Gönderen Konu: SANAT NEDİR? KİME SANATÇI DENİR?  (Okunma sayısı 11139 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı ...:::£sra:::...

  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 7.764
  • Karizma Puanı: 2742
SANAT NEDİR? KİME SANATÇI DENİR?
« : 19 Haziran 2007, 16:43:43 »

Sanat nedir?   Kime Sanatçı Denir?En basit tanımıyla; Sanatçının yaptığı iştir "Sanat".
Sanatçı ise; herkesin duyduğunu, herkesin gördüğünü, herkesin hissettiğini, herkesin düşündüğünü; farklı şekilde duyan, farklı şekilde gören, farklı şekilde hisseden, farklı şekilde düşünen, farklı şekilde yorumlayan, farklı şekilde yansıtandır; duyulmayanı duyan, görülmeyeni görendir. Bunlara kendi yorumunu katandır.
Sanatı ve Sanatçıyı diğer mesleklerden ve insanlardan ayırt edebilmek ve bunu daha iyi anlayabilmek için, konuyu İş-Meslek, Zanaat ve Sanat olmak üzere üçe ayırıp karşılaştırma yapalım.


1) İş-Meslek: Herkesin belli bir eğitim almadan, yada belli bir eğitimden sonra yapabileceği şeylerdir. Bir insan; muhasebeci, memur, işçi, temizlik elemanı, çaycı, vb. olabilir. Bunlar için mesleğin özelliğine göre az yada çok eğitim gerekir.
2) Zanaat: Mutlaka eğitim gereklidir. Eğitimin de uygulamalı olması yani yapılarak, bir usta çırak ilişkisi içerisinde öğrenilmesi gereklidir. Ama eğitimin yanında kişinin işe yatkın olması el becerisi şarttır. Buna örnek olarak, marangoz, berber, terzi, aşçı vb. verebiliriz.
Herkes dolap yapabilir, ama bir marangoz gibi yapamaz.
Herkes dikiş dikebilir ama bir terzi gibi dikemez.

3) Sanat: Eğitim gerekir ve işe yatkın olmakta şarttır. Ama bu ikisi yeterli değildir. Birde kişinin doğuştan gelen özelliğinin yeteneğinin olması gerekir. Herkes resim çizer, ama herkes bir ressam gibi resim çizemez. Herkes bir şeyler yazabilir, ama herkes tarafından okunan değer verilen şeyler yazabilmek, bugün yazdığı bir kitabın yıllar sonra okunabilmesi ise ayrı bir olaydır. Herkes şarkı türkü söyler, ama dinlenebilir şarkıcı, türkücü olmak kolay değildir. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Ve bunlar çalışarak, uğraşarak kazanılacak meziyetler değildir.
Buda şunu gösteriyor ki;
Herkes bir meslek sahibi olabilir, yada yeteneği ve el becerisi olan herkes zanaatkar olabilir.
Ama herkes Sanatçı olamaz.
Sanatçı Olunmaz, Sanatçı Doğulur.
Sanatçılar eserleriyle, fikirleriyle toplumlara yön verir yol gösterirler. Sanata ve Sanatçıya değer veren toplumlar her dönemde gelişmiş ve ileri gitmiştir.


Mustafa Kemal Atatürk'ün de dediği gibi;
Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.
başka bir tanımla;
Sanat Nedir?

