SEVGİLİ ARKADAŞLAR!
Kanunlarımıza göre ilköğretim sekiz yıldır ve zorunludur. Okullarımızın açıldığı bu haftayı, İlköğretim Haftası olarak kutluyoruz.
Şu anda hepimiz, yeni bir eğitim öğretim yılına başlamış olmanın coşkusu içindeyiz. Kavuştuğumuz okulumuz, öğretmenimiz ve arkadaşlarımız, hepimizi sevince boğdu.
Aramıza yeni katılan arkadaşlarımızla bir an önce tanışmayı arzuluyoruz. Okul bizim ikinci evimiz gibidir. Beraber yaşamayı, sevgiyi, dostluğu ve arkadaşlığı burada öğreniyoruz. Öğrendiğimiz bilgiler yanında oynadığımız oyunlar ve söylediğimiz şarkılarla hoşça vakit geçiriyor, ortak sevinçler paylaşıyoruz.
Kendimize, ailemize, çevremize, milletimize ve insanlığa faydalı olmak, okuma-yazma öğrenmekle başlar. Daha sonra öğrendiklerimizle ise, iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, bilimi hurafeden ayırır ve bugünkü dünyanın ulaştığı bilgi birikimini elde ederiz. Bilgisiz ve eğitimsiz insanlar daha çok suç işler. Bir ülkenin gelişmişlik düzeyi eğitimli insan sayısıyla ölçülür.
Yeni bilgiler, yeni dostluklar, güzel günler ve aydınlık fikirlere kavuşmanız dileği ile İlköğretim Haftanızı kutluyorum.
OKULA BAŞLARKEN
Aşağıda okuyacağını yazıda bir öğrencinin okulda geçen ilk günleri anlatılıyor.
Ankara'nın İncesu semtinde oturanlar bilirler. Dokuz Eylül Sokağı'nda önü söğütlü bir ev vardır. Biz o evin ikinci katında otururduk. Ben sık sık balkona çıkar, söğüt ağacının dallarını tutar, yapraklarına bakardım.
Hiç unutmuyorum, o balkon sanki küçük bir çiçek bahçesiydi. Babam çoğu zaman bu balkonda oturur, beni yanına çağırır, kucağına alırdı. Bir gün sarı gülün yanına koyduğu sandalyesinde oturuyordu.
Beni çağırdı, gittim, öptü, sevdi sonra:
- Özlem, artık okul çağın geliyor. Bu yıl okula başlayacaksın. Senin de siyah önlüğün, beyaz yakan, güzel kurdelelerin, kitapların, defterlerin, boyalı kalemlerin, çantan olsun istiyorum, dedi.
Babamın bu konuşması beni çok sevindirdi. İçim içime sığmaz oldu. Gün boyu okula kaydımın nasıl olacağını, kayıt sırasında neler sorulduğunu, okulda neler öğreneceğimizi, acıkınca orada ne yapılacağını, düşündüm durdum.
Sanıyorum ertesi gündü. Babamla okula gittik. Okulun dış kapısından içeri girerken, içim bir hoş oldu. Heyecanlandım. Herkes bana bakıyor gibiydi. Merdivenlerden çıkıp bir odanın önüne geldik. Babamın elini daha sıkı tuttum. Girdiğimiz odada bizi güler yüzlü bir hanım karşıladı. Kayıt için geldiğimizi söyledik. Gösterilen yere oturduk. Babam, çantasından çıkardığı kimliğimi, vesikalık fotoğrafımı ve birkaç zarfı masada oturan hanıma verdi. Sonradan o orta yaşlı hanımın müdür yardımcısı Sevim Hanım olduğunu öğrendim. Sevim Hanım beni yanına çağırdı, sevdi, yanaklarımı okşadı, adımı sordu.
- Özlem, dedim.
Sonra elimi tuttu avuçlarının arasına aldı. Parmaklarımdan birini işaret ederek adını sordu.
- Serçe parmak, dedim.
- Doğru, dedi.
Babamın verdiklerini dosyaya koydu. Büyük bir defterde babam gösterilen yeri imzaladı. Güler yüzlü hanım kayıt işleminin bittiğini bildirdi. Önümüzdeki Pazartesi günü okul açılıyor dedi. Kalktık eve döndük.
Pazartesi günü oldu.
Sabah erkenden kalktım. Elimi, yüzümü iyice yıkadım. Havlu ile kuruladım. Annem önlüğümü giydirdi. Beyaz yakamı taktı. Kurdelemi bağladı. Kitaplarım, defterlerim, kalemlerim, çantamın içindeydi. Hep beraber kahvaltımızı yaptık. Sonra koridorda bulunan boy aynasının önüne gittim. Aynadaki Özlem'e baktım. Siyah önlüğüm, beyaz yakam ve kurdelemle çok güzel olmuştum. Lavaboya geçtim, dişlerimi fırçaladım. Bu arada babam da hazırlanmıştı. Çantamı sağ elime aldım. Annemi öptüm. Babamla merdivenleri indik, sokağa çıktık.
