Bugüne dek yapıtlarıyla adından söz ettiren ünlü heykeltıraşlarımız nasıl bir dayanak bulmuşlardı? 20’lerden 70’lere kadar, dönem dönem yurtdışına burslu gönderilen heykeltıraşlar oldu. Ben de bunlardan biriyim. Ali Hadi Bara, Zühtü Müridoğlu, İlhan Koman, Kuzgun Acar gibi isimler devletin desteğiyle yurtdışına gönderilmişler. Onlardan sonra 70’lerde benim kuşağım yurtdışına gönderildi. Bizden sonra giden olmadı.
Aslında bu çok önemli bir şeydi. Beş-altı yıl boyunca yurtdışında sanat okullarında okuyorsunuz, sergilere katılıyorsunuz, müzeleri dolaşıyorsunuz ve dünya sanat atmosferini kokluyorsunuz. Orada bulunmak çok önemli bir şeydir. Çünkü heykel, fotograftan kavranamaz, o yerinde görülmelidir. Bu süreç benim için çok yararlı oldu. Dünya sanatı içinde nerede olduğum sorusunu sorabilmek çok büyük bir aşamaydı benim için. İşte o kuşaklar bu soruların yanıtını aramayı başarmışlardı bu sayede.
Bugün pek çok sanat dalında daha önce denenmemiş işler yapılıyor. Kendi kuşağınızın 70’lerdeki öncülerinden biri olarak bu işleri öncü (avangart) olarak değerlendiriyor musunuz? Günümüzde kavramlar çok kötü kullanılıyor. Bir sanat eserinin öncü olabilmesi için sanat tarihinin izlediği yolun, birikimin devamında ortaya çıkan, yol gösterici olabilen sanat anlayışı olmalıdır. Bu yolu algılamadan, birikimlerin dışında, yapılmamış bir şey yapıyor olmak öncülük değildir, saçmalıktır. Bu yenilik de değildir. Yenilik, yenilik olsun diye yapılmaz. Yenilik içerikte olur, dünya estetik anlayışını kavrayarak yeni olunur.
Toplumun estetik değerleri giderek yok edilirken yarattığınız eserlerin anlaşılması sorununu nasıl aşıyorsunuz? Estetik değerler öldürülüyor. hala heykeli puta eşdeğer görüyorlar. Ne acıdır ki çağımızda bu anlayış sürüyor. Biz bu nedenle mücadele etmek zorundayız, duvarları yıkıp heykel yapmak zorundayız.
Enstalasyon çalışmaları için görüşünüz nedir? Enstalasyonlar 1970’lerden beri var olan bir şey. Enstalasyon fikri kalıcılığa karşı bir anlayışı yansıtıyor. Tüketim toplumu anlayışıyla örtüşen, sanatı da “kullan-at” a indirgeyen bir anlayış. Benim gözümde plastik bardaktan farkı yok. Böyle bir sanat olamaz.

Sanatçı evrensele nasıl ulaşabilir? Küreselleşme aracılığıyla ulaşabilir mi? Yerellik, evrensellik ve özgünlük bağlamında bu sorunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Küreselleşme doların yuvarlak halidir, içinde insancıl bir öz yoktur. Bugün sanatta da bir dikta var. Evrensel olan değerler insancıl özün içinde barınır. Burada da dünyanın geri kalanında da sanata ve insana inançsızlık var. Kendi coğrafyasından başlayarak, kendi ikliminden, kendi insan ilişkilerinden, kendi duygularından yola çıkarak evrensele ulaşılır. Bunu inkar ederek, bu coğrafyada yaşamıyormuş gibi yaparak, kendi coğrafyasına olsa olsa turistik bir bakışla bakarak evrensele ulaşılamaz. Bu yaklaşım sanata zararlı bir bakıştır, gerçekle ilişkisi yoktur, gerçeği yadsır.
Bu memleketin, bu duyguların, bu insan çelişkilerinin, bu toplumun içinde yaşayan ben, burada birebir yaşadıklarımı yansıtmalıyım heykellerime. Ayaklarım bu topraklara basmalı, hem de kazımalıyım toprağı, görmeliyim, bilmeliyim daha önce kimler basmış bu topraklara. Tüm bunları hazmederek yeni bir şey kusmalıyım. Bunu yapamazsam öykünmecilik kaçınılmaz olur. Öykünmecilik sanatın en büyük düşmanıdır. Bu topraklarda yaşayan ben ancak özgün olursam varırım evrensel olana.
Mehmet Aksoy Kimdir?1939'da, şimdi Suriye sınırlarında kalan Yayladağ'ın Kesap kasabasında doğdu. İlk ve orta öğrenimini Yayladağ, Hatay, Tarsus ve Antakya'da yaptı. 1960 yılında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nin Resim bölümüne girdi. Daha sonra Heykel bölümüne geçti ve 1961-1967 yılları arasında Prof. Şadi Çalık atölyesinde öğrenim gördü.
Askerliğini yaptıktan sonra 1969-70 yıllarında aynı bölümde asistanlık yaptı ve bir devlet bursu alarak 1970'te Londra'ya gitti. Daha sonra Berlin'e geçti ve Hochschule der Künste'den 1977'de master derecesiyle mezun oldu. Berlin'de sanatçı topluluklarında ve politik etkinliklerde yer aldı. 1978'de Türkiye'ye dönerek 1980'e kadar İDGSA'da öğretim üyeliği yaptı.
1966 Devlet Resim ve Heykel sergisi 2.lik ödülü (birinci yok)
1970 Devlet Resim ve Heykel sergisi 1.lik ödülü
1979 Devlet Resim ve Heykel sergisi 1.lik ödülü
1982-1983 Luthar Platz Heykel yarışması 2.lik ödülü
1985 Bundengartenschen heykel yarışması 2.lik ödülü
1990 Ankara Sanat Kurumu Plastik Sanatlar dalında "Yılın sanatçısı" ödülü
1990 III. Asya-Avrupa Bienali büyük ödülü
1990 Plastik Sanatdalında Sedat Simavi Vakfı ödülü
Söyleşi: Oktay Güney, Fotoğraflar: Burhan Efe
buradan alıntı ; gercekgundem.com