MODERN MİMARİ - MODERN MİMARLIK
Modern mimarlık, 19. yüzyıl'ın Eklektisist mimarlığına karşı çıkan özgün yaratma yanlısı tüm mimari akımların genel adıdır. Eklektisizm'in geçmişten biçim aktarmaları yapan tutumuna karşıt olarak, tüm modern akımlar mimari biçimlerin çağa ve güncel koşullara göre oluştuğu görüşü doğrultusunda çalışmışlarıdr. Kabaca, Art Nouveau'nun ortadan kalkışından , 1910'dan sonra, 1970'lere dek gelişen tüm akımlar Modern Mimarlık kapsamı içinde değerlendirilebiler. Bunlar tasarım anlayışları açısından birbirlerinden çok farklı kutuplarda yer alsalarda temelde tarihten yararlanmayı yadsıyışlarıyla ortaklaşırlar. 1970'lerden bu yana Modern Mimarlık Postmodernizm karşısında sürekli geriliyerek, yerini tarihselci bir akıma terketmektedir.
Chicago'daki Marina Towers modern mimarlığa güzel bir örnektir.Modern mimarlık batı uygarlığının bir ürünüdür. On sekizinci yüzyılın sonlarında, modern çağı ortaya çıkaran demokratik devrim ve endüstri devrimi ile birlikte biçimlenmeye başlamıştır. Bütün dönemlerin mimarlığı gibi modern mimarlıkta, insan yaşamı için özel bir çevre yaratmaya, insanoğlunun düşünce ve eylemlerini, olduğuna inandığı ya da olmasını istediği gibi görselleştirmeye girişmiştir. Ünlü mimar Otto Wagner, 1986'da yayımladığı kitaba verdiği başlıkla, daha sonra tüm sanat biliminin kullanabileceği bir deyimin isim babası olmuştur.
18'inci yüzyılın sonlarında ortaya çıkmaya başlayan demir köprüler Modern mimarinin ilk otantik örnekleri sayılır. Bina olaraksa, 1851 Londra sergisindeki Paxton'un Crystal Palace'ına gelinceye kadar tavizsiz bir örnek gösterebilme olanağı yoktur. Yaklaşık olarak 70 bin metre karelik bir alanı kaplayan bu teşhir sergisi, standardize elemanlar halinde demirle camın kaynaştığı ilk önemli fabrikasyon örneğidir. Nitekim böylesine muazzam bir bina 16 hafta içerisinde, o zaman için mucizevi, bugünse şaşırtıcı sayılabilecek bir sürede inşaa edilip bitirilebilmiştir. Crystal Palace'sı çeşitli özellik ve nitelikleriyle, Modern mimarının başlatıcısı ve de eskimez örneklerinden biri olarak değerlendirmek yanlış olmaz.
Modern mimarinin yapısal yönden en ilginç tarafı, teknolojik yetkinliğin sağlandığı, neredeyse sınırsız olan özgürlüktür. 1964 Lozan, 1967 Montreal ve 1970 Osaka dünya fuarlarındaki pavyonların Modern mimariye getirdiği yapısal çözümler söz konusu özgürlüğün somut ifadeleridir. Betonarmenin, çeliğin, aliminyumun, plastik maddelerin kılıktan kılığa sokulup taşıyıcı ve örtücü fonksiyonlara kavuştuğu modern strüktür anlayışı çerçevesinde, Alman mimarı Frei Otto'nun geliştirdiği çadırsal konstrüksiyonlar, Göçebe Uygarlık'ta rastlanan bir mimarlık türüne bambaşka içerik ve boyutlarla yeniden dönüşü ifade eder.
Münih Olimpiyat Sitesi'nin uyandırdığı derin yankı, şimdi bile bazı çevrelerde kaybolmuş değildir. Ünlü japon mimarı Kenzo Tange yönetiminde ki ekibin planlayıp inşaa ettiği Tokyo Olimpiyat Sitesinin, yine adı geçen özgürlük anlayışı ile hem büyük hem küçük salonun dış ve iç mimarilerine ne derece başarılı bir çözüm tarzı getirdiği bilinmektedir.
Bu yapısal başarılara paralel olarak çeşitli mimari konuların ele alınışında her türlü tasarlama olanağının - bu defa düşünce özgürlüğünün sonucu olarak - modern mimaride aynı zaman da temsil edildiğini görüyoruz. Loos, Le Corbusier Gropius ve de Mies Van Der Rohe gibi ünlü mimarların önerip uyguladıkları Rasyonalist ve Fonksiyonculuk anlayışı giderek 1950'lerde tümel mekan mimarisini doğuracaktır. Rasyonalizmin, yani basit geometrik biçimlerle dikaçısallığın savunuculuğunu yapan akımın tasarlama anlayışı mimari konuların basit, asal geometrik formlara sığdırılmasını öngörür. Bunun dışında, Brütalizm adı altında 1950'lerin ortalarında meydana çıkıp gelişen diğer bir akım, doksan dereceye bağlı kalmakla beraber, herhangi bir binada, o binayı oluşturan çeşitli işlevlerin kendilerini dışarıya vurma zorunluluğu şart koşacaktır. Malzeme kullanımında da aynı tutumu öneren bu akım, mimari tasarlamada " kimliği bileşenleriyle belirtme " felsefesinden hareket ederek, mimari sorumluluğuna yeni bir boyut getirmiştir.