Evden okula doğru giderken babamın elini sımsıkı tuttum. Daha önce kaydımın yapıldığı, İncesu İlkokulu'na geldik. Okul bahçesi analar, babalar ve çocuklarla dolmuştu. Babamın elini hiç bırakmak istemiyordum. Baktım benim gibi birçok çocuk annelerinin, babalarının ellerini sımsıkı tutuyorlardı. İçlerinde ağlayanlar bile vardı. Bahçedeki akasya ağacının altında sarışın bir çocuk durmadan ağlıyordu.
Az sonra zil çaldı. Okulun kapısından yaşlı, genç, uzun ve orta boylu öğretmenler çıktı. İçlerinden biri:
- Eski öğrenciler bayrak direğinin sağ tarafına geçsinler, burada sıra olsunlar, yeni kayıt olanlar da solda dursunlar, dedi.
Bizim Bulunduğumuz yana döndü. Sonra ellerinde birer kağıt olan öğretmenler adlarımızı okuyarak bizi ayrı yerlerde sıra ettiler. Bütün öğrenciler birbirleriyle konuşuyorlardı. Bu arada beyaz saçlı bir adam konuşmaya başladı. Hepimiz sustuk. Konuşma bittikten sonra, uzun boylu, şişman bir çocuk bayrakla kapı önüne geldi. İstiklal Marşı söylendi, ant içildi. Sonra herkes kendi dersliğine sıra ile dağıldı. Sıralarımıza oturduk. Benim gibi babası ile, annesi ile dersliğe girenler de vardı. Öğretmen tek tek adımızı sordu. Biz de bir bir söyledik. Öğretmen hepimizi sevdi, okşadı. Şarkılar söyledi. Öyküler anlattı. Sonra bize döndü:
- İçinizde şarkı, türkü bilen var mı? dedi. Bilenler bildikleri şarkıları, türküleri söylediler. Bu arada babam ve öteki çocukların anneleri ayrıldılar.
Okulumu, sınıfımı, öğretmenimi öyle çok sevdim ki…
O günden sonra okula hep yalnız gittim.
AÇIKLAMA -1-
İlköğretim temel öğrenimdir. Yasalarımıza göre zorunlu ve parasızdır. İlköğretim, yedi yaşında başlar ve on beş yaşında biter. Sekiz yıldır.
Okulların açıldığı hafta ilköğretim okullarımızda İlköğretim Haftası olarak kutlanır. Genel olarak bu hafta, Milli Eğitim Bakanlığı'nın radyo, televizyon konuşması ile açılır.
Okullarımızda törenler düzenlenir. Törende konuşan okul müdürü ve öğretmenler; Eğitimin ve öğretimin değerini, yararlarını açıklarlar. Okuma - yazma bilmenin önemi üzerinde dururlar. Gerçekten, birey olarak başarılı olmak için en başta okumayı ve yazmayı öğrenmek zorundayız. Bilmediklerimizi okuyarak öğreniriz. Okuma - yazma bilmeyen bir kişinin bilgili olması düşünülemez.
Atatürk'ün özlediği çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkabilmek, ancak bilgi ile olur. Bize yaşam boyu gerekli olan bilgi ve becerilerin temeli ilköğretimde atılır. İlköğretim Haftası; bu gerçeklerin konuşulduğu, ilköğretimin, okuma - yazma öğrenmenin kişiye, topluma sağladığı yararların anlatıldığı bir haftadır.
Kendimize, ailemize, çevremize, ulusumuza, insanlığa yararlı olmak okuma - yazma öğrenmekle başlar. İlköğretimin önemine inanan Atatürk, cumhuriyetin ilanından sonra harf devrimini gerçekleştirdi. Okunması ve yazılması çok güç olan Arap yazısı yerine bugün kullandığımız Türk yazısını getirdi. Harf devrimi sonucu, yurdumuzda okuma - yazma bilenlerin sayısı giderek çoğaldı.
İlköğretim okulunun ilk beş yılı ilkokul bölümüdür altıncı yıldan itibaren ortaokul bölümüne devam edilir. Öğrenimlerini başarıyla tamamlayanlara sekizinci yılın sonunda diplomaları verilir. İlköğretimi tamamlayan öğrenciler, diploma notları göz önüne alınarak Lise veya dengi okullara kabul edilirler. Orta öğrenimini tamamlayanlar sınavlara girerek Yüksek okul veya üniversitelerde öğrenime başlar. Yüksek okullarda ve üniversitelerde öğrenim süresi iki yıldan altı yıla kadar değişmektedir.