Bir tuşa basit bir dokunuşla, zaman ve mekânı birkaç yüzyıl kısaltabilecek güce erişen insan düşüncesi, yepyeni ve şiddetli korkuları da beraberinde getirdi. Bilim, endüstri, teknik ve politika alanında meydana gelen birbirine bağlı ve sürükleyici gelişmeler, toplumlara özgürlük getirdiği kadar, huzursuzlukları da arttırdı. Özellikle 1945 sonrası, insanların gökyüzüne tırmanışları, yeryüzündeki büyük sermaye hareketleri, insana yakışmayacak katliamlar, endüstriyel ve teknik gelişmeler, şiddetli ve yıpratıcı korkuları da beraberinde getirdi. Bütün bunlar, bugünkü insanın sanata bakış tarzını da biçimlendiren gelişmelerdir.
    Günümüzde, insanların karşı karşıya kaldığı psiko-sosyal sorunlara çözüm olabilecek alanlardan biri de sanattır. İnsan duyarlığının karmaşık ürünleri olan ve daima insan özgürlüğünün hakkını arayan sanat eserleri, bazı kalıpları sürekli olarak zorlayıp aşar, onların nitelik olarak daha üstün ve yoğun yeni seviyelere ulaşmasını sağlar.
   Tolstoy, "İnsanın bir zamanlar yaşamış olduğu duyguyu, kendinde canlandırdıktan sonra, aynı duyguyu başkalarının da hissedebilmesi için hareket, ses, çizgi, renk veya kelimelerle belirlenen biçimlerle ifade etme ihtiyacından sanat ortaya çıkmıştı" der.  İnsan, nasıl duymaya, düşünmeye başladığı andan itibaren kelimenin gerçek anlamıyla hayata girmiş olursa, insanlık da duygularını ve düşüncelerini sesler, çizgiler ve renklerle canlı ve cansız simgeler halinde şekillendirmeye başladığı andan itibaren, gerçekten tarih sahnesine çıkmış olur. Sanat; din ve felsefe gibi, insanı günlük hayatın dar kalıplarından kurtaran bir teneffüs anı gibidir. Sanatta güzeli, bilimde doğruyu arayan insan ruhu ve zekâsı, aslında kendini aramaktadır. Din, felsefe, bilim, sanat ve hatta teknik gibi alanlar, birbirine sıkı sıkıya bağlıdırlar. Her sanat eseri, var olan bir şey ile, bir nesne ile ilgilidir; belli bir varlığı anlatır, ondan bir kesit ortaya koyar. Bir resim, belli bir tabiat parçasının resmidir veya bir insan görüntüsüdür. Bir tiyatro oyunu, belli olayların simgelenmesidir. Bir şiir ya da müzik parçası, ya tabiattan ya da insan ruhundan, insan duygularından bir anlatımdır. Sanatçının gördüğü, kavradığı ve gerçeklik olarak belirlediği varlığın bilgisi, sanatın öz konusunu oluşturur.
     Bugün Türkçe'de, iyi yapılan her iş için «sanat» kelimesi kullanılmaktadır. Türkçe'deki «sanat» kelimesi, kapsamı bakımından, pek çok oluş ve nesnelere ilişkin durumu içine almaktadır. Bugün, hiç şüphe duymaksızın en yaygın biçimde kullandığımız «sanat» kelimesi, etimolojik bakımından Osmanlıca'ya dayanmaktadır. Osmanlıca'nın kelime kaynakları olan Arapça ve Farsça'da, sanat kavramını ifade etmek için kullanılan durumu oldukça farklıdır.
     Sanat kelimesi Arapça'da amel, iş yapma anlamlarını veren «san'a» kökünden gelmektedir ve yapılan iş, alet yardımıyla, belirli bir el becerisiyle sürdürülen marangozluk, duvarcılık gibi meslek dallarını kapsamaktadır. Görüldüğü gibi bu kelime Arapça'da, insanın akıl ve zekâsını kullanarak yaptığı işleri anlatır. Bugünkü Türkçe'de kullandığımız «sanat» kelimesi, Osmanlıca'da bir değişiklik geçirmiş, yeni kazandığı anlam ve muhtevayla birlikte benimsenmiştir.
     Bir an için, karmaşık yapısını, ilgili olduğu pek çok kavramı bir yana bırakıp, sanatı " insanlar arasında anlaşmayı sağlayan bir araç " olarak kabul edebiliriz. Bugün Türkçe'de iyi yapılan her iş için "sanat" kelimesinden yararlanıp; "askerlik sanatı", "güzel konuşma sanatı" gibi kalıpları tekrarlar dururuz. O halde, yapılan bir iş veya hareketin, güzel, gelişmiş ve etkileyici bir biçimde görünmesi, onu bir sanat olarak tanımlamamıza sebep olmaktadır. Bu, şu demektir; insan yaptığı işi yüceltebildikçe, ona bir parıltı katabildikçe, sanat olgusuna biraz yaklaşabilmiş sayılır. Yani sanatın ayırıcı özelliklerinden biri, onun günlük, basit ve sıradan şeylerin üstünde olmasıdır. Sanatı bazen, şöyle de tarif ederler: "İnsan aklının eşya üzerindeki pırıltısı" . Bu, yüzlerce tariften yalnızca bir tanesidir.
     Halk arasında "sanat" kelimesi; "insanların ihtiyaçlarından birisinin karşılanması konusunda öğretilen ve yapılan iş" anlamında kullanıldığı gibi, "ustalık, hüner, marifet" anlamında; "Bu işte sanat vardır; kolay değil o da bir sanattır." şeklinde de kullanılmaktadır. Maddi fayda gözeten sanatlardan ayırabilmek için "GÜZEL SANAT" kavramı içinde, sanat'ı şöyle tanımlamak mümkündür: "İnsanların, tabiat karşısındaki duygu ve düşüncelerini çizgi, renk, biçim, ses, söz ve ritm gibi unsurlarla güzel ve etkili bir biçimde ve kişisel bir üslûpla ifade etme çabasından doğan ruhsal bir faaliyettir."

çok çalışmak zamanı