GELİŞİMSEL EĞİTİM FELSEFESİNİN ÖĞRENME SÜRECİ ANLAYIŞI
Her eğitim felsefesinin bir öğrenci kavramı, öğrenme süreci, edinilecek bilgi ve eğitim hedefleri veya amaçları bulunur. Gelişimsel eğitim felsefesi öğrenciyi gelişen bilişsel yetenekleri olan bir birey olarak görür. Bu yaklaşıma göre önemli zihinsel engelleri olanlar dışında bütün bireylerin bu zihinsel yetenekleri kazandıkları kabul edilir. Örneğin, tüm çocukların Piaget’nin belirttiği gibi altı ya da yedi yaşında somut işlemleri kazanmalarını bekleriz. Grup oluşturan aritmetik işlemleri gibi işlev gören bu işlemler, bunları kazanan çocukların kuralları öğrenip uygulamasına olanak tanır. Ancak çocukların hepsi bunları aynı yaşta kazanmazlar. Böylece yetenekteki bireysel farklılıklar bilişsel gelişimin hızındaki farklılıkları yansıtır. Bu bilişsel yetenek anlayışı, öğrenciyi ölçülebilir yeteneklere sahip olarak gören psikometrik eğitim felsefesiyle ters düşmektedir. Psikometrik görüş, varolan her yeteneğin belirli bir miktar varolması gerektiğini ve bu nedenle de ölçülebilir olduğunu kabul eder. Örneğin zeka testleri yeni durumları öğrenme ve uyum sağlama yeteneğindeki bireysel farkları değerlendirmek için geliştirilmektedir. Psikometrik bakış açısına göre, edimdeki bireysel farklılıklar yeteneğin miktarındaki farklılıkları yansıtır.
Her ikisinde de gerçek payı bulunan insan yeteneğinin bu iki zıt anlayışının oldukça farklı pedagojik doğurguları bulunmaktadır. Yetenekleri gelişmekte olarak ele alan bakış açısına göre önemli olan, ders programlarını çocuğun gelişmekte olan zihinsel yetenek düzeyine uygun hale getirilmesidir, bu nedenle insan gelişimine uygun olma ilkesidir. Ders programındaki konular, ancak çocuk bu konular için gerekli zihinsel yetenek düzeyine uygun olduğu zaman sunulmalıdır. Bu da ders programlarının bunları anlamak için gerekli zihinsel yetenek düzeyinin belirlenmesi amacıyla ele alınıp incelenmesinin gerekli olduğu anlamına gelmektedir.
Diğer taraftan, psikometrik bakış açısına göre en önemli şey eşit miktarda yeteneğe sahip eşdeğer çocukları bir araya toplamaktır. Zeki çocukların birim zaman içinde daha fazla şey öğrenebilecekleri kabul edilmektedir. Bu, uygulamada zeki çocukların ders konularını daha yavaş çocuklardan daha hızlı bir biçimde işlemelerini sağlayan yetenek gruplanmasıyla sonuçlanmaktadır. Bu psikometrik yönelim, zihin tayfının hem düşük hem de yüksek kesimindeki çocuklar için özel sınıflar düzenlenmesinin temelini oluşturmaktadır.
Gelişimsel eğitim felsefesi öğrenmeyi yaratıcı bir etkinlik olarak görür. Yeni bir şey öğrendiğimizde dünyayı, hem kendi zihinsel etkinliğimizi hem de ele aldığımız malzemeyi yansıtan yeni bir şey yaratacak şekilde ele alırız. İçeriği basit bir şekilde kopyalamayız, kendimize özgü eşsiz dünya görüşümüzle şekillendiririz.
Öğrendiğimiz her şeyin nesnel olduğu kadar öznel bir yönü de bulunmaktadır. Yaratıcı ve yapıcı bir süreç olarak öğrenme anlayışının çok önemli pratik bir doğurgusu vardır:Öğrenmeyi öğrenilecek içerikten bağımsız bir biçimde ele alamayız. Öğrenilecek malzeme öğrenme süreciyle etkileşim halindedir.
Çocukların belirli bir konuyu nasıl öğrendiklerini keşfetmenin tek yolu, çocukların o konuyu öğrenmek için zihinsel yeteneklerini nasıl kullandıklarını incelemektir. Bunun tam tersi olarak psikometrik bakış açısına göre öğrenme öğrenilecek malzemenin içeriğinden bağımsız olan bir dizi ilkeyi veya bir dizi beceriyi içermektedir.
Bu bakış açısı çocukların bir kez düşünme becerilerini ve öğrenme stratejilerini öğrendikleri zaman bu becerilerin otomatik olarak yeni içeriğe aktarılacağını varsayar. Elbette aktarım gerçekleşir ancak bu otomatik olmaktan uzaktır. Aktarım, çocuklar edilgin değil etkin öğrenci olduklarında gerçekleşir. Ancak çocuk eğer düşündüğü şeyin içeriğinin veya neye strateji uyguladığının bilincinde değilse bu etkin olmanın bir anlamı yoktur. Gelişimsel yaklaşım, bir konuda becerilerin veya anlayışların diğer bir konuya aktarılmasının sınırlı ve ender olarak otomatik olduğunu kabul eder. Bu aktarım eksikliği genel yeteneklerin olmamamsından değil, ama daha çok her konunun farklı olmasından ve her konunun kendi alanıyla başa çıkmak için genel stratejilerin yeni bir biçimde kullanılmasını gerektirmesindendir. Gelişimsel ve psikometrik yaklaşımlar arasındaki bu farklılık açık bir ironi içermektedir. Gelişimsel yaklaşım gelişim üzerindeki vurgusu nedeniyle genellikle doğa yaklaşımı olarak kabul edilir; evreler ve sınırlılıklar büyüme ve olgunlaşma ile belirlenir. Diğer taraftan, psikometrik yaklaşım çevresel etmenler üzerindeki vurgusu nedeniyle kazanım yaklaşımı olarak kabul edilir. Ancak konu aktarıma geldiğinde içeriğin biricikliğini yani çevreyi vurgulayan gelişimsel yaklaşımdır. Oysa psikometrik yaklaşım çevresel değişkenliği reddeder ve zihinsel süreçlerin genelleştirilebileceğini vurgular.
Yrd. Doç. Dr. Demet ÖNGEN
Akdeniz Ünv. Eğitim Fakültesi Dekan Yardımcısı