Orta öğretime devam etmeyenler, edemeyenler, dilerlerse hayata ve iş alanlarına hazırlanmak için tamamlayıcı, hazırlayıcı, yetiştirici kurslara katılırlar. Sanat okullarından yararlanırlar, ya da bir iş yerine çırak olarak girerler. Kurslarda, işyerlerinde edindikleri becerilerle bir iş sahibi olurlar. Burada kazandıkları para ile aile bütçesine katkıda bulunurlar.
Milli Eğitim Bakanlığı; okuma - yazmayı yaygınlaştırmak amacı ile yetişkinler için kurslar açmakta, bu kurslara her yıl çok sayıda yurttaşımız katılmaktadır. Sonuçta okur - yazar oranımız artmaktadır. Yakın gelecekte öteki ilerlemiş ülkelerde olduğu gibi yurdumuzda da okuma - yazma bilmeyen kalmayacaktır.
İlköğretim Haftası'nda çevremize okuma - yazmanın gerekliliğini, değerini, önemini anlatmalıyız. Öğrenme, iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayırmayı sağlar. Bilgisiz, eğitimsiz insanlar daha çok suç işleme eğilimindedirler. Genel olarak eğitim ve öğretim suç işleme oranını azaltır.
Gün gelecek vatandaşlarımızın tamamına yakını okuma - yazma öğrenecek, okuyarak edindikleri bilgileri günlük yaşamlarında uygulayacak, böylece işlerinde daha verimli ve başarılı olacaklardır.
Kısacası ikinci Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü'nün dediği gibi "İlköğretim davası insan olma, ulus olma davasıdır."
AÇIKLAMA -2-
Bir milletin okur - yazar oranı yüksek olursa o millet kalkınır. Okumuş ve aydın kişileri fazla olan bir millet, her alanda ilerler. Cumhuriyetin ilk yıllarında ülkemizde okuma - yazma bilenlerin sayısı azdı. Pek çok yerde okul yoktu. Ülkemiz Kurtuluş Savaşı'ndan yeni çıkmıştı.
Bağımsızlığını kazandıktan sonra, Atatürk'ün emriyle her tarafta okuma - yazma seferberliği başlatıldı. Okullar açıldı. Yeni Türk harfleri vatandaşlara öğretildi. Her Türk vatandaşının İlkokul öğrenimini görmesi ve tamamlaması zorunlu hale getirildi.
Cumhuriyetin ilanıyla beraber eğitim - öğretim çalışmaları hızlandı. Köy, kasaba ve şehirlere okullar yapıldı. Okur - yazar sayısı gittikçe arttı. Yardımsever Türk vatandaşları da eğitim - öğretim hizmetlerinin gelişmesine yardımcı oldular.
Yakın bir zamanda da 8 yıllık kesintisiz eğitim kabul edilerek İlkokul ve Ortaokul birleştirildi ve zorunlu hale getirildi, İlköğretim okulu olarak adlandırıldı.
Her yıl Eylül ayının üçüncü haftası ( okulların açıldığı ilk hafta ) İlköğretim Haftası olarak kabul edilmiştir. Bu hafta boyunca okumanın önemi, okulun değeri ve kutsallığı halka anlatılır. Okumanın - yazmanın önemi, gazete, dergi, radyo ve televizyonlarda hafta boyunca anlatılmaya çalışılır. Bu konu üzerinde önemle durulur. Okulsuz yerlere okul açılmaya gayret edilir. İlköğretimin önemi anlatılır
İlköğretim Haftası -şiir-
İLKÖĞRETİM HAFTASI Yüzyıllarca susadık,
Okumaya yazmaya
Bütün dünya koşarken,
Biz kalmışız pek yaya.
Köylerimiz okulsuz,
Şehirler okulsuzmuş.
Anadolu bakımsız,
Anavatan yolsuzmuş.
Atatürk bir gün çıkıp,
Milleti kurtarmasa,
Yüzyıllar aynı gider,
Biter miydi bu tasa ?
Büyük bir ulus için,
Geri kalmak ne acı…
İlköğretim Haftası,
Bir savaş başlangıcı. İ. Hakkı TALAS
Açıldı Okulumuz -şiir-
AÇILDI OKULUMUZ Hazırlandı çantamız,
Kalemle defterimiz,
Artık öğrenci olduk,
Açıldı okulumuz.
Neşe dolu içimiz,
Sevinçliyiz hepimiz,
Çıktık aydınlık yola,
Açıldı okulumuz.
