Gönderen Konu: Çizgi film üzerine söyleşi...  (Okunma sayısı 4661 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı @ksibey

  • Recep KILIÇ
  • Onursal
  • Uzman
  • *
  • İleti: 1.746
  • Karizma Puanı: 1106
  • Recep KILIÇ/OMÜ Resim-İş Öğrt.Grafik Tas. ASD'03
Çizgi film üzerine söyleşi...
« : 09 Kasım 2007, 13:36:28 »

Yrd. Doç. Dr. Fethi Kaba ile Türkiye'de çizgi film hakkında

Arkadaşımız Tarık Güven, Anadolu Üniversitesi Çizgi Film (Animasyon) Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Fethi Kaba ile sizler için bir röportaj yaptı. Özellikle bu konuda eğitim almak isteyen ve Türkiye'deki durumu merak edenler için çok faydalı olacağına inanıyoruz.



T.G.: Tarık Güven
F.K: Fethi Kaba

T.G.: Merhaba Fethi Bey. Klasik bir soruyla başlayalım. Kendinizi kısaca tanıtır mısınız?

F.K.: 1989 yılında Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü'nden mezun oldum. Son sınıfta ana seçmeli olarak animasyon dersi aldım. Mezun olduğum 89 yılında üniversitede animasyon bölümü kurulması düşünülüyordu. Beni okutman olarak animasyon bölümüne aldılar. Yüksek lisansımı yaptım. 1996 da sanatta yeterliliğimi verip, yardımcı doçent oldum. 1998 yılından beri de animasyon bölüm başkanıyım.

T.G.: Animasyon bölümü hakkında bilgi verir misiniz? Örneğin animasyon bölümüne girmek isteyen bir öğrenci ne yapmalı, bölüme öğrenci alımı nasıl gerçekleşmekte?

F.K.: Güzel sanatlar fakültesi yönetim kurulunun düzenlediği sınav sistemi şöyle. Güzel sanatlarda şu an 7 tane bölümümüz var. Hepsine ortak sınav yapılıyor. İlk aşamada canlı modelden resim çalışması istiyoruz. Bu aşamayı geçenler ikinci gün sınava alınıyorlar ve
genelde hayalden resim ve bu resmin kurgusunu karakalem düzenlemesini
istiyoruz. Bu ikinci aşamayı da kazananlar sınava girmeden önce yaptıkları tercih sıralamasına göre bölümlere yerleştiriliyor.

T.G.: Animasyon bölümünde kaç yıl eğitim veriliyor?

F.K.: Bir yıl İngilizce hazırlık olmak üzere 5 yıl.

T.G.: Bu bölümde hangi derslerin eğitimi veriliyor?

F.K.: Temelde ''Çizgi Filmin Teknikleri'' diye bir dersimiz var. Çizgi film nasıl yapılır, kaç karede ne çizersin, hareketlendirme nasıl olur, bunun zamanlamasını nasıl ayarlarsın... Bu tarz eğitimler veriyoruz. İkinci sınıftan itibaren bilgisayarla eğitim başlıyor. Bilgisayarda Max ve Maya ağırlıklı derslerimiz yürüyor. Bunun yanında çizgi film derslerimiz de sürüyor. Destekleyici dersler olarak da görsel anlatım, senaryo yazımı, sinemaya giriş gibi derslerimiz var.

T.G.: Peki bu bölümün öğrencilerine sağladığı olanaklar nelerdir?

F.K.: İki tane geleneksel çizgi film atölyemiz var. Bunun yanında iki line-test sistemimiz var. Kurgu ses laboratuvarımız var. Her öğrenciye bir bilgisayar düşecek şekilde bu sene yeni kurulan Maya laboratuvarımız var.

T.G.: Bölümden mezun olan öğrencilere iş imkanı sağlanıyor mu?

F.K.: Bölümün iş bulmak gibi bir misyonu zaten olamaz. Mezunlarımız portfolyalarını oluşturarak kendileri görüşmeler yapıyorlar. Bazen bizim de yönlendirmelerimiz oluyor tabii ki.

T.G.: Sanırım isterlerse üniversite de kalabiliyorlar.

