Hasip Pektaş,1990
- Ülkemizdeki kültür ve sanat ortamını genel olarak nasıl degerlendiriyorsunuz?
- Ülkemizin kültür ve sanat ortamının iyiye ya da kötüye gitmesi ekonomik ve toplumsal gelişmelere baglıdır. Bir ülkenin gelişmişlik düzeyi, o ülkedeki insanların yaşama düzeyi ile ilgilidir. Teknolojiden ne ölçüde yararlanıyorlar, geçim düzeyleri, okur - yazar oranı, tiyatro, sinema, galeri sayısı, okunan kitap derginin kişi başına yogunlugu ve daha birçok ölçütle belirleniyor gelişmişlik. Bu ölçütlere baktıgmızda pek de iç açıcı bir sonuç göremeyiz. Buna baglı olarak kültür ve sanatımız da çok iyidir diyemeyiz. Bir yanda ekonomik yönden güçlü fakat sanata alınıp satılan bir meta gibi bakan kesim, diger yanda sanatın ve kendi sanatının sorunlarıyla ugraşan ve hiçbir destegi olmayan sanatçı kesimi. Sanat, hala sanatçının kendi olanakları ile üretiliyorsa, bu sanatımızın nerede oldugunu en güzel şekilde
Bir yanda, önce teknolojik yönden, ekonomik yönden gelişelim sonra sanata nasıl olsa sıra gelir düşüncesindeki yöneticiler, diger yanda, bırakın sanattan kültürel gelişmelerden haberdar olmayı karnını doyurma derdine düşmüş büyük kitle. Kişi başına gelirin azaldıgı, işsizligin arttıgı, gelir dagılımının bozuldugu bir ülkede elbette insanlar öncelikle vazgeçilmez giderlerini karşıladıktan sonra kültür ve sanat tüketimine para ayırabilirler. Bırakalım insanları, kültürden sorumlu bakanlıgımız için kültür ve sanata ne kadar para ayrılmaktadır ona bakalım. Gösteri Sanat Dergisi’nin Temmuz 1986 sayısındaki bilgilere göre; 1977 yılında Kültür Bakanlıgı’na ayrılan ödenek 900 milyon T.L. iken Diyanet İşleri Başkanlıgı bütçesi 1 milyar 427 milyon T.L. oldugu görülüyor. Bu çelişki devletin kültür ve sanat sorunlarına yakla ş
- Yürütülen sanatsal politika nasıldır?
- Eger bir sporcuya gösterilen ilgi bir sanatçıya da gösterilse, üniversitelerde önceden konulmuş kuralları bozarak yaratıcı çabalarını ortaya koyan örenciye sahip çıkılırsa, ona iyi bir araştırma ve tartışma ortamı yaratılırsa, gazete ve dergilerde yeteri kadar kültür ve sanata yer verilirse, sanatçılara ayrılan sayfalar subjektif degerlendirmelerle belirlenmezse, milli kültürümüzü ve sanatımızı tanıtma adı altında yapılan uluslararası etkinliklere, turistik tanıtımlara, folklor gösterilerine, plastik sanatlarımızın tanıtımı da katılırsa, hele bir de Modern Sanatlar Müzesi kurulursa, artık şu güzel sanatlarla ilgili jürilerde resimle amatörce ilgilenen devlet memurlarının ya da kurum amirlerinin yerine konunun uzmanı kişiler bulunursa ve bu jürilerde subjektif degerlendirmelerden kaçınılırsa sanat politikamıza diyecek yoktur.
- Görsel sanatların en temel sorunları nelerdir?
- Görsel sanatlar bünyesinde plastik sanatlara baktıgımızda çagdaş sözcügünü agzımızdan düşürmeyip bir türlü o sözcügün geregini yerine getiremedigimizi görüyorum. Bazı sanatçıların bir çizgide inatla çabalarını sürdürmelerine karşın özgün bir dile ulaşıldıgı söylenemez. Uluslararası sanat ortamında yerimizi alamamış olmamız bu dilden yoksun bir şekilde ya Avrupa özentisi içinde ya da kabul görmüş tarzların peşinde koşmamızdır. Çevremiz yenilik yanlısı olmayabilir, hatta alay edip hor görebilir ama sanatçı olarak bize düşen görev, özgün bir dil için çaba göstermek, araştırmak, incelemektir. Sanat egitimi veren okullarımızdan, en yaşlı sanatçımıza kadar yenilige açık olmalıyız. Çagdaşlık iyi bir araştırma, güçlü bir yorumla - fakat iyi bir temele oturtulmuş yorumla -
- Çagdaş bir toplum olmanın ya da olabilmenin koşulları arasında sanata özel bir ilgi, destek göstermek gerekli mi?
