Gönderen Konu: Klasik Ciltçilik  (Okunma sayısı 6439 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

ottoman300

  • Ziyaretçi
Klasik Ciltçilik
« : 13 Ekim 2008, 23:26:26 »

Klasik Ciltçilik:

İslamiyetin getirdiği ihtiyaçla gelişen cilt sanatı, İslam sanatlarına paralel bir tekamül gösteren, incelik, güzellik ve zerafete ulaşmıştır. Orta Asya'dan İran, Arap Kıtası ve Anadolu'ya geçmiş olan cilt sanatı, sanatkarların yetiştikleri bölgelerin motifleri ile bezenmiş, Arabesk, Herat, Hataî, Rumî Selçuk, Memluk, Osmanlı ve Mağribî motiflerle çeşitli cilt üslubları doğurmuştur.

Selçuklu ve Beylikler döneminde daha çok Arabesk desenler, Osmanlı Türkleri’nde ise 14 ve 15. yüzyıllardan itibaren cilt kalıpları kullanılarak pek çok cilt çeşidi meydana getirilmiştir. Fatih devrinde Saray cilthanesi'nde yapılmış olan ciltler, klasik Türk cilt sanatının tam zirveye ulaştığı dönemdir. Bu döneme ait ciltlerde, hatayi, rumi, bulut motiflerinin kullanıldığını görmekteyiz. Ciltlerin içlerinde, aynı şemaya uygun süslemeler yapılmıştır. Ciltlerin altınla süslendiği gibi, katığ tekniği ile derinin oyularak, farklı renkteki zemin üzerine yapıştırıldığı da görülmektedir.

17. yüzyıl'daki cilt örneklerinde, tüm cilt altın varakla kaplanarak, üzeri kıymetli taşlarla süslenirdi. Bu devirde de citlerin içlerine oyma tekniği ile bezemeler yapılmıştır. Ciltler üzerinde, farklı tekniklerde süslemeler görülür. 18. ve 19. yüzyıl'ların ciltleri kadife üzerine sırma ve simle işlenerek bezenmekteydiler. Bütün ciltler deriden bir çerceve içine alınarak, dayanıklı olmaları sağlanmaktadır. Aynı şekilde kağıt ve ebru ile de yapılmaktaydı.

Lake ciltler, Osmanlı ciltlerinin önemli bir grubudur. Öncülerine İran'da rastlanan lake ciltler, 17. yüzyıl'dan itibaren görülürler. Bezemelerinde daha çok koyu renk zeminde, altın ve çeşitli renklerde rumi, hatai, bulut, naturalist üslupta çiçeklerden oluşan motifler kullanılmıştır.
18. yüzyıl'ın ilk yarısındaki bu klasik motiflerin yanısıra, üst ve iç kapaklarında manzara, çiçek ve buket süslemeleri, 19. yüzyıl'a kadar kullanılmıştır.
Yazma bir eser şu dört parçadan ibarettir:

Alt ve Üst Kapak: Kitabın metnini içine alan örtüsüdür. Genel olarak kapağın üstü ve bazen de içi süslemeler ihtiva eder.
Sırt (Dip Kısmı): Formaların bağlandığı bölümü örten kısımdır. Klasik Türk ciltlerinde ve genellikle İslami ciltlerin hepsinde bu kısım Batı ciltlerinde olduğu gibi bombeli değil, düzdür.
Mikleb: Kitabın ön tarafını örten sertabın ucunda genellikle üç köşeli, kısımdır. Mikleb üstünde de kapaktaki desenler küçültülerek veya bir kısım şemse de bulunur. İç kapakta oyma sanatı varsa miklebte de görülür.
Miklebi kitaba bağlayan ve kitabın ön kısmını muhafaza eden, miklebe hareket kabiliyeti sağlayan bölümdür. Zencerek veya motifler hatta kitap ismi veya Kur'an-ı kerim ise -abdestsiz dokunulmaz- ayeti yazılı olarak işlenmiştir
Klasik Cilt Çeşitleri:

   1. Şemse Ciltler
   2. Çeharguşe Ciltler
   3. Lake Ciltler
   4. Zerbahar Ciltler
   5. Müşebbek (Katığ) Ciltler
   6. Yazma Ciltler
   7. Murassa Ciltler

Klasik Cilt’te Bir Kitabın Öyküsü:

Klasik bir cilt’in öyküsü önce cildin içindekiyle yani kitapla başlar. Önce kitabın formaları dikilir. Buna kitabın sırt dikişi denir. Burada iki işlem yapılır. Önce forma halindeki sayfalar sırt dikişi ile dikilir sonra şirazesi örülür. Şiraze: Klasik ciltte kitabın yapraklarının düzgün durmasını sağlayan bağ ve örgüye denir.
Sırt dikişi ve şiraze örümü yapıldıktan sonra gönyeli bir kağıt yardımıyla Kitabın sağ, sol kapak, sırt ve miklep ölçüleri bu kağıda aktarılır. Buradan da mukavvalara geçirilir. Eğer kalıp basılacaksa da kapakların kalıp yerleri belirlenir. Ve Kapaklar kalıplara göre oyulur.

