Nişancı Feridun Ahmed Paşa Türbesi (Eyüp) İstanbul ili Eyüp ilçesi, Eyüp Sultan Mahallesi, Beybaba Sokak’ta bulunan bu türbe Mimar Sinan tarafından 1483 yılında yaptırılmıştır.
Nişancı Feridun Paşa Sultan II. Selim’in (1566–1574) ve Sultan III. Murad (1575–1595) dönemi devlet adamlarından olup, Osmanlı münsirlerinin (nesir yazı yazan kâtip) en iyilerindendir. Baş Defterdar Çivizâde Abdullah Çelebi’nin yanında yetişmiş Diva-ı Hümayun kâtiplerindendir. Sokullu Mehmet Paşa’nın Sır Kâtibi olmuş, ardından Reisülküttap (1570), Nişancı (1573) olmuş ve ardından da Semendirek Sancak Beyliğine atanmıştır. Daha sonra ikinci kez Nişancı olmuş, Mihrimah Sultan’ın kızı, Kanuni Sultan Süleyman’ın torunu Ayşe Hanım Sultan’la evlenmiş 1583 yılında da ölmüştür. Feridun Paşa’nın Kanuni Sultan Süleyman’ın Zigetvar Seferi’nden sonra yazılmış Neshet’ül Ahbar, Miftah-i Cennet isimli kitapları vardır. Ayrıca bugünkü Emirgân’da Feridun Bey Bahçeleri denilen bahçesi vardı.
Nişancı Feridun Paşa Türbesi Klasik Osmanlı mimarisi üslubunda, kesme taştan, dikdörtgen planlıdır. Türbenin üzeri 4.30 m. çapında eksedralı bir kubbe ile örtülüdür. Kubbe yivlerle 24 bölüme ayrılmıştır. Türbe altlı üstlü pencerelerle aydınlatılmıştır. Bunlardan alt pencereler mermer söveli olup, mermer şebekeleri 1945 yılında yapılan onarım sırasında kaldırılmıştır. Üst sıra pencereler sivri kemerli ve vitraylıdır. Türbenin önünde iki sütunun taşıdığı bir revak bulunmaktadır. Bunun üzerinde sülüs yazı ile yazılmış kitabe bulunmaktadır.
Kitabe:
Geçti cihandan dar-ı bekaya
Feridun Paşa rûh-i revânı
Nâmı siyavuş mütevellisi
Bevvab Sultan yazdıran anı
Dokuz yüz doksan birinde (1583) tarih
Cennetde kılsun in’âm-ı mekânı
Fâtiha ruhiyçün.
Türbe içerisinde Feridun Paşa ile eşi Ayşe Sultan’ın sandukaları bulunmaktadır.
Pertev Paşa Türbesi (Eyüp) İstanbul ili Eyüp ilçesi, Küçük Beybaba Sokağı’nda bulunan bu türbe Pertev Paşa’nın 1572’de ölümünden sonra Mimar Sinan tarafından yaptırılmıştır.
Pertev Mehmet Paşa Kanuni Sultan Süleyman (1520–1566) ve Sultan II. Selim (1566–1574) dönemlerinde vezirlik yapmıştır. Osmanlı sarayında Enderun’dan yetişmiş Rikâb-ı Hümayun Ağası, Kapıcıbaşı ve Yeniçeri Ağası görevlerinde bulunmuştur. Nahçıvan seferine katılmış, bundan sonra da Vezirliğe yükselmiştir. Zigetvar seferinde başarılı olmuş, Kıbrıs seferinde Venedik donanmasını engellemek için Serdar tayin edilmiştir. Dalmaçya kıyılarında Venedik’in Lesine, Antivavi, Sopoto ve Ülkan kalelerini ele geçirmiştir. İnebahtı Savaşı’na (1571) katılmıştır. 1572 yılında ölmüştür.
Evliya Çelebi bu türbeden şöyle söz etmektedir: “Koca Sinan kari, nurlu, süslü bir kubbeden ibarettir.”
Pertev Mehmet Paşa’nın türbesi dikdörtgen planlı olup, günümüzde üzeri açıktır. Türbenin üzerini örten altın bezemeli tavanı 1930–1935 yılları arasında yıkılmıştır. Kaynaklardan yıkılan bu tavanın Mimar Sinan’ın yapmış olduğu ahşap eserler arasında en güzellerinden olduğu söylenmektedir. Kesme taştan yapılan türbenin mermer söveleri, mermer ve köfeki taşının alternatifli biçimde sıralanması ile elde edilen oval kemerli bir girişi vardır. Türbenin giriş cephesinde kitabesi bulunmaktadır.
Kitabe:
Yapdı evvel türbesini eyledi âhir sefer
Pertev-i nun Hüdâ Paşa-yı Firdevs âşiyân
Küllü şeyy’in hâlikül sırrından aldı çün haber
Terk idüp dünyâ evini cân gibi oldu revân
İş-ü-nüş iden fenâ bezminde kıldı âkıbet
Câm-ı mevti saki devrân elinden nûş-i cân
Ah kim dest-i ecelden kimse hiç kurtulamadı
Ger emir-i tacdar ü ger vezir-i kârmân
Kıldı yevm’ül-erbâada rıhlet-i dâr’ül-beka
Gurrei mâh-ı cumad’el –âhir olmuşdu i’yan
Ruhi-çün Fâtiha okun Nihadi didi okuyub
Didi târih ide Hâkk rahmet ola me’vâ-yı cinân
980 (1572).
Türbenin ön cephesinde altı, arka cephesinde yedi tane köfeki taş söveli klasik demir parmaklıklı penceresi bulunmaktadır. İki yan duvarında ise duvarlara pencere yerine dolap yerleri yapılmıştır. Kıble yönünde de küçük bir mihrap bulunmaktadır.
Türbede Pertev Paşa’dan başka on dört mezar daha bulunmaktadır. Bunlar Pertev Paşa’nın eşi Futuha Hanım, oğulları Mahmud Efendi, Mustafa Efendi, Mehmed Efendi, Ahmed Efendi, kızları Safiye Hanım ve Hatice Hanım’a aittir. Diğer mezarlar paşanın akrabalarına aittir.
Pir Ahmed Edirnevi Türbesi (Eyüp) İstanbul Eyüp ilçesi, Cezri Kasım Mahallesi, Defterdar Caddesi üzerinde bulunan bu türbenin ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Mimarı da belli değildir. Son durumunu 1957 yılında yapılan bir restorasyon sonrasında almıştır. Türbenin üzerine yanlışlıkla ne zaman konulduğu bilinmeyen bir kitabeden ötürü de kaynaklara Tecvid-i Karabaş Ahmed Efendi Türbesi olarak geçmiştir. Oysa Tecvid-i Karabaş Ahmed Efendi’nin mezarı Fatih’te kendi ismini taşıyan caminin avlusunda bulunmaktadır.
Pir Ahmed Edirnevi Efendi, Sultan II. Selim’in (1566–1574) ve Sultan III. Murad’ın (1574–1595) döneminde yaşamıştır. Bayramiye tarikatına mensup olup, Pir Ali Aksarayi’nin (1528) halifelerindendir.1592 yılında ölmüştür. Yazmış olduğu ancak tamamlanamamış bir ilahisi bütün tekkelerde söylenmiştir.
Türbe kare planlı olup, bir sıra kesme taş, üç sıra tuğladan yapılmıştır. Üzeri çapraz tonozla örtülü olup, iki sıra halinde pencereleri vardır. Giriş kapısı yanında ve caddeye bakan duvarda kemersiz iki pencere, bunun üzerinde de sivri kemerli üç penceresi vardır. Bunun dışındaki cephelerde altlı üstlü pencereleri bulunmaktadır. Türbenin giriş kapısı üzerinde sülüs yazı ile yazılmış Hattat Hamid imzalı bir ayet ile yanlışlıkla buraya konulan tecvid müellifi Karabaş Ahmed Efendi’nin mezarı olduğunu belirten kitabe bulunmaktadır.
Türbe içerisinde Pir Ahmed Edirnevi tek başına gömülüdür.
Prens Sabahattin Türbesi (Halil Rıfat Paşa Türbesi) (Eyüp) İstanbul Eyüp ilçesi, Bostan İskelesi’nde bulunan bu türbe XIX. yüzyılın başlarında yapılmıştır. Türbe önceleri Hüsrev Paşa Türbesi’nin türbedar odası olarak tasarlanmış, daha sonra Mahmud Celaleddin Paşa buraya gömülmüştür. Türbe içerisinde sandukalardan birisi paşanın oğlu Prens Sabahattin’e aittir. Bu yüzden de Prens Sabahattin Türbesi olarak tanınmıştır.
