Havatin Türbesi (Eminönü)
İstanbul ili Eminönü ilçesinde, Hatice Turhan Sultan Türbesi’nin batı yönündeki çıkıntılı kısmına eklenmiş olan bu türbenin ne zaman yapıldığı konusunda bir belgeye rastlanmamıştır. Türbe içerisinde bulunan sandukalardan en eskisi 1845 tarihlidir. Ancak, türbenin mimari yapısı bu tarihten daha önceki bir devre işaret etmektedir.
Türbe kesme taştan 7.55x7.67 m. ölçüsünde olup, dışarıya çıkıntı yapan bir blok görünümündedir. Güney kenarının ortasındaki dikdörtgen çerçeve içerisine alınmış, önünde de iki sekiz köşeli bir sütun bulunan girişi vardır. Türbenin içerisi mimari ve sanat tarihi yönünden herhangi bir özellik göstermemektedir. Hatice Turhan Sultan Türbesine dayandığı doğu kenarında iki pencere bulunmaktadır. Bu pencerelerin iki yanına birer dolap nişi yerleştirilmiştir. Ancak bu durum yapı ile bir uyumsuzluk göstermektedir. Bunun dışındaki kenarlarında yine dikdörtgen söveli ikişer pencere daha bulunmaktadır. Bu pencerelerin arasına da birer dolap yerleştirilmiştir.
Türbe içerisinde 17 sanduka bulunmakta olup, bu sandukalardan dördü sedef kakmalı parmaklıklar içerisine alınmıştır. Sandukalardan 12’si Sultan Abdülmecit’in kızları ve şehzadelerine aittir. Diğer beş sanduka ise Sultan Abdülaziz’in kızı Esma Sultan’ın oğlu Hasan Bedreddin Efendi ile İkbal ve Kadın Efendilere aittir.
Cedid Havatin Türbesi (Eminönü) İstanbul ili Eminönü ilçesinde, Hatice Turhan Sultan Türbesi’nin batı yönündeki çıkıntılı kısmına eklenmiş olan bu türbenin ne zaman yapıldığı konusunda bir belgeye rastlanmamıştır. Bu türbe Havtin Türbesinden sonra yapılmış ikinci bir ilavedir. Bu nedenle de yapının bütünüyle bağdaşmayacak bir görünümdedir.
Türbeye batı yönündeki bir kapıdan ve Havatin Türbesinin kuzeyindeki bir pencereden içerisine girilmektedir. Bu bölüm 8.61x11.39 m. ölçüsünde dikdörtgen planlıdır. Kuzeybatı bölümü pandantifli bir kubbe ile örtülmüş, kubbeyi oturtmak için de doğu ve güney yönüne kemerler atılmıştır. Türbenin içerisi doğu ve batı kenarındaki yuvarlak kemerli iki sıra halindeki pencerelerle aydınlatılmıştır. Türbenin pandantifleri, kasnağı ve kubbesi kalem işleri ile bezenmiştir. Ayrıca doğudaki pencerelerin üzerindeki frizde de bir şehir manzarası, karşısındaki yere de Mekke ile Medine’nin temsili resimleri yapılmıştır.
Türbe içerisinde Sultan V. Murad’ın ve ayrıca 21 sanduka bulunmaktadır. Sultan V. Murad’ın sandukası türbenin güneydoğu köşesine yerleştirilmiş, etrafı mermer ve madeni bir şebeke ile çevrelenmiştir. Bunun dışında türbede Sultan Abdülmecid’in, Sultan Abdülaziz’in ve Sultan II. Abdülhamid’in kadınları, kızları ve şehzadeleri gömülüdür.
Hatice Sultan Türbesi (Eminönü)
İstanbul Eminönü ilçesi, Şehzadebaşı’nda, Şehzade Camisi’nin Kıble yönündeki avlu içerisinde Hatice Sultan’ın Türbesi bulunmaktadır. Hatice Sultan’ın kim olduğu konusunda kaynaklarda bir bilgiye rastlanmamıştır. Türbenin kitabesi de olmadığından bu konuda ileri sürülen iddiaların ne derece doğru olduğu da bilinmemektedir. Sicil-i Osmanî’de bu türbenin Yavuz Sultan Selim’in (1512–1520) kızına ait olduğu yazılıdır. Haluk Şehzuvaroğlu’da Sultan III. Murad’ın (1574–1595) kızı olduğunu belirtmiştir. M. Çağatay Uluçay Sultan III. Murad’ın bu isimde bir kızı olmadığını yazmıştır. Hatice Sultan Şehzadeler Türbesinde gömülüdür. Bazı araştırmacılar da burada Yavuz Sultan Selim’in kızı Hatice Sultan’ın çocuklarının gömülü olduklarını ileri sürmüşlerdir.
Türbe sekizgen planlı, kesme köfeki taşından tek kubbeli bir yapıdır. Kubbe doğrudan doğruya sekizgen gövdenin üzerine oturtulmuş, saçak hizasında da iki sıralı kirpi saçak dizisine yer verilmiştir. Dış cepheler birbirinden köşeli sütunlarla ayrılmıştır. Duvarların alt tarafı köfeki taşından, üst tarafı da tuğladan örülmüştür. Cephelerde altlı üstlü pencereler bulunmaktadır. Bu pencerelerden alt sıradakiler demir parmaklıklı ve dikdörtgen söveli, üst sıradakiler de sivri kemerlidir. Yalnızca giriş kapısının bulunduğu yüzde pencereye yer verilmemiştir. Türbenin içerisinde herhangi bir bezeme unsuruna rastlanmamaktadır.
Türbe içerisinde dört sanduka bulunmaktadır.
Mustafa Reşit Paşa Türbesi (Eminönü) İstanbul ili Eminönü ilçesi, Beyazıt Camisi’nin haziresinin güney köşesinde, Yeniceriler Caddesi üzerindedir. Türbe Sadrazam Mustafa Reşit Paşa’nın 1858’de ölümünden hemen sonra G.Fossati’nin planına göre yapılmıştır.
Mustafa Reşit Paşa beş defa sadrazamlık yapmış, Tanzimat Fermanını ilan etmiştir. Sultan II. Mahmud’un yanında önemli görevler almıştır. Londra elçisi, Hariciye Nazırı olmuştur.
Osmanlı türbe mimarisinden farklı bir planda olan türbe, 6.00x6.00 m. ölçüsünde kare planlı bir yapı olup, üzeri prizma şeklinde pandantiflere oturan bir kubbe ile örtülmüştür. Kesme taştan yapılmış olan türbe, hazire duvarlarının dışında, 2 m. lik bir podyum üzerine oturtulmuştur. Türbenin her cephesinde birbirinden farklı bir uygulama görülmektedir. Batı cephesinde tek penceresi vardır. Doğu yönünde saçaklı bir girişi iki sütun üzerine oturtulmuştur. Böylece bu cepheye küçük bir portal görünümü verilmiştir. Kuzey cephesinde büyük bir pencere açıklığı vardır. Türbenin asıl cephesi güneyde olup, burası diğerlerine göre daha farklı bir özenle yapılmıştır. Yapı köfeki taşından olmasına karşılık burası mermer kaplanmıştır. Üç büyük pencere de bu cepheyi diğerlerinden ayıran bir başka özelliktir.
Türbenin içerisi son derece sade olup, yalnızca pandantiflerde alçı kabartma süsler ve akantus yaprakları bulunmaktadır. Kubbe içerisine de kalem işleri yapılmıştır. Türbenin pencereleri birbirinden ayıran kemerleri taşıyan ayaklarına bitkisel bezemeler, akantus yaprakları, rozetler yapılmıştır.
