Gönderen Konu: TUNCAY TAKMAZ İLE ROPÖRTAJ  (Okunma sayısı 4709 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı B૯ηбüL

  • Yönetim K.Ü
  • Uzman
  • *
  • İleti: 4.432
  • Karizma Puanı: 1631
    • seyfullah sünbül
TUNCAY TAKMAZ İLE ROPÖRTAJ
« : 15 Ocak 2008, 16:19:10 »

 
 
 SIRADIŞI BİR RESSAM:

TUNCAY TAKMAZ




Resim yapıyor ve şiir yazıyor. Genç yaşına rağmen katıldığı onlarca sergiden tanıyoruz. Dışavurumcu bir tarzı var. Adını son yıllarda sıkça duymaya başladığımız bir isim. İlk sergi açma hikayesi çok ilginç. Genç bir ressam olduğu dönemde galeriler kabul etmeyince Beyoğlu ve Beşiktaş'da birkaç çekirdekten yetişme arkadaşıyla Sokak Sergileri açmış.

1975 İstanbul doğumlu. Oyma ustası bir baba ve antikacı bir dedenin yanında elişi yaparak büyümüş. Özel Şişli Akşam Ticaret Lisesi'ni bitirmiş. Muhasebe konusunda çalışmaya ancak 5 ay dayanabilmiş. 1996 yılında Ekrem Kahraman ile tanışarak asistanı olmuş. Genç yaşına rağmen 15 kişisel sergi ve çok sayıda karma ve grup sergiye katılmış. 1997 yılında bir grup arkadaşı ile Çekirdek Sanat adında bir topluluk kurarak Çekirdek Sanat Dergisi adı altında bir yayının çıkarılmasına öncülük etmiş.

Sanatın içinde olmayı çok seviyor. Askerdeyken bile "Bu bir Sanat Eylemidir" başlıklı mektuplar yayınlayarak sanat dünyasının içinde olmayı sürdürmüş.

3 yıl Kung-Fu yapmış olan sanatçıyı Atölyesinin bir bölümüne koyduğu kum torbası ile antreman yaparken bulursanız hiç şaşırmayın. Fanatik bir futbol taraftarı olmasa da Galatasaray'ı tuttuğunu ve toplumsal coşkuları önemsediğini söyledi.


A.A. : Tuncay Bey bize kendinizi okul yıllarınızdan başlayarak tanıtır mısınız?

T.T. : Resim üzerine Akademik bir eğitim almadım, özel dersler aldım, kursalara devam ettim. Akşam Ticaret lisesinden mezun oldum. 6 ay kadar bir muhasebe firmasında çalıştım. O işi yapamayacağımı anladım ve işten ayrıldım, bir sanat galerisinde çalışmaya başladım daha sonra kültür merkezi işlettim. 1996 yılında resim yapmaya ağırlık verdim ve ilk kişisel sergimi açtım. O günden bu yana 15 kişisel sergi ve toplamında 60'a yakın karma sergiye katıldım. "Çekirdek Sanat" isimli bir dergi ve 1000'in üzerinde sanatçının katıldığı sergiler-paneller organize ettim. Bir yandan da web tasarımı ile uğraşıyorum.

A.A. : Resimlerinizde etkilendiğiniz bir akım veya sanatçı var mı?

T.T. : Etkilendiğim bir sanatçı yok aslında, kendimi dışavurumculara ve grafiti sanatçılarına yakın hissediyorum. Belki de onlar içerisinde değerlendirilmem gerekiyor.

Fakat Türkiye'de sanatın-sanatçının sınıflandırılmasında da problem var. Çünkü sanatçı bir birey ve ait olduğu, doğduğu bir toprak-bölge var, oraya ait olan onunla büyüdüğü bir kültür var, o bölgede bir ülkeye dahil. O ülkenin de dışında başka güçler, ülkeler, sınırlar, politik ilişkiler var. Kaldı ki sanatçı gökten zembillle inmiyor, her ne yaparsa yapsın bir referansı var ve kendinden önceki zincirin bir halkası, veya devamı. Sanatçı tüm bunlardan ne kadar etkilenmiş, bunların neresinde kalmış, sanatçıyı bu ilişkiler ve dahil olduğu zincir içerisinde değerlendirmek gerekiyor.

Dünyadaki referansları neler, dünyada nereye oturuyor, Türkiye'deki referansları neler, yeri nedir, bunları belirlemeden sınıflandırma yapmak ve değerlendirmek çok zor. Sanırım bunu da eleştirmenlerin yapması gerekiyor.

A.A. : Sizce iyi bir ressam olmanın olmazsa olmaz kuralları nelerdir?

T.T. : İlk başta bu işle uğraşan olması gerekiyor. Her işte olduğu gibi bu alanda da başarılı olmak için plan yapmak ve istikrarlı bir şekilde çizginizi sürdürmeniz gerekiyor. Çalışacak, sürekli hareket halinde olacak, anlatacak, konuşacak, yazacak, okuyacak, sonra da sanat yapıtı ortaya çıkaracak onu anlatacak ve gösterecek.