F.K.: Elbette... Seçmeli olarak multimedya eğitimi veriyoruz. Mezun olan öğrencilerimizin büyük bir kısmı şu anda multimedya sektöründe çalışıyorlar. Gittikleri şirketlerde de animasyon bilgilerinin onlara çok yararlı olduğunu düşünüyoruz. Bunun yanında televizyonda ve reklam sektöründe çalışan öğrencilerimiz var. Şu anda izlenen neredeyse bütün reklamlar bizim öğrencilerimize ait. En yenilerinden biri, Arçelik reklamındaki ''Çelik''. Turgut Akaçık adlı bir öğrencimiz yapıyor.

T.G.: Güzel Sanatlar Animasyon Bölümü adına veya bu bölümde olupta bireysel olarak ulusal veya uluslararası yarışmalarda başarı kazananlar var mı?

F.K.: Benim 1994 yılında yaptığım ''Yabancı'' adlı bir üç boyutlu film vardı. O dönemde Türkiye'de yapılmış ilk üç boyutlu filmdi. DOS ortamında, bir karesini 45 dakikada boyadığım, 486'ların olduğu dönemde... Yabancı ile Türkiye'de büyük yankı almıştım. Ben bu filmle
Ankara Ulusal'da ikincilik aldım. Ankara Ulusal'da ilk üçe girenler Uluslararası'na gönderiliyor. Ankara Uluslararası'nda da ikincilik aldım. Bunun dışında filmim Japonya'da Hiroşima Animation Film Festival'de Asian Collection'da yer aldı. Bunun yanında Hikmet Sofuoğlu'nun filmleri Almanya'da, İngiltere'de gösterime girdi. Şu anda bir öğrencimiz var ki çok başarılı, adı Denizcan Yüzgül. İki yıldır neredeyse bütün ödülleri toplamış durumda. İzmir Kısa Film'de Altın Kedi aldı. Umut Vakfı'nın açtığı Bireysel Silahsızlanma'da üçüncülük aldı. İstanbul Kısa Filmciler Derneği'nin düzenlemiş olduğu bir yarışmada ödül aldı. Çekoslavakya'da, Fransa'da gösterime girdi. Japonya Hiroşima'da gösterime girmiş bir çok öğrenci filmlerimiz var.

T.G.: Animasyon Bölümü 14 yılda yaklaşık 200 mezun vermesine rağmen, Türkiye'de başarılı bir çizgi film yapılamamasının nedeni nedir?

F.K.: İlk başta buna bir para yatırılması gerekiyor. Para yatıracak kişinin buna ikna olması gerekiyor. Gerçekten de kaliteli bir film çıkma iknasının kendisinde yaratılması gerekiyor. Şu ana kadar bu olmamış. Bütün sanatçılar kendi çabalarıyla önemli işler yapmışlar. Çizgi film sonuçta bir ekip işi. Bu ekibi toplayıp, endüstriyel anlamda çizgi film üretmek lazım. Fakat böyle bir stüdyoya baktığınız zamanda 70 kişiden başlayıp 150-200 kişiye varan bir insan gücüne ihtiyacınız var. Biz bölüm olarak 14 yılda 200 mezun vermişiz. Bu az. Bunların yarısı bu işle uğraşsa gene az. Multimedyaya kayanlar var. Reklama kayanlar var. Storyboardcular var. Reklam yönetmeni, klip yönetmeni var. Yani çok dağılmış durumda. Özünde geleneksel çizgi filmle uğraşan mezun sayımız az kalıyor. Ama çok yetenekli öğrenciler var. Gördüğünüz zaman ''vay be!'' diyeceğiniz öğrenci çok fazla. Bunlar mezun oldular. Reklam sektöründe çalışıyorlar. Ama güdüleyici bir şey olsa bunlar bir araya gelip çok güzel projelere imza atacaklardır.