Prens Sabahattin, Mahmud Celaleddin Paşa ile Sultan Abdülmecid’in (1839–1861) kızı, Sultan II. Abdülhamid’in (1876–1909) kız kardeşi Seniye Sultan’ın oğludur. II. Meşrutiyet döneminden sonra siyasi ve sosyal görüşleri ile ön plana çıkmıştır. Hanedanın yurt dışına çıkarılmasından sonra İsviçre’de 1948’de ölmüş naşı 1951 yılında İstanbul’a getirilerek türbesine gömülmüştür.
Türbeye bitişik diğer türbe Mahmud Celaleddin Paşa’nın babası Halil Rıfat Bey’e aittir. Her iki türbe de birbirleri ile bağlantılıdır. İki bölüm de kare planlı ve kubbe ile örtülüdür. Cephe görünümü yuvarlak kemerli pencereleri ve bunların kilit taşları ampir üslubunu yansıtmaktadır. Cephe tümüyle mermer kaplıdır. Türbeye giriş cephe duvarlarına göre biraz daha geridedir.
Siyavuş Paşa Türbesi (Eyüp) İstanbul ili Eyüp ilçesi, Camii Kebir Caddesi üzerinde, Sokullu Mehmet Paşa Türbesi ile medresesinin karşısındadır. Yakınında Mirimiran Mehmet Paşa Türbesi ile aynı avluda Şeyhülislam Üryanizâde Ahmed Esad Efendi’nin türbesi bulunmaktadır. Türbe Siyavuş Paşa’nın sağlığında kendisi tarafından 1582–1584 yıllarında Mimar Sinan’a yaptırılmıştır.
Siyavuş Paşa, Sultan III. Murad (1574–1595) dönemi sadrazamlarındandır. Devşirme olarak getirildiği Enderun’dan yetişmiştir. 1567’de Büyük İmrahorluk, 1569’da Yeniçeri Ağası, ardından Rumeli Beylerbeyi ve Kubbe Veziri görevlerine getirilmiştir. Sultan II. Selim’in (1566–1574) kızı Fatma Sultan ile evlenerek saraya damat olmuştur. Sultan III. Murat zamanında 1582’de Sadrazam olmuş bu görevinde iken üç defa azledilmiş ve iki kez daha sadrazamlık makamına getirilmiştir. Siyavuş Paşa 1602 yılında ölmüştür. İstanbul’da yapılmış çeşitli hayır eserleri bulunmaktadır. Üsküdar’da Mimar Sinan’a saray, Tophane’de çeşmeler, hamamlar yaptırmıştır.
Türbe dıştan on altıgen, içten sekizgen planlı, kesme köfeki taşından yapılmıştır. Türbenin kemerlerinde köfeki taşı ile pembe somakiler dönüşümlü olarak kullanılmıştır. Üzeri sekizgene oturtulan kubbe ile örtülüdür. Ön kısmında iki sütuna oturan tek gözlü bir revaka yer verilmiştir. Türbenin on altı yönlü dış cephesinden sekizinde altta ve üstte birer pencereye yer verilmiştir. Pencereli iki cephe arasında kalan bir cephe sağır duvarlıdır. Alt kat pencereleri iç kısımda dolap şeklindedir. Türbenin caddeye yönelik pencerelerden birisi üzerinde, Hızır Paşa tarafından yazılmış bir kitabe vardır.
Kitabe:
Güzin-i Veziran Siyavuş Paşa
Ki cây olmuşdu ana sadr-ı â’la
Olub lûtfı bu mebzul hâsla âma
Senâsın iderlerdi a’la vü edna
İrûb nâgihan ana emr-i İlâhi
İdüb imtisal-eyledi azmi ukba
Urûc eyleyüb rûh-ı pâki alâya
Ana oldu Gülizar-ı Firdevs me’va
Didid intikâline târih Hükmî
Siyavûş Paşa’ya oldu sükna
1011 (1602).
Türbenin içerisi döneminin sıratlı dekorlu çinileri ile kaplanmıştır. Pencere alınlıkları ve bunların üzerinde Ayet’ül Kürsi yazılı bir kuşak çepeçevre türbeyi dolaşmaktadır. Duvarları kaplayan çiniler sıratlı tekniğinde hatayi ve Rumilerden oluşan kandil dekorludur. Bu özelliğinden ötürü de ünik bir eserdir.
Türbe içerisinde iki ahşap sanduka ve dokuz mermer lahit vardır. Ahşap sandukalardan birisi Siyavuş Paşa’ya aittir. Mermer lahitlerin bazıları üzerinde Kelime-i Tevhid yazılıdır. Bu lahitlerin Siyavuş Paşa’nın çocuklarına ait oldukları yazılıdır. Bunlar SAbdülkadir Bey, Ahmed Bey, Süleyman Bey’e aittir.
Siyavuş Paşa Türbesi 1940–1970 yılları arasında belirli aralıklarla restore edilmiştir.
Sokullu Mehmet Paşa Türbesi (Eyüp)
İstanbul ili Eyüp ilçesi, Cami-i Kebir Caddesi üzerinde Sokullu Mehmet Paşa’nın medrese, dar’ül kurra, türbe ve çeşmeden oluşan külliyesi bulunmaktadır. Külliyenin camisinin olmamasının nedeni, hemen yakınında bulunan Eyüp Sultan Camisi’nin olmasıdır. Bu külliye Sokullu Mehmet Paşa tarafından 1568–1569 yıllarında Mimar Sinan’a yaptırılmış, 1961–1962 yıllarında onarılmıştır. Külliyenin medresesi günümüzde Eyüp Sağlık Merkezi, dar’ül Kurası da Çocuk Kütüphanesi olarak kullanılmaktadır.
Sokullu Mehmet Paşa, Kanuni Sultan Süleyman (1520–1566), Sultan II. Selim (1566–1574), Sultan III. Murad (1574–1595) dönemi sadrazamıdır. Bosna’nın Sokoloviç kasabasında doğmuş, 15 yaşında Osmanlı ordusuna devşirme olarak girmiş, Edirne Sarayı’nda eğitilmiştir. Ardından Topkapı Sarayı’na Enderun’a gönderilmiş, oradan Kapıcıbaşılık görevi ile çıkmıştır. Barbaros Hayreddin Paşa’nın 1546 yılında ölümü üzerine Kaptan-ı Deryalık ve Rumeli Valiliği görevine getirilmiştir. Tameşvar Kalesinin ele geçirilişindeki başarısından ötürü Vezir olmuştur. Sultan II. Selim’in kızı İsmihan Sultan ile evlenmiştir. Kanuni Sultan Süleyman’ın son dönemlerinde Sadrazam olmuş, Onun ölümünden sonra da Sultan II. Selim ve Sultan III. Murad zamanında da sadrazamlık görevini sürdürmüştür. İran seferine katılmış, Zigetvar Kalesinin fethi, Bosna ve Yemen isyanlarının bastırılması, Tunus’un ve Kıbrıs’ın fethi Onun zamanında olmuştur. Süveyş Kanalını ilk defa açmak istemiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun donanması ile Akdeniz’de hâkim olmasını sağlamıştır. Sokullu Mehmet Paşa 12 Ekim 1579’da görevi başında şehit olmuştur.
Türbe iki yüzü sokağa yönelik, medresenin dershanesi ile aynı eksen üzerindedir. Dershane ile aynı saçakla birbirlerine bağlanmıştır. Sekizgen gövdeli türbenin duvarları köfeki taşındandır. İç kısmında sekizgenin köşelerine sekiz yuvarlak niş yerleştirilmiştir. Bu nişlerin arasına yedi pencere ve bir de kapı açılarak sekizgen prizmalı gövde on altıgene çevrilmiştir. Üzerini örten kubbe doğrudan doğruya duvarlar üzerine oturtulmuştur. Bundan ötürü de dış görünümünde duvarların profil saçaklarının bittiği yerde kubbe eteği başlamıştır. Türbenin sol yönünde medrese ile müşterek avlu kapısı bulunmaktadır. Bu kapı üzerinde üç satır halinde kitabesi bulunmaktadır.
Kitabe:
Şah Selim’e Vezir-i â’zam olan
Yâ’ni hem-nâm-ı mefhar-ı dü-cihân
Eyleyüb hâkır-ı şerife hutûr
Ayet-i Küll-ü men aleyha fan
Kıldı bünyâd o Hazret-i Paşa
Bir makâm-ı şerif-i âli-şân
Merkad-i pâki oldu evlâdın
Hur u gılmâna ravza-i Rıdvân
Didi bu dâr-ı cennet âsâya
İki târih idüb Nihâdi hemân
Bes makâm-ı latif cây-ı şerif
Türbei pâk-ı dâr-ı ehl-cinân
976 (1568).