Türbede Sadrazam Mustafa Reşit Paşa, oğulları Mehmet Cemil Paşa, Ali Galip Paşa ve Salih Bey gömülüdür. Türbenin kuzey cephesine bitişik olan demir şebekeli açık mezar da Reşit Paşa’nın kızı Adile Sultan’a aittir.
Mahmud Nedim Paşa Türbesi (Eminönü)
İstanbul Eminönü ilçesi, Cağaloğlu Babı Âli Caddesi üzerinde bulunan Mahmud Nedim Paşa Türbesi, Mahmud Nedim Paşa’nın ölümünden sonra 1883’te yapılmıştır. Mahmut Nedim Paşa (1818–1883) Osmanlı Sadaret Mektubî Kaleminden yetişmiş, Nezaret Müsteşarlığı valilikler ve nazırlıklar yapmış, 1871–1872 ve 1875–1876 yıllarında iki kez sadrazamlık yapmıştır.
Türbe XIX. yüzyılda yapılmış benzeri türbeler gibi kare planlı olup, üç cephesi birbirinin eşidir. Bu cephelerde birbirinin eşi yarım daire kemerli birer büyük pencere, iki yanında da derinliği az olan birer niş bulunmaktadır. Cephelerin kenarlarında kompozit başlıklı plasterlere yer verilmiştir. Giriş cephesi köfeki taşından, oldukça düzgün ve sade bir işçilik göstermektedir. Giriş kapısı üzerinde kitabe bulunmamaktadır. Türbenin kitabeleri güneydoğu cephesinde olup, kasnakta Kuran’dan Al-i İmran, Embiya ve Fecr surelerinin ayetleri; yarım daire biçimindeki pencere kemeri alınlığında da “Necib Paşa-zade Sadr-ı Esbak Mahmud Nedim Paşa merhumun ruhiçün Li’ilahi l-Fatiha. Sene 1300 fi Recep” yazısı bulunmaktadır. Türbeyi örten kubbenin pandantifleri üzerine eklektik üslupta kalem işleri yapılmıştır.
Türbe içerisinde Mahmut Nedim Paşa ve kimliği bilinmeyen bir kişiye ait, iki ahşap sanduka bulunmaktadır.
Mahmud Paşa Türbesi (Eminönü)
İstanbul Eminönü ilçesi, Mahmutpaşa’da Mahmut Paşa Camisi’nin avlusunda bulunan bu türbe 1474 yılında yapılmıştır. İstanbul türbelerinin en erken örneklerinden birisidir.
Mahmut Paşa, Fatih Sultan Mehmet devri sadrazamlarından olup, Sultan II. Murad (1446–1451) zamanında saraya alınmış ve Şehzade Mehmed’in yanına verilmiştir. Fatih Sultan Mehmed padişah olunca da önce Ocak Ağası, daha sonra Rumeli Valisi olmuş, İstanbul’un fethedildiği 1453 yılında da sadrazamlığa getirilmiştir. İstanbul’un fethi sırasında önemli rol oynamış, 16 yıl sadrazamlıkta bulunmuş, zamanında Sırbistan’ın büyük bir kısmı, Bosna ve Midilli ele geçirilmiştir. 1469 yılında sadrazamlıktan azledilmiş, 1472’de yeniden sadrazamlığa getirilmiş, 1474 yılında da öldürülmüştür. İstanbul’da kendi ismini taşıyan semtte cami, medrese, hamam, kütüphane yaptırmıştır. Sofya’da da birçok vakıf eseri bulunmaktadır.
Mahmut Paşa Türbesi köfeki taşından, sekizgen planlı, tek kubbeli bir yapıdır. Türbenin üzeri 7.37 m. çapında bir kubbe ile örtülüdür. Her kenarında dikdörtgen söveli iki sıra halinde 15 pencere bulunmaktadır. Alt sıra pencereler dikdörtgen söveli, üst sıra pencereler de sivri kemerli, alçı şebekelidir. Türbenin dış cephesi sırlı mozaik çiniler ile kaplıdır. Bu çiniler firuze ve lacivert renklerde yıldız ve poligonal biçimdedir. Bu çiniler alt pencerelerin üzerinden başlayarak ikinci kat pencereleri de kapsayarak tüm türbeyi çepeçevre kuşatmaktadır.
Türbenin içerisine mermer merdivenli eyvan şeklinde bir portalden girilmektedir. Bu cephe 1827 yılında sundurma şekline sokulmuş ve orijinalliği bozulmuştur. Türbenin giriş kapısı üzerindeki orijinal kitabesi 1827 yılında yapılan onarım sırasında sökülmüş ve yerine iki satırlık bir kitabe konulmuştur.
Türbenin orijinal sökülen kitabesi:
“Sahip’ül-hayrat Mahmud’ül-hisal
Menba’ül-eltaf-i memduh’ül-kemal
Sadık’üs-Sultan Mahmud el-Kerim
Rahe mazlumen ila dar’el-na’im
Fate merhumen ve tarihu beda
Mate Mahmudü şehiden zâhida.”
Türkçe onarım kitabesi:
“Mücevher söyledim tarih-i tamiri üdüb icab
Münevver Türbe-i Mahmud Paşa oldu Zinetyab.”
Mahmut Paşa Türbesi Sultan I. Abdülhamid tarafından 1785, Sultan II. Mahmud zamanında 1827 ve Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından da 1960 yılında onarılmıştır. Türbenin içerisinde Mahmut Paşa ile oğlunun sandukası bulunmaktadır.
Mimar Sinan Türbesi (Eminönü) İstanbul ili Eminönü ilçesinde, Süleymaniye yapı topluluğunun yanı başında Salis ve Rabi Medreselerinin köşesinde, Fetva Yokuşu ile Mimar Sinan Caddesi’nin kesiştiği köşede bulunmaktadır.
Mimar Sinan 1556 yılında Süleymaniye Külliyesini tamamladıktan sonra bu türbeyi yaptırmıştır. Türbenin yanında bulunan Mimar Sinan’ın evi ile sıbyan mektebi günümüze gelememiştir. Mimar Sinan türbesini kendi mülkü olan arsasının en uç noktasına yapmıştır. Yaptığı her eserde yeni değişiklikler deneyen Mimar Sinan bunu kendi türbesinde de uygulamıştır.
Süleymaniye Külliyesi içerisinde bulunan Kanuni Sultan Süleyman ve Hürrem Sultan türbeleri ile kendi türbesi karşılaştırıldığında bu türbenin oldukça basit ve mütevazı bir görünümdedir. Büyük olasılıkla Mimar Sinan, Kanuni Sultan Süleyman gibi bir padişahın yanına gösterişli bir türbe yapmaktan kaçınmıştır. Bununla beraber türbesini mimari yönden son derece ahenkli ölçülerle, adeta bir yüzük taşı gibi bulunduğu üçgen alanın en uç noktasına oturtmuştur.
Türbe yontma köfeki taşı ile mermerden yapılmıştır. Mimar Sinan Caddesi’ndeki avlu duvarına on bir, Fetva Yokuşu’na da geometrik şebekeli beş mermer pencere açılmıştır. 1940 yılında yapılan onarım sırasında buradaki avlu duvarları yıkılmış, lotus ve palmetlerden meydana gelen bir frizle sonuçlanarak yeniden yapılmıştır. Bazı eski resimler avlu duvarının onarım öncesi durumu ile ilgili bazı fikirler vermektedir. Bunlara göre muntazam olmayan kaba yontma taş duvar üzerine yine taş bir friz geçirilmiş ve bunu pencere dizisi izlemiştir. Orijinal pencere dizisi ile bugünkü pencereler arasında bazı farklılıklar bulunmaktadır.
Mimar Sinan’ın mermer sandukasının önündeki hacet penceresinin üzerine yekpare mermerden bir kitabe yerleştirilmiştir. Bu kitabe sülüs yazılı on beş kartuşlu Nakkaş Sai’nin eseridir.
