eğlenerek öğrenmek” bizim eğitim sistemimiz içinde hala daha zor yürüyen bir kavram. Hayatın tüm alanlarında olduğu gibi eğitimde de biçimselliklerimizi kırmak en zorlandığımız noktalardan biri olarak varlığını koruyor. Şimdilerde eğitim sistemine yeni bir bakış kazandırmak ve öğrenci merkezli bir eğitimi yaratmak için çabalıyoruz ama sanırım bu kadar kalıplaşmışlığın üzerine bu yeni sistemi kurmakta zorlanıyoruz. Öğretmen kendi kafasındaki biçimlere göre ya da öğretmenlerinin ona anlattıkları ile kendi öğrencilerine ve onların yeteneklerine yön vermeye çalışıyor.
Oysa ki öğrenciler önlerine koyduğumuz beyaz kağıtlara bizim kafalarımızdaki çiçekleri ya da hayata dair herhangi bir şeyin resmini çizmemeliler. Onlar kendi dünyalarına ait biçimleri bizimle paylaşmalılar. O nedenle çiçeğin ya da yaprağın bir tek biçimi ve rengi olamaz, olmamalı. Önünüze gelen lacivert yapraklı bir çiçeğe, “böyle çiçek olmaz” demeden bakmalıyız. Lacivert yapraklı çiçeklerin olduğu bir dünyayı da çok renksiz bulmadan bakmalıyız önümüzdeki kâğıda. Onları dünyalarına ait tüm farklı renkleri ile anlamaya çalışmalıyız.Ancak ben ümitsiz değilim. Öğrencilerimiz kendileri gibi davranarak, tüm kalıpların ötesinde eğitimin bir parçası olmayı başaracaklar ve öğretmenlerini de bu yönde değiştirecekler. İşte o zaman dışardan bakan insanlar bizim eğitim sistemimizin, “giyilen formalardan ve takılan kravatlardan öte bir şey olmadığını” düşünmeyecekler. Düşünen-üreten ve sorgulayan bir öğrenme biçimi, kendini gerçekleştirme sürecinin bir parçası olacaktır. Bunu iyi bir temenni olarak söylemiyorum, kendi öğrencilerimin yorum ve saptamalarına bakarak söylüyorum. Öyle sanıyorum ki artık bizim öğrencilerimiz de önlerindeki beyaz kâğıda öğretmenlerinin öğrettiği çiçek biçimini değil de kendi dünyalarındaki çiçeği çizebiliyorlar.
HANDAN KARAKAYA lacivert yapraklı çiçek adlı yazısından