Adı Murat Cinalioğlu;
3. sınıfa gidiyordu. Şimdi 4. sınıfta. Resim defterine baktım. Küçücük bir resim defteri kullanıyordu. Ve figürleri de miniminacık çiziyordu. Resmin her tarafı hikaye dolu. Minyatür gibi. Özellikle hayvan çizimlerini, kas, adaleye varıncaya kadar ayrıntılı çiziyor. İnsan figüründen çok hayvan figürlerini çizmiş. Ve bir de köy yaşantısını. Köydeki, motor, traktör , fıındık makınası ...vs gibi mekanik aletleri en ince ayrıntısına kadar çizmiş.
bana göre sanki küçük Leonardo gibiydi. Çünkü o da anne annesinin köyüne gidiyor ve orada olan bitenleri inceliyor. Çocukluğunu yaşıyor, hayvanları ve köyü seviyor....
Yanlız resimlerinde bir şey vardı. Renk asla yok. Annesi bana şöyle dedi.
- Murat' a renkli yap diye ben de söylüyorum. Ama bana, 'o zaman çizgilerim kayboluyor' diyor'.
O çucuğu özel olarak yanıma aldım.
Ve kendisiyle perspektiften başladım. Anında kavradı.Ve sonra büyütme işine girmeye çalıştım. Ama önce bir şeyi merak ettim. Kendisine şunu söyledim;
- Ben senden bir şey istiyorum. Ama bunu yapamazsan, sakın kendini üzme. Çünkü benim senden istediğim şey ,senin yaşının üzerinde olduğu için, bakalım bunun yapabilecek misin diye merak ediyorum.?
Beni dikkatlice dinlemeye başladı.
Sol elime kalemi aldım, ve
-Sen de aynı şekilde eline kalemi alıp ,diğer elinle buna bakarak çizmeye çalış". Bakalım yapacak mısın?
Birden Gülümsedi. Aslında bunu ilk defa yapacaktı. Ve boyut olarak da elinin büyüklüğünde yapacaktı.
Uzağa gittim, kendisini uzaktan izledim.
Çocuğun solak olduğunu fark ettim. Sesimi çıkarmadım. Kalem tutan sağ eline bakarak ,sol eliyle çiziyordu.
Silgiyi bir veya iki kez kullandı. Ve kalemi bırakıp bana gülümsedi.
-AAA, bitti mi ne çabuk .dedim ve yanına gittim.
Bir de ne göreyim.
- Murat, ben anlayamdım bunu. Ben seni izlediğimde sağ eline bakıyordun, ama burada kalem tutan elin sol el olmuş... Bunu nasıl yaptın.
Çocuk benim bu şaşkınlığıma gülmeye başladı;
- Öğretmenim, ben solağım ya, sağ elimle çizemediğim için, sağ elime bakarak onun tersini çizdim.
Ve çizdiği el de ,ufak ve önemsiz abartının dışında aynıydı. Yani kaslara girmeye çalışmış.
Bundan sonraki çalışmalarımızda da , bakarak çizdirmeye başladım. Odanın içini çizdirdiğimde, perspektife göre kaçan çizgiler de dahil çizebiliyor. Ve çizerken , kendi kendine ölçü alıyor, ölçüyü arken, acayıp kol haretleri, kedi kendine mırıldanma gibi şeyler yapıyor. Ve Öiçü almayı da ben ona öğretmedim. Bu onun kendi doğal hali.
Hayvan çizimlerinde de bir kere kaplanın oturuşunu çizmeye çalışyor. Takıldığı yerde, yerinden kalkıp kaplan gibi oturmaya çalışıyor, sonra da bana
- öğretmenim bakın kası böyle olur. ...diyor.
Bana kas kelimesini ilk kes o zaman söyledi.
-Sen kası nereden biliyorsun öyle... diye şaşırıp kaldım.
Bu kalem tutan el, onunla olan ilk çalışmamızdı. Bir sonraki haftaya da onu yine yanıma aldım. Bu sefer ona yine eline bakarak çizmesini, ama el modelini de kendinin istediği gibi vermesini istedim.
Ve onu yine yalnız bıraktım.
Yarım saate, 6 tane el deseni çizdi. silgiyi de yine bir iki kez kullandı o kadar.
Bu sene o çocuk benim yanımda değil. Çünkü bu okula, kadrolu olduğum okulumdan ders saatim yetmediği için dışarıdan geliyordum.
Onun yaptığı o 6 tane el desenini aşağıda veriyorum
9 yaşında ve 3. sınıfa gidiyorken çizdiği ilk desenler.