Kitabe:
“Ey iden bir iki gün dünya sarayında mekân
Cay-i asayiş değildir âdeme milk-i cihan
Han Süleyman’a olub mimar bu merdi Güzin
Yapdı bir cami verir Firdevsi âlâdan nişan
Emri şahile kılub su yollarına ihtimam
Hızr olub abıhayatı âleme kıldı revan,
Çekmece cisrine bir tâkı muallâ çekdi kim,
Aynıdır âyinei devranda şekli Kehkeşan
Kıldı dört yüzden ziyade mesçidi âli bina,
Yapdı seksen yerde cami bu aziz kârdan.
Yüzden artuk ömr sürdü akıbet kıldı vefat
Yatuğu yeri Hüda kılsın anın bagı cinan
Rıhletinin Sâi-i dâi tarihini
Geçdi bu demde cihandan pîri mimaran
Sinan 996.”
Mimar Sinan’ın mermer sandukasının üzeri birbirine sivri kemerlerle bağlanmış altı sütunun taşıdığı bir tonoz ile örtülmüştür. Kemer ayaklarının masif görünüşleri keskin hatlarla, köşelerde de sütuncuklarla gizlenmek istenmiştir. Türbenin üzerini örten tonozun ön kısmı da kubbemsi bir şekilde dışarıya taşırılmıştır.
Sandukanın baş ve ayak taşları yekpare mermerdendir. Baş taşının üzerindeki burma kavuğu da son derece sanatkârane biçimde yontulmuştur.
Türbe içerisinde üç mezar daha bulunmaktadır. Bunlardan ikisinin kime ait olduğu bilinmemektedir. İbrahim Hakkı Konyalı soldaki mezarın Mimar Sinan’ın ikinci karısı Gülruh Hatun’a, sağdakinin de torunu ve aynı zamanda vakfının mütevellisi Derviş Çelebi’ye ait olduğunu ileri sürmüştür. Türbe içerisindeki üçüncü mezar Neo-Klasik devrin öncülerinden Mimar Ali Talat Bey’e aittir. Ali Talat Bey 19 Ekim 1922’de öldüğünde arkadaşları onu hayran olduğu Mimar Sinan’ın yanına gömmüşlerdir. Bu mezarın üzerine kendi arzusu ile de ismini belirten bir kitabe konulmamıştır. Türbenin ucuna da Mimar Sinan tarafından yapıldığı sanılan bir sebil yerleştirilmiştir.
Mimar Sinan’ın Türbesi 1938 yılında İstanbul Vakıflar Başmimarı Vasfi Egeli tarafından onarılmıştır.
Keçecizade Fuad Paşa Türbesi (Eminönü)
İstanbul Eminönü ilçesi, Çemberlitaş, Binbirdirek Mahallesi, Peykhane Caddesi’nde bulunan bu türbenin yapım tarihi kesin olarak bilinmemekte olup, tartışmalıdır. Fransa’da 1869’da ölen Keçecizade Fuad Paşa’nın ölmeden önce bu türbenin tasarımını yaptırdığı, ölümünden sonra da inşa edildiği ileri sürülmektedir.
Keçecizade Fuad Paşa Tanzimat dönemi Osmanlı sadrazamlarından olup, Şair Keçecizade Mehmet İzzet Efendi’nin oğludur. Mekteb-i Tıbbıye-i Şahane-i Askeriye’yi bitirmiş, Hekim Yüzbaşı olarak Trablusgarp’a gitmiş, 23 yaşında hekimliği bırakarak Bab-ı Âli Tercüme Odasına 1837 yılında girerek diplomatlığa başlamıştır. Büyük Reşit Paşa son derece mükemmel Fransızca bilen Fuad Paşa’yı himayesine alarak Mütercimievvel ve Londra elçiliği başkâtibi yapmıştır. Bundan sonra 1844’te Madrid muvakkat elçisi, Diva-ı Hümayun tercümanı, Bükreş ve Petersburg elçiliklerinde bulunmuştur. 1851ðe Hariciye Nazırı olmuş, 1853 yılında askeri kumandan unvanı ile Yanya’ya gönderilmiş ve burada asayişi bozan Yunan çetelerini ortadan kaldırmıştır. İstanbul’a dönüşünden sonra Meclis-i Tanzimat Reisi, ikinci kez Hariciye Nazırı olmuş, 1859’da Şam İhtilalini bastırmak üzere askeri kumandan olarak Suriye’ye gönderilmiştir. Şam’daki ihtilali bastırdıktan sonra 1861 yılında sadrazamlığa getirilmiştir. Bunun ardından Seraskerlik ve ikinci kez sadrazam olmuş, Sultan Abdülaziz’in Avrupa seyahatine katılmıştır. Fransa’nın Nice şehrinde 1868 yılında ölmüştür. Cenazesi İstanbul’a getirilmiş ve türbesine gömülmüştür.
Türbe sekizgen planlı olup, dış cephesindeki mermer süslemeleri Endülüs mimarisinden etkilenmiştir. At nalı şeklindeki kemerli pencereleri son derece özenli bir işçiliği yansıtmaktadır. Kademeli taş kaide üzerinde çokgen planlı türbenin üzeri kubbe ile örtülüdür. Türbenin kapı ve pencerelerinde Mağrip üslubu kemerleri gotik silmelerle beraberlik sağlamıştır. Köşe sütunları yine Mağrip mimarisinde karşılaşılan moresk başlıkları ile dikkati çekmektedir. Pencere şebekelerindeki bezemeler Endülüs Elhamra Sarayının bezemelerini andırmaktadır. Türbenin sağır cepheleri de boş yer kalmamacasına bezemelerle kaplıdır.
Bu türbe aynı zamanda batı etkili XIX. yüzyıl Osmanlı mimarisinin ilginç örneklerinden birisidir.
Türbe içerisinde Keçecizade Fuad Paşa ile kime ait olduğu bilinmeyen iki sanduka daha bulunmaktadır.
Aynü’l-Hayat Hanım Türbesi (Eminönü)
İstanbul Eminönü ilçesi, Laleli, Ordu Caddesi’nde bulunan bu türbe Sultan III. Mustafa Camisi’nin (Laleli Camisi) avlusunda 1764 yılında yaptırlmıştır. Aynü’l Hayat Hanım, Sultan III. Mustafa’nın eşi, Mihrimah Sultan’ın da annesidir.
Türbe barok üslupta yapılmıştır. Kesme köfeki taşından olan türbenin ön cephesi yuvarlak kemerlerle birbirine bağlanan dört sütun ile üç bölüme ayrılmıştır. Ortadaki giriş kapısının iki yanına birer pencere yerleştirilmiştir. Cephe sütun başlıklarının üst noktasına kadar mermerden, kemerler ve üst kısmı tuğla ve taştan örülmüştür. Pencereleri dönemin vitrayları ile kaplıdır.
Son derece sade bir yapı olan türbe içerisinde Aynü’l Hayat Hanım’dan başka, Sultan III. Selim’in başkadını Şefizar Hanım’ın (1791) sandukası da bulunmaktadır.
Baba Cafer Türbesi (Eminönü)
İstanbul ili Eminönü ilçesi, Zindankapı’da Zindan Hanı içerisinde olan türbe, asıl ismi Seyyit Cafer olan ve halk arasında Baba Cafer olarak tanınan Seyyit Cafer’e aittir. Seyit Cafer’in yaşamı ile ilgili kesin bilgi bulunmamaktadır. Onunla ilgili Evliya Çelebi Seyahatnamesi ile Hafız Hüseyin’in Ayvansaray-i Mecmua-i Tevarih isimli eserinde bazı bilgiler bulunmaktadır. Bunlara dayanılarak Baba Cafer’in Bağdat doğumlu ve İmam Hüseyin soyundan olduğu, Sıddıkiye Tarikatına mensup olduğu öğrenilmektedir.
