Gönderen Konu: sanat barış için  (Okunma sayısı 7297 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı yoldaş

  • Yönetim K.Ü
  • Üstad
  • *
  • İleti: 14.457
  • Karizma Puanı: 4092
  • görsel tasarım uzmanı
sanat barış için
« : 19 Haziran 2012, 10:40:31 »


Sanatın, barışa giden yolda tüm engelleri ortadan kaldırdığına inandık. Gürer Aykal


Sanat, yapısı gereği insana yönelik “iyi” şeylerin ortaya çıkarılması faaliyetidir. Sanatın kötüye kullanıldığı dönem hiçbir zaman olmamıştır.Bu amaçla yapılan “sanatsal” şemsiye altındaki faaliyetler ise, sanat sayılmamaktadır.Sanatın, barış amacına ters düşmüş gibi göründüğü dönemler de olmuştur kuşkusuz. Örneğin, Çarlık Rusya’sında ezilen halkın ve maden işçilerinin despotizme karşı ayaklanma girişimleri ve bu amaçla, Puşkin, Lermontov gibi şairlerin halkı “özgürlüğe” çağırması, “barış ortamının olmadığı” durumlar için geçerlidir.Bir savaşa, ayaklanmaya çağrı gibi görünse de, bunun özünde yatan aslında “kalıcı bir barışın” sağlanması amacıdır.Sanatın tüm kolları, “eleştiri” içeriğini bir şekilde içinde barındırdığı için, mutlaka ve mutlaka insanda, olağanın dışında bazı dürtüler yaratacaktır. Bir resim sergisinin, bir müzik dinletisinin, bir sinema filminin insan üzerinde yarattığı etki, şu veya bu biçimde, etkinlikten önceki durumdan farklı olacaktır. Bunun şiddeti az veya çok olabilir, ama mutlaka böyle bir değişiklik söz konusudur.İşte sanat bu anda yarattığı izlenimi takip etmekle ve bunu olumlu sonuçlandırmakla yükümlüdür. Bu da sanatsal yapıtın içeriği ile ilgilidir. Kalıcı ve insana saygıyı içeren bir etki yaratabilmesinin şiddeti, eserin niteliği ve etkinliği ile yakından ilgilidir.Her sanat eserinin amacı, tüketici bir kitleye ulaşmaktır. Sanat için sanat anlayışının bile yaratmak istediği bir “kitle” söz konusudur. Toplum için yapılan sanat ise daha az “sanatsal içerik” taşımakla suçlansa da, buradaki amaç sanatın topluma ulaştırılmasıdır. Sanat için sanat anlayışında ise toplumun sanata ulaşması amaçlanmaktadır.Bu iki anlayış da aslında birbirini bütünleyen ve iki ayrı kasabadan aynı hızla bir birine doğru gitmekte olan tren problemleri gibidir. Bir yerde buluşmak üzere her ikisi de hızla birbirlerine doğru hareket etmektedir.Sanatın, toplum bilinçlenmesinde çok önemli bir yeri olduğunu bilen mevcut ve hakim iktidarlar, bu buluşmanın gecikmesi konusunda binlerce yıllardır elinden geleni yapmakta ve ne yazık ki bunda da başarılı olmaktadırlar.Çünkü böyle bir buluşma “sorunsuz bir dünya” için zorunlu bir buluşmadır, ama ne yazık ki her anlamda “ütopiktir, sanaldır, hayaldir”.İnsanın varlığı savaş üzerine kurulmuştur ne yazık ki...Bu yüzden de insanlık var oluşundan bu yana hep birbiriyle savaşarak günlerini tüketmiştir.Savaş, bir sektörün “rant” kapısı olduğu kadar, insanın varlığında doğumuyla birlikte bulunan şiddet unsurunun her an ortaya çıkan “kavgacı” kimliğinden azami yararlanmayı bilen bir “davranış” biçimidir.Sonuçta sanat, böyle bir “içgüdü” varlığını en aza indirgemek üzere insan tarafından bilinçli üretilmiş “güzellikler” demetidir denebilir.Birisi zaten var olan bir “yapısal” fenomendir. Diğeri, yani sanatsal faaliyet, insanda bir içgüdü olarak değil, bir yaratı olarak ortaya çıktığı için, mümkün olduğu kadar yaygınlaştırılması gereken bir öğretidir. Asla da bir fenomene dönüşemeyecektir.Bu yüzden de belki, bizim gibi sanatçılar, Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak için var olan gücümüzle çalışmayı kendimize görev edindik.Cumhuriyet kazanımı bestecilerimizi tüm dünyada seslendirmeye çalıştık.Bir tek Türk bestecisinin eserini çalabilmek için dünyanın en uzak köşelerine koşturduk.Sanatın barışa giden yolda tüm engelleri ortadan kaldırdığına inandık ve bunun için de tüm gücümüzle uğraş verdik.Müziğin evrensel bir dil olduğunu hiç unutmadık, unutulmaması için de çabaladık.Gürer AykalodatvHaber Giriş Tarihi: 15.03.2010 23:37:29

alıntı : http://www.sanathaber.net/yazarlar.asp?HaberID=183&KategoriAdi=Yazarlar
« Son Düzenleme: 19 Haziran 2012, 10:41:17 Gönderen: !yoldaş »