Gönderen Konu: Otoportre veya Öz-Portre Üzerine Düşünceler, Yorumlar  (Okunma sayısı 4353 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı ภєร

  • *ภ є ร l เ ђ ค ภ*
  • Onursal
  • Uzman
  • *
  • İleti: 1.380
  • Karizma Puanı: 296
  • İlkim "İLKİM" im :)

Otoportre veya Öz-Portre Üzerine Düşünceler, Yorumlar

“Bir yüzün ifadesini ait olduğu yere mal etmenin en kestirme yolu, ondan uzak durmaktır. Dolayısıyla aşık olduğu kişinin yüzünü görmekte zorlanan sanatçı, narsisizmin tuzağına düştüğü zaman da aynı sorunla karşı karşıya gelir: kendini görmenin önkoşulu, ben'e dışarıdan bakabilecek denli mesafe katetmiş olmaktır. Bu nedenle, ister kendi, ister bir başkası olsun, modeline tutkuyla bakan ressam, daima ifadeyi ıskalamak zorunda kalır tutku yüzünden kuşatılamayan varoluşun bedelini, dile getirmekte acze düştüğümüz şey ile öderiz çoğun. Yüzü durdurup, gözlem nesnesi yapabilmenin ilk şartı ise önce ona kayıtsız kalmayı öğrenmektir. Proust'u anımsayalım; “Sevilen model hareket eder; ondan geriye kalan her zaman için iyi çıkmamış fotoğraflardır.”

Otoportreler, içsel bir keşif sürecinin dışavurumu olarak ressamın dünyasının kapılarını aralıyorlar. Her ne kadar salt kişisel bir olgu olarak gözükse de, otoportrelerde izleyicinin yani ötekinin bakışları da çok önemli bir rol oynuyor, çünkü bakışlar sadece görünür kılınan imgeye değil imgelenen ressama da uzanıyor.

“Öz-portreler doğaları gereği içe bakan resimlerdir. Yani, tüm portreler genellikle portresi yapılan kişinin gerçek görünümüne benzemekle kalmayıp onun kimliğini de göstermeye çalışır… Başka bir deyişle, seyirci paradoksal bir biçimde gözetlenen bir nesne oluverir resmî portrelerde. Oysa öz-portrelerde seyirci ile imge arasında daha büyük bir metaforik mesafe vardır. Sonuçta kendi portresini yapan ressamın işi tamamen kişiseldir; hatta bazen seyirci neredeyse alakasız bir duruma düşebilir. Öz-portreler herhangi bir müşterinin değil bizatihi ressamın kendi kaygılarına cevap verir. Öz-portrenin birincil seyircisi bizzat kendi kendisini işliyen ressamdır “yaratılan” kendisini seyreden birisi olarak. Normalde üreticiyle tüketici arasındaki mesafe burada ortadan kalkar.”

“Aynanın karşısına geçtiğimizde neleri farkederiz? Aynayı mı, aynada yansıyanı mı? Tuhaftır ki, aynaya baktığımızda bir madde olarak aynanın kendisini pek görmeyiz. Ayna öylesine yalın bir yansıtıcıdır ki, kendi maddesel varlığını unutturur, bir anda çekiverir bizi içeriye ve artık bir başkasını yansıtmaktadır.

Otoportreler de birer ayna vazifesindedirler. Çoğu zaman ressama değil, sadece onun aynadaki yansımasına bakarız otoportrelerde. Öylesine saf habercilerdir ki, kendi yüzlerini ortadan kaldırırlar ve sadece kendilerine düşeni haber verirler, bu yüzden otoportreye bakan kişi, porteyi görmek için değil, portrenin gösterdiğini görmek için bakar.”

“Walter Benjamin şöyle diyordu: ‘Portre, üzerinden birkaç nesil geçtikten sonra, sadece ressamın sanatına tanıklık eden bir şeydir.’  Öz- portrede ise durum en başından itibaren böyledir.”
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ RESİM  A . S . D 2000

Çevrimdışı ...:::£sra:::...

  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 7.764
  • Karizma Puanı: 2742
Ynt: Otoportre veya Öz-Portre Üzerine Düşünceler, Yorumlar
« Yanıtla #1 : 16 Ağustos 2007, 11:36:09 »
ayna ayna söyle bana benden güzeli varmı dünyada evet aynanın yalın yansıtıcılığı onu farketmeden yüzümüzdeki ifadenin peşinden götürür bizi üni yıllarından beri portrede pek başarılı değilim ve sanırım bu yüzden portre resim ve fotoğraflara daha çok ilgi duymuşumdur hep teşekkürler neslihancım bugün sanat günümüz oldu sayende çok güzel paylaşımlar teşekkürler 1 saat engeli dolsun karizmalarını yenilicem hoşçakal
çok çalışmak zamanı