Abbasi halifelerinden Harunu Reşit (789–809) döneminde Baba Maksut ile birlikte İstanbul’a Müslümanlar ile Bizanslılar arasındaki gerginliği gidermek amacı ile gönderilmiştir. İstanbul’da o zamanlar Bizanslıların egemenliği altında olup, Kocamustafapaşa’da da bir Müslüman mahallesi bulunuyordu. Baba Cafer ile birlikte gelen heyet bu Müslümanlarla Bizanslılar arasındaki anlaşmazlığı gidermek amacı ile İstanbul’a gelmiştir. Baba Cafer Kocamustafapaşa’da birçok Müslüman’ın öldürüldüğünü, cesetlerinin gömülmesine izin verilmediğini görmüş ve bunun üzerine Bizans İmparatoru I. Nikeforos’un huzuruna çıkarak gördüklerini anlatmıştır. İmparator Baba Cafer’in söylediklerini dinlemiş, ancak “Allah’a inanan insanların böyle gaddarlık yapamayacağını” söylemesi üzerine imparator kızmış ve onu zindana attırmıştır. Baba Cafer ile birlikte gelen Baba Maksut İmparatoruz yola getirmiş ve bütün Müslüman şehitlerinin gömülmesini sağlamıştır.
Kaynaklara göre Baba Cafer zindanda bazı kerametler göstermiştir. Baba Cafer’in ölümü ile ilgili bir takım rivayetler bulunmaktadır. Bunlardan birine göre; İmparator tarafından zehirletilmiş, diğeri; kendi eceliyle ölmüş, bir diğeri de Bizans askerleri tarafından öldürüldüğüdür. İmparator Baba Cafer’in cesedini zindana gömdürmüş, bu arada zindancının Müslüman olup, Ali ismini aldığını öğrenince de onu da öldürerek Baba Cafer’in yanına gömdürmüştür.
Baba Cafer’in kerametlerinin çokluğundan söz edilir. Bunlardan birine göre Bizans İmparatoru Nikeforos’un emriyle zincirlenmiş, bir süre sonra zindancı zincirin olmadığını görmüş ve onu tekrar zincire vurmuştur ancak, bu zincir de yok olmuştur.
Baba Cafer Türbesi, İstanbul şehir surlarının Haliç kulelerinin bitişiğinde bir zindan içerisindedir. Türbe dikdörtgen planlı, tahta zeminli olup, üzeri beşik tonozla örtülüdür. Türbenin içerisine Zindan Han’dan dar ve demir bir kapıdan girilmektedir. Bu kapı 1990 yılında Zindan Hanı’nın restorasyonu sırasında kapatılmıştır. Türbe içerisinde bir su kuyusu bulunmaktadır. Aydınlatılması beş küçük mazgal deliği ile sağlanmıştır. Sultan II. Mahmut zamanında bu türbe onarılmış ve bunu belirten bir kitabelerden biri demir kapının arkasına, diğeri de sokak kapısının üzerine konulmuştur.
Demir kapının arkasındaki kitabe:
“Şâh-ı kerrar şiyem Hazret-i Sultan Mahmud
Hüsn-i hulk ile odur fahr-i mülûk-i İslâm
Devr-i Fatih geçeli işbu makam-ı Rûşen
Olmamışken himem (tevsi’ine?) mazhar-i tâm
Kıldı tecdidine ferman o müceddid unvan
Câ’fer’in rühunu şâd eyledi ber vech-ı merâm
Öyle Câ’fer ki Hassan tenine kılınmış idi
Tâbiin ahdi şehidâ bu mahal içre niyâm
Gel de ihlâs ile ol cay-i icâbettir bu
Sübhagerdâni dua şâh-i Cihan’a müdâm
Âlem oldukça nazargâh-i velî agâh
Dâim itdün şeh-i devran-ı Hüda-yi Alâm
Bende-i sâdıkı Es’ad dedi zibâ tarihi
Merkad-i Câ’feri yapdı ne güzel şah-i enam.
1250 (1834–1835).”
Sokak Kapısı üzerindeki kitabe;
”Merkadi Hazreti Cafer radiyallahü anhü
1298 (1881)
Gel ziyaret kıl niyaz et Câferül-ensâriye
Müptelâyi derd olanlar biavnillah olur hoş
Gerek ekdar gerek emraz nedenlü hüznü endişe
Nâmurâdı bernürâd ider iden eyle gûş
Kıraat eyle üç ihlâs dahi surei Fâtiha
Bu âli Ali Babayı saksın eyleme ferâmûş
Eğer mü’min eğer gayri alub bir katre âbından
Hâsılı câhi necatden her kim eylerse nûş.”
Türbe içerisinde Baba Cafer ile Zindancı Ali’nin sandukaları bulunmaktadır. Günümüzde İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetiminde olup, ziyarete açıktır.
Bosnalı İbrahim Paşa Türbesi (Eminönü)
İstanbul Eminönü ilçesinde, Şehzadebaşı Camisi’nin haziresinde bulunan bu türbe 1603 yılında Dalgıç Ahmet Ağa tarafından yaptırılmıştır.
Bosnalı İbrahim Paşa, Sultan III. Murad (1574–1595) devri sadrazamlarından olup, aslen Bosnalıdır. Enderun’da yetişmiş, Yeniçeri Ağalığı, Diyarbakır (1574), Şam (1581) ve Mısır (1583) valiliklerinde bulunmuş, 1584 yılında Sultan III. Murad’ın kızı Ayşe Sultan ile 1605’te evlenerek saraya damat olmuştur. Bundan sonra 1586’da Kaptan-ı Derya, 1587’de ikinci vezir ve Sadrazam olmuştur. İbrahim Paşa 1595–1596 ve 1598 yıllarında üç kez sadrazamlık yapmıştır. Son sadrazamlığı sırasında Serdar-ı Ekrem olmuş, Tiryaki Hasan Paşa’nın yardımı ile Kanice Kalesi’ni ele geçirmiş, 1601 yılında Belgrat seferinde ölmüştür. Cesedi İstanbul’a getirilmiş ve daha sonra türbesinin yapılacağı mezara gömülmüştür.
Türbe dıştan sekizgen, içten de on altıgen planlıdır. Üzeri duvarlar üzerine oturtulmuş kubbe ile örtülüdür. Kesme taştan yapılan türbenin kuzey cephesinde dördü serbest, ikisi de duvara gömülü mukarnaslı sütunların taşıdığı saçaklı bir revak bulunmaktadır. Giriş kapısı üzerinde kitabesi vardır:
Kitabe:
“Eyledi Mimarbaşı Ahmed Ağa ihtimam
Rıhletine haşimi Dai dedi tarih anın
İde İbrahim Paşa adn-i alâ-yi makam
Hatıf-i Haybi dedi tarih-i itmamın anın
Oldu sahn-ı adrı İbrahim Paşa’ya mekân
1012 (1613).”
Ayrıca giriş kapısı üzerinde Kelime-i Şahadet yazılıdır. Basık kemerli abanozdan sedef kakmalı kapının iki tarafındaki panolara bitkisel motifler yerleştirilmiştir. Bunlardan sağ taraftaki panonun üzerine celi-sülüs ile “Amentü bi’llâhi ve Melâiketihi ve kütübihi ve Resulihi ve’l-yevmi’l-âhiri” yazılıdır. Sol taraftaki pano üzerine de Kassas suresinin 84. ayeti yazılmıştır.
