hafif küf kokan sık duvarlar arasında ipince uzayıp giden dar sokaklara açılan küçük ve alçak kapıları vardır antakya evlerinin.o kapıların ardında ne olduğuna dair bir fikir yürütmezken ,kapıdan içeri adımınızı attığınızda ince bir koridorla karşılaşır hemen ardında kocaman bir avluyla kucaklaşırsınız.avluya bakan bir kaç evin pencerelerinden size karşı sevecen ve misafir perver bakışlara yüz sürersiniz.
 

benim de yaklaşık dört yılım o sokakların arsında gidip gelmekle geçmiştir.azıcık modernlikten sıkıldığınızda kendinizi saka hamamının mistik mekanına ya da uzun çarşının baharat kokularına bıraktınızmı ,sıkıntılarınızı unutur,geçmişi yaşamaya başlarsınız.


antkaya da öncelikle mozaik müzesi gezilmeli ancak en az onun kadar tarihi öneme sahip st.pier kilisesi de unutulmamalı.yine merkezde tarihi habib neccar camii,ortodoks kilisesi,çevlikteki titus tüneli,roma döneminden kalma kaya mezarları,samandağın deniz kasabasındaki hıdırellez türbesi,ve yine samandağ yakınlarındaki st.simon manastırı görülmeye değer mekanlar.

Bir de harbiye tabiiki. İstanbul' un Kumkapısı' dır orası.

''Portakal çiçeği'' kokusunda sevdim ilk....Hatay'ı,Dörtyol'u,Erzin'i.

Neslihanım öğretmenim, epeydir göremiyorduk sizi.Hoşgeldiniz.
Hatay' a 2 kere gittim, her iki gidişimde de yeniden keyifle mozaik müzesini gezdim. İnsanın oradan çıkası gelmiyor.Mozaiğe bayılırım ,çok severim.O portrelerdeki renk tonları, o minicik taşların yanyana hatasız dizilişleri...Kuş, bitki betimlemeleri...Hepsi hepsi çok güzeller, bu konu ile yeniden gezdim sanki...+1 değerli paylaşımınız için.