Türbe kapısı iki kanatlı ve kündekâri tekniğinde ahşap geçmeli olup, oval kemerli bir niş içerisinde yer almaktadır. Türbe iki sıra halindeki pencerelerle aydınlatılmıştır. Alt sırada dikdörtgen mermer söveli yedi pencere, üst sırada da alçı şebekeli pencereler bulunmaktadır.
Türbenin içerisinde çini yazı ile bir ayet kuşağı tüm kubbeyi çepeçevre dolaşmaktadır. Burada lacivert zemin üzerine beyaz sülüs yazı ile Ayet’el Kürsi yazılıdır. Kubbe koyu kiremit kırmızısı zemin üzerine beyaz renkte rozet, palmet, rumi ve çiçek motiflerinden meydana gelen kalem işleri ile bezenmiştir.
Türbe içerisinde Sokullu Mehmet Paşa’nın ahşap sandukası bulunmaktadır. Diğerlerine göre daha büyük ölçüdeki bu sandukadan başka beş ahşap sanduka daha bulunmaktadır. Ayrıca türbe içerisinde on tane mermer lahit daha bulunmaktadır. Türbede Sokullu Mehmet Paşa’dan başka Sokullu Hasan Paşa (1604), Sokulluzade İbrahim Paşa (1621), Sokulluzade Mustafa Bey, Sokullu Mehmet Paşa’nın kızı Safiye Hanım Sultan (1562), Sokullu Mehmet Paşa’nın oğlu Sultanzade Pir Mehmet Bey, Ali Bey (1567), Mehmet Bey Şehidin (1571), Sultanzade Ahmet Bey (1566), İbrahim Hanzadeoğlu Defter Emini Mehmet Bey (1666), Mehmet Bey’in oğlu Ali Bey (1715), Ali Bey’in oğlu Bahir İsmail Bey, Bahir İsmail Bey’in oğlu Ahmet Bey, Kasım Paşa’nın kızı Ayni Hatun gömülüdür.
Türbenin duvarının yanındaki çeşme 1568–1569 yılında yapılmıştır. Türbe İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetiminde olup, günümüzde ziyarete açıktır.
Şah Sultan Türbesi (Eyüp) İstanbul Eyüp ilçesi, Defterdar Caddesi üzerinde bulunan Şah Sultan Türbesini, Şah Sultan sağlığında, sıbyan mektebi ve sebilden oluşan yapı topluluğu içerisinde 1800 yılında Mimar İbrahim Kâmil Ağa’ya yaptırmıştır.
Şah Sultan, Sultan III. Mustafa’nın (1557–1574) Mihrişah Sultan’dan doğan kızıdır. Sultan III. Selim’in de (1789–1807) kardeşidir. Şah Sultan 3 yaşında, Vezir Bahir Köse Mustafa Paşa ile 1764 yılında nişanlanmıştır. Bahir Köse Mustafa Paşa’nın 1765 yılında azledilerek idam edilmesinden sonra Şah Sultan ikinci kez, Nişancı Mehmet Paşa ile 1768 yılında sadrazam olması ile nişanlanmıştır. Nişancı Mehmet Paşa’nın 1769 yılında öldürülmesinden sonra bu kez amcası Sultan I. Abdülhamit (1774–1789) tarafından Nişancı Seyit Mustafa Paşa ile evlendirilmiştir. Şah Sultan 42 yaşında 1802 yılında ölmüş ve yaptırmış olduğu türbesine gömülmüştür.
Şah Sultan’ın Yeşildirek’te çeşmesi (1792), Eyüp’te Zal Mahmut Paşa Türbesi yanında da yapı topluluğu bulunmaktadır.
Türbe içten daire planlı, dıştan kare planlı bir yapı olup, üzeri kubbe ile örtülüdür. Türbenin dış görünümünde köşelere yerleştirilen dört ağır paye ve bunların üzerindeki kuleler yapıya dıştan da kare plan görüntüsü vermiştir. Barok ve ampir üslubundaki türbenin üst pencerelerinde alt ve üstü yarım yuvarlak kemerler ve köşe kulecikleri de başlıca özelliğidir. Kubbe kasnağında bulunan profilli askı kemerlerinin ise taşıyıcı bir fonksiyonu bulunmamaktadır.
Türbenin girişinde üç bölümlü bir revak bulunmaktadır. Bu revak ortada kubbe, iki yanda da ayna tonozlarla örtülmüştür. Türbenin avlu kapısında iki sıra halinde Mustafa İzzet Efendi’nin 1800 tarihli kitabesi bulunmaktadır.
Kitabe:
Cevher-i ser-tâc-ı iffet zib ü ferr saltanat
Reymak İsmet-sarây devlet-i din-i mübin
Şah Selim saltanat-ı pirâyenin hemşiresi
Şah Sultan bint-i merhum Mustafa Han-ı Güzin
Mihrişâh Kadın ki odur mader-i pür şefkati
İsmeti nûr ile bulmuştu ziyâ rûz-ı zemin
Ânı Sultan Mustafa İkinci Kadın eyleyüb
Devletinde görmüş idi rağbeti ol Nâzenin
Çıkdı elden Hümâ uçdı firaz-ı serâr âh
Girdi hayfa halk-ı âlem matem oldu hazin
Kıldı efrat riâyet işte Hak madere
Yapdı âli türbe-i kabri enverde müstahkem metin
Yapdı hem bir mekteb-i rânâ cıvar-ı türbede
Halkı hüsn-ü âlem arası ider hayret karin
Şâd ider merhûmenin rûhun çüsavt bülbülün
Da’im etfâl okudukça anda Kur’an-ı mübin
Gel du’ai hayre âğaz it gönül ihlas ile
Hayr olan da’vâtı redd etmez mucib’üs-sa’in
Mihrişaâh Kadın riyâzı cenneti idüb mekkar
Cilvegâhı ola Yâ-Râb Gülşen-i huld-ı berin
Yazdı İhyâ hâme mûciz-ı beyân bir beyt kim
Mündericdir ânda garâ iki târih-i Güzin
Şâh Sultan yaptı zibâ türbei vâlâyı nev-1215
Mihrişâh Kadın’a adn ola bu mevâyı berin
1215 (1800).
Türbenin iki kat pencereleri arasında iki korniş ile katlar belirlenmiştir. Buradaki pencerelerin alt ve üst kemerleri birbirlerinden çok farklı bir görünümdedir. Üst pencereler oldukça derin bir niş içerisindedir. Bunların üzerlerine basık kemerli bir alınlık ile kornişler yerleştirilmiştir. Ayrıca üst pencereler birbirlerinden oldukça geniş silmelerle ayrılmış ve vitraylı camlarla da bezenmiştir. Alt kat pencereleri ise düz başlıklı, oldukça ince duvar payeleri ile birbirlerinden ayrılmıştır. Bu pencerelerin basık kemerli alınlıkları bulunmaktadır.
Türbenin içerisi kalem işleri ile bezenmiştir. Alt ve üst pencereler arasına Hattat Mustafa Rakım’ın ağabeyi Hattat İsmail Zühtü Efendi’nin 1806 tarihli imzalı bir ayet kuşağı çepeçevre dolanmaktadır.
Türbede Şah Sultan, Şah Sultan’ın annesi Mihrişah Sultan ve Şah Sultan’ın eşi Mustafa Paşa’nın (1812) sandukaları bulunmaktadır.
Üryanizade Ahmet Esat Efendi Türbesi (Eyüp)
İstanbul ili Eyüp ilçesi, Eyüp Sultan Mahallesi Cami-i Kebir Caddesi’nde bulunan bu türbe Sultan II. Abdülhamid (1876–1909) tarafından İtalyan Mimar G.Fosatti’ye yaptırılmıştır.
Ahmet Esat Efendi Sultan II. Abdülhamid devri Osmanlı ulemasından olup, Reisülkurra Hoca Abdullah Efendi, Emizade Abdülkadir Bey ve İsmail Efendi’den ders almıştır. Eyüp, Üsküdar, Edirne ve Medine kadılıklarında bulunmuş, Harem-i Şerif’in onarımı ile görevlendirilmiştir. Bundan sonra Kadı Asker Müsteşarlığı yapmış, 1866-1867’de İstanbul Kadısı, 1870-1871’de Anadolu Kadı Askeri olmuş, aynı yıl İntibahı Hükkân Reisi olmuştur. Rumeli Kadı Askeri iken istifa etmiş, 1876’da da Şeyhülislam olmuştur. Bu görevini sürdürürken 1889’da ölmüştür. Kuzguncuk’ta kendi ismini taşıyan bir camisi bulunmaktadır.
