Sanat objesi mi?Sanayi objesi mi?
İNSANLARI toplum olarak bir arada tutan en güçlü bağ kültürdür. Kültür, topluma özgüdür ve o toplumun da özgünlüğünün göstergesidir. Tarihin derinliklerinden akıp gelen kültür, toplum sayesinde zenginleşerek yücelir ve yüceltilir. Kültür izleri sanat alanında daha somut olarak karşımıza çıkar. Dolayısıyla sanat eserlerinde, ait olduğu toplumun milli karakterini görebilmek mümkündür.
**
ORTA Asya’dan bugüne kadar, ahenkli bir güzellikle adeta imbikten süzülüp gelen sanatlarımız (süsleme ve el sanatları) canlılığını halen sürdürmektedir. Ancak, günümüzde teknolojinin karşı konulamaz güç ve egemenliğine boyun eğen toplum, tüm olumsuzluklara rağmen klasik sanatlarına sarılarak, geleneğin devamını sağlamaktadır. Diğer taraftan, ülkemizde sanat ürünlerine dayalı bir ticari bakış açısı ortaya çıkmıştır. Estetik zevkle yoğrulan güzellik hazinelerinin korunduğu, sergilendiği müzeler ve sanat galerilerinin yerini mağazalar ve ucuz satış yapan yerler almaktadır. Ne yazık ki, öncelikle ticari amaç gözetilerek ortaya konulan ürünler söz konusu olduğunda, güzellik, zarafet, incelik, doğruluk gibi kavramlar göz ardı edilmektedir. Halk zevkinin eğitimi gerekirken, kötü taklit ve kopyalar ile sanat ürün objeleri piyasalarda görülmektedir.
**
ENDER sanat eserlerinin müzayedelerde yüksek fiyatla alıcı bulmaları zenginlere bir tür asalet ve saygınlık kazandırmaktadır. Bu yönüyle zenginlerin sanat eserine bakışları, kazandıracağı asalet ve saygınlık dereceleri ile ilişkilidir. Ancak sanayi objelerinin tasarımlanmasında estetik öğe ticari amaca göre belirlenmektedir. Bu yönüyle sanata bakış açısı bir çeşit sanat ideolojisi olarak karşımıza çıkar. Örneğin modern sanat, post-modern sanat, meta-modern sanat, küresel sanat deyimlerinde sanata ideolojik ve siyasi yaklaşımlar açıkça gözlenebilir.
**
KALİTESİZ, düşük nitelikli ticari objelere yönelimin olumsuzluğunu herkes kabul eder. Mükemmellik aranan sanatta amaçsız, estetik değerden yoksun, sadece “andıran” ürünlerin görülmesi zevkin gelişememesine de sebep olmaktadır.
**
EKONOMİK çıkarların öncelik taşıdığı, insan ürünü olan her şeyin pazarlandığı bir ortamda orijinal sanat eserleri kendi sanatsal içeriklerinden ödün vermeye zorlanmaktadır. Ticari ürünlerin ambalajı estetik endişeden çok, pazarda müşteri bulmaya yönelik olarak tasarımlanmaktadır. Bu anlayış sanatsal içeriği derinliğinden koparmakta onu yüzeyselliğe zorlamaktadır. Sanat objelerinin içerikleri, sanayi objelerinde iğreti olarak iliştirilmiş bulunmaktadır. Bu yaklaşımın sanata katkısı olmayıp zarar verici niteliği söz konusudur. Bu durumdan hem sanat eseri, hem de sanatkârları zarar görmektedir. Sanayi objesi tasarımcılarının zevkleri, sanat eseri diye piyasaya sürülmektedir. Yine de umutsuzluğa kapılmamak gerekir. Tüm bu olumsuzluklara rağmen, umutlu olmak için gerekli ve yeterli unsur olarak köklü, canlı ve dayanıklı bir kültür mevcuttur. Zaman içerisinde nitelikli olanlar yerini korurken, diğerlerinin konumu kendiliğinden anlaşılacaktır.
(alıntı YRD. DOÇ. DR. NERMİN Ö. ÖZER)