Vazgeçmeden hayal kırıklığına uğramadan, işinizi sürekli anlatarak, göstererek, yolunuza devam etmeniz gerekiyor. Yani sanatçı inadına sahip olmanız gerekiyor. Birkaç kapıdan red cevabı alsanız bile 30 kapıya daha dayanacak kadar inatçı ve güçlü olmanız gerekiyor.

 Bunlardan önce yaptığınız işi içselleştirmeniz gerekiyor. Yani size ait olanı yapmazsanız ortaya samimiyetsiz ve uyduruk bir şey çıkar ki bu yolda da başarılı olamazsınız. Belli bir süre sonra hayal kırıklığına uğrayıp bu işi bırakırsınız. En basiti bir market sahibi bile dükkanı ve hayatıyla ilgili bazı planlar yapıyorsa, bir ressamın da "şu yıl burada olacağım", "bu yıl şu galeride sergi açacağım" diyerek biraz hayal kurması ve bunların peşine düşmesi gerekiyor.

A.A. : Şimdiye kadar açtığınız sergiler hakkında bilgi verir misiniz? Sizin için ayrı bir önemi olan serginiz var mı?

T.T. : Şimdiye kadar 15 kişisel sergi açtım bunların içerisinde "Değerler Yükselirken Kıtch Denemeleri", "Renksiz Amerika", "Tuncay Takmaz'ın Halleri, "Kataloglarınız Çok İşe Yaradı" ve "Padişahım Çok Yaşa" sergileri konseptli sergiler olduğu için benim açımdan daha önemli. Çünkü bu sergilerin ilişki kurduğu eleştirdiği çeşitli toplumsal değerler ve değişimler var.
A.A. : Çalışmalarınızda çoğunlukla hangi konuları resmediyorsunuz?

T.T. : Az önce söylediğim sergiler belli bir kültürle, dünyaya bakış açımla ilgili önemli ipuçları da veriyor. Benim için konu önemli. Fakat belli bir konu yok. Konular günübirlik yaşantının içinden kendiliğinden çıkıyor. "Bir konu bulayım da onun hakında resim yapayım" gibi bir derdim hiç olmadı. Örneğin kendi resimsel dilim ve ideolojik bakış açımla "İstanbul Manzaraları" yapmayı da düşünüyorum. Sürrealist bir toplumda yaşıyoruz konu bulmamak mümkün değil.

A.A. : Çekirdek Sanat adında bir Sanat Bülteni yayınlıyorsunuz. Bu dergi ne zaman yayınlanmaya başladı ve kimlere hitap ediyor?

T.T. : Çekirdek Sanat'ın ilk sayısı 1996 yılında sokak sergilerini organize ettiğimiz günlerde yayınlanmmıştı. Genç arkadaşlarla yaptığımız sohbetler sonucunda bir dergi yayınlamaya karar vermiştik. Henüz bu yola yeni başlamış ve sergi açmamış genç sanatçılardık. Hem galericilerle iletişim kurmak, hemde sokakta direkt halkla haşır neşir olmak için Beşiktaş ve Beyoğlu'nda 3 sokak sergisi düzenledik. O günden bu yana Çekirdek Sanat 6 sayı olarak yayınlandı. Çekirdek Sanat'ın her sayısı "Aktif Dağıtım" sponsorluğunda yaklaşık ikibin adrese ücretsiz olarak ulaştı. Bu adresler içerisinde Türkiye genelinde etkinliklerde bulunan sanat galerileri, Plastik Sanatlar Derneği üyeleri, koleksiyoncular ve ilişki içerisinde bulunduğumuz bir takım adreslere ulaşıyordu. Küçük bir miktarı ise satışa sunuluyordu. Yaklaşık bir yıldır yayınlanmıyor, dergiyi internet dergisi (e-dergi) olarak yayınlamayı düşünüyorum.

A.A. : Bundan sonra gerçekleştirmek istediğiniz bir sergi hayali var mı?

 T.T. : Sevgili sanatçı dostum Barış Sarıbaş'ın ders verdiği ve zaman zaman da özel sergiler düzenlediğimiz bir atölyemiz var. Bu atölyede çeşitli sergi projelerim var. Bunlardan ilki 8 Mart Dünya Kadınlar günüyle ilgili olacak. 65 Kadın sanatçının katıldığı büyük bir sergiyi Çekirdek Sanat Atölyesi'nde gerçekleştireceğiz. Türk sanatçıların yanında İran, Fransa, Hollanda ve İspanya'dan da sanatçılarımız olacak.

2006 yılında Atatürk Kültür Merkezi'nde Ekrem Kahraman ile ortak büyük bir sergi projemiz var. Tüm bunların dışında kişisel sergi olarak belirlediğim iki ayrı konsept var bu konular etrafında çalışıp iki ayrı sergi açmayı planladım. Bu sergiler ile ilgili bilgiler www.tuncaytakmaz.com veya www.cekirdeksanat.com adreslerinden temin edilebilir.