Ampir üslubundaki türbe kare planlı, tek kubbeli bir yapı olup, üzerinde kitabesi bulunmamaktadır. Türbe içerisinde eşi ve oğlu Mehmed Halit Efendi’ye ait üç sanduka bulunmaktadır.
Zal Mahmut Paşa-Şah Sultan Türbesi (Eyüp)
İstanbul ili Eyüp ilçesi, Feshane Caddesi’nde Zal Mahmut Paşa Camisi’nin avlusunda ve medresenin karşısında bulunan bu türbe cami ile birlikte 1577’de yapılmıştır.
Zal Mahmut Paşa Kanuni Sultan Süleyman (1520–1566) ve Sultan II. Selim (1566–1574) dönemi vezirlerindendir. Bosna’da dünyaya gelmiş, Enderun’da yetişmiş, çeşitli devlet görevlerinde bulunduktan sonra 1553 yılında Kanuni Sultan Süleyman’a yaptığı hizmetlerden ötürü “Zal” (pehlivan) unvanını almıştır. 1564’de Anadolu Beylerbeyi, 1567’de Vezir olmuştur. Bu sırada Sultan II. Selim’in kızı Şah Sultan ile evlenerek saraya damat olmuştur. Zal Mahmut Paşa ile eşi Şah Sultan 1580 yılında hastalanmış, aynı gün ve aynı saatte ölmüşlerdir.
Türbe Mimar Sinan tarafından Zal Mahmut Paşa Külliyesi ile birlikte yapılmıştır. Klasik Osmanlı üslubundaki türbe kesme köfeki taşındandır. Dıştan sekizgen, içten kare planlı olup, üzeri 5.10 m. çapında bir kubbe ile örtülüdür. Duvarlarında iki sıra pencerelere yer verilmiştir. Bu pencerelerden alt sıradakiler birer kenar atlayarak açılmıştır. İkinci sıra pencereler cephenin her yüzünde olup, sivri kemerlidir. Türbenin girişinde dört sütunun taşıdığı, üzeri çatı ile örtülü sundurmalı bir revak bulunmaktadır.
Türbenin içerisinde kubbe göbeği, eteği ve pandantifler, ayna tonozları döneminin kalem işleri ile bezenmiştir.
Türbede Zal Mahmut Paşa, eşi Şah Sultan ve kim olduğu bilinmeyen bir kişiye ait mezar bulunmaktadır. Türbe İstanbul Vakıflar Baş Müdürlüğü tarafından 1960 yılında onarılmıştır.
Abdülgani Efendi Türbesi (Eyüp)
İstanbul Eyüp ilçesi, Bostan İskelesi’nde, Eyüp Sultan Camisi’nin köşesinde bulunan bu türbe, kitabesinden öğrenildiğine göre 1705 yılında yapılmıştır.
Abdülgani Efendi Eyüp Camisi baş müezzini ve Ta’rif-Han’i (cami ve tekkelerde namazdan önce Peygamber başta olmak üzere İslam büyüklerinin açıklamalarını yapan kişi) idi.
Türbe açık türbe şeklinde olup, duvarları köfeki taşından örülmüştür. Demir parmaklıklı, dikdörtgen söveli pencereleri olan bu duvarların içerisinde Abdülgani Efendi’nin, Abdülbaki Arif Efendi’nin, Şeyhülharem İşkodralı Mustafa Paşa’nın annesi Fatma Dilber Hanım’ın ve Hasan Hakkı Paşa’nın mezarları bulunmaktadır.
Ayas Paşa Türbesi (Eyüp) İstanbul Eyüp ilçesi, Eyüp Sultan Camisi’nin iç avlusunun Bostan İskelesi’ne açılan kapısının solunda, Beybaba Sokağı’nda bulunan bu türbe XVI. yüzyılın ilkyarısında yapılmıştır.
Ayas Paşa Enderun’dan yetişmiş, saraydan Serdengeçti Ağalığı ile çıkarak Çaldıran Seferi’ne (1514) katılmış, Anadolu Beylerbeyi ve Rumeli Beylerbeyi olmuştur. Ölümüne kadar Kanuni Sultan Süleyman’ın yaptığı bütün seferlere katılmıştır. 1536 yılında Sadrazam olmuş ve ölümüne kadar da bu görevde kalmıştır.
Mimar Sinan eseri olan türbe dört mermer sütun üzerine oturtulmuş, tek kubbeli köfeki taşından bir yapıdır. Üzerini örten kubbe tromplu olup, sekizgen bir kasnağı vardır. Türbe içerisinde mermer lahdinin baş tarafına sülüs yazı ile kitabesi yazılmıştır.
Kitabe:
İntekale min dar’il-fendi
İla dar’il-bekâi
El-merhum el-mağfur
Es-sa’it’üş-şehit.
Hançerli Sultan Türbesi (Eyüp) İstanbul Eyüp ilçesi, Eyüp Sultan Camisi’nin Bostan İskelesi Sokağı’na açılan avlu kapısının sağında bulunan bu türbe 1553 yılında yaptırılmıştır.
Hançerli Fatma Sultan, Sultan II. Beyazıt’ın (1481–1512) oğlu Şehzade Mahmud’un kızı, Sadrazam Çandarlı İbrahim Paşa’nın oğlu Mehmet Bey’in de eşidir. Hançerli Sultan’ın 1553 tarihli vakfiyesinden öğrenildiğine göre İstanbul ve Bursa’da vakıf eserleri olduğu öğrenilmektedir.
Türbe dört mermer sütunun taşıdığı tuğladan kubbeli bir yapıdır. Açık türbe şeklindeki bu türbenin sütunlarının arasına demir şebekeler yerleştirilmiştir. Sokak yönündeki mermer kapısı üzerine de kitabesi yerleştirilmiştir. Bu kitabenin bazı harfleri silinmiştir.
Kitabe:
Vezir-i Azam’ın yetimi dehli
Mehmet ibn-i İbrahim
Şeyh Yahya Efendi Türbesi (Beşiktaş) İstanbul Beşiktaş ilçesinde, Çırağan Sarayı karşısında, Çırağan Caddesi ile Yahya Efendi Sokağı’nın kesiştiği noktada bulunan Şeyh Yahya Efendi Türbesi, ölümünden sonra Yavuz Sultan Selim (1512–1520) tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmıştır.
Şeyh Yahya Efendi Trabzon’da 1495 yılında doğmuştur. Kanuni Sultan Süleyman’ın babası Yavuz Sultan Selim Trabzon’da vali olarak bulunduğu sırada dünyaya geldiğinden Yahya Efendi’nin annesinden süt emmiş ve Onunla sütkardeşi olmuştur. Bu nedenle de Kanuni Sultan Süleyman kendisine daima sütkardeşi olduğundan “Ağabey” diye hitap etmiştir.
Şeyh Yahya Efendi ilköğrenimini Trabzon’da devrin velilerinden Müftü Ali Çelebi’den almış, daha sonra İstanbul’a gelerek Zenbilli Ali Efendi’den ders almıştır. Cambaziye Medresesi’nde müderrislik yaptıktan sonra inzivaya çekilmiş, Beşiktaş’ta satın aldığı bugünkü türbe ve mezarlığının bulunduğu yerde kendisine bir ev, yanına bir mescit, küçük bir medrese, hamam ve çeşme yaptırmıştır. Şeyh Yahya Efendi Türbesi çok ziyaret edilen bir yer olmuş, denizcilerin, seferden döndükten sonra türbeyi ziyaretleri adet haline gelmiştir.
Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman döneminde bir bakıma bu iki padişahın danıştığı bir kişi olmuştur. Tasavvufi şiirlerinden oluşan bir divanı vardır. Ayrıca Şeyh Yahya Efendi’nin menkıbeleri ile ilgili birçok kerameti bulunmaktadır.
Türbe kare planlı, ahşap bir yapıdır. Türbenin ahşap bir koridora açılan kapısı doğu yönünde olup, bunun her iki yanında iki katlı birer pencere vardır. Türbenin tüm duvarlarında da ikişer pencere bulunmaktadır. Bunlardan doğu ve batı duvarındaki kapı ve pencereler yapıldığı dönemin üslubuna uyarak klasik özellik taşımaktadır. Diğer pencereler zamanla yapılan onarımlar sonucunda özelliğinden uzaklaşmıştır.
Türbenin üzeri basık bağdadi bir kubbe ile örtülüdür ve bu kubbe ahşap bir çatının altına gizlenmiştir. Ancak Pertevniyal Valide Sultan tarafından yapılan onarım sırasında bu kubbe yenilenmiştir. Bunun yanı sıra türbe Sultan II. Mahmut (1808–1839), Sultan II. Abdülhamid (1876–1909) tarafından da onarılmıştır. Türbenin içerisi devrine uygun kalem işleri ile bezelidir.
