Gönderen Konu: saça düşen ilk ak ..  (Okunma sayısı 1023 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Oº°melocum°ºO

  • Uzman
  • *****
  • İleti: 1.098
  • Karizma Puanı: 449
  • e-fenciiii
saça düşen ilk ak ..
« : 07 Temmuz 2007, 18:34:30 »

''İnsan 5 yaşına gelmeden anlıyor; açlığın öldürdüğünü, soğuğun
dondurduğunu, ateşin yaktığını...
Sevgisizliğin insanın canını acıttığını...
Duyguları, nesneleri, kişileri, çevresini tanıyor.
Her şey ona çok büyük görünüyor:
Ev, masa, anne, baba...

10'una gelmeden oyunla, sayılarla, harflerle tanışıyor. Azgın bir
iştahla öğreniyor. Kız ya da erkek olduğunu fark ediyor. Dünyanın
evde, okulda kendisine anlatılandan da büyük olduğunun ayırdına
varıyor.

15'inde, tam da en çok kendini sevdireceği çağda, sivilcelenen
yüzünden, değişen bedeninden utanırken aşkı keşfediyor. Dış dünya
kadar iç dünyanın da büyük salonları ve kendisinin bile bilmediği
odaları olduğunu, açıldıkça o odalardan devasa bahçelere çıkıldığını
hissediyor, büyüleniyor. Şarkıların içinde sevdalar gezdirdiğini,
şiirin her türden hasreti dindirdiğini anlıyor. Aşk acısını öğreniyor.
Yine de seviyor; ille seviyor, inadına seviyor.

20'sinde putlarını yıkıyor, başkaldırıyor, kanatlanıyor.
Her şey ona küçük görünüyor:
Ev, masa, anne, baba...
"Dünya küçükmüş; büyük olan benim" efelenmeleri başlıyor.
Lakin dünya bunu bilmiyor.
O yüzden 20'ler çoğu zaman hayal kırıklıklarıyla geliyor.

25'inde ayaklar biraz yere değiyor.
Okul bitiyor, iş telaşı başlıyor.
Sınıfta öğrenilenlerin akı, sokaktaki gerçeklerin karasına çarpıp grileşiyor.
Yolu hızlı gelenler çabuk yorularak, sevdiğini bulanlarsa kalbinden
vurularak evleniyor genelde... 5 yıl önce uzak bir ülke olan
"istikbal", daha yakına geliyor.
"Bir denizde yangın çıkarma" hayali erteleniyor.
"Dünya zor"laşıyor.

30'unda muhasebeye başlıyor insan:
"Dünya hâlâ beni tanımadı, üstelik galiba ben de dünyayı tam
tanımıyorum" dönemi...
Mevcut bilgilerin sorgu yeri...
Kuşkunun beyliği...
Tehlikeli yaşlar: "Bunun nesine hayran oldum ki ben" pişmanlıkları,
"Hakkımı yediler" sızlanmaları, sırta saplanan hançerler, çelmeler,
dost kazıkları, ağır ağır olgunlaştırıyor insanı...

35, yolun yarısı...
Hiç okul asmadan, evden kaçmadan, bir terasta sevdiğiyle öpüşüp bir
çadırda uyanmadan 20'sine gelenler için gecikmiş telafi çağları...
Daha önce hiç yüz verilmemiş ana-babaların sözüne yeniden kulak
kabartılan yaşlar... Olgunluğun karasuları...

40'ında eski kotlar dar gelmeye, saçlara ak düşmeye, aile büyükleri
yaşlanıp ölmeye başladığında bocalıyor insan... Panik, kadınları
kuaföre sürüklüyor, erkekleri araba galerilerine; ve ikisini birden
yeni sevda hayallerine. .. Yiten gençliğe, boyalı saçlarla, içe
çekilen karınlarla, renkli arabalarla çare aranıyor.

45'inde "istikbal" denilen o uzak ülkenin toprağına ayak basıyor
insan... Hem ölüm yarınmış gibi, hem hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamasını
öğreniyor. Eski dostlar, hatıralar kıymete biniyor. Didişmenin yerini
sükûnet, böbürlenmenin yerini nedamet, kinin yerini merhamet alıyor.
"Keşke"ler "iyi ki"lerle, hırslar hazlarla yer değiştiriyor. Bu
dünyayı silkelemekten, daha iyi bir dünya için kavga vermekten
vazgeçmeseniz de, öbür dünya umuduna da kulak kabartıyorsunuz, ara
sıra...
Genellenemez tabii; bunlar benim yaşlarım.
Sonrasını bilmiyorum henüz; öğrendikçe yazarım.''

Can Dündar

Çevrimdışı ...:::£sra:::...

  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 7.764
  • Karizma Puanı: 2742
saça düşen ilk ak ..
« Yanıtla #1 : 20 Kasım 2007, 20:33:16 »
saçlara düşen aklarda yaşamda bir satır aralığı sanırım aynaya her bakıldığında hatırlanmak zorunda olan bir satır aralığı hemde teşekkürler melom paylaştığın için karizmanı ekliyorum
çok çalışmak zamanı