T.G.: Türkiye'de çocuk eğlencesi olarak algılanan çizgi filmdir, animedir dünyada çok daha ciddiye alınıyor ve büyük paralar ayrılıyor. Tabi bir o kadar da kazanılıyor. Örneğin bu senenin Oscarlı animasyonu ''Finding Nemo'' 850 milyon dolar gişe hasılatı yaptı. Bu sene hasılatta onu geçebilen tek yapım 11 Oscarlı Yüzüklerin Efendisi. Türkiye'de yapımcıların bu potansiyelin farkına varamamaları çok yazık. Ama sanırım insanlar Türkiye'de başarılı projelerin yapılabileceğine inanmıyorlar.

F.K.: Elbette... Ama inanmaları lazım. İnandırmak lazım. Birilerinin çıkıp, bakın bu iş iyi yapılıyor, Türkiye'de de kaliteli işler yapılıyor dedirtebilmesi lazım. Bu inanç sağlanabilirse Türkiye'de de çok başarılı projeler çıkacağına inanıyorum. Bakın şu sıralar Türk Sineması büyük bir atılım içinde. Çok başarılı yapımlar çıkmaya başladı. Bu bende bir umut da sağladı. Sıra çizgi filmede geliyor diye düşünüyorum.

T.G.: Teknik açıdan dünya ile aynı seviyede olduğumuzu düşünüyor musunuz?

F.K.: Dünyanın neresine baktığınıza bağlı. Hollywood'a bakarsanız değiliz. Bölüm olarak bakarsak bir çok okuldan çok iyiyiz. Ama Türkiye'de animasyon sektörü olarak baktığımızda eksiklikler var. Bunlar da genelde maliyetten kaynaklanıyor.

T.G.: Sürekli maliyet diyoruz. Bir çizgi film ne kadar maliyetlidir. Mesela 90 dakikalık orta seviye bir çizgi filmin maliyeti nedir?

F.K.: Tabii yapımına göre değişir. Ama basit bir yapımı saniye bazında düşünürsek, saniyesi 300 dolar civarında.

(Hemen kafadan bir hesap yapıyorum: 300x60=18000 dolar dakikası. 90 dakikalık bir çizgi filmde 1620000 (bir milyon altı yüz yirmi bin) dolar yapıyor.)

T.G.: Türkiye'de televizyonlarda yayınlanan bazı Türk çizgi filmleri var. Bunlar hakkında ne düşünüyorsunuz?

F.K.: Ben bunların Türk çizgi filmine bir şey getirdiğine inanmıyorum. Hatta geriye götürdüğüne inanıyorum. Çünkü bir kısır döngü içine girmişiz. Yıllardan beri Nasrettin Hoca, Keloğlan... Bu yapımları dünyaya satmamız çok zor. Japonya da ilk önce başka şeyler değil Heidi ve Şeker Kız Candy gibi avrupai tipler yaratarak dünya pazarına yayıldı. Böyle yaparsanız para kazanırsınız. Yıllarca, yok ''Kültür Bakanlığına satalım, ondan para alalım'' diye Keloğlanlar, Nasrettin Hocalar yapıldı. Bunları tabii yapacağız. Çünkü bunlar kendi öz kültürümüz. Bunları Türkiye'de yayınlarsın. Ama önce her şeyiyle güzel yaparsın... Artık çocuklar da bilinçlendi. Kötü bir şey çıktı mı karşısına izlemiyor. Eşek nasıl yürüyor, adam nasıl bakıyor.... Bu tür kötü yapımlarla artık kendimizi kandırmaktan başka bir şey yapmayız. Bizim birinci sınıftaki öğrencilerimizin yaptıkları çalışmalar onlardan daha iyi. Gelsinler, görsünler. Reklamları izleyin mesela;kusursuz işler var...

T.G.: Çözüm projesi ne?

F.K.: Nasıl ki Türk sinemasında birisi çıkıyor para yatırıyor ve o parayı geri aldığına inanabiliyorsa çizgi filmde de bu olmalı. Bir yapımcı çıkacak, çizgi filme para yatıracak, inandığı kişilerle çalışacak. Ondan sonra getirisini gördükten sonra, bir kaç tane daha film yapıp dünya pazarına çıkacağına inanıyorum. Bunun yanında kurtarıcı olarak diziler olabilir. Çocukların izleyebileceği çizgi diziler. Burada görülen kaliteyle Tükiye'de bir şeyler yapılıyormuş inancı artık uzun metrajlı filmlere taşıyacaktır. Az önce dediğim gibi Nasrettin Hoca, Keloğlan gibi bireysel yapımlarla dünya pazarına çıkamazsın. Bizim destanlarımız var. Mesela Gılgamış Destanı falan... Bunları iyi bir senaryoyla yapıp dünya pazarına çıkabilirsin.

