Gönderen Konu: Bilimsel Kıyamet Modelleri  (Okunma sayısı 1082 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Oº°melocum°ºO

  • Uzman
  • *****
  • İleti: 1.098
  • Karizma Puanı: 449
  • e-fenciiii
Bilimsel Kıyamet Modelleri
« : 02 Eylül 2007, 20:03:06 »

Bu konu da nereden çıktı demeyin. Madem bu site eğitimin yanında bir kültür sitesi bu yazı garip karşılanmaz herhalde.

Bilim adamlarının çok çeşitli kıyamet senaryosu var. Aslında her bilim adamı kendi uzmanlık alanına göre bir kıyamet tahmininde bulunuyor. Bu kadar çok ve çeşitli senaryo varsa bilimsel kıyametin olmayacağını düşünmek anlamsız olur. İşte bazı senaryolar:

1- Gök taşı çarpması.
2- Nükleer savaş: Bilim-kurgu filmi gibi gelecek ama doğru. Şuan sadece ABD ile Rusya’nın elinde dünyayı 6 defa yok edecek kadar nükleer bomba var.
3- Küresel ısınma ile hayatın donması.
4- Güneş’in enerjisinin bitmesi. (Yaklaşık 5 milyar yıl daha hayattayız. Oleyyyy!!!!)
5- Açık evren modeliyle tüm evrende ısıl ölümün gerçekleşmesi.
6- Kapalı evren modeliyle evrenin kendi üzerine çökmesi.

Aslında bu senaryolar çok uzar. Kısa tutmak için bazılarını yazdım. Şimdi isterseniz son 2 maddeyi biraz açalım.

Evrenin oluşumuna dair en tutarlı teori büyük patlama (Big bang) teorisidir. 16 milyar yıl önce evrende zaman ve mekan yokken “hiçten” evrenimiz var oldu. “hiç” kelimesini dikkate alın. Gerçekten de hiçten var oldu. Bunu anlamak için madde, anti madde konularını ayrıntılı olarak bilmek gerekir. Zaman da yoktu. Nasıl olur demeyin. Zaman evren ile var oldu. Bu konuyu anlamak için Einstein’ın ünlü özel ve genel rölativite teorilerini incelemeliyiz.

Büyük patlama teorisi bilim, din ve felsefeyi en çok yakınlaştıran teorilerden biridir. Evren yok. Zaman yok. Madde adına hiçbir şey yok! Ve derken büyük patlama gerçekleşti. Sırasıyla kuarklar, leptonlar oluştu. Bunların çarpışmasıyla hadronlar (proton, nötron) atomlar, galaksiler oluştu. Tabi olaylar benim anlattığım kadar hızlı olmadı.
Patlayan bir bombayı düşünün. Parçaları etrafa dağılır. Bunun gibi şuan evrendeki galaksiler, yıldızlar evrenin merkezinden uzaklaşmakta yani evren genişlemekte. Einstein aslında bu genişlemeyi matematiksel olarak fark etmişti. Ama kendi inanç sisteminde (kendisi Yahudi’ydi ve Hıristiyan kültürde yetişmişti.) evrenin genişlemesi konusuna inanmıyordu. Hıristiyan görüşe göre evren statik- sabitti. Einstein bunun üzerine kurduğu denkleme bir sabit ekleyerek evrenin genişlemesini durdurmayı başardı(!) Bu durumu ileriki yıllarda “En büyük hatam.” olarak değerlendirecektir.
Özetle evren büyük patlama ile oluştu ve şuan genişlemektedir. Peki ya sonra…….

Sonra ne olacağına dair 2 farklı görüş yani 2 farklı kıyamet senaryosu var. Hangisinin olacağını kestirmek için öncelikle evrenin yoğunluğunu ve genişleme hızını bilmeye ihtiyacımız var. Şuan için evrenin yoğunluğu için kesin bir değer söylemek güç. Evrenin görünen yüzü yanında yeni yeni bilim adamlarınca fark edilen “karanlık madde” işleri biraz daha zorlaştırıyor. Kıyamet senaryosu yazmak için evrenin şuan ki yoğunluğunun kritik değerden büyük mü yoksa küçük mü olduğunu kestirmeliyiz.

