Pınara (Minareköy)
Fethiye - Kaş karayolu üzerinde Eşen yakınından ayrılan yol bizi 6 km sonra Minare Köyü yakınındaki harabelere götürür. Pınara harabeleri de bu köyün gerisinde bulunmaktadır. Bugünkü Minare Köyü'nün ismi, minare biçiminde ve üzerinde kuş yuvasına benzeyen kaya mezarlarının yer aldığı bir kayadan gelmiş olmalıdır. Esasen harabenin ismi de bu kayadan gelmiştir. Zira Pınara, Lykia dilinde yuvarlak manasına gelmektedir.
Şehrin Xanthos'tan gelme kolonistlerce kurulduğunu eski kaynaklardan öğreniyoruz. Tarihi bölge ile beraber anılması gereken Pınara, İskender'e kapılarını açarak teslim olmuştur. Pınara'nın tarihi İskender'den çok önceye, Troya'ya kadar gitmektedir. Troya Savaşı'nda Pınaralı okçu Pandaros'tan bahsedilir. Stroban ve daha sonraları Stephanos Byzantions Pınara'nın Lykia'nın çok önemli bir kenti olduğundan bahsederler. Lykia Birliği içinde üç oy hakkına sahip 6 şehirden birisi olan Pınara İskender'in ölümüyle Bergama Krallığı'na bağlanmış daha sonra Roma'nın bir şehri olmuştur. Bu dönemde canlanmış ve imar edilmiş ancak 141 ve 240 yılındaki depremlerden büyük zarar görmüş M.S. IX. yüzyılda terk edilmiştir. 1957'de görülen depremde de hasar gören dağdaki kayalar aşağı kaymıştır.
Şehrin akropolü, üzerinde mezarların yer aldığı yuvarlak bir kayadadır. Buraya güneyden kayaya oyulmuş merdivenlerle çıkmak mümkündür. Akropolün etrafı bir surla olup buranın Bizans Devri'ne kadar kullanıldığı doğu kısmındaki Bizans yapılarından anlışılmaktadır.
Akropolün doğu eteğinde yer alan Pınara harabelerinde zengin mimarî kalıntıların bulunması eskiden refah içinde yaşayan bir kent olduğunu göstermektedir.