Türbe içerisinde on bir sanduka bulunmakta olup, bunların çevresi sedef kakmalı korkuluklar içerisine alınmıştır. Burada Şeyh Yahya Efendi’nin yanı sıra, Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Raziye Sultan, oğlu İbrahim Efendi, annesi Afife Hatun, Sultan II. Abdülhamid’in kızı Hatice Sultan ve oğlu Bedreddin Efendi, Şeyh Mehmet Nuri Şemseddin Efendi, Şeyh Hasan Efendi, Şeyh Yahya Efendi’inin küçük oğlu Şeyh Ali Efendi, Derviş Ali, Yahya Efendi’nin eşi Şerife Hatun’un sandukaları bulunmaktadır. Ayrıca türbe girişinde ve dışarısında Şeyh Yahya Efendi’nin torunlarına, saray ve haneden mensuplarına, devrin önde gelen kişilerine, türbedarlara ve müritlere ait mezarlar bulunmaktadır.
Günümüzde türbe İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetiminde olup, ziyarete açıktır.
Güzelce Ali Paşa Türbesi (Beşiktaş) İstanbul Beşiktaş ilçesi, Çırağan Sarayı karşısında, Çırağan Caddesi ile Yahya Efendi Sokağı’nın kesiştiği noktada bulunan Güzelce Ali Paşa Türbesi 1620–1621 yıllarında yapılmıştır.
Güzelce Ali Paşa XVII. yüzyıl devlet adamlarından olup, Sultan II. Osman (Genç Osman) (1618–1622) dönemi sadrazamıdır. İstanköy’de 1575 yılında doğmuş, gençlik yılları denizlerde geçmiş, 1597-1602’ye kadar Dimyat Beylerbeyi ve 1602’de de Yemen Beylerbeyi olmuştur. Bundan sonra Tunus, Mora ve Kıbrıs Beylerbeyliği görevlerinde bulunmuş, önce Kubbe Veziri, 1617’de de Kaptan-ı Derya olmuştur. Sultan I. Mustafa’nın (1622–1623) padişah olması üzerine bu görevden alınmış ve yerine Kara Davut Paşa getirilmiştir. Davut Paşa 40 gün sonra azledilince de Ali Paşa ikinci kez Kaptan-ı Derya olmuştur. Sultan II. Osman döneminde üç kez deniz seferine çıkmış ve 1619 yılında Sadrazam olmuştur. Sadrazamlığı sırasında devlet adamlarının, tüccarların ve varlıklı kişilerin mallarına el koyarak hazineye gelir sağlamıştır. Sultan II. Osman’ı Lehistan seferine teşvik etmiştir.
Ali Paşa 1620 yılında ölmüştür. Güzel yüzlü oluşundan da Güzelce Ali Paşa olarak tanınmaktadır. Sağlığında Sakız Adası ve Yeniköy’de bir cami yaptırmıştır. Yeniköy’deki cami paşanın ölümünden sonra yanmış ve yeniden yapılmıştır. Ayrıca Kasımpaşa’da da bir çeşmesi bulunmaktadır.
Güzelce Ali Paşa Türbesi Yahya Efendi Dergâhının yanında olup, türbeye buradaki cami içerisinden girilmektedir. Türbe kare planlı kâgir olup, üzeri kubbe ile örtülüdür. Duvarları sıra halinde taş tuğla dizileri ile örülmüştür. Ön cephesi denize yönelik olan türbenin yalnızca bir cephesinde iki sıra halinde pencereleri vardır. Türbe son derece sade olup, içerisinde bezeme bulunmamaktadır.
Türbe içerisinde Güzelce Ali Paşa’nın yanı sıra Damat İbrahim Paşa’nın oğlu, Genç Mehmet Paşa’nın oğlu İbrahim Bey’in (1818), Güzelce Ali Paşa’nın oğlu Mehmet Bey’in oğlu Hüseyin Bey ve Ali Paşa’nın akrabası olup, kimlikleri bilinmeyen üç mezar daha bulunmaktadır.
Türbe günümüzde İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetiminde olup, ziyarete açıktır.
Şehzadeler ve Kadınlar Türbesi (Beşiktaş)
İstanbul Beşiktaş ilçesi, Çırağan Sarayı karşısında, Çırağan Caddesi, Yahya Efendi Sokağı’nda, Yahya Efendi Külliyesinin haziresinde bulunan bu türbe Sultan II. Abdülhamid (1876–1909) tarafından yaptırılmıştır.
Türbe yanındaki bekçi evi ile birlikte yapılmıştır. Son dönem kâgir cepheli sivil mimari örneklerine benzeyen bu türbenin üç cephesinde üçer pencere bulunmaktadır. Türbe içerisinde kalem işi ve bezeme bulunmamaktadır. İçerisindeki levhalar çalınmasını önlemek amacı ile İstanbul Türbeler Müdürlüğü’ne taşınmıştır.
Türbede Osmanlı hanedanına mensup 16 kişi gömülüdür. Bunlar Sultan Abdülmecid’in (1839–1861) eşi Şayeste Kadın Efendi, Sultan V. Murad’ın (1876) oğlu Selahaddin Efendi (1914) ve Sultan Abdülmecid’in eşi Bidar Kadın Efendi (1916), Sultan II. Abdülhamid’in eşi Emsalinur Kadın Efendi (1950), Sultan V. Murad’ın kızı Fatma Sultan’ın oğlu Sultanzade Murad Bey (1911), Sultan II. Abdülhamid’in kızı Samiye Sultan (1909), Ahmet Nazmi Efendi’nin kızı Aliye Namiye Sultan (1913), Sultan III. Abdülhamid’in üçüncü eşi Mezide Kadın Efendi (1908), Sultan II. Abdülhamid’in torunu Osman Hayri Bey (1911), Sultan Abdülmecid’in eşi Serfiraz Kadın Efendi (1905), Sultan II. Abdülhamid’in üçüncü kadını, Naile Sultan’ın annesi Dilpesend Kadın Efendi (1901), Sultan Abdülmecid’in oğlu Ahmet Kemaleddin Efendi (1905), Sultan Abdülmecid’in oğlu Süleyman Efendi (1909), Naile Sultan (Osmanoğlu) (1957), Hatice Sultan (1898), Naciye Sultan (1957) gömülüdür.
Türbe günümüzde İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetimindedir.
Şeyh Zafir Türbesi (Beşiktaş) İstanbul Beşiktaş ilçesi, Yıldız Mahallesi, Balbaros Bulvarı’nın yanı başında, Yıldız Caddesi’nde bulunan Şeyh Zafir Türbesi, Ertuğrul Dergâhı’nın bir bölümünü oluşturmaktadır. Yapı topluluğunu Sultan II. Abdülhamid (1876–1909) Şazeli Tarikatının önde gelen şeyhlerinden Şeyh Hamza Zafir Efendi adına 1887 yılında yaptırmıştır.
Mimar Raimando D’aronco’nun XIX. yüzyılda İstanbul mimarisine getirmiş olduğu Art-Nouveau üslubunda bir yapı olan türbe, kütüphane ve çeşme ile aynı üslupta tasarlanmış olup, kesme taştan yapılmıştır. Kare planlı, üzeri kubbe ile örtülü türbenin farklı bir görünümü vardır. Cephede ince uzun bir niş içerisinde pencere ve bunun iki yanında da kare söveli birer pencereye yer verilmiştir. Bütün bunlar dışarıya taşkın yuvarlak bir saçak içerisine alınmıştır.
Yakın tarihlerde, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından dergâh ile birlikte restore edilmiştir.
Kılıç Ali Paşa Türbesi (Beyoğlu)
İstanbul Beyoğlu ilçesi, Tophane Meydanı’nda XVI. yüzyılın ünlü denizcilerinden Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa’nın yaptırmış olduğu cami, medrese, hamam ve türbeden meydana gelen külliyesi Mimar Sinan tarafından yaptırılmıştır. Bu yapı Mimar Sinan’ın mimarlık yaşamının son eserlerinden biri olup, camisinde Ayasofya’nın planı küçük ölçüde uygulanmıştır.