Türbenin giriş cephesi dışında her cephesinde altlı üstlü birer penceresi vardır. Bunlardan alt taraftaki pencereler düz, üsttekiler sivri kemerlidir. Bu pencereler arasına mermer üzerine Bakara suresinden Ayet’el Kürsi’nin 155 ve 156. ayetleri yazılmıştır.
Türbe içerisinde alt ve üst pencereler arasında İznik çinileri duvarları kaplamıştır. Alt pencereler üzerindeki çini ayet kuşağı mavi zeminli olup, üzerine beyaz yazı ile Mülk suresi yazılmıştır. Kubbe döneminin malakari süslemeleri ile bezenmiştir.
Türbede İbrahim Paşa ile küçük yaşta ölen oğlu ve kızına ait iki mermer lahit bulunmaktadır.
Destari Mustafa Paşa Türbesi (Eminönü)
İstanbul Eminönü ilçesi, Şehzadebaşı’nda, Şehzadebaşı Camisi’nin avlusunda bulunan bu türbe 1611 yılında Destari Mustafa Paşa’nın sağlığında kendisi tarafından yaptırılmıştır.
Destari Mustafa Paşa Sultan I. Ahmet (1603–1617) devri vezirlerinden olup, Enderun’da yetişmiş, Mirahorluk, Beylerbeyliği, Sadaret Kaymakamlığı, Kubbe Vezirliği ve Vezirlik yapmıştır. Saraya damat olmuş, 1614 yılında öldürülmüştür.
Türbe kesme taştan, dikdörtgen planlı olarak yapılmıştır. Üzeri dışa taşkın sekizgen bir kasnak üzerine oturan kubbe ile örtülmüştür. Kubbenin yanında ayna tonozlara yer verilmiştir. Türbenin caddeye yönelik cephesine iki sıra pencere açılmıştır. Bunlardan alt sıradakiler dikdörtgen söveli, üsttekiler de kaş kemerlidir. Sonraki yıllarda türbeye üç sütunun taşıdığı, düz çatılı bir ziyaret mekânı eklenmiştir. Caddeye açılan pencerelerin üzerine 20 satırlık bir kitabe yerleştirilmiştir. Giriş kapısı üzerinde de 12 satırlık bir başka kitabe daha bulunmaktadır.
Türbenin içerisinde, girişin bulunduğu duvar dışındaki diğer üç duvara ve pencere aralarına çini panolar yerleştirilmiştir. Bunlar İznik işi çiniler olup, beyaz zemin üzerine mavi, yeşil, kırmızı ve firuze renklerde narçiçekleri, palmetler, kıvrık dallara yer verilmiştir. Kubbenin içerisi ile pandantif ve tonozların da kalem işleri bezendiği günümüze gelen izlerden anlaşılmaktadır.
Türbe içerisinde Destari Mustafa Paşa’dan başka Ayşe Sultan ve üç çocuk lahti bulunmaktadır. Bunlardan üzerinde hançer motifi olan lahit Paşanın oğluna aittir. Diğerleri de Paşanın kızlarına aittir. Günümüzde türbe İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetiminde olup, ziyarete açıktır.
Ekmekçizade Ahmet Paşa Türbesi (Eminönü) İstanbul Eminönü ilçesi Alemdar Mahallesi’nde Kovacılar Caddesi ile Taştekneler Sokağı’nın birleştiği köşede Molla Hüsrev Camisi karşısında bulunan bu türbe, yanındaki medrese ve sebil ile birlikte 1606–1618 yıllarında Ekmekçizade Ahmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kitabesi bulunmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Mimarının Sedefkâr Mehmed Ağa olduğu sanılmaktadır.
Ekmekçizâde Ahmet Paşa Edirneli bir sipahinin oğludur. Sultan I. Ahmet (1603–1617) zamanında Rumeli Beylerbeyi (1607) olmuş, ardından Halep Valiliği görevinde bulunmuş, 1618 yılında ölmüş ve kendi yaptırdığı türbesine gömülmüştür. Ekmekçizâde Ahmet Paşa’nın Şehzadebaşı’ndaki külliyesinin yanı sıra Edirne’de de çeşitli eserleri bulunmaktadır.
Türbe, medrese ile sebil arasında bulunmaktadır. Kesme taştan kare planlı olan türbenin üzeri kubbe ile örtülüdür. Türbenin içerisinde yapıldığı dönemi yansıtan XVII. yüzyıl kalem işleri bulunmaktadır.
Türbede Ekmekçizâde Ahmet Paşa, eşi Hanım Sultan, kızı Fatma Sultan, yakınlarından Ahmet Vasıf Efendi, Vasıf Efendi’nin eşi, torunu Siret Bey, Siret Bey’in eşi ve Hafız Mehmet Efendi’ye ait sekiz sanduka bulunmaktadır.
Fatma Sultan Türbesi (Eminönü)
İstanbul ili Eminönü ilçesi, Şehzadebaşı Caddesi’nde, Şehzade Camisi avlusunda bulunan bu türbe 1588 yılında yaptırılmıştır. Fatma Sultan Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu Şehzade Mehmed’in kızı, Hümaşah Sultan’ın Ferhat Paşa’dan olma kızıdır.
Türbe baldaken tarzında yapılmış olup, kare planlıdır. Etrafı açık, dört yuvarlak sütunun üzerine oturan kubbelidir. Aşağıdan yukarıya doğru daralan mermerden baklava başlıklı dört sütun sivri kemerlerle birbirlerine bağlanmıştır. Türbenin giriş kapısının ön yüzünde Kelime-i Şahadet yazılıdır. Türbeye batı cephesindeki basık kemerli yekpare mermerden yapılmış bir kapıdan girilmektedir.
Türbe içerisinde Fatma Sultan’ın sandukası bulunmaktadır. Ayrıca Fatma Sultan’ın kocası Şehrizor Beylerbeyi Mehmet Bey’in sandukası da bulunmaktadır.
Kesikbaş Hüseyin Ağa Türbesi (Eminönü) İstanbul Eminönü ilçesi, İshak Paşa Mahallesi’nde, Küçük Ayasofya Camisi’nin haziresi içerisinde bulunan bu türbe 1510 yılında yaptırılmıştır. Hüseyin Ağa Sultan II. Bayazıt (1481–1512) devri Darüssaade Ağalarından olup, kapıcılık görevinde bulunmuş, rivayete göre de 1510 yılında öldürülmüştür. Bunun da nedeni Hüseyin Ağa’yı çekemeyenler vergi kaçakçılığı yaptığını padişaha şikâyet etmişler. Padişah da bunun üzerine başının vurulmasını istemiştir. Küçük Ayasofya Camisi’nin bulunduğu yerde başı vurulmuş, rivayete göre ayağa kalkan Hüseyin Ağa kesik başını alarak bugünkü türbenin bulunduğu yere gelmiş ve orada ölmüştür.
Türbe sekizgen planlı, klasik üslupta, tuğla ve kesme taştan yapılmıştır. Duvarları iki sıra tuğla bir sıra da moloz taştan örülmüştür. Duvarlarında sivri hafifletme kemerleri içerisine her sırada birer tane olmak üzere iki sıra halinde pencereler açılmıştır. Ahşap çatının üzerine boynuz şeklinde bir alem yerleştirilmiştir.
Türbede Hüseyin Ağa’dan başka Mehmet Kamil Efendi (1911) sandukası ile kimliği bilinmeyen bir sanduka daha vardır.
Koca Ragıp Mehmet Paşa Türbesi (Eminönü) İstanbul ili Eminönü ilçesi, Laleli Ordu Caddesi’nde bulunan bu türbe ismini taşıyan kütüphanenin bahçesinde 1761 yılında yapılmıştır.
