Gönderen Konu: SANAT EĞİTİMİNİN GEREKLİLİĞİ  (Okunma sayısı 8646 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı ...:::£sra:::...

  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 7.764
  • Karizma Puanı: 2742
SANAT EĞİTİMİNİN GEREKLİLİĞİ
« : 27 Nisan 2008, 00:16:42 »

SANAT EĞİTİMİNİN GEREKLİLİĞİ

Pınarbaşı Sanat Şenliği için düzenlenen panelde  “Sanat eğitiminin gerekliliği” üzerine konuşmam istendiğinde sanat eğitimine ömrünü adamış ve adamakta olan değerli hocalarımız, bu konuya duyarlı olduklarını düşündüğüm öğrenci velisi ve gençlerin bu panele gelmeden önce sizler için bu konudaki öz düşüncelerini istedim, Onların bana sizler için yazdıkları düşüncelerini ilerleyen bölümlerde size aktaracağım.

     

Sanat eğitimi insanın kendisini en güzel ifadesi ve gerçekleştirmesidir. Salt görsel ve yoğrumsal sanatlar eğitimi değil, tüm ifade tarzlarını kapsar (müzik, yazın, drama, dans, tiyatro, fotoğraf.)

Moissej Kagan’ın “Sanat bilincin bütün mekanizmalarının açılıp çalışmasını sağlar” sözü ne kadar anlamlıdır.

Sanat eğitimi okul öncesi, okul dönemi ve okul sonrasını da kapsayan aşamalı bir süreçtir.

Bu sürecin ilk basamaklarından (okul öncesinde) başlayarak çocuk sanatsal yaratıcı etkinlik içinde olmalıdır. Kendi alanım olan görsel sanatlar derslerimden İlköğretimdeki sadece bir dersten  size bir bölümünü aktarırken  sanat eğitiminin ne kadar kapsamlı bir alan olduğunu düşüneceksiniz.

Öğrencilerimiz algılama, düşünme, görsel, işitsel ve dokunsal eylemlerinin de katıldığı süreç içinde; dersimizde önce verilen konuyla ilgili beyin fırtınası ile etkinliğe başlar, hayal eder, düşünür, araştırır, kişiselleştirir, hayallerini, zihninde resmeder, konu hakkında düşüncelerini sınıfça sözel olarak paylaşır, dramatize eder, gerekirse yazıya döker, şiirsel evrene dalıp, müziğin ritmiyle dolabilir. Konuyla ilgili taslak ve eskizini çizer, devamında temayı 2 yada 3 boyutlu görsel sanat çalışmasına dönüştürür. Süreç bununla da bitmez, Ortaya çıkarılan ürünler üzerine paylaşımlar, eleştiriler ve farklı değerlendirme etkinlikleri yapılır. Çalıştığı masayı düzenler son olarak farklı temaya uygun sergileme ve kurgulama kullanarak çalışmalar sergilenir.

Bu disiplinli aynı zamanda eğlenceli yaratıcı ve eğitsel süreçte görsel sanatın tutkulu dünyasında küçük ama kocaman yürekleriyle yaşamlarının en büyük adımlarını atarken görsel sanatlara ilişkin temel sanat bilgilerini de kazanırlar.

Demek ki sanat eğitimi dersleri bu derslere salt resim çizmek gibi sığ mantıkla bakanların düşündüğü gibi değil. Böylesi anlamlı ve ciddi bir süreç gerektiren bu eğitimin önemini ve gerekliliğini yadsıyabilirmiyiz?

Mesleğimde 30.yılımı doldurmaktayım. Bu yüzden bu paneldeki siz değerli duyarlı sanat dostlarına paylaşımlarımı kendi deneyimlerimle ilişkilendirerek neden sanat eğitimi, sanat eğitiminin gerekliliği kavramını kısa süreye çok şeyi sığdırarak anlatmak istiyorum.