Kılıç Ali Paşa, Anadolu’da 1496’da dünyaya gelmiş bir Türk denizcisi olup, Uluç Ali Reis ismi ile de tanınmıştır. Barbaros Hayreddin Paşa ve Turgut Reis’ten deniz savaşları konusunda bilgilenmiş bir süre Cezayir Beylerbeyi görevinde bulunmuştur. Avrupa devletlerinin Akdeniz’de Osmanlı egemenliğine son vermek için kurdukları Haçlı donanması Çeşme ve İnebahtı önlerinde Osmanlı donanmasını yakmışlardır. Osmanlı deniz filosunun komutanı Kılıç Ali Paşa idi. Bu savaşta Kılıç Ali Paşa birçok yabancı donanmaya ait gemileri batırmış ve kendi filosunu kurtarmıştır. Osmanlıların ünlü kaptanlarından Müezzinzade Ali Paşa başta olmak üzere Osmanlı donanması birçok ünlü kaptanını da bu savaşta yitirmişti. Kılıç Ali Paşa’nın İstanbul’a dönüşünde Sultan II. Selim (1566–1574) tarafından Kaptan-ı Deryalığa getirilmiş ve Uluç lakabını da Kılıç’a çevirmiştir. Bu yenilgiden sonra Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa ile birlikte Osmanlı donanmasını eskisinden daha güçlü bir şekilde kurmuş ve Osmanlı donanması yeniden Akdeniz’e hâkim olmuştur. Kılıç Ali Paşa 21 Haziran 1587’de ölünceye kadar donanmanın başında kalmıştır.
Kılıç Ali Paşa’nın türbesi Mimar Sinan’ın farklı bir mekân anlayışı içerisinde yapılmıştır. Kesme taştan sekizgen planlı türbenin üzeri iç içe çifte kubbe ile örtülmüştür. Türbe girişi derin bir niş içerisindedir. Türbenin içerisinde yer alan iki sütun ve girişteki masif duvarlar arasındaki kemerler kubbeyi desteklemektedir. Altlı üstlü iki sıra pencere ile aydınlatılan türbe bezeme yönünden çok zengin değildir. Yalnızca alt kat pencerelerinin alınlıklarında mavi zemin üzerine beyaz harflerle Ayet’el Kürsi frizi yazılmıştır. Kubbenin ortasındaki yazı madalyonu ve bunun çevresinde de mavi zemin üzerine beyaz renkte palmet ve Rumili bezemeler görülmektedir. Türbenin 1979 yılında yapılan onarımı sırasında bu kalem işleri yenilenmiştir.
Türbe içerisinde Kılıç Ali Paşa ile Uluç Hasan Paşa’nın sandukaları bulunmaktadır. Türbe, günümüzde İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetiminde olup, ziyarete açık değildir.
Piyale Paşa Türbesi (Beyoğlu)
İstanbul ili Beyoğlu ilçesi, Kasımpaşa Kaptan Mahallesi, Piyale Baruthane Caddesi, Zincirlikuyu Baruthane Caddesi ve Sel Sokağı arasında bulunan bu türbe 1575 yılında, Piyale Paşa tarafından Mimar Sinan’a 1577 yılında, ölümünden önce yaptırılmıştır.
Piyale Paşa Kanuni Sultan Süleyman döneminde (1520–1566) on dört yıl Kaptan-ı Deryalık yapmış ve birçok deniz savaşı kazanmıştır. Piyale Paşa’nın aslen Hırvat olduğu söylenmektedir. Müslüman olduktan sonra Abdurrahman ismini almış, Osmanlı sarayında Enderun’da yetiştikten sonra Kapıcıbaşı olmuştur. 1553–1567 yıllarında aralıksız 14 yıl Kaptan-ı Deryalık görevini sürdürmüştür. Bu dönemde Sakız ve Cebre adalarını ele geçirmiş İspanya, Fransa ve İtalya kıyılarındaki irili ufaklı 67 adayı Osmanlı topraklarına katmıştır. İspanya Kralı II. Philip’in donanmasını bozguna uğratarak kumandanını esir almıştır. Sultan II. Selim’in (1566–1574) kızı Gevherhan Sultan ile evlenmiş, saraya damat olmuştur. Bundan sonra üçüncü ve ikinci vezirliğe getirilmiş ve 1577 yılında ölmüştür.
Kasımpaşa’da cami, medrese, tekke, sıbyan mektebi, sebil, hamam, çarşıdan oluşan bir külliye yaptırmış, türbesini de onlara eklemiştir.
Türbe, düzgün köfeki kesme taştan sekizgen planlı olup, üzeri basık bir kubbe ile örtülmüştür. Klasik Osmanlı mimari üslubunda, oldukça sade bir yapı olan bu türbenin her cephesinde altlı üstlü ikişer penceresi vardır. Önündeki ahşap çatılı revak kısmı XVIII. yüzyılda yıkılmış, daha sonra buraya barok üslupta akantus başlıklı sütunların taşıdığı yeni bir revak yapılmıştır. Bu revak da günümüze gelememiştir.
Türbe içerisinde Piyale Paşa, oğulları ve kızlarına ait üçü ahşap onu mermer olmak üzere toplam on üç sanduka bulunmaktadır. Buradaki mermer lahitler kabartmalarla ve kalem işleri ile süslüdür. Ancak bu bezemeler 1990 yılında yapılan restorasyon sırasında bozulmuş ve özelliğini kaybetmiştir.
Günümüzde türbe, İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetiminde olup, ziyarete açıktır.
Lohusa Sultan (Rahime Kadın) Türbesi (Beyoğlu) İstanbul ili Beyoğlu ilçesi, Şişhane’den Unkapanı Köprüsü’ne ve Kasımpaşa’ya giden yolun üzerinde bulunan bu türbe 1647 yılında İstanbul’da ölümünden sonra mezarında doğum yapan bir kadına aittir. Mezarda doğan ve Meyidzade unvanını alan oğlu Osmanlı döneminde önemli bir devlet adamı olmuştur.
Lohusa Hatun’un yaşamı ile ilgili halk arasında söylenegelen birçok rivayet bulunmaktadır. Bunlardan birisine göre; İstanbul’un büyük camilerinden birinde yüzünün ve sesinin güzelliği ile tanınan bir hoca varmış. Bu hoca kendisine hayran olan kızlarla ilgilenmez camideki görevi dışında başka hiçbir şey ile ilgilenmezmiş. Günlerden bir gün hoca dünyaya küsmüş, yüzü solmaya, sesi kaybolmaya başlamış. Annesi oğlunun bu sıkıntısının ne olduğunu anlamak için hocaya ısrarlarda bulunmaya başlamış. Sonunda hoca dayanamayarak padişahın kızını sevdiğini ve onunla evlenmek istediğini söylemiş. Annesi de padişahın fakir bir aileye kız vermeyeceğini söylemiş. Ancak hoca kızın gönlünün de kendisinde olduğunu, verdiği vaazlar sırasında görüp tanıdığını söylemiş. Annenin yüreği dayanamamış ve padişahtan kızını istemek üzere saraya gitmiş. Padişahın huzuruna çıkmış ve ezile büzüle kızını istemiş. Padişah hiddetlenmiş ve “Koskoca padişah kızını sen ne cüretle oğluna istersin” demiş. Ancak bir taraftan da kızının yemek içmekten kesilmesinin, sararıp solmasının nedenini öğrenmiş. Hocanın annesi padişahın ayaklarına kapanıp yalvarmış, bunun üzerine padişah da dokuz katır yükü altın getirirse kızını vereceğini söylemiş.
Hocanın annesi eve dönmüş, olanları oğluna anlatmış ve bu sevdadan vazgeçmesini söylemiş. Bunun üzerine hoca eline kazma ve küreği alarak bahçeye çıkmış, başlamış kazmaya. Kazdığı yerden çıkan toprakları çuvallara doldurup ağızlarını bağlamış, sonra da annesini yanına alarak çuvallarla padişahın huzuruna çıkmış. Hoca padişahın huzurunda çuvalları açmış ve çuvalların içerisinden altınlar dökülmüş. Padişah sözünden dönmemiş; “Kızımı sana vereceğim ama sen bana evlat acısı tattırdın. Allah da sana evlat vermesin” diyerek dua etmiş. Bundan sonra hoca ile padişahın kızı evlenmiş ancak, çocukları olmamış.
Günlerden bir gün hoca Hacca eşi ile birlikte gitmeye karar vermiş, Medine’ye vardığında eşi hastalanmış ve doktorlardan hamile olduğunu öğrenmiş. Hoca ve Sultan doktorların tavsiye etmemesine rağmen İstanbul’a dönmek için yola çıkmışlar. Sultan yolda iyice fenalaşmış ve İstanbul’a geldiklerinde bugünkü türbenin bulunduğu yerde 1647 yılında ölmüş. Hoca sultanın ölümüne çok üzülmüş ve mezarı üzerine bir türbe yaptırmış, türbeyi her gün ziyaret etmiş. Sultanın ölümünden dört beş ay sonra mezardan bir bebek sesi geldiği duyulmuş. Bunun üzerine mezar açılmış ve bir erkek çocuğunun sultanın memesini emdiğini görmüşler. Bunun üzerine sultanın evliya olduğuna inanmışlar ve bu türbeye Lohusa Sultan ismini vermişlerdir. Günümüzde bu türbeyi çocuğu olmayan kadınlar ziyaret etmektedirler.