Evrenin yoğunluğunun kritik değerden küçük olduğunu kabul edelim. Bu durumda evren sürekli genişleyecek kendi çekim kuvveti bu genişlemeyi durduramayacak. Genişleme devam ettikçe yıldızlar enerjilerini tüketip birer birer sönecek, enerji transferi azalacak, entropi artacak, uzay şimdiki -270 derecelik sıcaklığını olabilecek en küçük sıcaklık olan -273 dereceye (0 kelvin) yaklaştıracak ve geri dönülmez şekilde evrenin soğuk ölümü gerçekleşecek.

İkinci teoride evrenin yoğunluğunun kritik değerden daha büyük olduğu kabul edilirse bu durumda evrenin genişleme hızı kütle çekim (bildiğimiz yer çekimi) kuvveti nedeniyle yavaşlayacak ve duracak ardından geri dönüş olacak, tüm galaksiler, yıldızlar birbirine doğru hızlıca yaklaşacak (Büyük patlamanın tersi.). Uzay boşluğu 300 derece gibi (göreceli olarak) korkunç sıcaklığa erişecek. Tüm yıldızlar birbiriyle çarpışarak yok olacak.

Şimdi hangisinin olacağını kestirmeye çalışalım. Evren dudak uçuklatıcı bir dengede yaratılmıştır. Bu dengede eğer yoğunluk şimdikinden 100 trilyonda bir daha fazla olsaydı tüm evrenin yaşı 10 yılı geçmeden kendi üzerine çöküp yok olacaktı. Eğer 100 trilyonda bir daha az olsaydı hala evren var olmamış olacaktı. Bu bıçak sırtındaki dengede evrenin yoğunluğunu düşünüp hangi teorinin doğru olup bilimsel kıyametin gerçekleşeceğini söylemek cesaret işi. Biz yine bilim adamlarına kulak verelim. Ünlü bilim adamı Isaac Asimov şunu söylemektedir: “İnsanlar açık evren modelini tercih edebilirler, ama maalesef sanırım gerçekleşecek olan kutsal kitaptaki anlatıldığı gibi kapalı evren kıyametidir.”

Şimdi olayları birazda Asimov’un dediği gibi kutsal kitaplara göre inceleyelim:
“O gün biz kainatı kitap sayfalarını dürer gibi toplayıp düreriz. Onu tıpkı ilk yaratmaya başladığımız günkü (Büyük patlama) haline iade ederiz, geri döndürürüz. Bu bizim üzerimize bir vaattir. Biz vaat ettiğimizi yaparız.” (Enbiya-104) İsterseniz geri dönüp yukarıda yazılan kapalı evren modelini tekrar okuyun.

“Gök yarılıp, kızarmış bir gül gibi kıpkırmızı olduğu zaman” (Rahman-37) Yukarıda yazdığımız kapalı evren modelinde uzay boşluğunun -270 dereceden 300 dereceye ulaşmasını tekrar hatırlatırım.
Bunun gibi ayetlere bakıldığında kapalı evren modeli daha gerçekçi görülüyor. Zaten Evrenin hızında öncesine göre bir yavaşlama olduğu bilim adamlarınca söylenen bir gerçek. Yalnız şunu da söylemek gerekir ki bilim adamları bilimsel kıyametin uzun zaman sonra olacağını söylerken ayetlerde bunun daha yakın bir zamanda olacağı söyleniyor. “Kafirler kıyameti uzak görürler, biz ise onu yakın görürüz”. (Mearic-6-7) Burada hemen bilim adamlarına kafir denmiş anlamı çıkarmak biraz haksızlık olur. Anlamdaki inceliğe dikkat etmenizi bekliyorum.