T.G.: Peki daha önce üzerinde yoğun çaba harcanmış, bu iş olacak galiba diye düşündüğünüz bir projeniz oldu mu?

F.K.: Bundan iki sene önce Atatürkçü Düşünce Derneği ve Kapı Ajans'la birlikte bir proje geliştirdik, adı ''Cumhuriyet''. Atatürk'ün çocukluğundan başlayıp, ölümüne kadar hayatı çizgi film yapılacaktı. Senaryo bana göre daha çok belgesel niteliği taşıyordu. Çok ciddi çalışıldı ancak Türkiye o dönemde krize girdiğinden yeterli destek bulunamadı ve proje rafa kalktı.

T.G.: Dünya sektörüne dönersek beğendiğiniz yapımlar neler?

F.K.: Beğendiğim çok var. Walt Disney'in bütün yapımlarını beğeniyorum. PIXAR'ın bütün yapımlarını beğeniyorum. Simpsonlar'a bayılıyordum ,çok güzeldi. Donald Duck'ı severim. Japon animelerinin bir kısmını çok seviyorum. Tabii bunların dışında bağımsız ve sanatsal çalışmalar da var; Frederic Back adlı Kanadalı sanatçının "Ağaç Diken Adam" ve " Mighty River" filmleri çok güzel, Micheal Dudok de Wit'in çalışmalarını beğeniyorum, Tonguç Yaşar gibi bir usta var mesela Türkiye'de, bunun yanında Cemal-Meral Erez'in "Cordes" filminden seyredince hala etkilenirim ve daha bir çok bağımsız film, hepsine ayrı bir değerde bakılması gerekiyor.


T.G.: Dünya da kendini geniş anlamda kabul ettirmiş iki tarz var. Walt Disney ve Japon anime... Aralarında bir değerlendirme yapmanızı istesem...

F.K.: İkisi çok farklı. Sadece ikisi değil. Japon anime çok tanındığı için farklı... Çekoslavak var. Polonya var. Amerika'da Walt Disney'i karşısına alan, onu tiye alan yapımlar var. Ama onlar çok sivrilmemiş. Dünyaya baktığımız zaman diyoruz ki; bir anime var ve bir Walt Disney var. Yaklaşımları birbirlerinden çok farklı geliyor bana. Şunu beğeniyorum, bunu beğenmiyorum diyemem. İkisininde çok farklı tarzları var. İkisini de beğeniyorum. Hedef kitleleri farklı olduğu içinde aralarında bir kıyas yapamam. Walt Disney genelde çocuklara yöneliktir. Japon animeleri biraz daha hayatın içinden, hızlı gençliğin temsilcisidir diyebilirim.

T.G.: Yani çizgi filmin sadece çocuk eğlencesi olarak görülmesinde Amerikan yapımlarının çok etkisi var diyebilir miyiz?

F.K.:Elbette. Walt Disney'in genel hedef kitlesi çocuklardır. Animede ise yetişkinlere yönelik yapımlar da vardır...

T.G.: Peki bir gün Türk çizgi filminin kendi tarzını oluşturup bir Walt Disney gibi bir anime gibi kendini dünyaya kabul ettirebileceğini düşünüyor musunuz?

F.K.: Aslında düşünmek istiyorum. Ama bunun zor olduğunu da biliyorum. Japon animeler bir tarz oluşturmuş. Büyük gözlerle başlamış. Çok fazla animasyon değildir, arkada backgroundlar geçer falan... Ama Japon sinemasına baktığınızda da bir tarz var. Türk sinemasında bir tarz yok ki çizgi filminde olsun. Bunun genel kültürden kaynaklanan bir durum olduğunu düşünüyorum. Bu zamanla olur mu? Umarım olur. Ama kendi tarzını oluşturmasının zor olduğunu düşünüyorum. Kendi tarzını yaratmaktan ziyade iyi film yapmaya çalışmak daha mantıklı geliyor bana.

