Albrecht Dürer'den Günümüze Otoportre
“Dürer kendi imgesine takıntılı denebilecek ölçüde ilgi duyan ilk ressamdır. Ondan önce hiçbir ressam bu kadar çok otoportresini yapmamıştır. En erken dönem çalışmalarının arasında on üç yaşındaki kendisini konu alan gümüş uç bir kalem ile çizdiği bir otoportre desen vardır. Bu desen, hem onun bir çocuk dahi olduğunu, hem de kendi görünümünü ne kadar şaşırtıcı ve unutulmaz bulduğunu gösterir. Bunu şaşırtıcı yapan şeylerden belki de biri kendi dehasının farkında olmasıdır. Onun tüm otoporteleri gurur açık ederler…
Bir adam neden kendi resmini yapar ki? Bir sürü nedenden biri, her hangi bir kişinin portresini yaptırma isteğini dürtüleyen şey ile aynısıdır. Kendi yaşam süresinin sonrasında da varlığını sürdürmesi mümkün olabilecek, bir zamanlar kendisinin varolduğunun bir kanıtını geride bırakabilmek. Bakışını/görünümünü geride bırakabilmek… İngilizce'de “look” kelimesinin çift anlamı hem dış görünüm, hem de bakış bu düşüncede saklı olan gizemi veya açmazı imler. (Ressamın otoportresindeki) Bakışı, portresinin karşısında durarak sanatçının yaşamını düşlemeye çalışan bizleri sorgular.”
John Berger (*)
Türk resminde ardlarında bıraktıkları yapıt toplamları içerisinde otoportrelerinin nicel ve nitel açıdan dikkat çekici bir oranda olduğu ve ayrıca bu sanatçıların resim yaklaşımlarında, dillerinde ve düşünsel alt yapılarında da kendi imgelerinin önemli bir rolü olan ressamlardan söz edebiliriz: Osman Hamdi Bey, Sabri Berkel, Eren Eyüboğlu, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Burhan Uygur, Neşe Erdok, Ergin İnan, Balkan Naci İslimyeli ve İsmet Doğan gibi…
İkinci bir grup olarak ise, otoportre alanında nispeten daha az sayıda yapıt gerçekleştirmiş olsalar da, bu kendilerine bakışları ile kendilerini daha iyi tanımamızı ve sanatları ile yapmak istediklerini anlamamızı katkıda bulunan ressamları sayabiliriz: Feyhaman Duran, Sami Yetik, Hüseyin Avni Lifij, Namık İsmail, Hasan Vecih Bereketoğlu, Hale Asaf, Abidin Elderoğlu, Ahmet Doğuer, Edip Hakkı Köseoğlu, Brahim Safi, Hamit Görele, Şeref Akdik, Malik Aksel, Nuri İyem, Cihat Burak, Adnan Varınca, Nur Koçak, Nedret Sekban gibi…
Geride bıraktıkları bilinen tek önemli otoportreleri ile tanıdığımız, bu yapıtları ile bir anlamda kimlikleri de özdeşleşmiş olan ressamların da üçüncü bir grup oluşturdukları söylenebilir: Şeker Ahmet Paşa, Halil Paşa, Nazmi Ziya Güran, Cemal Tollu, Zeki Faik İzer, Şefik Bursalı, Ferruh Başağa, Bedia Güleryüz, Ziya Keseroğlu, Mehmet Güleryüz, Hüseyin Ertunç gibi…
Türk resim sanatının yaklaşık yüz elli yıllık tarihinde otoportre alanında, Batı ülkelerine oranla sınırlı sayılabilecek olsa da, bu üç grup ressamın üretimleri ile “Türk Resminde Otoportre” geleneğini başlattıkları/oluşturdukları ve “Sanatçı Kimliği” konusunda hiç de küçümsenmeyecek bir “İçe Bakış” birikimini varettikleri söylenebilir.
Haşim Nur Gürel