Mezun ettiğim öğrencilerimle birçoğuyla iletişimimi koparmadım, bir çoğu da bana ulaşanlar. İçlerinde yeterli düzeyde tanıyabildiklerim var. Onları izlediğimde iyi bir sanat eğitimi alabilmiş ve bunu yetişkin hayatlarında da sürdürenlerin farklılığını anlarım. Onların ne kadar AYDIN BİR KİŞİ olduklarını gördüğümde çok mutlu olurum.

Aydın bir kişi demekle ne demek istedim. Şöyle ki:

Çağdaş bir dünya görüşüne sahip, çevresine uyumlu, ama gerektiğinde sorgulayabilen, dengeli, yaratıcı, özgüveni gelişmiş, sanatı yaşantısına katan, yaşadığı çevreyi güzelleştirme sorumluluğu duyan, görgü kurallarını bilen, estetik duyarlılığa sahip ve dünya sanat tarihine dair birikimleri olan, ulusun ve insanlığın sanat değerlerini koruyan yetişkinler diyebilirim.

İşte böylesi bir kişi yapısı için gereklidir sanat eğitimi. İşte böyle bir yetişkin olarak gördüğüm ilköğretim de resim, lisede sanat tarihi derslerine girdiğim, aynı zamanda yetişkinliğinde de sanatı izleyen ve okuyan bir öğrencimin panele gelmeden önce “neden sanat eğitimi” diye sorduğumda verdiği yanıt:

“Sanat eğitimi dünyaya 3. bir gözle nasıl bakılabileceğini öğretir, sizi sıradan kılmaz, algılarınızı geliştirir ve en önemlisi de sizi yaratıcılık yetilerinizin keşfine sürükleyen eğlenceli bir serüvene çıkarır ve bu düş hayat boyu sürer, saygılarımla dilim döndüğümce.” diye bitirmiş sevgili Rabia Durmuş.

Gerçektende doğru bir sanat eğitimi almış, estetik kaygıları gelişmiş bir kişi canlı ve cansız hiç bir şeye kolay kolay zarar veremez. Özellikle ülkemizde ve dünyada bu yapıya ne kadar gereksini var değil mi?

Herbert  Read  de böyle düşünüyor. Diyor ki: “Birey sanatı kavrayış tarzına göre bir yaşam şekli geliştirecektir. Gerek mesleğinde gerek mesleği dışındaki eylemlerinde bu anlayışın izlerine rastlanacak ve öncelikle kendi için daha sonra da çevresi için daha anlamlı daha yoğun daha mutluluk verici bir yaşam ortamı yaratabilecektir”.

Tarihte kalabilmenin, uygar bir toplumda yaşayabilmenin koşulu sanat, kültür olduğuna göre bu bağlamda sanat eğitiminin ne kadar önemli olduğunu kabul etmek gerekir.

Bir başka açıdan da bakabiliriz sanat eğitiminin gerekliliğine… Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencileri bir tanıyı doğrulayan ayrıntıları sık sık kaçırıyorlarmış. Bu öğrencilere güzel sanatlar dersi verilmeye başlanmış. Sonuçta bu dersi alan öğrencilerin tanı yetilerinin geliştiği görülmüş. Ayrıca sanata duyarlı olan meslek sahibi kişiler kendi mesleklerinde de daha başarılı oluyorlar. Bunun örneklerini hepiniz rastlamışsınızdır. Doktor şair Ceyhun Atuf Kansu. Geçenlerde İstanbul’a gelerek grubuyla saksafon çalan ünlü yönetmen Woody Allen.

Günümüzde uygarlığı, bilginin internetten çağrılması olduğunu, uygarlığın salt bilim ve teknolojiden geçtiğini düşünenlerin sayısı çok. Oysa ki bilim ve teknoloji sanatla kaynaşırsa anlamlı olur.Bu da ancak ve ancak sanat eğimiyle gerçekleşir.