- Bir an için tüm gelişmelerin tamamlandıgı, insanların her türlü maddi olanaklarla donatıldıgını düşünelim. Bu yeni yapıya uyumu ne saglayacak, yepyeni istekleri kim verecek? Bu yeni dünyada gittikçe yalnızlaşan insanı kim ayakta tutacak? Ulaşım, iletişim güçleniyor ama saglıklı yaklaşımlar getirilmedigi sürece yoz degerlerin yaygınlaşması artacaktır. İnsanlara ne sunarsanız onu kabullenir. Hele bizim toplumumuzda karşı tepki gösterme de az oldugundan örnegin sanatın tüm yozlugu kabul görmektedir. Durum böyle olunca elbette sanata ilgi gerekmektedir. İlgi tek yönlü degil, çok yönlü olmalıdır. Sanatsal etkinlikler toplumun tüm kesimine yayılmalı, katılımına açık olmalıdır. Toplum da sanata yönelmelidir.
- Güzel sanatların tümünde temel estetik sorunların aynı oldugu söylenebilir mi?-
Estetigin tanımına baktıgımızda “his, duygu, duyguya seslenen her şey, insanın duygusal yönüne deginen, seslenen her şey” olarak görürüz. Tüm insanlarda yaratma işi, bir an’la, bir duygulanma anıyla başlar. Hepsinde yaşamın, yaşanılan çevrenin izleri bulunur. Sanat bir seçme işidir. Bu seçim, düzenli, uyumlu ise kalıcı izler bırakır. Yaratılan şey estetik haz veriyorsa, estetik degerler taşıyor demektir.
- Bu estetigin olanakları içinde sanatçının genel tavrı ortaklıklar taşır mı?
- Çagımızın beklentileri diger çaglardan farklıdır ve kuşkusuz sanattan beklentilerimiz de farklılaşmıştır. Ortaçagda, Rönesans’ta ya da geçen yüzyıllarda sanat ve sanatçıdan farklı işlevler beklenmiştir. Ancak günümüzde de başka kavramlar ve anlamlar kullanarak benzer işlevleri sanat ve sanatçıdan beklememiz mümkün degildir. Ressam ve heykeltraşları, aydın olanlar ve olmayanlar diye ayırmak burada garip karşılanabilir. Ne var ki, bu gün oturup resmini yapmak, heykelini yontmak, seramigini fırınlamak “aydın” sanatçı olmanın, ”çagdaş” sayılabilmenin yeterli kanıtı degildir. Sorumlu ve bilinçli sanatçı sayılmanın sınırları, çagdaş kültür sorunlarının iyiden iyiye genişledigi, birbirinin içine geçtigi günümüz dünyasında atölye duvarlarını çoktan aşmıştır.
- Ülkemizde sanatın tüm birim ve kurumları ile gelişmesi için önerileriniz nelerdir?
- Hükümetler, kültür politikalarında tarafsız, özendirici olmalı. Buyurucu, önerici, sanata yön verici tutum ve davranışlarda bulunmamalı. Özgür yaratıcılıgı desteklemeli. Sanatçı kuşaklar arasında estetik iletişimi güçlendirmeli, sanat müzeciligini, çagdaş ve evrensel düzeylere götürecek önlemler almalıdır. Resmi ve özel kuruluşlar, sanatımızın tanıtılmasını, yaygınlaştırılmasını, yarışmalar ve ödüllü sergilerle özendirmeli, desteklemelidir. Gerçek resim zevkini kitlelere yayabilecek, ilkokul, ortaokul, lise resim ögretmenleri daha iyi yetiştirilmeli ve onlar da sorumluluklarını bilmelidir. Toplumu bu konuda egitmede büyük olanaklara sahip televizyon, üzerine düşeni yapmalıdır. Gazeteler, dergiler, kültür agırlıklı kampanyalar başlatmalıdır. Özel müzeler açılmalı, özel koleksiyonlar izlenmeye sunulmalıdır. Boya üreten fir
* 19 Mayıs Kültür ve Sanat Şenligi kapsamında “Görsel Sanatların Sorunları” konulu Açıkoturum’da yapılan konuşma metni. 19 Mayıs 1990, Samsun.