Bir zamanlar Bağdad’da çok zeki ve bilgili, Şenn adında bir adam yaşamaktaydı. Bu adam bir gün kendisi gibi bilgin ve akıllı bir kız bulup evlenmek için atına atlayıp yola çıktı. Yolda bir adama rastladı. Adam köyüne gidiyordu. Şenn de adama katılıp birlikte yolculuk etmeye başladılar. Şenn adama sordu:
- Ben mi seni yükleneyim, yoksa sen mi beni yüklenirsin?
“Bu nasıl söz?”
Adam:
- Bu nasıl söz? İkimiz de atlıyken birbirimizi nasıl yükleniriz? diye cevap verdi.
Biraz ilerleyip köye yaklaştıklarında, Şenn biçilmiş ekinleri görünce tekrar sordu:
- Bu ekinler yenmiş mi yenmemiş mi?
- Be cahil adam! Ekini saplarıyla görüyorsun da yenip yenmediğini mi soruyorsun?
Köye varınca bir cenazeye rastladılar. Şenn yine sordu:
- Bu tabutun içindeki ölü mü, yoksa diri mi?
Adam:
- Yahu, senin gibi ahmak ve cahil bir adam görmedim! diye çıkıştı.
“O adam ahmak değil”
Adamcağız, bu sorularına bir anlam veremediği yol arkadaşını o gün evinde misafir etti. Evde Tabaka isminde bir kızı vardı. Kız babasına misafirin kim olduğunu sordu. Adam da onun kendisine sorduğu aptalca soruları sıraladı ve pek ahmak bir adam olduğunu söyledi. Fakat kız dedi ki:
- Baba, o adam ahmak değil. Birinci sorusu, ‘ben mi söze başlıyayım sen mi?’ demektir. İkincisi, ‘ekin sahipleri onun parasını yemişler mi acaba?’, üçüncüsü de, ‘acaba bu ölü kendi adını yaşatacak evlat bırakmış mıdır?’ demektir.
Bunun üzerine adam, Şenn’in yanına dönüp soruların cevabını aktardı. Şenn ise:
- Bu sözler senin değil. Sahibini açıklar mısın? deyince, adam kendi kızı olduğunu söyledi. Şenn:
- Ben işte böyle bir kız arıyordum, diyerek onunla evlenmeye talip oldu.
Tabaka ile evlendi!..
Anne-babasının da rızasıyla Tabaka ile evlenen Şenn, kızı alıp ailesine götürdü. Çevre halkı da bu evlilik karşısında, ‘vâfeka şenn tabaka’, yani ‘kap kapağına uygun düştü’ dediler. Çünkü ‘şenn’ su kabı, ‘tabaka’ ise kapak anlamındadır. Türkçemizde ise bu söz, ‘tencere yuvarlandı, kapağını buldu’ atasözüne dönüşmüştür.