Göklerde bayrağımız,
Dudaklarda marşımız,
Andımız söyleniyor,
Açıldı okulumuz.Fethi BOLAYIR
Güzel Sözler
Hiç bilenle bilmeyen bir tutulur mu? (Hz. Muhammed)
Ana ve babaların çocuklarına bırakacakları en büyük miras; eğitimdir. (Hz. Muhammed)İnsanı vaktinden önce yıpratan bir şey varsa o da tembelliktir.(Hz. Ali)Bir milletin gerçek kurtuluşu ancak Milli Eğitimle olur. (Atatürk)Ağaç yaşken eğilir. (Türk atasözü)Ana baba iyi eğitim almışlarsa çocuklar da görgülü olur. (Goethe)Bilen, bilmeyenden sorumludur. Bilgi, sevgi ve zekanın aynasıdır.Bilgine her gün yeni bir şey eklemiyorsan, gün geçtikçe azalır.(Çin atasözü)Bilgisiz bir kimse, savaş davuluna benzer; sesi çok, içi boştur. (Sadi)Bilgisiz insan meyvesiz ağaca benzer.Bilgisiz insanın dostluğundan, bilgili insanın düşmanlığı daha iyidir. Bilmek demek, yapmak demektir. Bilmemek ayıp değil, bilmediğini öğrenmemek ayıptır.Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıptır. Bir okul açılırsa, bin hapishane kapanır. Bir okul açmak, bir cezaevi kapamaktır. (Danton)Bir ülke halkının eğitimi, sokaktaki davranışlarından belli olur. (E.De Amıcıs)Bir yıl sonrasını düşünüyorsan buğday ek,Cesaret ve hazzı yitiren eğitim, beş para etmez. (Pestalozzi)Dünyada yapılması güç olan üç iş vardır: Çelik, elmas ve insan ruhunu işlemek. (B.Franklin)Eğitim görmekle görmemek, ölülerle dinler arasındaki fark gibidir.(Aristo)Eğitim, ana kucağından başlar; her söylenen sözcük çocuğun kişiliğine konan bir tuğladır. (H.Ballov)Eğitim, çocuğa bilmediğini öğretmek değildir; çocuğa yaşamasını öğretmektir. (W.Livingston)Eğitim, ekmek ve sudan sonra halkın en büyük gereksinmesidir. (Danton)Eğitim, her ulusun hayat kaynağıdır. (Namık Kemal)Eğitim, öğrencilere saygıyla başlar. (Emerson)Eğitim, yetenekleri olgunlaştırır, ama yetenek yaratmaz. (Voltaire)Eğitim; iyiyi, büyüğü, güzeli sevmektir. (E. Renan)Eğitimin amacı, insanlarda bulunan yetenekleri geliştirmektir. (Eflatun)Eğitimle suç ve cezalar, güneşin önündeki buzlar gibi erir. (V.Hugo)Eğitimli adam, görgüsüzle geçinmesini bilir. (Schopenhauer)Eğitimsiz insan, ruhsuz bedene benzer. (Arap atasözü)Eğitimsiz insan, ruhsuz bedene benzer. (Arap atasözü)Eğitimsiz öğretim, hırsız fenerine benzer.Eğri ağaçlar, bahçıvan eline muhtaçtır. (Çin atasözü) Elinden gelirse insanları eğit, gelmezse onlara katlan. (M. Aurellius)Güçlükler başarının değerini artıran süslerdir.(Moliere-Molyer)
Başarı,her şeyi temizleyen altın yaldızlı bir alevdir.(Emile Zola-Emil Zola)
Çalışmak uçup gidebilen bir alışkanlıktır;bırakması kolay,yeniden başlaması çok zor bir alışkanlık.(Hügo)
Bir tek şeye ihtiyacımız var:O da çok çalışmaktır.(Atatürk)
Ne kadar çok çalışırsan o kadar mesut olursun.(Charles Dickens)
Gençliğe üç öğüdüm var:Çalışın,çalışın,çalışın.(Bismarch-Bismark)
İnsanı büyük veya küçük yapan kendi iradesidir.(Schiller-Şiller)Hep öğretmek isteyenler, çoğu kez öğrenmeye engel olurlar. (Montesquieu)Her kötülük bilgisizlikten doğar. .(H.G.Wells)İnsan eğitimle doğmaz, ama eğitimle yetişir. (Cervantes)İnsan eğitimle doğmaz, ama eğitimle yetişir. (Cervantes)İnsan iki yoldan eğitilir: İlki, ana-baba, öğretmenlerden aldığı derslerle; ikincisi, kendi öğrendikleriyle. En değerli olanı ikincisidir. (Gibons)Kalem kılıçtan keskindir. (Seneca)Ulusal eğitim, her ulusun yaşam kaynağıdır. (Namık Kemal)
Yüz yıl sonrasını düşünüyorsan insan yetiştir.” (Kuon-Tzu)