Gördüğümüz gibi sanat eğitiminin gerekliliği her konuda karşımıza çıkıyor.Hele günümüz popüler kültürü sanat eğitiminin gerekliliğini daha çok artırıyor.Şöyle ki  ülkemizde ve  dünyada insanlar görsel, sessel, düşünsel bombardımanla baş başalar..

Ülkemizde sanatçı diye topluma dayatılan popüler eğlendiricilerin, mafya babalarına övgüler düzen dizilerimizin, sanatı programlarına almayan siyasilerimizin, argo ve bozuk Türkçeleriyle ortalıkta cirit atan spikerlerin, filmlerin, yayınların kol gezdiği bir ortamda gerçek bir sanat eğitimine ne kadar gereksinim var değil mi? Bu cinneti tersine çevirmenin yollarından en önemlisi okul öncesinden başlayarak yetişkinliğe hatta sonrasında dahi verilen sanat eğitimidir. Hacettepe Ünv.seramik bölümü hocalarından Candan Terwiel panel için bana bu düşüncemi pekiştiren bir yazı göndermiş,diyor ki;Okul öncesinden el ayak tutmayan döneme kadar sanat eğitimi insana fayda sağlayabilir.Temel sonuç insanın yaptıklarından (ürettikleri) ya da yapılmış olanlardan haz alarak kendini zengin hissetmesidir ve bu durum her yaş için geçerlidir. Hollanda da bu konu özellikle yaşlılar için de bir programla verilebilmektedir. Tıpkı okul öncesinde olduğu gibi. Aynı önceliğe Nazan İpşiroğluda değinmiş,bana gönderdiği yazıda. Değerli sanat tarihçi ve aynı zamanda sanatların sınırlar aşırılığı ve sanatlararası etkileşim, özellikle resim-müzik-etkileşimi üzerinde çalışan, müzisyen, yazarımız şöyle düşünüyor. “Sanat eğitimi düşünmeyi öğretmenin ilk adımıdır ve okul öncesinden başlaması çok önemlidir. Çocuk büyüdükçe yaşına göre seçilecek yapıtlar onun kişiliğinin gelişmesinde de etkili olacaktır. Sanatın her dalı için bu geçerlidir.” 

Yaratıcı drama bilim uzmanı, Umut Özgün Tezbaşaran sizler  için sanat eğitiminin gerekliliğini şöyle belirtti;Görmek, duymak, dokunmak, farklı düşünmek, duyumsamak ve yaşamak için sanat. Göstermek, dokundurmak, farklı düşündürmek, duyumsatmak ve yaşatmak için sanat eğitimi.”

Çok değerli sanat eğitimci Sonya Tanrısever de panel için şu iletiyi göndermiş:

“Sanat,somuttan  soyuta doğru yol alan bir serüven olarak, yaşamda algılanılanların dışa vurumu için olağanüstü etkin bir araçtır.Sanat eğitimi de, özellikle kişiliklerin büyük bölümünün okul öncesi çağında, çocuklarda en temel gereksinim olan özgüven duygularının gelişimi için vazgeçilmez önemde bir kaynak sağlar. Ezbercilik ve kalıpçılıktan uzak, çağdaş ve yenilikçi bir sanat eğitiminin sunduğu ufuklar sayesinde kişi, birey olarak kendine özgü bir dil oluşturma imkânlarına erişebilir. Sanat eğitiminde ön plandaki hedef; sanatçılar yetiştirmek değildir. Çocuklar, zaten olağanüstü doğal bir yaratıcılık potansiyeline sahiptirler. Mesela bizim yetişkinler olarak onu bastırmamamız, şablonlarla yok etmememiz gerekir. Sonuç olarak sanat eğitimi insanı insan yapan özellikler kapsamına giren ve yaygın olarak sanıldığından çok fazla ilgili alanlarıyla direkt bağlantılıdır.

