabında belirtilmektedir. Böylece İtalyan, Hollanda, Fransız, İspanyol, İngiliz ve Alman okullarına ait 42 kopya resme eklenen, zamanın Batılı ressamlarından 10 ve Türk ressamlarından 87 tabloyu, toplam olarak da 141 yapıtı içeren �lvah-ı Nakşiye Koleksiyonu oluşturulmuştur. Ancak koleksiyonun bir müze binasında toplanarak sürekli sergilenmesi, zaten bünyesinde bulunduğu Sanayi-i Nefise Mektebi'nin kendi bina sorunları nedeniyle uzun bir süre gerçekleştirilememiştir.
Önceleri ilk güzel sanatlar müzesini Ankara'da kurmayı düşünen Atatürk, sonradan Dolmabahçe Sarayı'nın Veliaht Dairesi'ni böyle bir müze için uygun görerek, İstanbul'da 20 Eylül 1937'de Resim ve Heykel Müzesi'ni açmıştır. Müze, devlet kuruluşlarından istenen yapıtların toplanması, o yıl G. S. A.nin (eski Sanayi-i Nefise Mektebi) Resim Bölümü başkanlığına getirilen Fransız ressam Lévy'nin müze düzenlemesi, Halil Dikmen'in müze müdürü olarak atanmasıyla gerçekleştirilmiştir. Müzenin açılışında, G. S. A.den Elvah-ı Nakşiye Koleksiyonu'ndaki yapıtların önemli bir bölümünü içeren 134 yapıtın yanı sıra 320 tablodan oluşan koleksiyondaki yapıt sayısı 1984'te 2187'e ulaşmıştır. Öteki iki güzel sanatlar müzesinden İzmir Resim ve Heykel Müzesi 1952'de önce Güzel Sanatlar Galerisi adıyla açılmış, 1973'te mimar Muhlis Türkmen'in yapıtı olan yeni bir binada müzeleştirilmiştir. Ankara Resim ve Heykel Müzesi'yse 2 Nisan 1980'de başkentte onarım gören eski Türk Ocağı'nda açılmıştır. H. Dikmen'in G. S. A.deki müdürlüğü sırasında planlanan ve çeşitli tarihlerde kurulan Alanya, Antalya, Balıkesir, Bursa, Edirne, Eskişehir, Erzurum, Kütahya, Mersin ve Trabzon Güzel Sanatlar Galerileri, düşünüldüğü gibi müzelere dönüştürülememiş, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi'nde toplanmış yapıtlardan gönderilen bazıları bir süre bu galerilerde sergilenmişse de Ankara Resim ve Heykel Müzesi'nin 1980'de kuruluşundan bu yana, yapıtlar bu müzede toplanmıştır.
T. Atagök Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi
kaynak:felsefeekibi.com