Oyma işlemi, bu işin ilk kuralı olan dikkati gerektirir. Oyulan yerler ne bol ne de sıkı olmamalıdır. Aksi halde bu aşamaya kadarki işlemler (Kapak ölçülerini alma, ölçüleri mukavvaya aktarma ve kalıpların oyulması) baştan yapılacaktır. Oyma işleminden sonra oyulan mukavva daha kalın başka bir mukavvaya yapıştırılarak kapak hazırlama işi bitirilir.

Kitapta kullanılacak deri elde bıçkı ile tıraşlanarak inceltilir ve hemen sonra yıkanarak bir cama gerilir. Burada bir gün kaldıktan sonra alınır ve ıslatılarak tavlanması sağlanır. Karışık tutkal sürülür ve kapaklar deri üzerine konulur. Kalıplar oyulan yerlerine oturtulur. Buradaki en hassas işlem budur. Kalıplar yerlerine oturtulduktan sonra ıstampada kapaklara baskı uygulanır.
Istampa’da kalıpları kapaklara basarken fazla baskı uygulanması derinin patlamasına yol açacağından burada uygulanan baskı tedrici olmak zorundadır. Basılan kapaklar ağırlık altında birkaç gün bekletilir. Daha sonra kalıplar kapaklara yerleştirilerek tekrar basılır. Son olarak kenarları ıstaka yardımı ile içe kıvrılarak yapıştırılır. Bu şekilde yine ağırlık altına konulur. Bundan sonraki işlem kapakların altın ile süslenmesidir.

Kapakların Altın ile Süslenmesi:

Kapaklara, süslemeden önce iki kat jelatin yedirilir. Süslemede el ile ezilmiş altın kullanılır. Fırça yardımı ile, basılan motifler süslenir. Bu, uzun süreli dikkat ve sabır gerektiren bir işlemdir. Süslemenin parlaklığı kullanılan jelatin miktarına göre değişir. Eğer jelatin fazla konulacak olursa altın parlamayacak ve bu kadar emek heba olabilecektir.
Burada Kapaklara yapılan süsleme, kalıbın çeşidine göre, Kitaba harcanan altın da kitabın boyutuna göre değişmektedir. Şemse ve salbekler altın ile süslendikten sonra kenarda kalan paya göre kuzu ve cetveller çekilmektedir.
Cetvellere zencerek çekilmeden önce bütün altınlama işi bitmiş olmalıdır. Zencerekten önce, altınlanan bütün kısımlar mühre ile parlatılır. Altının kendisini göstermesi yani parlaması bu işlemden sonradır. Mühre ile kapaklar parlatıldıktan sonra son olarak kapaklara vernik sürülür ve böylece altın korunmuş olur. Vernik sürme işi artık bu işte sona gelindiğini gösterir. Çünkü bundan sonraki işlem kapakların kitaba takılmasıdır.

Kapakların Kitaba Takılması:

Bu öyküde son işlem kapakları kitaba takmak ve yan kağıtlarını yapıştırmaktır. Kapaklar çok dikkatli bir şekilde ayarlandıktan sonra Cenderede kitap ile sıkıştırılır. Ve burada ıstaka yardımı ile kapaklar kitabın sırtına takılır. Önce sırt ve yapışacak kısım tutkallanır ve sonra sol kapak ile sağ kapak takılır. Böylelikle Klasik tarzda bir cilt yapılmış olur.

Hüseyin Gürsel BİLMİŞ
Klasik Cilt ve Kağıt Restorasyonu Uzmanı
http://www.anlamak.com/xbtu/node/1192

ottoman300

  • Ziyaretçi
Ynt: Klasik Ciltçilik
« Yanıtla #1 : 13 Ekim 2008, 23:28:10 »
UNUTULAN BİR SANAT; KLASİK CİLT SANATI ÜZERİNE

İnsanlara “hafızanızı kaybetseniz, kendinizi ne diye tanımlarsınız diye bir soru sorsak alacağımız cevap elbette “HİÇ” olacaktır. Yani kendimizi bir hiç diye tanımlamak..Yani “var”lığımızdan değil “hiç”liğimizden söz etmek.. Bunun nasıl bir tahribat yaratacağını düşünmek bile insanı korkuturken, Tarih gibi, hele bizim tarihimiz gibi muazzam bir hafızayı, yok saymak, bu hafızanın farkında olmamak ya da onu önemsememek ne demektir sizce? Bence şu demektir:

Bu muazzam hafızayı kaybetmek demek, yaratılan her değeri, düşünceyi, sanatı, kısaca her şeyi kaybetmek demektir. Bunların varlığından bihaber olmak demektir. Bunlarsız büyüyen nesiller yaratmak demektir. Bu hafızayı bilmeden, tanımadan Osmanlı Sanatı’nı, bilimini, edebiyatını, kültürünü, toplumunu kısaca her şeyini anlamaya çalışmak, bizi yukarıda az önce bahsettiğimiz HİÇ’e götürmeyecek midir?