A.A. : "Türkiye'de sanatçı olmak zordur". Sizce bu ifade doğru mu?

T.T. : Hayat neyi tercih ettiğiniz ile ilgili gelişir ve oradan yürür gider. Mutlu olmak istiyorsanız mutlu edeceksiniz o kadar basit. Siz yaptığınız işle ne kadar sevgili olursanız o da sizi o kadar mutlu edecek ve birlikte daha iyi yerlere geleceksiniz. Her işin kendi içerisinde bir zorluğu var, sanat zaten özel bir alan herkesin bir biçimde yer alaması gerektiği bir alan değil.

A.A. : Şiirle ilgilenmeye ne zaman ve nasıl başladınız?

T.T. : Ortaokul 1. sınıftayken okullar arası bir şiir yarışması düzenlenmişti. Konusu da "ilkbahar" dı. Mevsimler içerisinde ilkbaharı çok severim o aylarda daha çok resim yapar, projeler üretirim, çocukken de çok severdim. İlkbaharla ilgili bir şiir yazdım daha sonra o şiir dereceye girdi. Okulumuz ödül aldı, bu benim çok hoşuma gitmişti ve böylece şiir yazmaya başladım. 1996 yılında Ekrem Kahraman ile tanışmam da onun şiir kitabını almam ile olmuştu. Kitabı alıp bir çıprpıda okumuştum ve çok etkilenmiştim. Kendisi ile tanıştıkdan sonra resim yapmaya ağırlık verdim. Resimle anlatamadıklarımı şiirle anlatmaya çalışıyorum. Önümüzdeki aylarda "Unutma Aşk" isimli şiir kitabım Çekirdek Sanat Yayınları'ndan çıkacak.

A.A. : Hobileriniz neler? Örneğin spor yapıyor musunuz?

T.T. : İnsanların hobi olarak gördüğü şeyler aslında benim hayatımın büyük bir bölümünü kapsıyor. Öncelikle resim, daha sonra şiir. Spor yapmak için çok rahat 99 neden bulabilirsiniz, 3 yıla yakın kung-fu yaptım. Spor yapmanın insanın beden ve ruh sağlığı için hayati önemi taşıdığını artık hepimiz biliyoruz. Son zamanlarda boks yapmaya başladım. Spor yapmak diğer yandan dinlenmemi daha relax düşünüp rahat üretmemi de sağlıyor. Kısaca sağlıklı yaşıyorsun, üretiyorsun, yaşamdan daha çok zevk alıyorsun.

A.A. : Aşağıdaki kelimeler size ne ifade ediyor? Tek kelime ile açıklar mısınız?
T.T. :
- Sanat Eylemi: Hınzırlığın eşanlamı
- Resim: Oyun bahçem
- Sergi: Her sergi hazırlığının son günlerinde uykularım kaçıp çok yemek yemeğe başlıyor olsam da yaptıklarımı göstermek, paylaşmak, tartışmak büyük bir enerji kaynağı.
- Renk: Turuncu
- Şiir: Resimle anlatamadığım şeylerin çıkış noktası.
- Çekirdek Sanat: Her ne kadar duıygusal davrandığımı düşünsem de ilk çocuğum.
- Askerlik: Yedi yıl kaçtım fakat büyük bir keyifti, unutamadığım güzel günler yaşadım.
- Ortaköy: Çay iç, denizi ısır.
- Kadın: Her yerde karşımıza çıkıyorlar, dünya kızlarla dopdolu ne güzel.
- Futbol: : Çok sevmiyorum fakat insanların toplumsal coşkulara da ihitiyacı olduğunu düşünüyorum.

A.A. : Eğer Türkiye Avrupa Birliği'ne kabul edilirse bu gelişmenin Türkiye'de sanat adına katkısı sizce nasıl olabilir?

T.T. : Türkiye'nin "Küçük Amerika" macerasında gerçekleşen bir senaryo: "AB'ye gireceğiz" Alsında şüphelerim var, alınırsak iyice kimliğimizi kaybedip onlara benzeyebiliriz. ne "biz" gibi , ne de "onlar" gibi olacağız. Açıkcası arada kaybolmuş, özünü yitirmiş bir toplum olacağız gibi geliyor bana. Bunu daha önce de söyledim çünkü bizim toplulumuz Avrupa ülkelerine karşı zaaflı durumda, çağdaşlığın, özgürlüğün, sanatın Batı'dan geleceğine dair bir beklentisi var. Böyle olunca da zaaflı duruma düşüyoruz.


 
 
Alıntıdır...(Aykut ALTINDAĞ)

[eklenti yönetici tarafından silindi]
« Son Düzenleme: 21 Şubat 2008, 14:03:12 Gönderen: ..þ૯ηбüL.. »

Çevrimdışı ..Ceylinin Annesi..

  • ...@yfer...
  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 7.291
  • Karizma Puanı: 1921
TUNCAY TAKMAZ İLE ROPÖRTAJ
« Yanıtla #1 : 16 Ocak 2008, 19:24:06 »
tşkler canım bilgi için +1