Koca Ragıp Mehmet Paşa Sultan III. Osman (1754–1757) ve Sultan III. Mustafa (1757–1774) devri sadrazamlarından olup, Enderun’da yetişmiş Sadaret Mektupçuluğu, Reisül-Küttablık, Halep Beylerbeyi ve Sadrazamlık yapmıştır. Sultan III. Ahmed’in (1703–1730) kızı Saliha Dlâşup Sultan ile evlenerek saraya damat olmuştur. Sadrazamlık görevinde iken yaşlılığından ötürü kendisine Koca unvanı verilmiş ve 1762 yılında da ölmüştür. Hayatta iken 1761 yılında yaptırmış olduğu kütüphanesinin yanındaki türbeye gömülmüştür.
Koca Ragıp Mehmet Paşa Kütüphanesi’nin bahçesindeki türbe altıgen planlı, açık türbe şeklinde yapılmıştır. Barok üsluptaki türbe üç basamaklı bir podyum üzerinde altı mermer sütun ve bunların arasındaki altı yuvarlak kemerlidir. Sütunların arası dövme demir şebekeli olup, aynı zamanda üst örtüdeki kubbe yerine de demir bir başlık oturtulmuştur.
Türbenin içerisinde Koca Ragıp Mehmet Paşa’nın lahdi bulunmaktadır. Bu lahdin baş taşı üzerinde de kitabesi yazılıdır:
“Hüvel baki
Sahib’ül Hayrat ve’l hasenat
El merhum’ül Mağfurun leh el muhtaç
İlâ rahmet-i Rabbi gafur es Seyyid
Sadrazam Muhammed Ragıp Paşa
Tabe serahü birrevâih il-cenneti
Ruhu için Fatiha sene 1176 (1782).”
Türbede ayrıca Koca Ragıp Paşa’nın torunu Mehmet Emin Bey’in 1763 tarihli lahdi de bulunmaktadır.
Koca Sinan Paşa Türbesi (Eminönü)
İstanbul Eminönü ilçesi, Divanyolu üzerinde, Yeniçeriler Caddesi’nde bulunan Koca Sinan Paşa Türbesi kendi ismini taşıyan külliyesinin bir bölümündedir. Külliye ile birlikte türbeyi Mimar Davud Ağa 1593 yılında yapmıştır.
Koca Sinan Paşa Sultan II. Selim (1566–1574), Sultan III. Murad (1574–1595), Sultan III. Mehmed (1595–1603) dönemlerinde beş defa sadrazamlık yapmıştır. Enderun’dan yetişmiş sarayda Çeşnigirbaşı görevinde bulunmuş, bundan sonra Mirimiran olmuş ve ardından Erzurum, Halep, Mısır Beylerbeyliğine tayin edilmiştir. Sultan II. Selim zamanında Yemen seferine katılmış ve Yemen’i fethettiği için de kendisine Yemen Fatihi unvanı ile Vezirlik rütbesi verilmiştir. Ardından Tunus’u da fethetmiştir. İran seferinde Serdar ve Sadrazam olmuştur. Bu dönemde yaşlı olduğundan ötürü de kendisine Koca Sinan Paşa denilmiştir. Sinan Paşa 1596 yılında ölmüş ve kendi adına 1593 yılında yaptırdığı külliyesi yanındaki türbeye gömülmüştür.
Koca Sinan Paşa’nın türbesi dıştan on altıgen, içten sekizgen planlıdır. Kesme taştan yapılmış olan türbenin giriş kapısı önünde beş mermer sütunun taşıdığı üzeri meyilli bir revak bulunmaktadır. Buradaki sütunlar kaş kemere benzeyen dilimli kemerlerle birbirine bağlanmış, ayrıca köşelere de sütunlar yerleştirilmiştir. Türbenin cephesi oldukça hareketli bir görünümdedir. Cephenin alt kısmı dikdörtgen formda, demir parmaklıklı, sivri kemerli, geometrik motifli pencerelerle hareketlendirilmiştir. Pencerelerin üst kısımları iki renkli taşla örülmüş, alçı şebekeli pencereler arasında kalan yüzeylere de sağır pencereler yerleştirilmiştir. Bunların üzerinde tüm cepheyi çepeçevre dolanan mukarnaslı bir kuşak ile palmetli bir frize yer verilmiştir. Türbenin her cephesinde altlı üstlü ikişer pencere bulunmaktadır. Bunlardan alt kat pencereler dikdörtgen söveli, üst sıradakiler ise müzeyyen küçük pencerelerdir.
Türbenin üzeri on altıgen kasnaklı sivri bir kubbe ile örtülmüştür. Bezeme olarak dikkat çeken bir özelliği bulunmamaktadır.
Yuvarlak kemerli mermer söveli bir kapıdan girilen türbenin kitabe yeri boş bırakılmıştır. Türbenin içerisinde de dikkati çeken bir bezeme bulunmamaktadır. Yalnızca kubbe içerisine sülüs yazı ile Zümer suresinin 53. ayeti yazılmıştır. Bunun dışında kalan yüzeyler kıvrık dal ve bitkilerle bezenmiştir. Bu bezeme kubbenin ortasından kubbe eteğine kadar devam etmektedir.
Türbe içerisinde Koca Sinan Paşa’nın sandukası dışında iki adet daha ahşap sanduka ile biri kitabeli iki mermer çocuk lahdi bulunmaktadır. Bu sandukalar üzerinde kitabe bulunmadığından kime ait oldukları bilinmemektedir. Türbenin çevresindeki hazirede dönemin önemli kişilerine ait mezar taşları bulunmaktadır.
Koca Sinan Paşa Türbesi İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetiminde olup, ziyarete açıktır.
Köprülü Mehmed Paşa Türbesi (Eminönü) İstanbul Eminönü ilçesi, Divanyolu Caddesi üzerinde bulunan bu türbe Köprülü Mehmet Paşa’nın sağlığında 1661 yılında yapılmıştır.
Köprülü Mehmet Paşa Sultan IV. Mehmed (1648–1687) devri sadrazamlarındandır. Köprülü Fzıl Ahmet Paşa ile Fazıl Mustafa Paşa’nın babasıdır. Enderun’da eğitim görmemesine rağmen devlet görevlerinde bulunmuştur. Hüsrev Paşa’nın hazinedarı olmuş, Şam, Kudüs, Trablusşam valiliği yapmış 1650 yılında da vezir olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’nun zor günlerinde, IV. Mehmed’in yaşının küçük oluşundan ötürü Devlet Hatice Turhan Valide Sultan tarafından yönetiliyordu. Bu dönemde Köprülü Mehmed Paşa sadrazam olmuş ve bu sadrazamlığı kabul etmek için de dört şart ileri sürmüştür. Bu şartların padişaha arz ettiklerinin kabul edilmesi, istediği kişileri kullanması, işlerinde bağımsız olması ve aleyhinde yapılacak dedikodulara önem verilmemesi idi. Mehmed Paşa’nın bu şartlarının kabul edilmesi üzerine 1656 yılında sadrazamlık görevine başladı. O dönemde İstanbul başta olmak üzere Osmanlı topraklarında asayişsizlik ve rüşvet çoğalmıştı. Ordu gücünü kaybetmeye başlamış, Venedikliler Çanakkale Boğazı’nı kontrol altına almaya başlamışlardı. Köprülü Mehmed Paşa bu zor günleri aşmış ve imparatorluğu canlandırarak itibarını güçlendirmiştir. Güçlü bir donanma kurarak Çanakkale Boğazı’na yeniden hâkim olmuş, Erdel beyinin isyanını bastırmış ve Anadolu’daki eşkıyaları sindirmiştir. 25 yıl sadrazamlık yaptıktan sonra 1661 yılında ölmüştür. Vasiyeti üzerine de oğlu Fazıl Ahmet Paşa Onun yerine getirilmiştir.