Türbe kare planlı olup, bir sıra taş, bir sıra tuğladan yapılmış, üzeri kubbe ile örtülmüştür. Türbenin üç cephesinde birer penceresi vardır. Bu pencerelerdeki doğramalar ve ahşap giriş kapısı halkın mum yakma âdetinden ötürü demire çevrilmiştir. Türbenin içerisi ilk yapılışında kalem işleri ile bezenmiş olmasına rağmen bu kalem işleri günümüzde tahrip olmuştur.
Türbe içerisinde Lohusa Sultan Denilen kişi ile birlikte üç kişiye ait toplam dört sanduka bulunmaktadır. Bu kişilerin kimli hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır.
Türbe 1996–1997 yıllarında onarılmıştır. Günümüzde İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetimindedir.
Türabi Baba Türbesi (Beyoğlu)
İstanbul ili Beyoğlu ilçesi, Kasımpaşa’da Camii Kebir Mahallesi, Türabi Baba Caddesi üzerinde bulunan bu türbe XIX. yüzyılda yapılmıştır.
Mehmet Türabi Efendi, Tersane-i Amire’de çalışan Osmanlı gemicilerinden olup, aynı zamanda Kadiri Tarikatının da şeyhi idi. 1812 yılında ölmüştür. Daha önce Kasımpaşa’da Kadiri Tarikatına ait bir tekke yaptırmış ve tekkesinin yanına da türbesini eklemiştir. Bu tekke XX. yüzyılın ortalarında yanmış, kalan bölümleri kum ve tuğla deposu olarak kullanılmış, 2004 yılında da tamamen yıktırılmıştır.
Günümüze gelen türbe, dikdörtgen planlı, düz çatılı bir yapıdır. Duvarları moloz taş ve tuğladan örülmüştür. Cephesinde tuğla dizileri peşpeşe sıralanmış ve bu da yapıya bir orijinallik katmıştır. Türbenin Haliç’e yönelik cephesinde bir çeşme, onun her iki yanında da üçer penceresi vardır. Ayrıca giriş cephesinde kapının yanı sıra üç penceresi daha bulunmaktadır. Türbenin diğer cepheleri iki yanındaki yapılara bitişiktir.
Türbenin içerisinden tavan eski gemi direklerinden yapılmış desteklere dayanmaktadır. Burada tersaneden çıkmış demir raylar kullanılmış ve böylece hiçbir yapıda görülmeyen bir iç düzenleme ile burada karşılaşılmaktadır.
Türabi Baba’nın mezarı ahşap bir şebeke ile çevrilmiştir. Türbe içerisinde Şeyh Mehmet Türabi Efendi’nin, Şeyh Ahmet Efendi El Kadiri (1832), Şeyh Seyit Halil Kadiri (1851), Şeyh Ali Kuzu El Kadiri (1861), Şeyh Hasan Rıza El Kadiri (1876), Şeyh Ali Rıza Efendi ile Kadırga Mimarı Mustafa Ağa (1599) ile kimliği bilinmeyen altı kişiye ait toplan on üç mezar bulunmaktadır.
Türbe duvarı üzerindeki çeşme, kitabesinden öğrenildiğine göre Sultan II. Abdülhamit devri (1876–1909) deniz amirali Şükrü Paşa tarafından onarılmıştır.
Türbe İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetiminde olup, ziyarete açıktır.
Şeyh Galip Türbesi (Beyoğlu)
İstanbul ili Beyoğlu ilçesi, Tünel Meydanı’nda Galata Mevlevihanesi’nde bulunan bu türbe 1819 yılında Halet Mehmet Sait Efendi tarafından Bağdat Seferi dönüşünde yaptırılmıştır.
Şeyh Galip Mevlevi Tarikatının şeyhlerinden olup, ünlü bir divan şairidir. İstanbul’da 1757 yılında doğmuş olup, asıl ismi Mehmet Esad’dır. Galip mahlasını sonradan almış, Mevlevi şeyhi olduktan sonra da Galip Dede unvanı ile tanınmıştır. Divan-ı Hümayun kaleminde görev yaparken Mevlevi tarikatına girmiş, Konya Mevlana Dergâhında çile çıkarmış, İstanbul’a dönüşünde Yenikapı Mevlevihanesine girmiştir. Galata Mevlevihanesi Şeyhi Abdullah Efendi’nin ölümünden sonra Galata Mevlevihanesi Şeyhi olmuştur. 1798 yılında da 41 yaşında ölmüştür. Şeyh Galip’in menkıbeleri ve Hüsn-ü Aşk isimli ünlü bir eseri vardır.
Galata Mevlevihânesi avlusunun sol tarafında bulunan türbe, dikdörtgen plânlı kesme köfeki taşındandır. Üzeri tonoz örtülü olup, üst kısmına da Mevlevi sikkesinden bir alem yerleştirilmiştir. Avluya yönelik dikdörtgen söveli demir parmaklıklı dört, iki yanında da birer pencere ile aydınlatılmıştır. Girişin üzerinde de h.1227 (1812) tarihli celî-sülüs yazılı bir kitabesi bulunmaktadır:
Ruh-u Mevlâna da ey Galib budur Şeyh’üş-şeyh
Hazret-i sarih Rusuhi kıdve-i ehl-i Rusuh
Türbe, Şeyh Galib, Şeyh İsa Efendi, Şeyh Selim Efendi ve Şeyh Mehmet Ruhi Dede’nin mezarları üzerine yapılmıştır. Türbede Şeyh İsmail Ankaravi Efendi ve kim olduğu bilinmeyen bir kişiye ait bir mezar daha bulunmaktadır.
Türbenin altında da merdivenle inilen St. Theodore Manastırından kalma bir sarnıç bulunmaktadır. Günümüzde türbe Divan Edebiyatı Müzesi’nin avlusunda olup, dıştan ziyaret edilmektedir.
Halet (Kudretullah) Efendi Türbesi (Beyoğlu) İstanbul ili Beyoğlu ilçesi, Tünel Meydanı’nda Galata Mevlevihanesi girişinde bulunan bu türbe XIX. yüzyılda yapılmıştır.
Galata Mevlevihanesi’nin son dönemlerinde, Yenikapı Mevlevihanesi şeyhlerinden Ebubekir Dede ailesinden gelen Kudretullah Dede post makamına getirilmiştir. Kudretullah Dede Yenikapı Mevlevihanesi’nde 1203 (1788) yılında doğmuş olup, köklü bir Mevlevi aileden gelmektedir. Şeyh Galip onun dünyaya gelişine şu mısralarla tarih düşürmüştür:
Şerîf Ahmed Dede merd-i tarîkat
Yüzünden doğdu bir mühr-ü münevver
Dedim târih-i milâdını Gâlib
Muhammed Kudretullah lutf-u haydar.
Aynı türbede bulunan Halet Efendi de Sultan II. Mahmud devrinin ünlü devlet adamlarındandır. Asıl ismi Mehmed Sait olup, Halet Efendi ismi ile tanınmıştır. İstanbul’da 1760 yılında doğmuş, 1823 yılında Konya’da idam edilmiştir. Vücudu Konya’ya, başı da Galata Mevlevihanesi girişindeki açık türbeye gömülmüştür. Sonradan bazı dedikodular yüzünden kesik başı buradan alınarak Beşiktaş’taki Yahya Efendi Dergâhının haziresine gömülmüştür. 1841 yılında ise yeniden Galata Mevlevihanesi’nin haziresine gömülmüştür.
Halet Efendi, Şeyh Galib Türbesini 1819 yılında yeniden yaptırmış, ayrıca buraya kütüphane, çeşme ve muvakkithane ile kendisi için de açık bir türbe yaptırmıştır. Daha sonra bu türbenin bulunduğu alana da Şeyh Kudretullah Efendi’nin türbesi yapılmıştır.
Bu açık türbe XIX. yüzyıl rokoko üslubunda yapılmıştır. Köfeki taşından ve mermerden olan türbenin avlu ve caddeye üçerden olmak üzere dokuz yuvarlak penceresi bulunmaktadır.
Osmanlı mimarisinde pek az karşılaşılan kompozit başlıklar ve yuvarlak kemerlerin içerisindeki üçgen baklava motifleri cepheye bir hareketlilik kazandırmıştır. Buradaki yarım sütunların başlıkları, mermer oymalarda sürekli bir hareket dikkati çekmektedir. Çift kanatlı demir kapı ile parmaklıklar üzerinde rozet, yaprak ve beyzî madalyonlar bulunmaktadır. Ayrıca üzeri kubbeyi andıran kademeli, yüksek bir tonozla örtülmüştür. En üst noktada ise büyük bir kaide üzerine taş bir Mevlevi sikkesi yerleştirilmiştir.