T.G.: İyi filmler çıkarsa daha sonraları kendi tarzını zaten yakalar diyorsunuz yani..

F.K.: Evet. Her şey yerine oturur.

T.G.: Dünyada ortak yapımlar çoğaldı. Örneğin sinemalarda sık sık Japon-Amerikan ortak yapımları görüyoruz. Bunlar gibi Türkiye'de de ortak yapımlar görebilir miyiz?

F.K.: Neden olmasın? İnandırmak lazım. İstanbul'da bazı şirketlerden duyuyorum. Ortak yapım gibi fason çalışan şirketler var. Yani dışardan firma geliyor, bana bunu yapar mısınız diyor. Türk şirket ayda 15 dakika yaparız diyor. Şak 8 dakikadan fazla yapamıyorlar. Animasyon bir disiplin işidir. Bir karede karakter neyse onuncu karede de karakter o olmalıdır. Sen işi kaçırmamak için ayda 15 dakika yaparım deyip de yapamazsan güvenirliliğini kaybedersin. Adam bakıyor, 15 dakikaydı sipariş 8 dakika gelmiş. O da iyi değil diyor ve Türkiye'den elini eteğini çekiyor.

T.G.: Peki şirketleşme gibi projeniz var mı?

F.K.: Bizim işimiz eğitim vermek. Şirkete girersek eğitime gerekli önemi verememekten çekiniyoruz. Mezunlarımızın bu tarz şeyleri yapmasını destekliyoruz. Bundan bir kaç yıl önce son sınıf öğrencileriyle bir çabamız oldu. Amerika'da yaşayan Caveman'ın çizeri Tayyar Özkan'la bir iletişimimiz oldu. Onunla bir kısa film yapma aşamasına geldik. Fakat son sınıfta dersler ağır olduğu için yürütemedik o işi. Yoksa ona çizgi diziler hazırlamayı düşünüyorduk. Hatta bir tane film yapıldı, çekildi. Ama line-test aşamasında kaldı.

T.G.: Türkiye'de bir animasyon kültürü oluşturmak için üniversite bazında bir çabanız var mı? Örneğin bir animasyon festivali veya bilgilendirme paneli gibi...

F.K.: İstanbul'da ve Ankara'daki toplantı ve panellere katılıyoruz. Konuşmalar yapıyoruz. Şuan Eskişehir'de bir animasyon festivali yapma çabamız var. Öğrencilerimiz çizgi film kulübü kurmaya çalışıyorlar. O kurulduğu takdirde bir çizgi film festivali olacak. Bu sene İzmir Kısa Film Festivali'nin bütün filmlerini buraya getirmeye çalışıyoruz.

T.G.: Fethi bey, röportajımıza katıldığınız ve sorularımıza verdiğiniz içten cevaplardan dolayı size teşekkür ediyoruz.

F.K.: Ben de teşekkür ederim...

[www.anime.gen.tr]den alınmıştır.
@ksibey

Çevrimdışı salmançoban

  • Arkadaş
  • Çalışkan
  • *
  • İleti: 569
  • Karizma Puanı: 247
  • sanat problem yaratıp sonrada çözmeye çalışmaktır
Çizgi film üzerine söyleşi...
« Yanıtla #1 : 11 Kasım 2007, 21:37:05 »
emeinize sağlık

Çevrimdışı @ksibey

  • Recep KILIÇ
  • Onursal
  • Uzman
  • *
  • İleti: 1.746
  • Karizma Puanı: 1106
  • Recep KILIÇ/OMÜ Resim-İş Öğrt.Grafik Tas. ASD'03
Çizgi film üzerine söyleşi...
« Yanıtla #2 : 11 Kasım 2007, 22:13:18 »
Teşekkürler hocam...
@ksibey

ibrahimkalkan15

  • Ziyaretçi
Çizgi film üzerine söyleşi...
« Yanıtla #3 : 16 Nisan 2008, 12:47:28 »
 470a 460a 987a  110b   360a eh