Köprülü Mehmed Paşa’nın türbesi sekizgen planlı olup, sekiz stalaktitli yuvarlak mermer sütunun taşıdığı kafesli kubbeli açık türbe şeklindedir. Sütun araları bronz şebekelerle birbirlerine bağlanmıştır. Türbeye bronz şebekeli bir kapıdan girilmektedir. Bu kapının üzerinde sülüs yazı ile bir ayet bulunmakta olup, ayrıca sütun aralarına da kartuşlar içerisinde beş ayrı kitabe bulunmaktadır.
Kitabe:
“Mekâbiri Eshab’ül hayrat
Sadr-ı Azam-ı esbak Köprülüzade merhum
Fazıl Ahmed Paşa ruhu için Fatiha- 1087 (1676)
Sadr-ı Azam-ı esbak merhum ve magfurunleh
Köprülü Mehmed Paşa ruhu için Fatiha-1072 (1661)
Köprülü-zade Sadr-ı Şehit Mustafa Paşa validesi
Merhume Ayşe Hanım ruhu için Fatiha-1085 (1674)
Mekabiri Eshab-ül hayrat.”
Türbe içerisinde Köprülü Mehmed Paşa’nın yanı sıra oğlu Köprülü Fazıl Ahmed Paşa, Sultan II. Mustafa’nın kızı Ayşe Sultan’ın mezarları bulunmaktadır.
Kuyucu Murat Paşa Türbesi (Eminönü) İstanbul Eminönü ilçesi, Beyazıt’ta Vezneciler Caddesi’nde bulunan bu türbe, Kuyucu Murat Paşa’nın 1601 yılında yaptırdığı medresenin yanında yer almaktadır.
Kuyucu Murat Paşa Sultan I. Ahmed (1603–1617) dönemi sadrazamlarındandır. Enderun’dan yetişmiş, 1557’de Mısır valisi Mahmud Paşa’ya Kethüda olmuş, Sinan Paşa ile 1571’de Yemen seferine katılmış ve Yemen Beylerbeyi olmuştur. Daha sonra Şarkîkaraağaç başta olmak üzere çeşitli sancaklarda görev yapmıştır. Üç defa Diyarbakır valisi olmuş, İran savaşı sırasında esir düşmüşse de kaçmayı başarmış ve İstanbul’a dönmüştür. Bundan sonra Kıbrıs, Diyarbakır ve Halep valiliklerinde bulunmuştur. Macaristan seferine 1606’da katılmış ve aynı yıl Derviş Paşa’nın yerine sadrazam olmuştur. Sadrazamlığı sırasında Anadolu’daki isyanları bastırmış, İranlılarla yapılan savaşları kazanmıştır. Kuyucu Murad Paşa 1611 yılında ölmüş ve sağlığında yaptırmış olduğu medresesinin yanındaki türbesine gömülmüştür.
Türbe kesme taş ve tuğladan örülmüş kare planlı bir yapıdır. Üzeri düz bir çatı ile örtülmüştür. Altlı üstlü iki sıra halindeki pencereler ile aydınlatılmıştır. Bu pencereler alt sırada dikdörtgen, mermer söveli ve sivri mermer alınlıklıdır. Üst sıradaki pencereler ise kaş kemerlidir.
Türbeye güney cephesindeki revaklı bir kapıdan girilmektedir. Buradaki revakın üzerine “Allah’ın selamı üzerinize olsun, iyi insanlar olduğunuz için Cennete girin ve orada kalın” anlamında bir yazı yazılmıştır. Ayrıca kapının üzerinde celi-sülüs yazı ile mermer zemine Zümer suresinin 73. ayeti yazılmıştır. Türbenin içerisi son derece sade olup, bezeme elemanına rastlanmamaktadır.
Türbede Kuyucu Murad Paşa’dan başka Cağaloğlu Sinan Paşazade Mahmud Paşa (1642) ve Abaza Mehmed Paşa’nın (1638) mezarlarının yanı sıra üç ahşap sanduka ile bir de çocuk lahdi bulunmaktadır.
Nuruosmaniye Türbesi (Şehsuvar Sultan Türbesi) (Eminönü) İstanbul ili Eminönü ilçesi, Nuruosmaniye Camisi avlusunda olan Şehsuvar Sultan (Nuruosmaniye) Türbesi Mimar Mustafa Ağa ve yardımcısı Simon Kalfa tarafından 1755 yılında yapılmıştır.
Şehsuvar Sultan, Sultan II. Mustafa’nın (1686–1703) kadınlarından olup, Sultan III. Osman’ın (1754–1757) da annesidir. Şehsuvar Sultan 1756 yılında öldükten sonra Nuruosmaniye Camisi’nin avlusundaki türbesine gömülmüştür.
Türbe Sultan I. Mahmud’un (1730–1754) başlattığı ve Sultan III. Osman’ın tamamladığı külliyenin bir bölümüdür. Caminin doğusunda bulunan bu türbe aslında Sultan I. Mahmud için yaptırılmış, yapı çalışmaları tamamlanmadan ölünce de kardeşi Sultan III. Osman tarafından Hatice Turhan Valide Sultan Türbesi’ne gömülmüştür. Sultan III. Osman’ın ölümünden sonra tahta çıkan Sultan III. Mustafa (1757–1774) Nuruosmaniye Türbesi’ne Onu gömdürmemiştir. Türbeye Sultan III. Osman’ın annesi Şehsuvar Sultan gömülmüştür.
Türbe kesme köfeki taşı ve mermerden yapılmıştır. Barok üslubun tüm özelliklerini yansıtan türbe köşeleri yuvarlatılmış kare planlı olup, üzeri kubbe ile örtülmüştür. Sonradan bitişiğine dikdörtgen bir mekân eklenmiştir. Türbe altlı üstlü 22 pencere ile aydınlatılmıştır. Barok üslubun özelliklerini yansıtacak biçimde kubbe kasnağı geniş tutulmuş ve burası dıştan petek, içten de vitraylarla aydınlatılmıştır.
Türbe içerisine üzeri üç kubbeli bir revaktan girilmektedir. Bunlardan ortadaki kubbe diğerlerine göre daha yüksektir. Revak dört sütunludur. Türbe içerisinde alt pencerelerin üzerinde bir yazı frizi çepeçevre dolaşmaktadır. Burada mermer üzerine siyah zemine sülüs yazı ve altın varakla Ahkaf suresinin 15.-19. ayetleri ile Nuh suresinin 28. ayeti, Saffat suresinin 180.-182. ayetleri yazılıdır. Türbenin içerisi çiçek dalları, istiridye kabuğu motiflerinden oluşan kalem işleri ile bezenmiştir.
Türbe içerisinde Şehsuvar Sultan’la birlikte kim oldukları bilinmeyen 10 sanduka daha bulunmaktadır.
Rüstem Paşa Türbesi (Eminönü) İstanbul ili Eminönü ilçesi Şehzadebaşı’nda, Şehzade Camisi’nin avlusunda, Şehzade Mehmet türbesinin yanında bulunan bu türbe, Kanuni Sultan Süleyman dönemi sadrazamlarından Rüstem Paşa’ya aittir. Mimar Sinan tarafından 1561 yılında yapılmıştır.