Prof. Dr: Serap Etike, “Sanat eğitimi insanı aklı ve duyguları ile bir bütün olarak eğitip geliştiren ve de uygar insanı yetiştiren bir eğitim alanıdır” diye belirtti.

Değerli sanat eğitimcisi Şahika Özünel de sizler için: “Sanat güzeli arama çabasıdır, güzel barış demektir, sevgi demektir, küçük yaşta bunları öğrenmek için sanat eğitimi gerekir” dedi. Gazi üniversitesinden Olcay Boratav ise “Sanat eğitimi ile öğrencilerin düşünce yeteneklerini geliştirmek, bilgilerini özgün tasarımlarında ve yaratımlarında, teknoloji ile bağdaştırmalarını sağlamak ve bunları çağdaş boyuta taşıyabilmelerine zemin hazırlayabilmektir” dedi.

Okulumuzun küçük ressamlarından Ezgi Ercan’ın eğitimci olan annesine sordum, neden sanat eğitimi diye ve şu yanıtı aldım.”Bakmak ile görmek arasındaki farkı fark ettirebilmek için. Fark ettirebildiklerimize bu hazzı yaşatabilmek ve yaşayabilmek için.”

SEDER(Sanat Eğitimcileri Derneği) Başkanı Profesör. Dr: İnci San’ın dediğine bir bakalım.”Kendine güvenli, bağımsız ve yeteneklerini sonuna dek  kullanabilen, kendisiyle birlikte çevresini de yönlendirebilen, çevreye, topluma saygı ve sorumluluk duyan coşkulu fakat dengeli, akıllı ve duyarlı insanlar kazandırmaktır sanat eğitiminin amacı.”

Psikolog, sanatçı Dr:Hakkı Engin Giderer’in bu konudaki  görüşlerine bir bakalım.”Sanat eğitimi, şüphesiz çocukla sanat arasındaki bağlantıyı kurar, onun kendisi ve diğer insanlarla olan ilişkisini güçlendirir.Okullarda çocuklara öğrettiğimiz ve çok önemsediğimiz matematik, anadil, geometri, cebir, biyoloji, beden eğitimi dersleri sanatın, sanatsal yaratıcılığın içindedir.Resmin içinde matematik, geometri, doğaya olan merakımız vardır.Müziğin içinde matematik baş köşededir.Dansın içinde matematik, geometri, beden eğitimi diğer sanatlara eşlik eder.Dans ve tiyatro kendimizi  ve başkalarını anlamaktır.Sanat empatidir.İnsanlarla, bitkilerle ve hayvanlarla ve hatta dağlarla, nehirlerle, denizle kurduğumuz empatidir.

Öğrenme hazlarını yok ettiğimiz, akşam ödevlerine, sınav hazırlıklarına boğduğumuz çocuklar için sanat eğitimi (umarım bu alan da testlerle çölleştirdiğimiz bir eğitim biçimine dönüşmez) gizil güçlerini keşfettikleri ölçüde umut yaratan, yaşamı çok iyi para kazandıran birkaç meslekle özdeş tutmamayı fark ettirerek hayata ve topluma saygıyı geliştiren, başka insanların acılarına duyarlı, arkadaşlarla birlikte yaratmanın güzelliğini öğreten, öldürmenin değil, yaşatmanın erdemini hissettiren yan değil temel gerekliliktir.Sanat yaratmanın hazzı ve coşkusu yanında matematik ve Türkçe de cabası.”

 

       

Gelişmişliğin simgesini güzel sanatlardaki yükselmeyle ölçen Atatürk’ün dediği gibi gençliğin “ Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür “ bir kimlik kazanması çağdaş eğitim yöntemleri ve sanat eğitimi ile mümkün olacaktır. Saygılarımla…

 

                                                         ŞÜKRAN ŞAHİN

                                                             28.01.2007

              *Kayseri/Pınarbaşı Sanat Şenliği Panelindeki Konuşmam
çok çalışmak zamanı