Halet Efendi bu yeri kendi türbesi için ayırmışsa da burada Mevlevihane’de şeyhlik yapmış Kudretullah Dede’nin, Ataullah Dede’nin, “Menâkıb-ı Mevlâna” yazarı Selanik Mevlevihanesi şeyhi Ubeydullah Efendi’nin ve idam edilen Halet Efendi’nin kesik başı ile Şeyh Kudretullah Dede’nin eşi Emine Esma Hatun’un mezarları bulunmaktadır.
İskender Paşa Türbesi (Beykoz)
İstanbul ili Beykoz ilçesi, Kanlıca Hisar Caddesi’nde, İskender Paşa Camisi’nin avlusunda bulunan bu türbe 1571 yılında Mimar Sinan tarafından yapılmıştır.
İskender Paşa, Kanuni Sultan Süleyman (1520–1566) devri devlet adamlarından olup, Magosa Fatihi olarak tanınmıştır. 1570 yılında ölmüş ve Beykoz’da yaptırmış olduğu cami, medrese ve hamamdan meydana gelen külliyesi içerisindeki türbesine gömülmüştür. İskender Paşa’nın ayrıca Eğrikapı’da bir sıbyan mektebi, Ayvansaray’da da bir çeşmesi bulunmaktadır.
İskender Paşa Türbesi düzgün kesme taştan dikdörtgen planlı olup, üzeri ahşap bir çatı ile örtülüdür. Türbenin ön cephesinde basık kemerli kapı ve dört pencere, arka cephesinde beş pencere, yan cephelerinde de üçer penceresi bulunmaktadır. Türbe 1850 yılında onarılmış ve Klasik Osmanlı türbe özelliğini tamamen yitirmiştir. İçerisinde bezemeleri bulunmamakta veya orijinal bezemeleri günümüze gelememiştir.
Türbe içerisinde iki mermer lahit bulunmaktadır. Bunlar İskender Paşa ile oğlu Ahmet Paşa’ya aittir.
Yuşa Türbesi (Beykoz) İstanbul ili Beykoz ilçesi, Yuşa Tepesi’nde bulunan bu türbenin yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Ancak, burada 28 Çelebizade Mehmet Said Paşa 1755 yılında bir mescit yaptırmış ve Yuşa Nebi Hazretleri’nin mezarı etrafını da bir duvarla çevirmiştir. Mescit yangın sonucunda zarar görmüş 1863–1864 yılında, Sultan Abdülaziz döneminde (1861–1876) aslına uygun olarak yenilenmiştir. Bu arada Yuşa Nebi Hazretlerinin mezarı da onarılmıştır. Sonaraki dönemlerde buraya bir de Yuşa Tekkesi olarak ismi geçen bir Nakşibendî dergâhı yapılmıştır.
Yuşa Nebi Hazretleri MÖ.1605 yılında, ölmeden önce İsrailoğulları’nın başına geçen bir peygamberdir. İsrailoğulları’nı Tih Çölünden çıkararak Arz-ı Mev’ut (Filistin), Şam bölgesine sonra da Kudüs’e yerleştirmiş ve ülkesini on iki kabile arasında bölmüştür. Yuşa Hazretleri kendisine karşı olanları mucizeleri ile susturmuştur. İsrailoğulları’nı Tevrat hükümlerine göre 27–29 yıl yönetmiş, 1580 yılında bir söylentiye göre, 110, bir başka söylentiye göre de 127 yaşında ölmüştür.
Yuşa’nın mezarı konusunda iki ayrı görüş bulunmaktadır. Bunlardan birisine göre Nablus ve Halep yakınındaki Maarra şehrinde, diğerine göre de Beykoz’da Yuşa Tepesi’nde gömülüdür. Büyük olasılıkla Beykoz’daki mezar bir makamdır. Buradaki mezarın Tevrat’ta ismi geçen Yuşa Peygamber ile bir bağlantısı bulunmamaktadır. Hüseyin Ayvansarayi’nin Hadikat’ül Cevâmisi’ne göre, burada gömülü olan kişinin bir Bizans havarisi veya Osmanlı dönemindeki bir şeyhe ait olduğu sanılmaktadır.
Buradaki mezarın böylesine büyük olması eski inançlardan kaynaklanmaktadır. Mitoloji’ye göre dağların zirvelerinde yaşamış devlerin sonraki dönemlere yansımasından başka bir şey değildir.
Beykoz Yuşa Tepesi’ndeki mezar 17.00x4.00 m. ölçüsünde olup, üzeri açıktır. Yuşa Tepesi kutsal bir yer olarak kabul edilmiştir. İlk Çağlarda burada bir Zeus sunağı bulunduğu, Bizans döneminde VI. yüzyılda İmparator I. Iustinianus zamanında Hagios Mikhael adında bir kilise yapılmıştır. Osmanlı döneminde ise buraya bir mescit ve tekke yapılmış ve yanına da Yuşa Nebi’nin mezarı eklenmiştir. Böylece bu tepenin kutsallığı Osmanlı döneminden itibaren de sürmüştür.
Şemsi Ahmet Paşa Türbesi (Üsküdar)
İstanbul ili Üsküdar ilçesi, Şemsi Paşa Külliyesi içerisinde bulunan bu türbe, külliye ile birlikte 1580 yılında yapılmıştır.
Şemsi Ahmet Paşa, Sultan II. Selim (1566–1574) ve Sultan III. Murad (1574–1595) dönemlerinde vezirlik yapmıştır. İsfendiyar ailesinden Kastamonu Beyi Kızıl Ahmet Bey’in torunu, Mirza Paşa’nın da oğludur. Osmanlı Saray Okulu olan Enderun’da yetişmiştir. Avcıbaşı, Bölük Ağası, Müteferrika ve Sipahiler Ağası olmuştur. 1554 yılında Anadolu, bir süre sonra da Rumeli Beylerbeyliği yapmıştır. Sultan II. Selim tarafından vezirliğe yükseltilmiştir. Şemsi Ahmet Paşa 1580 yılında ölmüş ve cami, medrese, sıbyan mektebinden oluşan külliyesindeki türbeye gömülmüştür.
Şemsi Ahmet Paşa, türbesini caminin doğu tarafına sağlığında yaptırmıştır. Türbe camiye bitişik, kareye yakın 4.00x4.50 m. ölçüsünde olup, üzeri ayna tonozla örtülmüştür. Klasik Osmanlı türbe mimarisinin özelliklerini taşıyan bu yapının mermer söveli, yuvarlak kemerli giriş kapısı üzerinde kitabesine yer verilmiş ancak bu kitabe cami ile birlikte 1940 yılı öncesinde son derece harap olduğundan kitabe kırılmış ve yerine konulması mümkün olmamıştır. Onarım sonrası külliyenin içerisinde bulunan kitabe parçaları çalınmıştır. Kaynaklara göre bu kitabenin metni şöyledir:
Türbesinin kenarı deryada
Şemsi anınçün eyledi bünyad
Geçerken bu kenarı deryada
Aşinalar dua eyle ede yâd
Ya ilahi bî Hakkı rumi Nebi
Nurdan eyle ol kulum azad.
Şemsi Paşa Türbesinin zeminden itibaren yüksekliği caminin kubbesine kadar ulaşmaktadır. Bu örtü sistemi İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğü Y. Mimarı Süreyya Yücel tarafından 1940 yılında külliye onarılırken yenilenmiştir. Orijinaline yakın bir şekilde yapılan türbenin ana yapısı kesme taştan, tonozları da tuğladan yapılmıştır. Türbenin giriş duvarı kapı nedeni ile çok dar olduğundan buraya pencere açılmamış, içerisi üst sıradaki üç pencere ile aydınlatılmıştır. Türbenin giriş dışındaki diğer kenarlarında altlı üstlü üçerden altı penceresi vardır. Türbe içerisinde orijinal kalem işlerine rastlanmamakla beraber, üzerini örten ayna tonozun ortasındaki kare boşluk içerisinde geometrik, geçme ve palmet izleri görülmektedir. Türbenin camiye açılan tunç şebekeli, yuvarlak kemerinin kemer taşı üzerine sarı kabartma harflerle bir ayet yazılmıştır.
Türbe içerisinde Şemsi Ahmet Paşa’nın sandukası dışında başka bir mezar bulunmamaktadır.
Kaynak : http://www.restorasyonforum.com