Rüstem Paşa Enderun’dan yetişmiş, Silahtar olarak göreve başlamış, sonra da İmrahor, Rikab Ağası ve Diyarbakır Valiliği yapmıştır. Bu arada Kanuni Sultan Süleyman’ın Hürrem Sultan’dan olan kızı Mihrimah Sultan ile evlenerek saraya damat olmuştur. Bundan sonra Anadolu Beylerbeyi (1538), Vezir (1539) ve bir süre sonra da Kubbealtı II. Veziri olmuştur. Sadrazam Hadım Süleyman Paşa’nın yerine 1544’te Sadrazam olmuş 1553’te de azledilmiştir. Bunun ardından 1555’te yeniden Sadrazam olmuş ve öldüğü 1561 tarihine kadar da bu görevi sürdürmüştür. İstanbul’da Rüstem Paşa Camisi’ni yaptırmış, ayrıca Anadolu ve Rumeli’nin birçok yerlerinde de çeşitli hayır eserleri bulunmaktadır.
Rüstem Paşa Türbesi kesme köfeki taşından, sekizgen planlı, tek kubbeli bir yapıdır. Kubbe doğrudan doğruya duvarların üzerine oturtulmuştur. İçerisi altlı üstlü ikişer pencere ve toplam 17 pencere ile aydınlatılmıştır. Yalnızca giriş cephesinde üst pencereler bulunmaktadır. Pencerelerin tümü dikdörtgen silmelerle çerçevelenmiştir. Bu silmelerin üzerlerine sivri kemerli pencereler yerleştirilmiştir.
Türbenin giriş revakı altı adet baklava başlıklı, birbirlerine kemerlerle bağlı, beyaz mermer sütunlardan meydana gelmiştir. Bu revakın üzeri çatı ile örtülüdür. Giriş kapısı dikdörtgen niş şeklinde olup, kırmızı ve beyaz taşların alternatifli olarak sıralandığı yuvarlak kemer şeklindedir. Bu girişte kündekâri tekniğinde XVI. yüzyıl ahşap işçiliğini yansıtan iki kanatlı kapısı vardır. Girişin üzerindeki mermer zemine celi-sülüs yazılı kitabesi yerleştirilmiştir.
Kitabe:
“İlahi çünkü kıldın ehli takva
Kıl ona cennet-i Firdevs-i me’va
Bu dem hafiften ilham oldu tarih
O da olsun cennet-i adn mesva
967 (1559).”
Bu kitabenin her iki yanına Besmele yazılmıştır.
Türbe süsleme bakımından oldukça zengindir. İçerisi XVI. yüzyıl çinileri ile kaplıdır. Pencere üzerinde mavi zemin üzerine beyaz renkte celi-sülüs yazılı bir yazı frizi çepeçevre dolaşmaktadır. Burada Bakara suresinin 255. ayeti ile Zümer suresinin 53. ayeti yazılmıştır. Kubbenin içerisine de devrini yansıtan kalem işleri yapılmıştır.
Türbede Rüstem Paşa ile oğluna ait iki sanduka bulunmaktadır.
Selçuk Sultan Türbesi (Eminönü)
İstanbul Eminönü ilçesi, Beyazıt’ta, Beyazıt Camisi’nin avlusunda bulunan Selçuk Sultan Türbesi, Yavuz Sultan Selim tarafından 1512 yılında yaptırılmıştır. Mimarı Hayreddin’dir.
Selçuk Sultan, Sultan II.Bayazıd’ın (1481-1512) kızı, Yavuz Sultan Selim’in (1512-1520) de kardeşidir. Mustafa Paşa’nın oğlu Mehmet Bey ile evlenmiştir. 1512 yılında ölmüş ve bu türbeye gömülmüştür. Yaşamı süresince bazı hayratlar yapmıştır. Serez’de medrese, cami ve ribat yaptırmış, mallarını bu yapılara vakfetmiştir.
Klasik Osmanlı türbe mimarisi üslubunu yansıtan türbe, kesme taştan, sekizgen planlı olup, üzeri kubbe ile örtülüdür. Giriş kısmı mermer sövelidir. İki sıra halinde 14 pencere ile aydınlatılmıştır. Türbenin içerisi kalem işleri ile bezenmiştir. Bunun dışında çinilere yer verilmemiştir. Günümüze gelebilen kalem işleri XIX. yüzyıla aittir. Bu bezemede kıvrık dal ve yapraklar, rumiler görülmektedir. Duvarların kubbe ile birleştiği yere madalyonlar içerisinde İsm-i Celâl ile İsm-i Nebî ve Cehar yâr-i Güzin yazılmıştır.
Türbe içerisinde Selçuk Sultan’a ait ahşap şebekeli sanduka bulunmaktadır. Günümüzde İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetiminde olup ziyarete açıktır.
Şeyh Vefa Türbesi (Eminönü) İstanbul Eminönü ilçesi, Vefa Caddesi’nde, Vefa Camisi’nin avlusunda bulunan Şeyh Vefa Türbesi Sultan II. Bayazıd (1481–1512) döneminde, 1490–1491 yıllarında yaptırılmıştır.
Şeyh Vefa Konyalı olup, Zeyniye Tarikatının şeyhidir. Asıl ismi Mustafa bin Ahmet’tir. Edirne’de Debbeğlar İmamı Şeyh Muslihiddin Hanifi’den, Abdüllatif Kutsi Hazretlerinden ders almıştır. İstanbul’da Vefa semti civarında yaşamış, etrafa yaptığı iyilikler ve kerametleri ile tanınmıştır. Mısır ve hicaz’a gitmiş, hac dönüşü Rodos Şövalyeleri tarafından esir edilmiş, bunu duyan Karamanoğlu İbrahim Bey tarafından kurtarılmıştır. İstanbul’un fethinden sonra Konya’ya dönmek istemişse de Fatih Sultan Mehmet’in isteği üzerine İstanbul’da kalmış bugünkü Camisi’nin bulunduğu yere yerleşmiştir. Şeyh Vefa 1490 yılında ölmüş İstanbul’da Vefa semtinde ismini taşıyan külliyesi ile Konya’daki bir camisini Fatih Sultan Mehmet veya Sultan II. Bayazıd Onun adına yaptırmıştır. Makam-ı Sülük, Saz-ı İrfan, Evrad-ı Vefa, Ruzname-i Vefa isimli kitapları bulunmaktadır. Ayrıca çeşitli şiirleri de vardır.
Şeyh Vefa Türbesi 1490–1491 yıllarında yapılmış, 1909 yılında yanmış, daha sonra 1979, 1988 ve 1996 yıllarında onarılmıştır. Yanan camisi de 1994 yılında yeniden yapılmıştır.
Türbe kesme taştan ve tuğladan 8.30x8.30 ölçüsünde kare planlıdır. Duvarları üç sıra tuğla, bir sıra kesme taştan örülmüş, üzeri de dört yöne doğru meyilli ahşap bir çatı ile örtülmüştür. Türbenin söve ve lentoları ile kemerleri mermerdendir. Pencereleri üzerine tuğladan hafif sivri kemerler yapılmış, alınlıkların içerisi tuğla ile doldurulmuştur. Türbenin yay kemerli giriş kapısı üzerinde iki satırlık Farsça kitabesi bulunmaktadır. Bu kitabenin mealen anlamı şöyledir:
”Sırlar Kâbesi’nin harimini parlatan o çera küçük ve büyüğün geçtiği köprüden geçti”.
Ayrıca türbenin hacet penceresi üzerindeki bir levhada da; “Muslihüddin Ebü’l Vefa mana ehlinin evliyanın uyduğu kimsedir. Mezarının toprağı, âşıkların gözlerine sürmedir” yazılıdır. Şeyh Vefa Türbesi’nin çevresindeki hazirede başta Şair Nef-i olmak üzere Sultan II. Beyazıd dönemi âlimleri gömülüdür. Türbenin girişinde ise Sultan II. Bayazıd ve Yavuz Sultan Selim’in hocası Ataullah Efendi ile Emin Seydi Ahmet gömülü bulunmaktadır.
Türbe günümüzde İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetiminde olup, ziyarete açıktır.
Kaynak : http://www.restorasyonforum.com