Paul Rudolph, New Haven'de mesken bloğu 1966 Brütalist anlayışa özgü ilkeleri büyük bir sadakatle uygulayan ünlü mimar bu yapıta adı geçen akıma ait sağlam bir belge geliştirebilmeyi başarmıştır.
Erich Mendelsohn, Einstein Kulesi90 derece ya da belirli bir açısal düzeni vazgeçilmez koşul olarak kabul etmeyen iki önemli eğilimden birine Ekspresyonist, yani ifadeci tutum diyebiliriz. Alman mimar Erich Mendelsohn'un 1915-19 yılları arasında geliştirdiği projelerle Potsdam'da inşaa ettiği meşhur rasathane, Einstein Kulesi bu tutuma ait belirgin örneklerdir. Fonksiyonu somut bir biçime kavuşturmada mimara kişisel özgürlük tanıyan ekspresyonist davranışların mimarlık tarihinde, dün olduğu gibi bugün ve yarın da daima varolacağı bir gerçektir. Özellikle Modern mimarinin en önemli birkaç anıtından biri olarak sayılan Le Courbusier'in Ronchhamp Şapeli'nde de böyle bir ifadeci, ekspresyonist bir atılımla Modern mimarinin rotası ilk önemli değişikliğine uğrayacaktır. Nihayet, diğer önemli akım da ünlü Alman mimarları Haering ile Scharoun'un geliştirilmiş oldukları Organhafte adlı mimari akımdır. Temel ilkesi bakımından Brütalizm'le paralellik kurulabilir; burada da binanın içindeki eyleme cevap veren bir biçim yaratmak söz konusudur. Ancak, Organhafte mimari de serbest davranabilme imkanı vardır. 90 derece veya belirli bir açı reddedilmemekle beraber, eylemi en iyi ifade edebilecek biçimi ararken mimar tamamen özgürdür; serbest kırık serbest eğrisel ya da dik açısal çalışabilir.
Özellikle 1960'ların başlangıcından itibaren seslerini yükseltip etkilerini arttırmaya başlayan bir takım kişi ve akımlar, Modern mimari'nin mimarlarına bir takım yazı ve yapıtlarla karşı çıkarak yeni bir akım arayışı içine girmişlerdir. Dış biçime önem verilmesine; plastik sanatların cephelerden şehirsel mekana yansıtılmasına; tarihle geçmişle çevreyle ilişkilerinin yeniden kurulmasına çalışan bir takım olumlu çabalar dengesizliğe yol açmıştır. Beklenebileceği üzere, geçmişçilik, tarihçilik, bölgeselcilik modernizmin aleyhine gelişen bir ortam yaratmıştır. Gelişi güzel biçimcilikte son derece tehlikeli bir düzeye varmıştır ve Post modernizm, olumlu ya da olumsuz yönleriyle, modern mimarinin karşısında gelişen ve ya ondan farklı olan davranışların tümünü kapsayan bir terim niteliğinde kullanılır hale gelmiştir.
Modern Mimari ile ilgili önemli örnekler
* Bir inşaat mühendisi olarak Gustave Eiffel'in tasarladığı bu kule yaklaşık 12000 parçadan oluşup, 200 kadar işçi tarafından 21 ayda monte edilmiştir:
* Le Corbusier, Ronchamp'da Notre-Dame-du-Haut Şapeli 1950-1953. Ekspresyonist anlayışa iyi bir örnektir:
* Frank Lloyd Wright'ın Chicago'daki Robie Evi, kütle ve cephenin ele alınışı söz konusu olduğunda katılığı, tekdüzeliği reddedebilen bir rasyonalizmin en belirgin örneklerindendir:
* Hans Scharoun - Werner Weber, Berlin Filarmoni Binası Organhafte mimarlığa iyi bir örnektir.
* Berlin'deki 20'inci Yüzyıl Galerisinde 1962-68 Mies Van Der Rohe yıllarca önce başlattığı tümel mekan ile neredeyse cephesizlik anlamına gelebilecek cam cephe uygulamalarının müze mimarisi alanındaki en belirgin örneğini geliştirmiş olacaktır.
kaynak: kadimdostlar.com