Yunus Emre’yi, Fuzuli’yi, Ali Kuşçu’yu, ya da bizim şu meşhur Ulucami’de, galaksi düzenini ve Güneş sistemini yüzyıllar ötesinden Kündekari usulüyle ahşaba kazıyan Devaklı Abdülaziz oğlu Mehmet’i, bu hiçlikte nasıl bilip anlayabileceğiz? Aslında her an iç içe olduğumuz; ama fark edemediğimiz o kadar çok değerimiz var ki.. bu değerlere sahip çıkan nesiller yetiştirebildik mi, yetiştirebiliyor muyuz? Bu hafızanın farkında olmaktan sonraki en önemli mesele budur diye düşünüyorum.

İşte tam da bu noktada, tarihimizin tozlu sayfalarından insanı şaşırtacak derecede incelikli ve hayran bırakacak kadar güzel bir sanat ortaya çıkıyor. Adı “Türk Kitap Sanatları” içerisinde anılan, Geleneksel El Sanatlarımızın belki de en unutulanı, en öksüzü, Klasik Cilt Sanatı’. Bu sanatımız Bin yılı aşkın bir geçmişiyle o tozlu sayfalardan bize seslenmekte, sesine kulak verecek dostlar aramaktadır. Klasik Cilt Sanatı, birçok değerimiz gibi bugün de sanatsal olarak hak ettiği yerde değildir. Bugün 300 bin den fazla Yazma Eser’e sahibiz. Bunların yüzyıllara meydan okuyan bedenleri daha ne kadar dayanabilecek? Bu değerli nadir eserlerimiz maalesef bugün gerektiği gibi muhafaza edilememektedir.

Yüzbinlercesi, her açıdan sağlıksız ortamlarda saklanmakta ve bunların gerekli bakımları, birçoğu ilgisiz ve bilgisiz insanlar tarafından yapılmaktadır. Öncelikli olarak bu nadir eserlerin önemleri gereği gibi bilinmelidir. Bu eserlerin korunması ve restorasyonu konusunda ihtiyaç duyulan personel, vakit kaybetmeksizin yetiştirilmelidir. Bu amaçla gerekli Ekonomik kaynak ilgili kurumlarca sağlanmalıdır. Bugün, sahip olduğumuz bu yüzbinlerce Yazma Eser’in ihtiyaç duyduğu “Cilt ve Kağıt Restorasyonu”, biri İstanbul Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi ve bir diğeri Konya Bölge Yazma Eser Kütüphanesinde olmak üzere sadece ve sadece iki kütüphanemizde yapılmaktadır. Kütüphaneler haricinde ayrıca Topkapı Sarayı Müzesinde de bu restorasyon çalışmaları yapılmaktadır. Buralarda restorasyon çalışmaları yapan ve sayıları iki elin parmaklarını geçmeyen personel, canla başla çalışmaktadır.

İşte bugün gelenekli sanatlarımızdan olan Klasik ciltçilik, dostlarına yeniden çağrı yapmaktadır. Uyuşturucu ya da Alkol kullanma yaşının 8-9’lara kadar düştüğü günümüzde gençlerimizi kurtarmanın öncelikli yolu onlara bu değerlerimizi öğretmek, tanıtmaktır. Onları bu sanatsal faaliyetler içerisine sokamazsak, onların hangi faaliyetlerde bulunduklarını nelerle uğraştıklarını söylemeye gerek yok sanırım. Adam sendecilikten kurtulmadan, üzerimizdeki ölü toprağını atmadan, karanlığa küfretmeye devam edip mum yakmadan, ne bu sanatlarımızı yaşatabiliriz ne de onları yaşatacak gençlerimizi..

Ümidimiz, bu sanata hak ettiği değerin verilmesi, gençlerimizin bu konularda bilinçlendirilmesidir.

Çevrimdışı ...:::£sra:::...

  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 7.764
  • Karizma Puanı: 2742
Ynt: Klasik Ciltçilik
« Yanıtla #2 : 25 Aralık 2008, 08:57:17 »
hüseyin bey çok teşekkürler bu bilgilendirici paylaşım için uzman birinden bilgi almak oldukça güzel  +1
çok çalışmak zamanı

ottoman300

  • Ziyaretçi
Ynt: Klasik Ciltçilik
« Yanıtla #3 : 12 Kasım 2009, 16:47:24 »
Aman esra hanım..uzman falan olduğumuz yok..olmak iddiasında da değiliz..sadee hocalarımın bana öğrettiklerini paylaştım burda..bu işin ustaları İslam Seçen ve Gürcan Mavili hocalarımdır..

Çevrimdışı ...:::£sra:::...

  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 7.764
  • Karizma Puanı: 2742
Ynt: Klasik Ciltçilik
« Yanıtla #4 : 13 Kasım 2009, 09:44:20 »
hüseyin bey ustalarınızada saygım büyük tabiki ama sizde bizim bilgimize göre çok daha profesyonel olduğunuz için öle dedim çalışmalarınızda başarılar :)
çok çalışmak zamanı